- 6778 Okunma
- 78 Yorum
- 0 Beğeni
" TÜRBAN YETMEZ ÇARŞAF ! "
Son zamanlarda Türkiye’de Türban konusu oldukça konuşuldu , tartışıldı , gösteriler yapıldı , yasalar çıkartıldı ve bu yasalar Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından sonunda onaylandı .. Bu konu öyle bir hal aldi ki Türban sorunu Türkiye sınırlarını da aşıp komşu ülkelere kadar sıçradı ve komşumuz olan İran da geçen gün bu konuya duyarlı olan bazı kadınlar miting bile düzenlediler ve mitingde ’ Türban yetmez Çarşaf örtmeli ’ diye bir de slogan attılar . Bence de Türban başlangıç gibi görünüyor çünkü örtünmek isteyen kadınlarımız bundan sonra şu özgürlükleri de istiyebilirler , isterseniz hemen sayalım , örneğin ;
---- Eve kapanma özgürlüğü !
---- 3 kumayla yaşama özgürlüğü !
---- 9 yaşından itibaren evlenme özgürlüğü !
---- İmam nikahlı evlenme özgürlüğü !
---- Doğum kotrolünü kaldırma özgürlüğü !
---- Kürtaj olmama özgürlüğü !
---- Erkeklerle tokalaşmama özgürlüğü !
---- İz bırakmadan dövülme özgürlüğü !
---- Akraba evlilikleri özgürlüğü !
---- Türban yetmez Çarşaf ve Burka özgürlüğü !
gibi daha bir dizi özgürlükler isteme isteklerinin sanırım böylece kapısı açılmış oldu ... Artık bu kimler için hayır ve kimler için şer olduğunun yorumunu da sevgili okuyucularımıza bırakıyorum , saygılarımla .......
Güldane Dal ( 20080221 )
YORUMLAR
’' Türban yetmez Çarşaf örtmeli'' bu slogan başörtülülere hakaret ve dalga geçme babında ortaya atılabilir. Buraya taşıdığınıza göre hoşunuza gitmiş. Ve inaçlılarla dalga geceyim aşağılayım diye düşünmüşünüz. Başını örten kişilerin neyi isteyip neyi istemeyeceği size mi kalmış?Tebrikler size böyle saçmalıklarla uğraştığınız için, siz gibi zihniyete yakışan bir yazı olmuş. Beyniniz nelere çalışıyor bravo size...Önce bir dini islamiyeti öğreninde ondan sonra karalamaya çalışın...
Bu özgürlükleri aramak için çok uzağa gitmeyin hepsi zaten sizde var diyeceğim ama, pireler için yorgan yakılmaz genelleme yapmak yakışmaz bana...
ÜZÜMKARASI tarafından 1/16/2010 8:30:44 AM zamanında düzenlenmiştir.
BÖŞÖRTÜSÜ KELİMESİ SENDE BU SAYDIKLARINI ÖZGÜR KILIYORSA...
SEN ÖZGÜR OLMA BACIM...
SENDEN ÖZGÜR OLMANI İSTEYEN YOK Kİ.... NİYE BU KORKUN...?
SEN YASAKLISIN...
UNUTMA !... DİLEDİĞİN YERİNİ, DİLEDİĞİN KADAR AÇABİLİRSİN...
EN HUZUR BULDUĞUN EVİNDE OLMA,
ÇIK SOKAKLARI ARŞINLA... HAYATNDAKİ KOCALARINDAN BİRİSİYLE...
BİLESİN ÖZGÜR DEĞİLSİN.
BİRTANE EVLEN AMA BİR ÇOK GİZLİ KUMAN OLSUN...
HATTA SEN VE EVLATLARIN BİLE BİLMESİN...
BAKARSIN KUMANIN ÇOCUKLARIYLA SENİN ÇOCUKLARIN EVLENİR...
GÜZEL BİR NESİLİNİZ OLUR BU YOLLA....? SENİN İSTEĞİN...
BÖYLESİ BİR NESİL OLUŞTUMU DİĞER SAYDIKLARINIZ OLMAZ...
ÖZGÜRLÜK İSTER EDEP, ADAP AİLE DÜZENİ....
AMA NE YAZIK Kİ, ÖZGÜR DEĞİLSİN...
HADİ KOLAY GELSİN...
YASAKLISINIZ UNUTMAYIN VE UYUTMAYIN KİMSEYİ...
OLUŞTURUN YENİ NESLİNİZİ....
NESLİNİZİN BU HALLE OLUŞACAĞINDAN HİÇ ŞÜPHEMİZ YOKDA,
AKLINIZDAN ŞÜPHE ETTİM YAZDIKLARINIZI GÖRÜNCE...
SİZ CİDDİMİSİNİZ... ? :)
NE DİYELİM YÜCE ALLAH'IN HİKMETİ BOL...
ALLAH AKIL FİKİR VERSİN...!
MERYEM ZEMEROT
meryemzemerot tarafından 1/15/2010 11:47:48 AM zamanında düzenlenmiştir.
--- Eve kapanma özgürlüğü !
---- 3 kumayla yaşama özgürlüğü !
---- 9 yaşından itibaren evlenme özgürlüğü !
---- İmam nikahlı evlenme özgürlüğü !
---- Doğum kotrolünü kaldırma özgürlüğü !
---- Kürtaj olmama özgürlüğü !
---- Erkeklerle tokalaşmama özgürlüğü !
---- İz bırakmadan dövülme özgürlüğü !
---- Akraba evlilikleri özgürlüğü !
---- Türban yetmez Çarşaf ve Burka özgürlüğü !
evettt bunların hepsini istiyorummmmmmm
ben bir geri zekalıyımmmmmm.
yeterrrrr
el insaf...
din ve siyasetin karistirilmasi cok buyuk bir hata ..turkiyenin daha buyuk sorunlari varken turban konusunu gundeme getirmek cok sacma bence.yani yanlis anlasilmasin soyle belirtmek isterim..siyasete dinin karistirilmamasi gerekir nerde yazilmis turban yasagi ?bunlar hep o cok bilen siyasetcilerin uydurmasi ..isteyen takar isteyen takmaz..mini etek giyinince serbest oluyor kimse birsey demiyor .. ama inanc geregiyle basini kapatmak yasak oluyor sizcede cok sacma degilmi..biz onun bunun giyim kusamina karisiyormuyuz .. ozaman onlarda bizim turbanimiza karisamaz.. yani liselerde yasak universitelerde yasak ..hangi kanunda yazili bu ? hic bir yerde ama devlet kendi kurallari geregi bu yasaklari koymayi biliyor..bende turban takiyorum..haa bazi insalarin dusunceleri de ayrica uzuyor beni..turban takan bayanlarimiz dusuncesiz oluyormus yok efendim geri kafali dusunuyorlarmis..dinimiz geregince kendi istegimizle takiyorsak kime ne?moda icin takanlarida kiniyorum..kusura bakmasinlar ya adam gibi takicaksin basortuyu o basortunun hakkini vereceksin ona laik olacaksin al bayrak gibi..yada hic takma dinini yine usulunce yasa.. analarimiz ninelerimiz de takiyordu halada takiyorlar unutulmasin bunlar lutfen..isteyen takar istemiyen takmaz.. ama lutfen onyargili davranmayin..saygi gosterin herkezin dusuncesi kendine dogrudur.ha turban takmaya gelince bende hollandada yasiyorum..okula gidiyor ise gidiyorum ama kimse turbanima birsey demiyor..okulda cok sorun cikardilar ama pes etmedim..okuldan ayrildim tekrar basladim ama yinede taktim hala da takiyorum dinimiz geregince ve kendi istegimle.. oyuzden diyorum ya isteyen takar istemiyen takmaz ama turkiyede ki turban yasagi beni uzuyor acikcasi ya dusunsenize kendi memleketimizde insanlarimiz serbestce dinini yasayamiyor..demokratik bir ulkeden bahsediyoruz birde..nerde ozgurluk madem oyle?..
hasret-ruzgarlari tarafından 6/29/2009 11:40:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
BİR AYETTE ŞÖYLE BİR ANLAM VARDI:
BİZ ONLARIN GÖZLERİNİ KÖR ETMİŞİZ
GÖREMEZLER DUYAMAZLAR ANLAMAZLAR...
BU SEBEPLE AŞAĞIDAKİ ALINTI PAYLAŞIMI D AYORUMSUZ BIRAKIYORUM:
Hesaplaşma
Sonsuz bir cehennem azabının içine düşmüş olan kadın mahşer yerinde Muhammed’in yakasına yapıştı;
—Ne biçim İslam lideriydin sen? Mademki mesele bu kadar ciddi neden bizi uyarıp dikkatli olmamız için çaba sarf etmedin? Şimdi birde müslüman olduğum halde sonsuz bir azaba düşmemin hesabını kim verecek? Neden bizlere Tesettür’ün Allah’ın kesin emri olduğunu söylemedin? Allah’ın kutlu değerlerine savaş açıp mazlum insanların inandığı gibi yaşama gayretine engel olmaya çalışanlar sonsuz bir azabın içine düşerler diye neden uyarmadın insanlarını?
Kadın hıçkırıklar içinde sonsuz bir felaketin içine düşmüş insanın ruh hali ile Muhammed’den hesap soruyordu! Muhammed ise bu durum karşısında çok üzülmüştü! Oysa bu gerçekleri hayatını ve ailesini bile tehlikeye atarak güç odaklarına rağmen yüreklice gündeme getirip insanlarını defalarca uyarmıştı! Ama insanları İslam dinini ondan çok daha iyi biliyorlardı! Âlemlerin rabbini, yüce Allah’ın kalbini marifet nurları ile doldurduğu Muhammed’den çok daha iyi tanıyorlardı! “Rabbimiz bu insanı sevmiş ve kutsi hadiste belirtildiği gibi; tutan eli, gören gözü, yürüyen ayağı, hayal eden kalbi, konuşan dili olmuş” demeyip hakaretlerle ve çirkefçe saldırılar ile durdurmaya çalışmışlardı!
Oysa Muhammed rabbinden aldığı ilham ile insanlarını bilgilendirmeye çalışıyordu! Aslında insanlarına konuşan, insanları için hayaller âlemine dalıp ahiret manzaralarını anlatan Muhammed’in rabbi Allah idi! Çünkü hani rabbimiz ayeti kerimede buyuruyor ya “nimetlerime şükredin ki artırayım” Herkes dünya nimetinin artması için Allah’a şükrederken Muhammed rabbine şöyle şükrediyordu;
—Ey yüce Allah’ım hidayete erdirdiğin, kâmil imana ulaştırdığın ve böylelikle sonsuz saadete kavuşturduğun, cennet ve cemalinle ödüllendirip razı olduğun insanlar benim için büyük bir nimettir! Bana olan bu nimetinin karşılığında sonsuz şükürler ediyorum. Bu nimetinin karşılığında çok ama çok mutlu oldum. Teşekkür ederim. Seni çok seviyorum yüce Allah’ım! ”
Muhammed’in şükrü bereketi ile şanı yüce rabbimiz nimetini artırıp pek çok insanı hidayete erdirip, kâmil imana ulaştırıyordu. İşte bu yüzden rabbi Muhammed’i mana âleminin lideri yapmıştı!
