- 562 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
VAKİT VARKEN
Kabusla uyandım.Ellerim titriyordu.Hafifçe yutkundum.Fal taşı gibi açık olan gözlerimle karşı duvardaki 1998 yılından kalma tabloya bakıyordum.Fakat tablodaki dans eden kızlar yoktu aklımda.Gözlerimin önündekiyle zihnimdeki o kadar farklıydı ki.Tablodaki gülen kız yerine ağlayan bir ben vardı rüyamda.Tablodaki dansın ritmiyle rüyamdaki yok oluş birbirinden çok farklıydı.Renklerin yerini siyah kaplamıştı adeta.Siyahla gelen hüzün,çaresizlik ve ne yapacağını bilememe korkusu.İmdadıma kimsenin yetişemediği sorgularla başbaşayken siyahın alabildiğince acımasız olduğunu hissettim.Siyah yakıp geçer,siyah acıtır,kanatır.Renklere küser siyah.Masmavi gökyüzü siyaha dönüştükçe kötü habercisidir doğanın.Siyaha büründükçe azalır tazelikler.Siyah matemdir,gözyaşıdır,kahroluştur.Kalp karardıkça katılaşır,mutluluklar azaldıkça siyahlaşır.
Zamanın daralmasıyla rengarenk dünyamın siyaha yüz tutup değiştiği bir rüyanın habercisiyim.Hayatımın son anlarına geldiğim zaman elleri titreyen yaşlı bir kadından farksız değildi gençliğe duyduğum özlem.Çoğunu yaşamıştım,bitirmiştim zaman limitimi.Bir elimde baston vardı bir elimde gözlüğüm.kahverengi cilaları çatlamış bir sandalyede geçirmekteydim son günlerimi.Ellerimin titremesinden gözlüğümün camını silememekteydim.
O kadar mutsuz olmalıyım ki camdaki güvercinlere yem atmayı ihmal etmeyen ben onların cıvıltısını duymuyordum bile.Onların varlıkları beni mutlu etmiyordu,yüzüm gülmüyordu.Ekmek kırıntısı serpiştirmek peşinde değildim,boğazıma düğümlenen yılların hesabını sormaktaydım sessizce.Oturduğum sandalyeden iki adım öteye gidemeyecek halde olan ben taze hayallerimi kaybetmenin üzüntüsüyle kendi zavallı halime acımaktaydım.Gözlerimi dikmiş 1998 yılından kalma,sevgili resim öğretmenimin yaptığı tabloya bakıyordum.Sadece bakıyordum.Sevinçle dans eden kızlar yoktu zihnimde.Yıllarına ağlayan bir yaşlı kadın vardı.Torunlarıma anlattığım masalların çoğu silinmişti hafızamdan,başı gelse de sonu gelmeyen hikayeler vardı aklımda,yarımdı,tamamlanmamış cümlelerle doluydu zihnim.İlaçlarımı en son ne zaman içtim,hatırlamıyorum? Hangi çekmecedeydiler ki? Neden bu evde yalnızım,yanımdaki ailem nerde? Kızım..kızım..? Numarası kaçtı,telefon nerde?
Bitmiş tükenmiş gençliğim,hatırlayamayan zihnim,yıllara meydan okurcasına dünya için çalışıp dünyayı iki saniyede unutan zihnimle aynı mıydı? Çok zekiydim ben,yıllarca çalıştım,çabaladım.mutlu bir ailem vardı benim.Hayat arkadaşım vardı,nerde o nereye gitti? Beni yalnız bırakmazdı o.Bana bir ömür beraber olma sözü vermişti,nasıl olur da tutmaz sözünü.
