köktenbencilik
Emin olduğum üç şey var. Ben , o ve devletle ilgili. Devletten şefkat beklemek zeytin ağacından incir toplamayı ummak gibi bir şey. Çocuklar açısından zeytin ağacında i
ncir aramak komik, saçma , eğlencelidir . Yetişkinler açısından ise olsa olsa aptalca , ahmakça. Çocuk kalabilmek neydiyse, nasıldıysa bilmiyorum, başarabilenler için bu eğlenceyi kutsuyorum. Devlet, elbette dal ve yapraklarının acı meyvesinin arasında incir olduğunu ileri sürecektir. İşte bu çok kurnazca. Devlet, ana değil, kötü üvey eniştedir. Bundan eminim. Yoksa yoksullar, çocuklar , engelliler... için bütün olanaklarını , var gücüyle ortaya koyardı . Bunu görmek tüm diğer bireyler için yeterince güven verici olurdu. En azından ben, bu denli antipati duyacak değildim olup bitenlerde eniştenin parmağına. Risk altındaki evladını korumayan ana, ana olur mu yavv? Gücü kuvveti yerinde olan evladını hele ,gözü görür mü?
İkinciye gelince...İnsanlardan adalet beklemek (devletten beklemeyi yukarda geçtim ne hazin ki ) uzunca bir ipin ucunda bağlı ayna küreden sürekli aynı görüntüyü görmeyi beklemek gibidir. Hafif yel eser ve küre...Döner, sallanır, döner, sallanır... İleri, geri. Kendi ekseni etrafında derece derece döner. Görnütü sürekli değişir. Tarafsız ve objektiflik iddiasındakiler çok zaman tam da taraftırlar. Hem de karşı taraf. Bunu söyleyemeyecekleri halde "objektifim, tarafsızım" demekle pırıltılı maskelerinin kabul edili otoritesini koymuş olurlar ortaya. Adalet aslında tarafsızlık değildir , düpedüz taraf olmaktır. Haklılığın tarafı. Ama haklılık da ayna küre kadar sabittir ne yazık. Kime, neye göre falan der çıkarlar işin içinden. Ortak bir inanç sistemi değerler bütünü varsa o bir parça başka. En adil , en objektif, en tarafsız olanlar en çok boncuk dağıtanlar ve uzaktaki yılanı sevenlerdir. Yanılmayı istiyorum .
Üçüncüden yanılmayacak biçimde eminim. Kendimizi sonsuz sevmek zorunda oluşumuz. Canımızın kıymetli, bedenimizin temiz, duygularımızın önemli, düşüncelerimizin dillenmeye, dinlenmeye değer olması gerektiğinden eminim. Kendimiz severken anlayabiliriz herkesin aynı değere layık olduğunu. Herkesin kendini aynı dreceyle sevebileceğini. bu yüzden eşit olduğumuzu. Herkesin biricik, ve layık olduklarımıza layık olduklarını. Tepkilerimizi gösterirken kendimizi gösterdiğimizi aslında anlarız . Baksanıza, "farklı" bulduklarımızı ya aşağılıyor , ya da yüceltiyoruz. Oysa "farklı" bulduklarımız için biz de "farklı" değil miyiz? Ne oluyor bu durumda? Kendimizi severken arınabiliriz üstünlük ve aşağılık duygularından. Kendimizi seversek adil oluruz ancak. Haklılığıktan yana oluruz.
Kendini sever insan, insanı sever . Kendine dokunmayan yılan diye bir köktenbencilliği kabul edemez. Kilometrelerle ötedeki acıyı teninde duyar. Ses verir. El uzatır. Böyle bir toplumda devlet üvey enişte olsun da göreyim. Yalnızca Kendini sevmek köktenbenciliktir. Sosyal hali de köktenbizcilik oluyor. Ya bizdensin ya değil. Sanırım devlet de bu nedenle ana olamıyor. Bu sen ben kavgasında önce kendini korumak , güvenliğini her kavgada artırmak iç güdüsüyle davranıyor. Güvenliğini daha da artırmak için kavgalar organize etmeye kadar haklılık zemini yaratıyor kendine.
26 /08 / 2012 nd.izm
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.