Hâlbuki Muhammed çok fakir bir insandı. Bu fakirliğinin içinde bile insanlarını düşünüp sonsuzluğa uzanan hayat yollarını düşünüp onca dünyalık derdinin içinde kendisine dert ediniyordu. Tek derdi de buydu aslında. Fakirliği onun umurunda bile değildi!
Bu durum ile ilgili onun başına gelen bir hikâyesini sizinle paylaşmak istiyorum!
Muhammed’in ayakkabıları çok eskimişti. Hem o derece ki tabanları üç parçaya bölündüğü için yürürken ayaklarının tabanını sıkıştırıp acıtıyordu! Ayakkabı alacak parası da yoktu. Borca girerek alsa eline geçen para ile başka borçlarını ödeyeceği için borcunu ödeyecek durumu da yoktu! Bu durum karşısında kendince sevinip şu düşüncelere kapıldı. Çünkü İslam literatüründe şöyle bir bilgi vardı. Bir ihtiyacı olan insan başka hiçbir çaresi kalmadığında işi sadece rabbine kalmışsa işte o halde yaptığı dua ismi azam duasıdır ve kesinlikle kabul olur! Muhammed çocuklar gibi sevinmişti. Hemen duasına başladı;
—Ey yüce rabbim! Sende biliyorsun ki ayakkabılarım çok eskidi ve yenisini alacak param yok. Borca girerek te alamayacağım. Yani işim yalnızca sana kaldı! Benim ayakkabılarımı sağlamlaştırmanı istiyorum!
Muhammed duasını yaptıktan sonra çocuklar gibi şen bir vaziyette namazını kılmak için camiye gitti. Duası kabul olacaktı da rabbinin sebepsiz bir şekilde ayakkabıları nasıl sağlamlaştırdığını görecekti ya!
Muhammed namazını kılarken bu duasını ve halini unutmuştu! Camiden çıkarken ayakkabılarını almak için uzandığında şaşkına döndü. Bu ayakkabılar onun değildi. Çünkü sağlam dı ayakkabılar! Ne yapacağını bilemiyordu. Tüm cemaat camiden çıkıncaya kadar bekledi. Ve ayakkabıları kimse almamıştı. Birde ayakkabılarının üzerinde bir leke vardı, işi nedeni ile oluşmuştu ve belli belirsiz hala üzerinde duruyordu! Sonunda gönlü razı oldu. Evet bu ayakkabılar kendisinindi!
Çok sonra duasını da hatırladı ve rabbinin kendisi ile şakalaşırcasına bulunduğu lütuf karşısında çok sevindi. Zaten o biliyordu. Rabbi kullarına öyle çok uzaklarda değildi. Onlara şah damarlarından bile daha yakındı. Ve hatta onlar ile bazen sakalaşıp çeşitli iletişimlerde bulunuyordu. Onların halleri karşısında bazen nurları şımbır şımbır parlarken bazende yağmurlu bir hava varmış gibi kararıyordu! Muhammed böylelikle rabbinin kendisinden razımı yoksa gazaplandı mı anlıyordu! Rabbini çok seviyordu Muhammed, ona âşık ve düşkündü! Gülümseyerek rabbinin cemaline baktı! Rabbinin nurları pırıl pırıl parıldıyordu. Sanki rabbi onun bu hali karşısında ona gülümsüyordu! İki sevgili birbirlerine tebessüm ederek, birbirlerinden razı olarak, sevgi ile bakıyorlardı!
İşte bu insana, insanları ahireti hatırlatmadığı için hesap soruyorlardı şimdi! Yalnız Muhammed yinede cevap veremiyordu. İnsanları için daha çok çalışıp daha çok hakarete maruz kalıp daha çok işkenceye uğrasaydı belki şuanda bu insanlar yakasına yapışmayacaktı. Ama elinden geleni buydu! Muhammed;
—Sizlerde arif olup leb demeden leblebiyi anlasaydınız ya. Ben size ne anlattıysam muhalefet edip akıllar vermeye çalıştınız! Anlattığım gerçekleri duymamak ve davetime muhatap olmamak için görmemezliğe gelip kaçtınız. Sanki yokmuşum da bu büyük tehlikelere karşı sizleri uyarmamışım gibi davrandınız!
Kadın için artık yapılacak bir şey yoktu. Yüce mahkemede yargılanmış ve sonsuzadek cehennem azabına çarptırılmıştı! Oysa nüfus kâğıdında dini İslam yazan bir insandı. Teyzesi hacı idi. Ve annesinin başörtüsü vardı! Köyündeki halasının torunu imamdı! Hep böyle bahanelerle İslam’a karşı yaptığı saldırıları kılıflandırırdı! Onun cehenneme doğru melekler tarafından sürüklenirken götürülüşü karşısında Muhammed çok etkilenip şunları söyledi;
—Bu insan en azından sık sık tövbe edip kelimeyi şahadeti söyleyip imanını tazeleseydi. Ah birde “Bu yaptıklarınız İslam düşmanlığıdır” diyerek uyarıda bulunan insanları dinleyip. Kendisi her nekadar dinin emirlerine uygun olarak yaşayamıyorsa da tutumundan vaz geçip İslam’a ve dindar insanlara karşı olan saldırılarından vaz geçseydi şimdi bu duruma düşmezdi!
Muhammed bu durumları ta dünyada iken biliyor ve insanlarını sık sık uyarıyordu!
—Dindar insanlar olmanız sizler için inanın çok daha hayırlıdır. Dininizi en ince ayrıntısına kadar öğrenmiş olsaydınız kendinizi şeytanın hilelerine karşı koruyabilirdiniz! Ama sizler kendiniz bunu yapmadığınız gibi dindar insanlara saldırıp çıkarlarınız için onlara düşmanlık yapıyorsunuz! Hakaretler edip, iftiralar ile yollarından alı koymaya çalışıyorsunuz! Artık bu tutumlarınızdan vaz geçin! Sizlerde bu kutlu kervana katılıp ahiretiniz için yatırım yapın! ” diyerek evrensel mesajlarını tekrar tekrar hatırlatıyordu! (ALINTI)
GÖZÜ KÖR OLSUN GÜNDEM OLMA/OLUŞTURMA VE TANINMA SEVDASININ!
DÜN GONCA UYANIK SOYUNMUŞTU ÇANKAYA'DA, BUGÜN DE BURDA İLMİ VEYA EDEBÎ HİÇBİR YANI OLMAYAN, BİR HEZEYAN SİLSİLESİ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜREN BU YAZI YAZILMIŞ; AYNI SEVDA UĞRUNA!
hicranseçkin tarafından 3/1/2009 9:10:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
başını örten kadın bunları istiyor yani
--- Eve kapanma özgürlüğü !
---- 3 kumayla yaşama özgürlüğü !
---- 9 yaşından itibaren evlenme özgürlüğü !
---- İmam nikahlı evlenme özgürlüğü !
---- Doğum kotrolünü kaldırma özgürlüğü !
---- Kürtaj olmama özgürlüğü !
---- Erkeklerle tokalaşmama özgürlüğü !
---- İz bırakmadan dövülme özgürlüğü !
---- Akraba evlilikleri özgürlüğü !
---- Türban yetmez Çarşaf ve Burka özgürlüğü !
kusura bakmayın ama çok abartmışsınız bu yazdıklarınızla resmn kapalı kadınları aşağılamış cahil bilgisiz konumuna getirmişsiniz...hiçbir türbanlı açık bayanlar hakkında yazı yazmıyor neden türbana karışılıyor....bırakın bunları millet AÇ AÇ.biz bu yüzden butün olamıyoruz işte önyargı karalama ...açık yada kapalı ne fark eder insan olmalı herşeyden önce
Size ne kim nasıl giyinirse size açıklara karışan varmı .
Giyim herkesin en doğal hakkıdır.
Baş örtüme uzanan elleri kırarım kimseyede söz söyletmem.
Tirk müslüman kadını isteyen örter ona karışamazsınız .
Araştırmadan kulaktan dolmaca yazmayın okuyun araştırın en iyisi bir köşede fıkra anlatın.
Daha çok okuyan yada dinleyen bulursunuz !!
Benim annemde kullanır ama ben gösteriş yaptığını görmedim ve kendi annem başını kapattığı için çok zor iş buluyor neden çünkü sahte olup olmadığını bilemedikleri için hepsini bir tefe koyuyorlar ve gerçek inananlar zor durumda kalıyorlar tepki tamda bu kişilere işte selam ve sevgiler...
sevdanazArzu Buse ERASLAN tarafından 11/28/2008 10:03:13 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Ferhat herkesin kendisine göre bir duruşu vardır yani siyasi, politik ve kültürel.. Siyasetin dışındayım diyen bile siyasetin içindedir bana göre .. Ayrıca benim keskin ya da uç dünya görüşlerim yoktur. Ben ne olduğumu değil de ne olmamam gerektiğini çok iyi biliyorum örneğin yalan söylememem gerektiğini, iki yüzlü olunmaması gerektiğini, ırkçı ve ayrımcı olunmaması gerektiğini, her türlü şiddet yoluyla fikirin belirtilmemesi gerektiğini, insanları dil din ırk ayrımı gözeterek belli sınırlar çizip bu sınırların içerisinde hapsetmemek gerektiğini vs. vs. vs. Listem uzun anlıyacağınız üzere... Kısaca yazılarımda ben toplumsal bazı sorunlara değiniyorum . Bu bazılarını rahatsız ediyor demek yazılarımın iyi olmadığı anlamını taşımıyor bana göre ama mükemmeldir de diyemem, eksiklikler her daim olacaktır .. Rencide konusa gelince sanırım söylemiştim ama bir kez daha söyliyeyim ki o maddelerde yazılı olanlardan sadece bir tanesini ele alacak olsam ki bunu bir çok insan tepkiyle karşılıyor o da KÜRTAJ konusu .. Bu konuda ben kendi düşüncelerimi zaten yeterince açıkladım , kısaca kürtaja karar verecek olan kadının kendisi olması gerekiri söylüyorum zaten ve kürtaj konusuna dinimizin nasıl yaklaştığını hatta hrisyanlığın da nasıl yaklaştığını çok iyi biliyorum ve '' KÜRTAJ OLMAMA ÖZGÜRLÜĞÜ '' derken bunu zaten o çevrelerimiz kabul ediyor ve savunuyor hatta kürtajın olmamasını istiyorlar yani benim söylemim değil de asıl rencide edici olan şey kadının kendi vücudu üzerinde söz sahibi olamaması değil de nedir ? Artık diğer noktalara sanırım değinmeme gerek yok...
