- 6602 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İllede Dostun Bir Tek Gülü Yaralar Beni.
Hayat dokunmadan tutunmadan öylesine akıp gidiyor ..Ben ise bu akışın ortasında bazen kendime yaban kalıyor bazen de bir bakıyorum düşüncelerim ehlileşiyor..
Gelse celalinden cefa
Yahut cemalinden vefa,
İkiside cana safa:
Kahrın da hoş, lütfün da hoş.
Der ya sevginin dilini çözen güzel Yunus. Benim yabanlığım da ehil halim de ya kahırdan ya lütuftan olsa gerek boynum kıldan ince diyorum… Taha suresi 110. Ayet der ki; ”O onların önlerindekini ve arkalarındakini bilir, onlar ise onu ilmen ihata edemezler.” İşte ne yaşadık ne yaşayacağız o ilmin sahibince biliniyor ta ezelden beri.
Biliniyorsa her şey; peki nedir bizdeki bu merak, nedendir içimizin içimize sığmaz halleri.?.Nedir bu gözlerin gerisinde biriken hüznün de neşenin de adresi….Var bende bir tuhaflık bu aralar ne gülebiliyor ne ağlayabiliyorum Ne kapılar çalıyor ne kapıyorum.. Ne iyinin ne kötünün alacaklısıyım..Pek bir hal ehliyim yine de sanki kendimdeyim..Ne kinim ne garezim var.. Ne de kocaman dileklerim… Sadece bir yağmurla coşup okyanuslara taşınma derdine müptelayım…
Bu aralar pek bi sever oldum kendimi. Kendimle ahengimi, kamu ile münasebetimi. Dert zaten sevmemek değil. Sevmemek diye bir kelime olmamalı. Nasıl sevilmez ki varlık? Sevmek bir cana hakkını vermektir...Hakkı sevilmek olmayan hiçbir varlık yoktur şu alemde. Bilelim bilmeyelim hepsi vazifeli hepsinin bir görevi icra edeceği bir faaliyet alanı var. Kimi kahırla gelecek üzerimize sabrı öğretecek; kimi lütufla gelecek şükrü ezberletecek. Sevmek Mülk sahibinin bağındakine saygı duymak değil midir aynı zamanda?…
Farkında mıyız, hayatımızın önüne ve arkasına bakın. hiç ayrılmış mı birbirinden şu iki kelime?
SEVMEK ve ACI
Toprak ve su gibi
İhtiyaç ve merhamet gibi
Yokluk ve düş gibi...
Düşünde bir ayakkabıyı boyuyor çocuk, dünyayı pembeye boyamanın azminde sallıyor ellerini siyaha boyayan fırçayı. Yokluğun içindeki düşte ne lütuflar gizli. Yaşamak zorunda olduğumuz dikenli yollar bize en iyi şekilde metaneti öğretti. Vefasızlar kendimize sarılmayı... Şu alemde vefasızın da, dikenin de, yoksul düşlerin de hakkını vermeli. Hepsini bellettiklerinin hatrına sevmeli...
Sevmemek hak çiğnemek... Bile bile önce kendi nefsimize, sonra başkasına zulmetmek; bildiğimiz kötülük...
Kötülüğü arzuları büyük olanlar değil, vicdanı zayıf olanlar yapar..
İyi yaşamak diye bir derdim de yok ki benim. Varsın içinde sefa olmasın. Sadece yaşadığım hayatı Sevginin sahibine hürmetle iyi hale getirme derdindeyim. Soruyorum gönlüme "nedir hayatın anlamı? " O da her defasında bana ”Sevgi “ diye cevap veriyor. Ya sizce?
Sahi eskilerden bir kıssa düştü yine aklıma. Anlamlandırmak derken hayatı;
Doğuştan kördü adam.
Hiç görmedi alemisemanın ahengini...
Âlem nedir diye sordular?
Büktü omuzlarını, açtı ellerini “ne ola ki” dedi...
Aydınlığı sordular;
“hiç bilmedim ki” dedi.
Bir bastonu vardı ceviz ağacından, elleriyle kavradığı sapının cilası yer yer solmuş..
Onunla dolaşıyordu adam.
Kırdılar bir gün bastonunu yok yere,
İşte o vakit;
“Şimdi bildim seni karanlık” dedi kör adam.
Sevgisiz her yer karanlık. En çok ihtiyacımız olanların, olanın ihaneti; yoklukları karanlık... Karanlıksız yer var mı? Karanlığı bilmesek ışığa hürmetimiz nasıl olacaktı. Dosta ihanettir dostunu sevmemek. Güle ihanet dikenini yermek. Aynaya ihanet gördüğünü inkar etmek. İnkar kokusu sevenlerde olmaz. Göz göre göre masumiyetlerin yargısız infazını da seyretmek belki de yaşamak. Her infazın bir celladı olur elbet. İşte sana bana düşen celladımıza dahi gülümsemek...