Tablodaki dans eden kızlara bakarken gözlerimden iki damla süzülüverdi kırışmış yüzüme.Titreyen ellerimle sildim gözyaşlarımı.Sonra tekrar süzüldüler,tekrar süzüldüler.Ağladım,geçen yıllara,dünyaperest oluşuma ağladım.Ölüm hissi sıcak ellerimi soğutuverdi birden.Hayatımın son anlarını yaşadığımı düşündüm.Yok yok ölemezdim,hayır,ölmemeliydim.Ölemem ben,hayatım boyunca çalıştım,çabaladım,yazdım,çizdim.Çok önemli bir insan oldum.Sayfalar dolusu kitap yazan parmaklarım bu titreyen parmaklar olamazlar.Sevinçle gülen gözlerime hüzün çökemez benim.Hesap etmedim ki ben bu kadarını düşünemedim.Bencilce yaşadım,hep başarıyı,geleceğimi,ailemi düşündüm,öleceğimi hiç düşünmedim ki.Her başarımdan sonra yüzlerce kişinin alkışladığı kadın bu olamazdı.Bir gün sonraki programını 1 hafta önceden planlayan ben bu anlarımı nasıl olur da planlayamazdım.Neden ölümü düşünmedim,ölümü yazmadım.Onlarca eserim oldu,neden ölümü anlatmadım? Kulağıma gelip kimse fısıldamadı ölümü,bahsetmedi.Şimdi soğuk bir hava esiyor,yıllar yüzüme çarpıyor sanki.Korkunç bir gecenin en dibindeydim gençliğimin en taze hatıralarına set çekerken.Artık ikisini ayırt edebiliyordum.Neden sonra hafifçe doğruldum sandalyemden.Haftada iki gün spora giden ben artık sandalyemden kalkamaz hale gelmiştim.Belim tutulmuştu.Diyet yapmayı başaramayıp yediğim her neyse artık boğazımdan geçmiyordu,çok severdim yemek yemeyi,şimdi aklımda bile yoktular.Derin bir nefes aldım.Kendime hiç bu kadar acımamıştım.Hayallerimin sınırı yoktu,yazdıkça itibarımın artacağını düşünürdüm hep yazardım,hep anlatırdım,hayal gücüm sonsuzdu.Ama neden içinde hayatımın biteceğine yer vermemiştim ki? Nasıl olur da bu kadar bencil davranabilirdim?Kendi geleceğini her ayrıntısıyla düşünen,planlı programlı bir kadın şimdi yapayalnız,beş dakika sonra ne yapacağını bilemeyen,elleri kalem tutamayan bir kadın oluverdi.Mürekkeple konuşurdum ben,kağıtlara sarılıp uyurdum.
Gözlerim saate ilişti birden,00:48.Bu saatlerde ertesi gün çocuklara ne anlatacağını düşünen ben artık heyecansız,mutsuz yapayalnız bir dünyanın insanıydım.Yazık,gençliğime yazık.Ayağa kalktım,tabloya yaklaştım,yaklaştım.Renkler daha bir canlı göründü bana,dans daha bir gerçekçi geldi.Az önceki bakışımla aynı değildi bu.Şuan gördüğümü daha net hissedebiliyordum.Dans eden iki kız çocuğu,13 14 yaşlarında,mavi gökyüzünün altında,özgürlüğü doruklarına kadar hissediyorlar.Hemen başımı çevirdim tablodan.Bakmak istemedim,yalandı çünkü,sonsuz mutluluk yoktu bu dünyada her şeyin bir sonu vardı.Tekrar çevrildi başım tablonun olduğu tarafa.Sessizce baktım.Ellerime almak istedim,sahteliğine gülmek istedim.Uzandım,yetişemedim.Dokunmak istedim,ellerim titriyordu,tutamıyordum,kahretsin hiçbir şeyi yapamıyordum!!