Ayrıca benim yazımı okumak istemeyebilirsiniz bu tamamen sizin tercihinizdir...
Ama yine de okuduğunuz için teşekkürler Ferhat ...
Güldane Hanım ; yazdığınız örnekleri hepsi kırıcı ve rencide edici. bunu tartışmam... annem de aynı şeyi düşündü okuduğunda. alay da var.. siz geçmediğnizi düşünebilirsiniz. zaten mevcut insanlıkta farkında olmadan kırmak, incitmek, alay etmek çok fazla basit ve kolay. yazınıza saldırılar olabilir. yorumlardan etkilenmemek için sadece yazıyı okudum ve öyle yorumladım bunu bilmenizi isterim. kimin size nasıl saldırdığı benim için önemli değil, ben kendi düşündüğümle yürürüm.. ve özgür iradedir yorumum.
bunu birilerini ya da bir topluluğu kastedip yazdığınızı yazı içinde belirtmeniz gerekirdi. oysa yazınızı okuduğumda bunu başı kapalı bir bayanın isteği gibi alğılamaktan alamadım kendimi. çünkü çok geneldi.
açıkcası sizin yazılarınızı okumam. çok fazla siyasi ve görüş yönünü belli eden bir yapı var. (hepsi değilmiş inceledim.)
okumamamın bir diğer sebebi ise şiirlerinize ön yargı ile yaklaşmamak istemem. en iyisi ben şiirlerinizle devam edeyim.
iyi bakın kendinize.
çokca
Benim annem de kullanır eşarp sevgili Ferhat ayrıca ben kimseyi ya da kimseleri rencide etmek için yazmadım yazımı ...Burada rencide edici bir şey varsa o da düşüncelerime saygısızca yapılan saldırıllardır ! Yazımda ben kimsenin düşüncesine ya da inancına hakaret edici herhangi bir söz söylemiyorum.. Ve bir çoğununun da yazımdaki bazı özgürlükleri istemedeki kısıma takılmış ama şunu bilmelisiniz ki bu istekler bizzat bazı çevrelerin istediği şeylerdir ve ben sadece yazımda bu istekleri maddeleştirdim ki bu oldukça da uzatılabilir ve iyimidir yoksa kötümüdür yorumlarını da sizlere bıraktım yoksa benim her yazdığım madde hakkında sayfalar dolusu düşüncelerim var..
Guldane Dal tarafından 11/18/2008 6:14:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
HAYIR ŞUNU ANLAMIYORUM HERŞEY BU KADAR AÇIKKEN NEDEN İNSANLAR ANLAMAK İSTEMİYORLAR NEDEN HÂLÂ BAĞNAZCA DÜŞÜNÜYORLAR ÖRTÜYE LAF EDEN YOK BUNU REKLAM İÇİN KULLANANLARA BİZLERİN SÖZÜ DİNİMİZDE DE GELENEKLERİMİZDE DE ÖRTÜ VAR( DiN BİR GELENEK DEĞİLDİR BUNUDA BİLİYORUM)AMA TÜRBAN YOK ODA KABUL AMA GÖSTERİŞ YOKK EFENDİM GÖSTERİŞ YOK BİZİM TEPKİMİZ BUNA BEN BAŞIMI KAPATTIM MÜSLÜMANIM DİYE GEÇİNİP FARKLI MESHEPDEKİLERİ DIŞLAYANLARA SÖZÜMÜZ ŞİMDİ BANA DA TEPKİ VERİN AMA HAKLI SEBEPLERLE ÇIKIN KARŞIMA LÜTFEN, Kİ MANTIK ÇERÇEVESİ İÇİNDE CEVAP VEREYİM SİZLERE...
YORUMLARA ŞÖYLE BİR GÖZ ATTIMDA HAKSIZLIK EDİLMİŞ VE HATTA HADDİNİ AŞANLAR VAR BENİM İMAN KİMDEDİR ŞİİRİMDEDE AYNI TEPKİLER VARDI SÖZ BAŞI KAPALI OLANA DEĞİL GÖSTERİŞ İÇİN BAŞINI KAPATANLARA VE ONLARA ZEMİN HAZIRLAMAYA ÇALIŞANLARA..
sevdanazArzu Buse ERASLAN tarafından 11/15/2008 9:01:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
ÇOK DOĞRU GÜLDANE CAN SİZE SONUNA KADAR HAK VERİYORUM HENFİKİRİZ...BU GİDİŞLE DEDİKLERİNİZİN HEPSİ OLACAK VE BİZİ BU HALE GETİRENLERİN DESTEKÇİLERİ AÇIK AÇIK KENDİLERİNİ VE ONLARI SAVUNACAKLAR ÇÜNKÜ BUNA ALIŞMIŞLAR KUTLUYORUM DEĞERLİ KALEMİNİZİ...
sevdanazArzu Buse ERASLAN tarafından 11/15/2008 9:06:50 PM zamanında düzenlenmiştir.
ne bu şimdi
makale mi
hikaye mi
öykü mü
deneme mi
forum konusu sayılabilir belki. o zaman yeri burası değil bu BİR
Dolayısı ile yukarıda okuduğum paylaşımın hiç ama hiç bir edebi değeri yoktur. Oysa adı üzerinde burası bir edebiyat sitesidir ve saygısızlık sadece küfürle olmaz. Bu tür hakaret paylaşımları ile de olur. Yukarıda yazılanlar da örtünmek isteyen kadınlara yönelik bir hakarettir.
*************
---- Eve kapanma özgürlüğü !
---- 3 kumayla yaşama özgürlüğü !
---- 9 yaşından itibaren evlenme özgürlüğü !
---- İmam nikahlı evlenme özgürlüğü !
---- Doğum kotrolünü kaldırma özgürlüğü !
---- Kürtaj olmama özgürlüğü !
---- Erkeklerle tokalaşmama özgürlüğü !
---- İz bırakmadan dövülme özgürlüğü !
---- Akraba evlilikleri özgürlüğü !
---- Türban yetmez Çarşaf ve Burka özgürlüğ
Türban başlangıç gibi görünüyor çünkü örtünmek isteyen kadınlarımız bundan sonra şu özgürlükleri de istiyebilirler , isterseniz hemen sayalım , örneğin ;
demişsiniz
HANIMEFENDİ SİZ ARZU EDERSENİZ BU ÖZGÜRLÜKLERİ GİDİN İSTEYİN AMA örtünmek isteyen İSLAM KADININI RAHAT BIRAKIN. SİZ HANGİ HAKLA ÖRTÜNMEK İSTEYEN KADINLARIN NE İSTEYECEKLERİNİ SIRALIYORSUNUZ
KALEMİNİZ BAŞKA ŞEY YAZAMIYORSA YAZMAYIN. İLLE DE YAZMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ. OTURUN YERİNİZDE. KUŞLARI DÜŞÜNÜN BÖCEKLERİ DÜŞÜNÜN, BULUTLARI DÜŞÜNÜN
İNANIN ÖYLE DAHA VERİMLİ OLACAKSINIZ. AMA BU CEHALET SOYTARILIKLARINA BİR SON VERİN ARTIK.. YA İSLAMDA ÖRTÜNME KONUSUNU İYİCE ÖĞRENİN EN İNCE AYRINTISINA KADAR. YA DA BU KONUYU BİR DAHA AĞZINIZA ALMAYIN. KALEMİNİZE MALZEME ETMEYİN. ÇIKARIN MASKELERİNİZİ... ÇIKARIN DA AK SAKAL KARA SAKAL İYİCE BİR BELLİ OLSUN.
İSLAMDAN VE İNANCI GEREĞİ ÖRTÜNEN İSLAM KADININDAN BESLENMEYİN ARTIK.
UNUTMADAN TÜRBAN DEDİĞİNİZ O ŞEY DE FRANSIZDAN KALMADIR. İSLAMDA TÜRBAN YOKTUR, BAŞ ÖRTÜSÜ VARDIR.
BUYURUN ONU DA SİZE İADE EDİYORUM. İSTEDİĞİNİZ YERDE KULLANINIZ.
AMMA BİLİNİZ Kİ; MÜSLÜMAN KADIN İNANCI GEREĞİ BAŞINI ÖRTER. ÖRTECEK..
BU ARADA SİZ DE İSTEDİĞİNİZ GİBİ AÇILIP SAÇILABİLİRSİNİZ.
EMİN OLUN NE KARIŞAN OLUR NE DE BİR LAF EDEN. SİZİ BU SÜTUNLARA TAŞIYIP KİMSE YAZMAZ.
ÇÜNKÜ ÖRTÜNMEK İSTEYEN KADINLARIN YAZACAK ÇOK BİRİKİMİ VAR.
ONLARIN KALEMLERİ SİZİN ÇIPLAKLIĞINIZDAN BESLENMEYECEK KADAR ZENGİNDİR.. VE ÖRTÜNMEK İSTEYEN HİÇ BİR KADIN BU GÜNE KADAR KALEMİNE ÇIPLAK GEZEN KADINI MALZEME SEÇMEMİŞTİR. NEDEN Mİ
TENEZZÜL ETMEZ DE ONDAN...
SİZE BİR TAVSİYE
SİZ DE TENEZZÜL ETMEYİN.
ve İNANÇLI KADININ BAŞINDAKİ ÖRTÜYLE DEĞİL KENDİ KAFALARINIZDAKİ BASKI VE ÖNYARGI ÖRTÜSÜ İLE UĞRAŞIN DERİM. ZİRA O ÖYLE BİR ÖRTÜDÜR Kİ SAÇINIZIN TEK TELİNİ DAHİ GÖSTERMİYOR MAALESEF. BURKA GİBİ!
KargülüALMILA tarafından 11/13/2008 8:39:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bu tür yazıların yine bu tip insanlar tarafından dikkat çekmek için kullanıldığı malum. Madem heves etmiş ben de katkıda bulunayım dedim. Bu durumda zat-ı namuhteremin Türk halkının kadın cinsini aptal olarak gördüğünün nedenlerini düşünmüyorum bile. Yıllardır tesettürlü yaşayan biri olarak kendi özgür tercihimden hoşnutum ve değerlendirmesinin konuya vakıf olmayanlar tarafından yapılmasına izin vermiyorum elbette. Kızım ve ben şimdiye kadar kendi özgür seçimimizle tesettürlü yaşadık ve bundan sonra da devam edeceğiz Allah'ın izniyle. Bizim yolumuz belli, hedefimiz de belli; İslam üzre yaşamak ve öldüğümüzde de cennete intikal etmek... Peki bu tür bayağı iddia sahiplerinin hedefi nedir? Bu konuda benim tahminde bulunmama gerek yok, bilinen biliniyor nasıl olsa bilenlerce, bilmeyenlere de yazıklar olsun bence... Bu konu uzar gider, bitmez bir derya dilimiz ve çok şükür dinimiz de...
