isimsiz küçücük bir öykücük
Aşkeli köyünden aşkehligillerin oğluna istediyler beni.
Varmadım. Babamdan korktum, çekindim.
Sormadı gerçi. Oralı olmadı da.
İsteyen oğlan sarı kafaydı.
Gök göz.
Her bi işi tutarmış eli de ağzı laf yapmazmış pek.
Görmüş gönül düşürmüş bana.
Düşüne bağlamış da başka şey düşünemez olmuşmuş.
Gözünün içine bakarım, soğuktan sıcağa , sıcaktan soğuğa aşırırım vaktince,
yazın gün , güzün yel değdirmem dermişmiş.
Meraklandım elbet. Hem nasıl? Kimseye demedim ama.
Belli eder miyim?
Ayıp.
Babam sevmez o köyü, o köylüleri hiç.
Haber salmış aracıyla oğlan.
Evimizin önünden geçseymiş?
Ben pencereden bi alıcı gözle baksaymışım.
Yok, dedim. Geçmesin. Olmaz o iş.
Durup düşünmeden olmazlandıklarımızın hep sonradan aklımıza düşmesi gibi
şimdi ah ediyorum, tuhlanıyorum. İçimden yine. Belli eder miyim?
Acabalara esir düşüyor uykularım. Yazıklanmalarla uyanıyorum , dalabildiğim dar uykulardan.
Derteli köyünden dertehligillerin geliniyim onca yıldan beri.
Ağzı laf yapar ama eli iş tutmaz bir kara kafaya vardım.
Vardım dediysem, soran olmadı ya. Verildim işte.
Zaar babamın gönlü var diye.
Çekilerim varmış, çektim, çekiyorum.
Daha da çekeceğim ömrüm oldukça. İmtihan.
İmtihanehliyim ben de. Bu değersiz can başıma.
Lafım lafa, halim hale sayılmadı.
Kapı arkasında duran çalı süpürgesiyim evin.
Ağzı laf yapandan bir çift güzel laf duymadım.
Kimeyse o laflar, bana değilmiş.
Söyledi söyledi de bana mı kalmadı bilmem.
Günden güne bir kahır oturdu iki mememin arasına.Döşüme.
Gider, uçar, solar, akar , kurur dedim.
Günden güne çöreklendi kaldı. Yer etti.
Yerini belli etmeye durdu.Babama söylesem halimi. Ne fayda.
Göçüp gitmeden beni düşürdüğü kahrı şimdi neye anlasın?
Neye duysun? Olsun. Şimdi duysun. Ona da dar gelsin uyku.
Duysun, diyemesin. Duysun, korkutamasın . Ama duysun.
O gitti , ben kaldım.
Beni derteline neden gelin etti? Neyim çok geldi , acele etti?
Bir çift söz yoracak değildi ya onu. İstiyon mu, istemiyon mu?
Kahrım içimde dura dura kor oldu.
Dermanın derdine düştüm. Aşk eline meylimi açık etmemişliğim
iri bir çıbana döndü. Belli edememişliğim. Bir yaban tavşanından hiç oluşum.
İri, irinli bir çıbana döndü. Ağrıdı, gündoğumundan batımına.
Hele günbattı mı, sızı kudurur oldu.
Kahrıma su serpsin diye derman soruştururken
görmüşeli köyünden görmüşehligillerin kocakarıyı salık verdiler.
Dertehligillerden gizlenerek, saklanarak gittim, buldum.
Benim dermana bile hakkım yok. Hele kocayaymışım bi, sonraymış.
Çaldım kapısını kocakarının. Usulca açtı, buyur etti, geçtim.
Anlatmaya başladım. Böyle, böyle, böyle...saydım ,dizdim.
Dönmeye dönmeye tutulmuş dilim, döndüğünce.
Gözümden taneler döküldü. Durmaksızın. Pıtır pıtır indiler kucağıma.
Benimle bir kocakarı da gözünden yaşlar döktü. Derin derin iç geçirdi.
Gözünden dökülen taneler, yüzünün buruşuklarından yol bulup
çenesinin altına inemedi. Yanaklarında göllendi kaldı.
Sanki dert onunmuş kadar kahırlandı.
Şaştım bi yandan. Üzüldüm derinden. üzüntümü gördü yüzümde.
Tanıdı.Karardı gözaltları, çöktü.
O benim, ben onun kahırlanmamıza kahırlandık bir de.
Ay kızım, dedi sayacaklarımın bitecek
dilimin dönmeye devam edemeyecek gibi olduğunu anlayınca.
Dinle, dedi. Başladı .
Aşkeliyle Dertelinin altında bir nehir akar.
Derinden.
Sayısız kolları vardır.Her taşın içinden, her ağacın kökünden,
her evin temelinden geçer. Bu iki köyün bağlarında bahçelerinde ne varsa
o suyu emer köklerinden. O nehir göğertir aşkelinin yemişlerini, dertelinin kara dikenlerini.
O nehirden gıdalanır hem çim çiçek , hem yılan köstebek.
Aşkelinin yağmurları, dertelinin sisleri, toprağa sızsa
o nehirde buluşur. Karışır.Yeryüzüne çıkmaz hiç.
Döne döne gelir geçer her kolu, bir olur nihayet. Görmüşelini de sulayıp
görmüşelinin denizine akar. Görünür olur.
Burda durulur. Çöker çakılı toprağı.
Derinleşir ama dibini gösterir gayrı.
Ay kızım, ben ki yaşımı bilmem.
Bin derler, on bin derler.
Bu sudan hiç içmesem, buruşur yüzüm.Çok içsem çıban döker.
Utanırım yüzümden.
Bu derenin sularıyla suladığım çiçekleri hiç koklamasam benzim solar.
Çok koklasam bükülür belim. Yatağa düşerim. Boyumdan utanırım.
Yemişini hiç yemesem ağzımın tadı çamura çalar, çok yesem bulanır içim.
İnsanlığımı unuturum.
Sustu.
Kalktı,yavaşca yürüdü. Denize dek yürüdü, yürüdü.
İki kat. Bükük.
Elini yüzünü yıkadı. Ensesini sıvazladı ıslak elleriyle.
Örtüsünü yana kaydırıp yüzünü kollarını kuruladı.
Toprak testiyi doldurdu. Döndü geldi.
Gelene kadar ıslanan çemberi kurumuştu. Hiç ıslanmamış sanki.
Kulaklarının arkasına birer karanfil taktı bahçeden. Koyu kırmızı.
Titreyen elleriyle bir maşrapa doldurdu testiden. Dikti, içti.
O içti , Ben serinledim. İçti, ferahladım.
Gözlerime inanamadım birden. Yüzü ay gibi parladı.
Dimdik dikildi o anda. Yirmilik kız oldu. Sapasağlam bastı yere.
Yeniden doldurdu maşrapayı. Önüme koydu.
Ne zaman iki memenin arasındaki çıban irinlendi , gel, dedi.
Koyu kırmızı karanfilin birini taktı kulağımın ardına.Diktim maşrapayı.
Mis gibi kokuyordu.