Çabaladım,uzandım,kendimi zorladım,derken tablonun kenarına yetişebildim,biraz daha çabalayarak aldım tabloyu.Büyük bir mutlulukla astığım bu eseri,garip bir ruh haletiyle,mutsuzlukla,yıllar sonra yerinden alacağım aklıma bile gelmezdi.Tozlanmıştı tablo.Yılların tozu üzerimizdeydi,bizi temizleyecek kimsecikler yoktu etrafta.Sadece ikimiz kalmıştık geriye,eskimiş bir evle birlikte.Kabus bitmek bilmiyordu.Uyandığım halde rüyamı yaşamaya devam ediyordum.Hızlıca kalktım,aynaya koştum,baktım,baktım,ağladım.Ağlamak sorgularıma cevap olmuyordu,çözüm bu değildi,ağlamamalıydım.Allah’ı hatırlamalıydım.O’nu araştırmalı,öğrenmeliydim.Sonsuz mutluluk nedir bilmeliydim.Yaratılışımız rastlantısal olamazdı.Rüyamdaki çaresiz kadın olmamalıydı bu hayatın sonu.Yapayalnız bir evde yaşamak korkusu beni mahvediyordu.Öldükten sonra yok olma korkusu beni bitiriyordu.Hayır bütün bu kainat boşuna yaratılmış olamazdı,bir anlamı olmalıydı.Başarılarla alkışlarla dolu dünyamın sonu yalnızlığı son demine kadar yaşayan yaşlı,çaresiz bir kadın olamazdı.Yılların yükünü beyaz saçlarında taşıyan,tozlanmış bir tablodan farkı olamayan hayatını hatırlayıp ah vah eden bir kişi olmamalıyım ben.Mürekkepler dolusu sayfalarımda basit mutluluklardan bahsedip okuyucularımı kandırmamalıyım.Ben harika bir yazarım,mükemmel hikayeler yazabilirim ama önce kendi hikayemi gözden geçirmeliyim.Ben kimim? Neden hep başarının peşindeyim? Bencillikten hoşlanmayan ben en büyük bencilim aslında.
Başarı öylesine göreceli bir kavram ki,sabit bir tanımı yok."Yıllarca başarılı bir kadını oynayan,bencil bir hikayenin en önemli baş kahramanı olmak isteyen ben"le şuan ki "ben" birbirine o denli yabancıydılar ki.Başarılı olabilmek için sadece zamanı harcamak gerekmez,zamanı öğrenmektir başarılı olmak.Zamanı öğrenemeden geçirdiğimiz 1 saat daha değersizdir,zamanı öğrenip de yaşadığımız 1 dakikadan.Zaman kavramını o derece içtenlikle yaşıyordum ki şuan,bir saniyem bile boşuna geçer diye o kadar çok korkuyordum ki."Yanlış planlanmış başarılı bir zaman algısı" aslında plansız bir hayatın da habercisidir.Neyi neden yaptığımızın farkında olarak yaşamak,sahip olduğumuz değerlere sonuna kadar bağlı olmak kadar güzel bir hayat felsefesi olamaz.En doğru kararları en doğru zamanlarda alabilmenin verdiği "iyi ki" ler hemen fark ettirmezler kendilerini.Uzun soluklu bir hayat felsefesine sahip olanlar idrak edebilirler ancak.Keşkeleştirmeden yaşadıklarımız iyikileştireceklerimizin de habercisidirler.
Saatlerce düşündüm.Akreple yelkovan birbirini kovalamaktan yorulmasa da,hayatım kendi içerisinde birbirini kovalamaktan yorulmuştu.Cesur benle,korkak ben arasında amansız bir mücadele vardı sanki.İkisi o kadar yabancılardı ki birbirlerine,sanki farklı bir kalpte yaşanıyorlardı,birbirleriyle savaşıyorlar,birbirlerine düşman oluyorlardı.
Hayat her zaman rüyalarla fark ettirmez kendini ve gerçekler her zaman bu kadar farkındalık yaratmazlar eleştirilmeyen ruhlarımızda.Neden yaşadığımızı anlamak için yılları yaşayıp bitirmemiz gerekmez.Beni bir rüya benden aldı,Rüyayı gösterene hamd olsun…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.