Kur’ân-ı Kerîm’de "en-Nisâ"(Kadınlar) isimli, yüz yetmiş altı âyetlik uzun bir sûre olduğu gibi, ayrıca "Meryem" diye Hz. Îsâ (a.s.)’ın annesine atfedilen doksan sekiz âyetlik müstakil bir sûre daha vardır. Bunlardan başka; "en-Nûr, el-Ahzâb, el-Mümtehine, et-Tahrîm ve et-Talâk" sûreleri de kadınlarla ilgili çeşitli konuları içine almaktadır.
---- Eve kapanma özgürlüğü !
Kadının asli görevi anneliktir.Bugün toplumda doğurduğu çocuğu kreş köşelerine bırakıp kucağına aldığı kaniş köpekleri ile daha fazla haşır neşir olan kadınlar var.Kadın kendisinin KULLANILAN taraf olduğunu fark etmeyecek kadar aklı kıt değildir. Kendini kullandıran ve asli görevini unutan kadın asıl köleleşmiş kadındır.Kadını meta olarak gösteren erkek değil yine kadının kendisidir.Kadın mesulü olduğu erkeğin özelidir.Kadın özeli olduğu erkekten başka erkeklere kendisini göstermeyi seks objesi olmayı mahrem yerlerini açığa vurmayı hangi aklı kullanarak yapar bunu merak ediyorum?
---- 3 kumayla yaşama özgürlüğü !
Çok evlilik konusu hakkında sanırım tarihi gerçekleri ve ayetin nüzul sebeplerini araştırmadan bu şekilde bir yorum yapmak en hafifinden cehalet olarak düşünülür.Size salığım bari bilmiyorsanız okuyun ve öğrenin olur.?
---- 9 yaşından itibaren evlenme özgürlüğü !
Evlenme yaşının 9 olarak belirtilmesi biraz garip eğer bununla İslam evliğini kastediyorsanız bu konuyuda biraz araştırmanızı öneririm.Merak ettiğim toplumda evlenme çağına gelen ve yaşı 14-15 olan genç kızların meşru olan evliliklerini garipsediğiniz gibi acaba porno ağına düşen sabi ve uzak doğuda erkeklere meze olan kızlarıda bu kadar düşünüymusunuz sorusunun cevabı?
---- İmam nikahlı evlenme özgürlüğü !
Nikah duyurmadır elbette yazılı olmalıdır.İslam kasdedilerek söylendiği aşikar olan bu konuda cehalet sanırım şaha kalkmış durumda günümüz İMAM NİKAHI adı verilen olaya bende taraftar olmamakla birlikte Nikahın bir duyuru lduğuna ve Kur'an da geçen şekli ile tarafların şahitler eşliğinde kayda alınması gerektiğine iman etmişim.İslamın kadına Nikah hususunda vermiş olduğu imtiyazlardan bihaber olmanız normal bence , uğraşınız ne ise o olursunuz tabii ki...
---- Doğum kotrolünü kaldırma özgürlüğü !
Kadın başta belirtilen eve kapatılma özgürlüğü denen maddeye istinaden kadını eve bağlayacak tek unsur çocuktur ve kadın bu kutsal misyonun lideridir.Kendini bilen kadın neslini korur ve aile sahibi olmayı hedef seçer bakabileceği kadar çocuk sahibi olmakta mahsur görenin elbette gözü dışarıda olur
---- Kürtaj olmama özgürlüğü !
Katilliği özendiren bir madde sokakta öldürülen köpek kedilere meveran eden (ki buda vahşettir) doğmamış çocuğun hayatına kastetmesi ne ile açıklanır vicdanınıza sormanızı tavsiye ederim.
---- Erkeklerle tokalaşmama özgürlüğü !
Bu maddeyide anlamış değilim bir kadının ve/veya erkeğin kendini bu şekilde bir hayat yaşamayı seçmesini yadırgamak ilginç...
---- İz bırakmadan dövülme özgürlüğü !
Kadın erkeğin koruması altındadır.Kadını aklını karıştıracak sapık düşüncelere meyletmeyecek bir ortamdan uzaklaştıracak neslini bozacak durumlarda onu bu fiilden vazgeçirmek için uygulanacak yöntem eğer inanıyorsanız Kur'an da tarif edilmiştir. İnkarcılar işittik inkar ettik inananlar işittik iman ettik derler.Bu konuyu araştırmanızı da öneririm
---- Akraba evlilikleri özgürlüğü !
Akraba evliliğini din emretmiyor ama yasaklamoyorda siz bu sorunu töresel olarak çözün bence
---- Türban yetmez Çarşaf ve Burka özgürlüğü !
Türban dediğiniz ve ne menem birşey olduğunu bilmediğim anlamadığım konuyu bir yana bırakır isek Allahın emri olan örtünme ve tesettür ister inanılsın ister inanılmasın sizin bileceğiniz iş İşittik inkar ettik diyenlerin yeri yurdu belli İşittik iman ettik diyenlerinkide belli
Fatih Akça Beye; Osmanlı harem ve esirler hakkında alimlerimizin açıklamalarını sunuyorum.Faydalı olması ümidiyle...
Türk haremi bir mübarek mânâdır. Batının insan harası haremlerini incelemek yerine, bizim gül kokulu, ahlâk mektebi olan haremlerimizi onlara kıyaslamışızdır. Aile çökmüştür. Tanzimat kafasının tarif ettiği harem, yoktur. Yoktur ama biz İslâm tohumu ile yetişen çocuklarımıza, harem düşmanlığı verirken kendimizi kurşunlamışızdır.
Biz hanımlarımızı, kalabalık önünde teşhir etmeyecek kadar Türk-İslâm muhafazakârlığının güzelliğine vurgunuz. Ama olmaz diyenler, hani şu pek önemli ilerici devrimcilerimiz için, kadın hâlâ harem dedikodularının malzemesidir. Peki, harem nedir? Onlara sorarsanız, Avrupa'nın bize kindârlığının hikâyeleri doğrudur. Harem bir insan harası örneğidir. Milyon kere estağfirullah..
Biz Tanzimat'tan sonra haremimizin ne olduğunu kendi kaynaklarımızdan değil, Batı'nın dağarcığından öğrenmeye merak salmışızdır. Ne hata..
Geçenlerde, bir Alman'a dediğimi hatırlıyorum: Çıkın piyasaya ve kitapçılara, Fransız, Alman, İtalyan ve hatta Asya ülkelerinin haremlerinin pislik ve ter kokan romanlarını, piyeslerini, filmlerini bulacaksınız... Ama eskisini bir kenara bırakınız, fetihten sonra kurulan saray haremimizin, yıkılışa kadar beş yüz yıllık akışı içinde, bir tek, evet, bir tek dışarıya sızmış cıvık aşk ve beden söylentisine rastlayamazsınız. Haber sızmasın diye alınan tedbirden değil. Haremde, sefahat ve yatak kokan maceralar olmadığı için.
Sadece saray hareminde değil, konak, ev ve hatta kulübe haremlerimizde bile, bir başka asâlet, bir başka fazilet, bir başka "Kadının gölge hâkimiyeti" vardır. İnkârcılığımız, güzelliklerimizi idrakimize mâni olmuştur. Aslında harem-selâmlık ayırımı, ev hayatının; kadın ve erkek bünyesinin güçlülük ve zayıflığına göre meydana gelmiş harikulâde bir dengesidir. Harem sadece kutsal makam, gizlilik değil, ama ailenin soysuzlaşmasının önlendiği, Türk-İslâm ihtişamı demektir.
Hayır, bizim haremlerimiz gül kokulu, fesleğen râyihalı, fazilet köşelerimizdir...
İlhan Murat
Bizde yatak odası çok muallâ ve mukaddestir. Zira soy orada mayalanır ve gelişir. Aile en has mahremiyetiyle orada teşekkül eder. Onun içindir ki, bizde yatak odası açılmaz ve misafir buyur edilmez. Değil bir yabancı, oraya evdeki diğer fertler dahi istedikleri zaman giremez. Oranın o kadar hususiyeti vardır ki, aldığımız terbiye gereği, biri bizi alsa, tekrim ve teşrif gayesiyle orada yatırmak istese biz yine yatmayız. Hâlbuki ne olur? O da diğer yatak odaları gibi bir yatak odasıdır. Bizde işte her şey bu denli farklıdır ve edep bu denli gelişmiştir. Bu mânâda harem sadece Osmanlı'ya mahsus değildir. Hepimizin hanesinde böyle bir harem vardır. Bundan dolayı atalarına taş atan adam ise, başına çalacağı taşı yanlışlıkla başka tarafa atmaktadır.
Osmanlı'daki harem biraz daha özel bir mânâ taşımaktadır. O da haremin herkese açık olmaması, bir kısım saraylarda görüldüğü üzere âdeta surlarla çevrilmiş bulunması gibi hususiyetlerdir. İşte Topkapı Sarayı: Harem, saray sakinlerinden olan kadın ve cariyelerin, meşru dairede eğlenebilecekleri, tenezzüh edebilecekleri ve dinlenebilecekleri bir boşluğa açılan ve dış dünyaya, oraya has mahremiyeti muhafaza için, kapalı duran büyük bir bina. Bu şekildeki tanzimden gaye, kadınefendi ve cariyelerin bakışlarına uygunsuz herhangi bir şeyin ilişmemesi ve dıştan gelecek şeylerden korunmaları içindir. Haremdeki kadınlar, İslâmî ölçüler içinde, meşru dairedeki zevk ve safalarını orada yaşıyor ve yine orada meşru zevk ve lezzetlerden istifade ediyorlardı. Dışa bakmıyor ve erkek olarak sadece kendi efendilerini ve mahremlerini görüyorlardı. Esasen bu, saraya mensup erkekler için de geçerliydi. Onlar da, bu yüksek surların arkasında, helâl dairesindeki zevk ve lezzetlerle iktifa ediyor; eğer surlar arkasında yaşamak kalebentlik ise, eşleriyle böyle bir hayatı paylaşıyorlardı. İşte harem, işte siz, gidip görebilirsiniz. Eğer bunu tenkit ediyorlarsa, yine tenkit edecek şeyi bilmiyorlar demektir.
Haremde çok kadın bulunduğunu tenkit ediyorlarsa, o babta da diyeceklerimiz var:
Evet, Osmanlı padişahlarından, iki veya üç kadınla evlenenler olmuştur, bu doğrudur. Diyeceğimiz bir şey de yoktur, olamaz da. Batılı ve onun düşüncesi ne bir esas, ne de her şeydir. Bir zamanlar başka türlü düşünmüştür. Şimdi, çok evliliği "poligami" deyip ayıplamaktadır. Yarın da, bugününü ayıplayacaktır.