Pir Sultan Abdal darağacına giderken kapı ardına kadar açılır, zincirler elinden kopar düşer yere. Bu kerameti gördükleri halde yine umursamazlar ve Pir Sultan’ı darağacına doğru yürütmeye başlarlar. Hızır Paşa, herkes taşlasın, taş atmayanı keserim diye emir verir. O halk için uğraş veren Pir Sultan’ı yine o halk taşlamaya başlar. Ama onların taşı Pir Sultan’a değmemektedir. Pir’in musahibi Ali baba’da can korkusundan pir’e taş atamaz ama taş yerine bir gül atar. Bu gülden dolayı pir yaralanır al kanlar akmaya başlar mübarek bedeninden. Dostunun bu hareketi onu çok incitir. Ve bu durumda der ki;
Şu kanlı zalimin ettiği işler,
Garip bülbül gibi zareler beni,
Yağmur gibi yağar başıma taşlar,
İlle dostun gülü yareler beni!
Bir derdim var idi şimdi elli oldu,
Dar günümde dost, düşmanım belli oldu,
Ecel fermanı boynuma takıldı,
ille dostun bir fiskesi yareler beni!
Pir Sultan Abdal’ım can göğe ağmaz,
Hak’tan emrolmayınca rahmet yağmaz,
Şu elin attığı taş bana değmez,
İlle dostun attığı gül pareler beni!
Evet elin attığı taş değmez canımıza, incitmez ama; gönlümüze sardıklarımızın attığı gül de olsa pareler bizi. O yüzden sevginin dostluğun hakkını vermek gerek, vefa nedir bilmek;
Kavgalar sitemler,
Kahırlar...
Omuzlarda gittikçe ağırlaşan yükler;
Yük yükletenler,
Yük yüklenenler...
İyiden iyiye,
Kötüden kötüye,
Yanlıştan yanlışa köprü kuranlar...
Bırakın ne olur bırakın artık!
Su susuzlara aksın.
Rahmet yağmurları sevgiyle yağsın.
Yeşersin gönüller dolusu Mülk’ün sahibinin hatrına sevgi;
Sarmaş dolaş olalım cümle yaratılmışla,
Hatta ve hatta cellâtlarımızla...
Varsın dost elinden gül değsin kanasın tenimiz;
Ola ki vicdanları semirir bir gün.
Ve kötülüğün kökü kurur belki de büyüdükçe vicdanlar
Sevin, sevdirin ki Ebu Cehiller menzillerine varamasın.
Yezitler yollarda kalsın…
Yar “Seviyorum seni” hatrına cümle âlemi.
Adından gayrısını unutup bir kez olsun
Sana Habibim diyeyim
Son nefesim olsun
Gelsin bahar, gitsin bahar
Yokluklarda savrulayım
Adın son nefesim olsun
Gayrısı boş
Ha heves, ha rüsva hepi topu bildiğin dünya…
Yalan değil mi; senin olsa, benim olsa ne fark eder?…
Gönlüme düşürdüğün sevgiye ve huzura sonsuz şükranlarımla….
Perihan KILIÇ
ESMİZE 30 Eylül Pazar
İzmir
YORUMLAR
"Sevmemek hak çiğnemek... Bile bile önce kendi nefsimize, sonra başkasına zulmetmek; bildiğimiz kötülük...
Kötülüğü arzuları büyük olanlar değil, vicdanı zayıf olanlar yapar..
İyi yaşamak diye bir derdim de yok ki benim. Varsın içinde sefa olmasın. Sadece yaşadığım hayatı Sevginin sahibine hürmetle iyi hale getirme derdindeyim. Soruyorum gönlüme "nedir hayatın anlamı? " O da her defasında bana ”Sevgi “ diye cevap veriyor. Ya sizce?"
Burası Altın parağraf.
Zevkle okudum güzel bir yazı. Tebrik edip yoruma geçiyorum.
Hayatın anlamını sormuşsunuz: Hayatın anlamı özgürce tercih etmektir. Yani "Elest" başka deyişle Kalu bela ile sembolleşen tercihi özgürce yaşamaktır. Soyut ruhlar aleminde verdiği cevabı somutlaştırmaktır. Bu manayı açabilmektir. Kimsenin "Doğru"suna mahkum olmamaktır. Sevmek demişsiniz cevapta evet sevmektir. özgürce sevmektir. Bunu sevme şunu sev diyenlere ramen tercih edip sevmektir. Yazılarınızı okumaya devam edeceğim. Selam ve saygımla.
Esmize - Perihan Kılıç
Sevgili Perihan, her yazın gibi bu yazında çok güzel ve içten. Büyük emek...
Dostluk adına ne yazılsa azdır, illa ki gönül dostuna darılır, attığı gül bile olsa.
Sevgili öğretmenim, senin de klavyen benim ki gibi bozuk olmalı.
Ben de çok zor yazıyorum bu aralar:( Noktaları bir kez daha gözden geçirsen iyi olacak.
Tebrik ederim, sevgimle...
Esmize - Perihan Kılıç
Emine UYSAL (EMİNE45)
Ama yazı gerçekten çok güzel.
Esmize - Perihan Kılıç
Esmize - Perihan Kılıç
Evet sevgili Perihan kardeşim, ille de dostun elinden gül yaralar yürekleri!
Günümün yazısı, her satırını damla damla sindirerek okudum, yazıdaki incelik, hassasiyet, yüreğime dokundu, çok beğendim çoook, tebrikler selam sevgi ve dua ile.