Sonra, bu mevzuda sözü kim söylemesi gerekiyorsa o söylemiştir. Cenâb-ı Hak bir erkeğin -şartlarını haiz olduktan sonra- dört kadınla evlenebilmesine ruhsat vermiştir. Bu ruhsatı kullananlar yalnız Osmanlı padişahları değildir ki, tenkit edilsinler. Başta Efendimiz, sahabe-i kiram ve dinde en büyük saydığımız kimseler ve daha niceleri... Bunlar arasında gecelerinde iki yüz rekât namaz kılan, gündüzlerinde de savm-ı visalle ömrünü geçiren pek çok kimse var idi ki iki üç kadınla evli bulunuyorlardı. Demek ki dinin ruhsat verdiği bu mevzuu dile dolamaya kimsenin hakkı yok. Meselenin bu yönünü, kısmen de olsa, Allah Resûlü'nün çok kadınla evlenmesi hususunu arz ederken ifadeye çalıştığım için bu kadarla iktifa edeceğim.[1] Ancak iktiza ederse, dine ait bu hükmü müstakil bir mevzu olarak tahlil etmeyi de düşünüyorum.
Harem derken akıllara takılan ve tenkit gören hususlardan biri de, cariyeler mevzuudur. İslâm'da kölelik müessesesinin açık bırakılma hikmetini bir soru münasebetiyle tafsilatıyla anlattığımı zannediyorum.[2] Onun için burada gayet kısa ve sırf bir fikir vermek açısından şunları söyleyip geçeceğim:
Cariyeler, harplerde esir alınan kadınlardır. Müslümanlar bunları evlerine alıyor, terbiye ediyor, onlara, insanlığın kemaline giden yolları gösteriyor ve yine onları aziz birer misafir gibi koruyorlardı. Maddî ihtiyaçlarını tekeffül etmenin yanında mânen de görüp gözetiyorlardı; eğer Müslüman olursa, çoğu kere onu salıveriyordu, dilerse onu istifraş ediyor ve eğer ondan bir çocuğu olursa, zaten "ümmü'l-veled" (beyin çocuğuna ana olma) hâline geliyor ve hürriyete kavuşma yollarından biriyle hürriyete kavuşuyordu. İstifraş meselesine gelince, bu durumun da kendine göre şartları vardır. Önce kendi cariyesi olacaktır. Sonra bu cariye evli bulunmayacaktır. Ayrıca onda başkasının da hissesi olmayacaktır gibi birçok kayıtlarla bağlandıktan sonra istifraş edilebiliyordu.
Meseleyi kendi nezaketi içinde ele almak gerekirse: Cariyenin bir ortak mal olma yönü vardır ve işte efendi onun bu yönünü kaldırarak ona kısmî bir hususiyet verir. Yani onu bir cihetle orta malı olmaktan sıyanetle saygı değer hâle getirir. Bir cihetle de onun için hürriyete giden kapıları açar. Düşünün bir de bunlar saraylara alınır ve kendi evlerinde bulunmayan bir izzetle tekrim edilirse buna hangi akıl sahibi itiraz edebilir.
Günümüzde esirlere yapılan muameleleri görüyoruz. Bir hayvan sürüsü gibi ahırlara doldurulan bu insanlar en bed ve iğrenç muamelelere tâbi tutulmakta ve arşa yükselen feryatlarından sadistçe zevk alınmaktadır. Daha geçenlerde, bir İsrail askerinin Filistinli bir gence nasıl muamele ettiğini bütün dünya gördü. Batılının toplu katliamları ise hepimizin malumudur. Onların bu hunharca davranışlarını bilip gördükten sonra, tenkit ettikleri hususa bakıyor ve şöyle demekten kendimizi alamıyoruz: Bu insanlar, insanlığın ne demek olduğunu, insanca muamelenin nasıl yapıldığını bir türlü hafsalalarına sığdıramadıklarından, İslâm'ın insanca muamele emrini anlayamıyorlar. Anlayamadıklarından dolayı da bilmeden "İnsanlığı, insanca davranmayı" tenkit ediyorlar. Doğrusu böyle bir cehalet urbası, Batılıya tepeden tırnağa yakışsa da ben, onların içimizdeki uzantılarına bunu bir türlü yakıştıramıyorum. Biraz da hayretim bundan kaynaklanıyor...
Onlar harpte bizden esir alırken biz ne yapacağız? Onları geldikleri gibi bir daha silâhlansınlar, semirsinler ve bize hücum etsinler diye geriye mi göndereceğiz? Yoksa onlar istedikleri kadar bizi esir etsinler, bizim mürüvvet anlayışımız buna mânidir mi, diyeceğiz. Bu biraz fazla aptallık olmaz mı? Hem, karşı tarafa caydırıcı hiçbir müeyyide tatbik edilmeyecekse, niçin harp edilsin? Niçin binlerce insan öldürülsün? Kimisi dul, kimisi yetim kalsın. Mademki baştan bütün bunlar göze alınıp harbe giriliyor, herkes neticeyi işin başında kabul etmiş demektir. Ve esir düşmek de bunlardan biridir. Esire yapılan muamele İslâmî prensiplere göre olursa, daha insanî bir yaklaşım olmaz mı? Öyleyse onlar bizden esir aldıkları gibi biz de onlardan esir alacağız. Şimdi, aldığımız bu esirleri ne yapacağız? Onları salıverecek miyiz, yoksa öldürecek miyiz? Hayır; onları Müslümanlar arasında taksim edeceğiz. Böylece Müslümanların evlerindeki mânevî atmosfer, onları İslâm'a karşı yumuşatacak. Arada ferdî dostluklar olacak ve hiç zorlanmadan bir müddet sonra hepsi bu insanî muamele karşısında eriyecek ve İslâm'a dehalet edecekler. İşte o zaman Müslüman'ın mürüvveti ortaya çıkacak. Kendi dinini din olarak seçmiş bir Müslüman kardeşini esaretten kurtarmanın yollarını araştıracak. Köle azat etmenin İslâm'a ait değer ve kıymeti bir taraftan ona teşvikçi olacak, bir taraftan da işlenen suçlarda ceza olarak ön görülen birinci şart köle azat etmek olduğu yerlerde meselenin o yönü işlettirilecek ve ardı arkası kesilmeyen yollarla köleler hürriyete kavuşturulacak.
Biz esirlerimize insanca muamele eder ve onları insanlığa giden yolda eğitmeye çalışırız. Dünya ve ukbâ muvazenesini korumasına yardımcı oluruz. İslâm'a girmesi için elimizden geldiğince birer şefkat havarisi olur ve onu koruruz. Zaten sarayda da yapılanlar bunlardı. Onlara, bir taraftan insanlık aşılanıyor, diğer taraftan da birer kadınefendi muamelesi gösteriliyordu. Orada bulunup da, saraydan memnun olmadığı için kaçmaya yeltenen kaç misal gösterilebilir? Hayır, böyle bir misal göstermek mümkün değildir.
Bir de böyle bir davranışın ve hareket tarzının neler kazandırdığını tarihteki misalleriyle görmeye çalışalım.
İslâm literatüründe "mevâlî" diye bir tabir vardır. Bunlar sonradan hürriyetlerini elde eden insanlardır. Ve bunlar arasında her zaman saygıyla andığımız ve kıyamete kadar da anacak olduğumuz deha çapında büyükler vardır.
Allah Resûlü'nün kendi öz torunlarından ayırt etmeyecek kadar sevdiği Üsame İbn Zeyd (radıyallâhu anh) bizzat Allah Resûlü tarafından Bizans'a karşı hazırlanan ordunun başına kumandan olarak verilmişti. Asker arasında Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer gibi insanlar vardı. Ve Üsame o gün ancak 18 yaşlarında bulunan mevâlîden bir insandı. Zaten babası Zeyd İbn Hârise de Mute'de orduya kumanda etmiş ve orada şehit düşmüştü. İmam Malik gibi birisini yetiştiren Nâfi, mevâlîdendi. Abdullah İbn Ömer'in çok sevdiği cariyesi Mercâne, "En çok sevdiklerinizi Allah yolunda infak etmedikçe hakikî takvaya ulaşamazsınız."[3] mânâsına gelen âyetin tesiri ve coşturuculuğuyla sahibi tarafından hürriyete kavuşturulmuştu. Hâlbuki efendisi, Abdullah İbn Ömer onu çok seviyordu. Ancak takvaya erme arzusuyla Mercâne'yi, Allah için hürriyete kavuşturmuştu. İşte bu Mercâne daha sonra birisiyle evlenmiş ve ondan da Nâfi olmuştu. Abdullah İbn Ömer, Nâfi'yi alır sever ve bağrına basardı. Ümmetin allâmesi daha sonra onu elinden tutup ilmin zirvelerine çıkardı. İslâm dünyasının en parlak yıldızlarından biri olan Nâfi, bir mevâliydi.
İmam A'zam, Mesrûk, Tâvus İbn Keysân ve daha niceleri hep mevâlîdendi. Hatta Emeviler devrinde iki âlim kendi aralarında konuşurken elli kadar büyük saydılar da, ancak, elli birinci şahıs mevâlî olmayanlardan çıktı.
Eğer o saraylarda böyle insanlar yetişecekse -ki, yetişiyordu- gelin hep beraber evvelâ şu hürriyetimizden vazgeçelim, sonra oralarda kendimizi yetiştirelim ve daha sonra da hürriyetimize tekrar kavuşalım.
Bütün şu anlatılanlarda insaflı bir insanın tenkit edeceği tek nokta dahi yoktur. Yeter ki beyni yıkanmamış ve şartlanmışlıktan vazgeçmiş olsun...
Tekrim etmek: Yüceltmek, şereflendirmek, daha saygın bir konuma yükseltmek.
Savm-ı visal: İftar etmeksizin peş peşe birkaç gün tutulan oruç.
Tekeffül etmek: Kefil olmak, üstlenmek.
İstifraş etmek: Odalık olarak almak, yatağına alıp beraber yatmak.
Sıyanet: Koruma, muhafaza etme.
---- Eve kapanma özgürlüğü !
---- 3 kumayla yaşama özgürlüğü !
---- 9 yaşından itibaren evlenme özgürlüğü !
---- İmam nikahlı evlenme özgürlüğü !
---- Doğum kotrolünü kaldırma özgürlüğü !
---- Kürtaj olmama özgürlüğü !
---- Erkeklerle tokalaşmama özgürlüğü !
---- İz bırakmadan dövülme özgürlüğü !
---- Akraba evlilikleri özgürlüğü !
---- Türban yetmez Çarşaf ve Burka özgürlüğü !
Özgürlük istemenin yadırganacak bir durum olmadığını tabi ki siz de bilirsiniz. Özgürlüğü birey kendi rızası ile istiyor ise zaten başkalarının bu konuda söyleyecek fazla bir şeyi olmaz. Belki olayı vahimleştiren bireyin kendi özgür irasdesi değil de başkalarının( Ana, baba, ağabey, şeyh, cemaat lideri, koca v.b.) kişilerin gizli baskısı sonucu oluşması... Bu durumda özgür iradeden söz etmek de çok doğru olmaz.
Maddelere teker teker bakmak isterim.
---- Eve kapanma özgürlüğü !
---- 3 kumayla yaşama özgürlüğü !
Bu iki madde kişilerin kendi iradeleri ile isteyebilecekleri şeyler elbet fakat parantez içinde saydığım ( Ana, baba, ağabey, şeyh, cemaat lideri, koca v.b.) kişilerin gizli baskısı yok ise.
---- 9 yaşından itibaren evlenme özgürlüğü !
Böyle bir özgürlük zaten olamaz. Cinsel bakımdan reşit olma yaşı Dünya genelinde 15 ve üstü...
---- İmam nikahlı evlenme özgürlüğü !
---- Doğum kotrolünü kaldırma özgürlüğü !
---- Kürtaj olmama özgürlüğü !
---- Erkeklerle tokalaşmama özgürlüğü !
---- İz bırakmadan dövülme özgürlüğü !
---- Akraba evlilikleri özgürlüğü !
---- Türban yetmez Çarşaf ve Burka özgürlüğü !
Bu maddeleri de kişiler özgürlük olarak isteyebilir. Yine parantez içindekilerin gizli zorlaması olmamalı.
Bu çocukların hiç birisi anne annesi ya da baba annesinin kıyafetini anımsamazlar. Emperyalizmin dayattığı ılımlı islam modelinin ürünü sıkmabaşlar, makyajlardan da geri durmazlar. Pek te cahil sayılmazlar. Cehalet okumak ile önleniyorsa. Oysa biz kadınlarımızı her şeyden sakınır, başka türlü beceremez isek gözlerimizle peşlerine takılırız. Oysa takıldığımız kadınlar da başkalarının anası, bacısı ya da yaridir.
Biz birbirimizi yiye duralım, IMF vb dayatır, çok değer verdiğimiz kadınları mutfakta bulgursuz bırakır, ya da onlar istediği için SSGSS yasası çıkarır, tedbir olarakta kendi bebeklerine sigorta yaptırır, yasadan olumsuz etkilenmesin diye, ya da ucuz iş gücü kullanır, ya da trafik, kapkaç, zamlar vs. vs. her şey halledildi diye kadınlarımızın namahrem yeri görünmesin istemiyle çarşafada sokarız gerekirse. Biz eksik etek etmişiz kadınlarımızı. Kadınlarımız da kendi özgürlükleri diye örtü açmışlar
Bu örtüyü bayrak sanan ve kendi kendini çok akıllı sanan
aslında kurgulanmış düzene uyan bu biçareler, bir gün gelir
anlarlar Güldane hanım gibilerini. Umarım geç olmaz.
Ne kadar da demokrattırlar bilemezsiniz. Bir başladılar mı özgürlük nutuklarına, arkalarında da sermaye var ya çarşaf çarşaf dökerler. Oysa dökülen özgürlüklerin kendisidir. Biat etmek vardır felsefelerinde koşulsuz. Düşünmek yoktur haşa bir başına. Tarikat şeyhleri ne der sonra. ABD de yaşar efendileri. Siz de çok iyi tanırsınız onun gibilerini.
Perde arkasında bizim Bush, ya da Rice. Senaryolar ordan gelir 50 yıl önce. Bu çocuklar ve bizlerde oynarız gündüz gece.
Çok mu uzattım ne. Güzel ve haklı yazınızı kutlar saygılar sunarım.
Nikahsız 5-6 metresle arkadaşız ayaklarıyla yatanlara fuhuş demeyip özgürlük diyenlere birşey demiyorsunuz.Vücudunu sergileyip teşhir edenlere bir laf yok.Doğru veya yanlış inanca saygılı olunmalı.Çarşaf giyer kara çuval giyer siz karışamaz ve ayıplayamazsınız.Modern ya da çağdışı diye niteleyemezsiniz.Herkesin aklı var hanımefendi.Sizin gibi düşünmek zorunda değil.İster eve kapanır ister mağaraya.O sizi ilgilendirmez.Siz nerde gezerseniz,ne giyerseniz giyin.Hatta isterseniz hiç giyinmeyin.Ama başkalarının düşünce özgürlüğünü de eleştirmeyin.Siz kimsiniz ki insanlara elbise biçiyorsunuz.Size ahlaksız diyen yok.Siz kendiniz diyorsunuz onu.Fikrinize saygılıyım.
Hani kuyuya bir taş atma hikayesine dönüşmeden düzeylice bir tartışma olmuş diyebiliriz... Galiba biz toplum ve millet olarak ortak paydaları nasıl bozarız ve mozaik toplumu nasıl oluştururuz kaygılarını bırakıp en kolay yolu seçerek birbirimize nasıl saldırırız gibi basitliklerle uğraşıyoruz.Ancak her konunun masaya yatırılması gerekir.Bugün Güldane arkadaşımız türbanı masaya yatırmış yarın birisi çıkar atatürkü masaya yatırır tartışır.Ancak hangi konu olursa olsun kimseler birbirine sataşmaya ve saldırmaya hakkı yoktur.Ateist vs.olabilirsiniz ancak bir başkalarının inancına saldırmak ve onu aşağılama hakkını bulamazsınız kendinizde.Bir diğeri de kalkar senin düşüncenle senin inancınla dalga geçer,aşağılar hatta küfreder.Bütün bu sığ mantıklardan arınarak daha akılcı daha bilimsel daha olumlu düşünceler ışğında bir araya gelip kızmadan saldırmadan tartışabiliriz.Her nedense bu benim fikrim kesin sabittir kesin doğrudur deme lüksüne de kimsenin hakkı yoktur.Ekonomimiz çok kötü giderken ekonomi uzmanını (Tansu ÇİLLERİ) başbakan yaptık ekenomi dipe vurdu.Olmadı kemal dervişi transfer ettik ekonomi profesörü diye oda ekononimiyi uçuruma yuvarladı.Sözün sonunu fatih arkadaşımızın söylediği bir hikaye kuruntusu dediği hikayelerden biriyle bitireyim.Şeytan şeytan olamazdı ta ki o aklı verenin Allah olduğunu bilerek BEN EN İYİ BİLİRİM.BENDEN BAŞKALARI YANLIŞ DÜŞÜNÜYOR.EN AKILLI BENİM... dediği için sanırım ŞEYTAN olmuştur.Bazen çok bilmek çok bilimsel yaklaşmak yetmiyor konuya...
Ben yorumcu arkadaşların benim yazımın altında islamiyetle ilgili tartısmalarından asla rahatsız olmadım , keşke kayıp terlik arkadaşımız da yorumlarını geri almasaydı .. Ben aslında yapılan tartışmaları tam tersi olumlu buluyorum çünkü farklı düşünülüyor olsa da konuşabilmek , düşünceleri özgürce ifade edebilmek ve tartışmak bence çok güzel bir şey bütün farklı düşünceler adına ..Ben yorum yapan bütün arkadaşlara farklı da düşünseler , olumsuzu da düşünseler yine de hepinize teşekkür ediyorum ... Aslında biraz daha dikkat edip saldırmadan tartılışılsa eminim ki hekes kendi düşüncesi çerçevesinde birbirlerinden alacağı bir çok şey bulabilirler..
Hepiniz de sağlıcakla kalın , sevgilerimle .........
Kölelerin islamiyetten önce sahip olmadıkları hangi haklara islamiyetle birlikte kavuştukları için en sıradan kelimelerle dahi arama yaptırdığınızda binlece dökümana çok rahat ulaşabiliyorsunuz.kaldı ki zaten Kur'anı okuyup neler önerdiğine ulaşmak çok daha kolay, 9 Surede 11 ayette köleler ile ilgili bilgiler var, hangileri olduğunu kolayca bulabilirsiniz eminim:)Sizin islamdan 1000 yıl önce kölelerin daha çok hakları vardı söyeminizin kaynağı neydi sahi?belirtin de bir mukayese edelim:)
:))
syn erolbasci siz kaynaklarınızı ortaya dökün birde biz dökelim bakalım kim daha insaniyetliymiş syn erolbasci ortaokul tarih dersini severdim ama laf olsun diye değil bir parça sizde ögrenin yada buyrun koyalım ortaya belgeleri görelim bakalım islamiyet köleliği kaldırmışmı kurumsallaştırmışmı onu bırakın veda hutbesi bile islamiyetin ve hatta peygamberin köleliği kurumsallaştırdığının ispatından başka birşey değildir yani sevgili erolbasci arkadaş bu iş bilmem hangi surede köleler ile ilgili bilgi var ile yürütülmez bahsettiğin ayetleri elbette bilmekteyim ama sana tarihin derinliklerindeki bilgileride eklerim islam aristokrasisine karşı keldanilerin ayaklanmasını kölelerin emeviler döneminde ayaklanmasını da buyrun tarih yalan söylemez erolbasci arkadaş demogojide yapmaz...
"Hal böyle iken, sizin türban ya da başörtüsünden yahudi adeti diye bahsetmenizin mantığı nedir hala açıklayamamışsınız?"
:) yada siz anlamamaktasınız zaten kuranın bir çok ayeti tevratın kopyasıdır kıblenin bile yeri değiştirilmiş ve yahudiler bu konu ile ilgili uzzzun dalga geçmişlerdir yani yahudi kopyacılığından başka birşey değildir.
Böylesine doğal bir benzerlik neden size ilginç geldi? Yahudiler de de örtünme var diye müslümanların da aynı örtünme şartlarına uymasındaki tuhaflık nedir? karanlıkta kalan soru bu? Hani ilk yorumda " yahudi adetini yapmaya çalışıp müslümanlıktan bahsetmek" anlamına gelecek dahiyane saptamada bulunmuştunuz ya?
öyle bir saptama yapmadım işin boyutunun o olduğunu söyledim yani yahudi geleneğini sahiplenerek ortaya çıkan bir dindir islam anlatmak istediğim odur
Türklerin Arap yarımadası ,Ortadoğu tüm kuzey afrikaya Osmanlı döneminde hükmettiğini niye tekrar etmek zorunda kalıyorum anlamıyorum.Tarih bilgisi tarih bilgisi ama bunca basit gerçekler ortadayken, cevap vermeniz gereken soru şudur?
Türkler Arap dünyasına karşı kılıç üstünlüğünü elegeçirdikten sonra( yoksa geçirmemişler miydi? :) ) niçin şamanizme dönmemişlerdir? Hani islamiyeti kılıç zoruyla kabul etmişlerdi ya?
demişsiniz sevgili erolbasci ciddi anlamda bir tarih dersine ihtiyacınız var bu konuda bir kaç vakıf biliyorum osmanlı tarihi hakkında şimdi bende size bir takım şeyler soruyorum diyorum ki araplar o kadar çok seviyorsa bizi neden halifeliğimizi kabul etmemişler üstelik size bahsettiğim olaylar 751 talas savaşından önce olan şeyler yani bahsettiğiniz tarihleri çıkartırsanız kılıç zoru ile sahiplendiği olgusu konusunda erdoğan aydın'ın nasıl müsüman olduk isimli kitabını okuyunuz sonra tekrar tartışalım daha kılıç zoru ile benimsetilmiş olanın kılıç zoru ortadan kalktıktan sonra neden şamanizme dönmemişler gibi gülünç bir idda ortaya çıkarıyorsun acaba otomobil bulunduktan sonra siz hala faytonamı biniyordunuz yani birşey yerleşmiş bir olgu olduysa artık o şeyi geriye çeviremezsiniz biraz araştırma lütfen sevgili erol
sevgili erol
":)
Halen de çok küçük, neredeyse yok mertebesinde bir şaman kültürünü göremememizi neye bağlıyoruz demiştim.. Bir sürü alakasız, tarih bilgisi suçlamaları yapıp da cevap vermediğiniz sorulardan diğeri de buydu?Hala arap kılıcından mı korkulmakta acaba?"
demişsin ki bu zeytin yağı olmak demektir sorularının cevapları bellidir ve vermiş olmama karşın dmeogoji yaparak üste çıkma sanatı bilgisizliğin yapabileceği birşeydir bakın bende size o kadar soru yöneltiyorum ama siz bunları görmezden gelip bak efendim cevap veremedin demiyorum üstelik bütün sorularının cevabını aldın kim demiş şaman kültürünün izleri yok diye dediğim gibi ciddi bir tarih dersine ihtiyacınız var ölülerin arkasından ağıt yakılması şaman kültürüdür ölen bir kişinin üzerine demir koymak şaman kültürüdür ve ölen bir kişininin ruhunun bir gün boyunca evinden gitmediğine inanmak şaman kültürüdür bu gün bir çok anadolu kasabasında yaşlı kişilerin giydikleri elbiseler şaman kültürünün ürünüdür...
yani şamanizmin izleri halen vardır
Ateizme gönül vermiş Türkler , mesela günümüzde seslerini çıkartırken, şamanlardan niye hiç ses çıkmamaktadır?Niye baskıdan kurtulunca kendi dinlerine dönmemişlerdir, onca ateist varken üstelik:)
:)) mantığı kuramadım yada anlamıyorsunuz mantığı belli olay üzerine kitleyip iş güzarlık yapmaya kalkmayın syn erolbasci nedeni ni o kadar anlamtmama karşın hala anlamıyorsunuz birşey zorlada olsa yerleşmiş bir olgu haline gelmişse bunu değiştiremezsiniz bakın daha önce şehirler arası otobüslerde sigara içiliyordu ve bu yasaklandı bu gün kimse geriye dönüp daha önce içerdik yine içelim demiyor değilmi benimsenmiş bir olay
Yıllarca sefer düzenlendiği için Avrupada Türke İslam deniliyor, mu diyorsunuz?
bu konuda fikrim yok olmasıda yada denmeside çok ilgimi çekmez ne oldu yoksa islami batı kaynağındanmı ögreniceğiz kendi çoğrafyasındanmı
Niye Osmanlı ya da sadece türk değil de İslam ya da müslüman denmiştir peki sizce?
osmanlı özünde müslüman bir devlettir bunu yadsıyamazsınız fakat bu islam hükümlerindeki gibi bir şeriat devleti olduğu anlamına gelmez bu onların müslüman olması ile ilintilidir arapların onları müslüman olarak gördüğü ile değil
İlave bir tarih araştırması yapmaya ne gerek var bu türden fikirler için sayın Akça anlayamadım.Zaten mevcut sorular için cevap alamamışken, ilave tarih araştırmam için tutarlı sorular sormalı, tutarlı fikirler ortaya koymalısınız..
laf ola beri gele
Değerli fatih Akça kardeşim
Ortaokul tarihm dersleri düzeyininnüzerine çıkabilmemiz lazım bu detaylı konularıtartışabilmek için:)
İslamiyetten 1000 yıl öncesine değil de daha bugünden 150 200 yıl öncesine gitseniz dahi kölelikile ilgili çok ilginç gerçeklere zaten ulaşacaksınız:)
Kölelerin islamiyetten önce sahip olmadıkları hangi haklara islamiyetle birlikte kavuştukları için en sıradan kelimelerle dahi arama yaptırdığınızda binlece dökümana çok rahat ulaşabiliyorsunuz.kaldı ki zaten Kur'anı okuyup neler önerdiğine ulaşmak çok daha kolay, 9 Surede 11 ayette köleler ile ilgili bilgiler var, hangileri olduğunu kolayca bulabilirsiniz eminim:)Sizin islamdan 1000 yıl önce kölelerin daha çok hakları vardı söyeminizin kaynağı neydi sahi?belirtin de bir mukayese edelim:)
İslamın asıl kaynağı Kur'an-ı kerimdir ve Kuranda da yahudilikle Hz Musa ile, ibrani kavmiyle vs. ilgili bir çok ayet vardır, ben de semavi dinlerin ortak yönü çoktur diyorum, sonunda siz de aynı şeyi söylemişsiniz?
Hal böyle iken, sizin türban ya da başörtüsünden yahudi adeti diye bahsetmenizin mantığı nedir hala açıklayamamışsınız?
Böylesine doğal bir benzerlik neden size ilginç geldi? Yahudiler de de örtünme var diye müslümanların da aynı örtünme şartlarına uymasındaki tuhaflık nedir? karanlıkta kalan soru bu? Hani ilk yorumda " yahudi adetini yapmaya çalışıp müslümanlıktan bahsetmek" anlamına gelecek dahiyane saptamada bulunmuştunuz ya?
:)
Türklerin Arap yarımadası ,Ortadoğu tüm kuzey afrikaya Osmanlı döneminde hükmettiğini niye tekrar etmek zorunda kalıyorum anlamıyorum.Tarih bilgisi tarih bilgisi ama bunca basit gerçekler ortadayken, cevap vermeniz gereken soru şudur?
Türkler Arap dünyasına karşı kılıç üstünlüğünü elegeçirdikten sonra( yoksa geçirmemişler miydi? :) ) niçin şamanizme dönmemişlerdir? Hani islamiyeti kılıç zoruyla kabul etmişlerdi ya?
:)
Halen de çok küçük, neredeyse yok mertebesinde bir şaman kültürünü göremememizi neye bağlıyoruz demiştim.. Bir sürü alakasız, tarih bilgisi suçlamaları yapıp da cevap vermediğiniz sorulardan diğeri de buydu?Hala arap kılıcından mı korkulmakta acaba?
:)
Ateizme gönül vermiş Türkler , mesela günümüzde seslerini çıkartırken, şamanlardan niye hiç ses çıkmamaktadır?Niye baskıdan kurtulunca kendi dinlerine dönmemişlerdir, onca ateist varken üstelik:)
Yıllarca sefer düzenlendiği için Avrupada Türke İslam deniliyor, mu diyorsunuz?
:)
Niye Osmanlı ya da sadece türk değil de İslam ya da müslüman denmiştir peki sizce?
İlave bir tarih araştırması yapmaya ne gerek var bu türden fikirler için sayın Akça anlayamadım.Zaten mevcut sorular için cevap alamamışken, ilave tarih araştırmam için tutarlı sorular sormalı, tutarlı fikirler ortaya koymalısınız..
Semavi dinler konusunda az çok fikir sahibiysek o halde türban yahudi geleneğidir söyleminizi tartışmaktan vazgeçiyorsunuz herhalde:)
Kur'anın insanın neleri tanrı edindiklerinden bahsetmesi ,bilgilendirmesi nasıl itiraf oluyor!! anlayamadım?
:)
syn erolbasci arkadaş bu konularda yüzeysel bilgi insanı böyle şaşırtıyor işte
birincisi islamın asıl kaynağı arap yarım adasındaki dinlerdir ki tevrat ile yanyana koyduğunuzda aslında bir çok hikayenin ortak olduğunu görürsünüz buradan yola çıkarak basma kalıp mantıkla gördünüzmü işte tanrı gönderdiği için öyle gibi sahte manevralar yerine kopyacı bir anlayışın olduğunu aklınıza getirmelisiniz ki bunun böyle olduğu hatta kıble'nin bile bir kaç kere değiştirildiği bir dinden bahsediyorsanız bu zorunludur...
ki ayetlerle acıkca ortaya konan şeyde budur.
Gelelim itiraf meselesine..
tek tanrılı din kavramı çok tanrılı dinlerin bilimin karşısında yenilişinin bir nedenidir. kuran'da enam suresini incelerseniz ibrahimin bir tanrı arayışı içersinde olduğunu güneşi yıldızlara tanrı gözüyle baktıktan sonra kendi tanrısını bulduğu anlatılmaktadır
Türklerin kılıçla müslüman oluşunun delilleri ortadadır açar okursunuz bunlar sizin mantık kurarak hasır altı edebileceğiniz bir olay değil sevgili erolbasci arkadaş üzülerek söylüyoruım ki tarih mantık kurgulamaz buyrun bakalım acaba kuranda geçen yecüc mecüc kavramını islam alimlerinden beyzevi kim olarak yorumluyordu...semerkand'dan kaç bin türk köle olarak ganimet alınıyordu kaç sefer yapılmıştı türklerin üzerine yani tarih öyle yok efendim internet yoktularla olmuyor malasef...üstelik islamiyetin iki ayrı dönemi vardır birincisi "senin dinin bana benim dinim bana" kısmı ki güçsüz olduğu zaman uzlaşmacı olduğu dönemdir sonrada "allah katında din islam oluncaya kadar savaşın" kısmı vardır...
Türklerin müslümanlığı seçtikten sonra, Arap kültürünü de bastıracak şekilde İslamın bayraktarlığını yapmaları, Arap dünyasına dahi hükmetmeleri bu gönüllülüğün bu İslamın bünmyeyle uyumunun doğal bir neticesiydi..Kılıç zoru ile kabul edenler, kılıç üstünlüğünü ellerine geçirdiklerinde hiç mi şaman geçmişlerine öykünmemişlerdi sizce?
demişsiniz demogojik bir laftan ibaret hangi zaman islam dünyası türkleri dikkate almıştır "halifeliğini" bile kabul etmemiştir. Hatta tarihte kanuniye oması lazım yazılan şiirlerde bizzat türk olan sadrazamlar "peygamberimiz öldür demiş padişahım babanda olsa türkleri öldür" diyerek şiirler yazmıştır yani sevgili erolbasci tarihten yoksun demogojik bilgilerle birşeyler yazmak hiç bir şey yazmamaktan daha iyi olacaktır
""İler tutar yönü yok" demekle haksız mıyım hala iddialarınıza?
Avrupada hala bugün bile bir çok ülke ve lisanda Türk kelimesinin sözlük anlamının İslam ya da müslüman olması
kılıç zoruyla kabul edilen bir dine sahip kültürün etkisi mi sizce?"
haksızsınız...
bu gün daha sosyolojik yorum yapabilme kapasinizi ortaya koyuyorsunuz...
örneğin..yıllarca sefer düzenlenmiş bir ırkın ilerki kuşaklarıının baskıyı kabullenmesi ve onu kendinde hissetmesi doğaldır
İslamiyetin çıkış yıllarında kölelik çok yaygındı, islamiyet de kaldırmıştır köleliği.. Neresini yanlış bulduğunuzu söylerseniz belki faydalı olabilirim..İslamdan çook önceleri kaldırılmış olsa dahi, bu İslamiyetin doğduğu dönemlerde yeniden en azgın boyutuna ulaştığı gerçeğini örter mi sizce?
laf buyrun bakın bakalım veda hutbesine ...
kölelere ne telkin ediliyor syn erol basci yoksa islam köleliği kaldırmış masallarını kendin çal kendin oyna üzerine kurmayınız islamdan 1000 yıl önce kölelerin daha fazla hakları olduğu bilinen bir gerçektir
örneğin islamiyetten önce 1000 köle azad eden müşrikler vardır elbetteki islam bir takım ayetlerle kölelerin azad edilmesini istemiştir ama buda insani bir duygu değil ekonomik bir duygudur iktisad kavrmaı açıktır "çok mal ucuz olur" o halde savaşlardan elde edilen köleler köleci toplumda kölenin fiyatını düşürür ve ekonominin zor durumda olmasına neden olur bu basit bir iktisadi kuraldır....
:))
hadi bakalım erol arkadaş biraz tarih okuda sonra konuşalım bunları
Semavi dinler konusunda az çok fikir sahibiysek o halde türban yahudi geleneğidir söyleminizi tartışmaktan vazgeçiyorsunuz herhalde:)
Kur'anın insanın neleri tanrı edindiklerinden bahsetmesi ,bilgilendirmesi nasıl itiraf oluyor!! anlayamadım?
:)
Kur'an kendisinden önceki devirlerde yaşananlar hakkında oldukça detaylı bilgiler vermiştir zaten.Fakat hangilerini onayladığını hangilerinin sapkınlık olduğunu da zaten açıklamıştır..Güneşi yıldızı putları tapınma aracı yapmaya devam edin dememiştir:)
Sizin arap kaynaklarına benim Türk kaynaklarına inanmamız bahsini bir kenara bırakırsak, Türklerin islamiyeti kabulünün kılıç zoruyla olduğu hususunda da bir kaç cümle eklemek isterim..
Yakın tarihten önceki bütün geçmiş tarih dönemlerinde toplumlar zaten savaşlarla birbirleriyle ilişkiler kumuşlardır.O zamanlar öyle ev gezmeleri, misyoner faaliyetleri günümüz anlamında değildi.)
Araplar ile Türkler savaş dolayısıyla karşılaşmışlar ve Araplar ile yeni tanışan Türklerin de dolayısıyla İslamiuyetle tanışmaları bu şekilde olmuştur elbette.O zamanlar internet, yazılı basılı eserler, kitapların bilginin dolaşımı takdir edersiniz ki bu denli yaygın değildi:)
Buradan , savaş dolayısıyla kültürlerin karşılaşmasından Türkler kılıç zoruyla islamiyeti kabul etti sonucunu çıkarmak bu açıdan komik:)
Araplar yanıbaşlarındaki Habeşistanda mesela Büyük bir Hristiyan cemaati ile çok iyi dialoglar içerisindeydi..
Onların hristiyan kalmaları kendi istekleri ileydi..Türklerin müslümanlığı seçmeleri gibi yani:) Türklerin müslümanlığı seçtikten sonra, Arap kültürünü de bastıracak şekilde İslamın bayraktarlığını yapmaları, Arap dünyasına dahi hükmetmeleri bu gönüllülüğün bu İslamın bünmyeyle uyumunun doğal bir neticesiydi..Kılıç zoru ile kabul edenler, kılıç üstünlüğünü ellerine geçirdiklerinde hiç mi şaman geçmişlerine öykünmemişlerdi sizce?
:)
Niçin müslüman kalmaya devam etmişlerdi?
Bugün dahi şamanizme değil de ateizme dahi kaymaların olabildiği düşünüldüğünde, hangi kılıç zorundan bahsedebilirsiniz ki?
"İler tutar yönü yok" demekle haksız mıyım hala iddialarınıza?
Avrupada hala bugün bile bir çok ülke ve lisanda Türk kelimesinin sözlük anlamının İslam ya da müslüman olması
kılıç zoruyla kabul edilen bir dine sahip kültürün etkisi mi sizce?
Hamburabi mi?
:)
İslamiyetin çıkış yıllarında kölelik çok yaygındı, islamiyet de kaldırmıştır köleliği.. Neresini yanlış bulduğunuzu söylerseniz belki faydalı olabilirim..İslamdan çook önceleri kaldırılmış olsa dahi, bu İslamiyetin doğduğu dönemlerde yeniden en azgın boyutuna ulaştığı gerçeğini örter mi sizce?
Semavim dinlerin ortak yönlerinin çok olması tesadüf değil zaten..Asıllarının aynı ilahi kaynağa dayanıyor olması bunun nedeni..
Türklerin müslümanlığı kılıç zoruyla kabul etmesi mevzuu ise, her ne kadar başörtüsü yasağını sindirme korkutma yoluyla sürdürmeye benzese de iler tutar yanı yok...
demişsiniz...
semavi dinlerin nasıl ortaya çıktığını sosyoloji zaten ortaya koymadımı ki bunu tekrar tekrar tarışmak zaman kaybıdır açıp bakarsanız kurana insanın göneşi yıldızı tanrı edinmesi bir peygamberin ağzından zaten itiraf edilmektedir...
türklerin müslümanlığı kılıçla kabul edip etmediğinide arap tarihinin yazılı kaynaklarında mevcuttur semerkand'a kaç sefer düzenlendiği kaç bin köle alındığı...
yoksa siz resmi tarihin talas savaşı kısmınamı inanıyorsunuz..
İslamın kadına verdiği değer ve kölelik anlayışının kaldırılmasına yönelik tebliğleri ise "türban yahudi geleneğidir" düşüncesine paralel düşüncelerle sağlıklı bir zewminde tartışılamaz kanaatindeyim..
bu cümlenize kesinlikle katılıyorum daha hamburabi kanunları ile islamı karşılatırmayıp islam köleliği kaldırmıştır argümanına sahip kıt bilgi ile bu tür konular tartışılamaz tarih bellidir kölelerin nerelerden başlayarak hemde islamdan 1000 sene önce nasıl haklarını kimlere karşı aldığı yazılıdır ...o nednele bu tür bilgisizliklerin bir parça tarih okumayla giderilebileceği kanatindeyim
sanırım esas mesele bireyin kendi tercihleri doğrultusunda yaşama tercihine saygı duymakla başlıyor.
orası neresi bilmiyorum ama bildiğim tek şey yaşama hakkının her yerde aynı olduğudur.
kürtaj meselesi de dediğiniz gibi fazla uzun bir mesele değil.
cenin fazla büyümüşse uzuyor o iş için dizayn edilmiş aletler vasıtası ile anne karnında parçalanarak çıkarılıyor
bir parça insan yavrusu işte ne kadar parçalanabilir ki değil mi ?
Anne istemiyorsa doğurmaz parçalanır ve ...
yaşama hakkına saygı.
bırakın örtüyü şunu bunu
en temel haktan başlayalım.
Hatamı söylediğiniz için teşekkürler , düzelttim ..
Hayır , rahatsız olmadım ama bence siz rahatsız oldunuz sanırım çünkü ben başörtülü arkadaşlarımdan asla rahatsızlık duymadım ve hala da duymuyorum ve onlar da benden duymuyorlar ve çok merak ediyorsanız şayet burda imamın kızı da benim okul arkadaşım olurdu kendileri ve burda cami ırkçılar tarafından yakıldığında önce bizler koşmuştuk , böyle şeyler söylenmez ama öyle bir konuma getirdiniz ki tartışmayı hiç te hoş değil yazdıklarınız , karşı düşünceler saygı duyalım lütfen ...
Kürtaj konusuna gelince , bence o kadının vereceği bir karardır ve kadın doğurmak istiyorsa doğurur istemezsede doğurmaz , kısaca , aslında uzun da . neyse .......
Saygılarımla .........
"Ben yukarıda ki yazım da sadece dinle alakalı örtünme konusuna ve bundan sonra gelişecek şeylere dikkat çekmek istedim "
bende aynısını yaptım ama.
rahatsız oldunuz değil mi?
örtünen biri de sizin yazınızdan emin olun aynı derece de rahatsız oluyor.
kürtaj gibi çok tartışmalı ve bana göre de gayrı ahlaki ve insanlık suçu bir olayı cinayetle eş değer bir konuyu özgürlük alanına çekmeye çalışmanız bile tek başına yazıyı itici kılmaya yetiyor.
burka / bukra değil / fantazisi bir yana.
kırmızı_siyah tarafından 2/23/2008 10:58:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili güldane o çocuklarda işte neyın ne oldugunu bilmeden örtüyolar bıraz akıl erınce evden türbanla çıkıp wc lerde kıyafet değişiyorlar ben lisedykende böyleydı hala böyle aradan yılar geçti ama manzara aynı imanı gereği kapanıyor tamam buna saygımız var peki ya başı örtülü gölekten sütyen görünyo daracık bir kot ya biz islamı bilmiyoruz yada onlar bir idolojiyi savuncaksan sonuna kadar gideckesin senın sözde savunup özde saygı duymadığın bir şeye kimseden saygı beklemeyceksın laf olsun diye örtüp birileriinin ekmeğine yağ sürmek için meydanlarda bağırırsan koyunlar susar ama koyun olmyanda tepki yapar bu birincisi
Diğer bir örnek daha türban yasağı yok istanbulda SSK hastanesinde sıra beklıyoruz 10 yaşlarında bir erkek çocugu babası dr odasına aldı bir bağırtı kavga sebeb dr türbanlı bir bayan bu erkek çocugu ben buna bakmam diyor
yorumsuz diyorum bir diğeri halkotobüsndeyim türbanlı bir bayanın yanına bir bey oturdu kadın beyfendi kalkarmısnz yanımdan dedi binme o zaman yürü yada taksiye bin bunlar bir kaç örnek sorun türbandan öte onun altındaki örümcek beyinlerrrr BU KONU ASLINDA UZARRRRRRRRRRRRR GİDER yazmıycam demiştim ama duramdım iştee birazda özeleştiri yapın lütfen
Sayın kırmızı_siyah bir kere ben alınmadım ve yazınızda belirtmiş olduğunuz kadına şiddet konusunda ki istatistiki bilgileriniz için de ayrıca teşekkür ederim ama ben bunları biliyorum zaten hatta çok daha fazlasını da biliyorum çünkü ben yıllardır kadınlar üzerine araştırma yapıyorum . Ben yukarıda ki yazım da sadece dinle alakalı örtünme konusuna ve bundan sonra gelişecek şeylere dikkat çekmek istedim ve size hemen taze taze bir haber daha vereyim ' Bursa da adamın teki bir grup küçük çocuları meydana getirmiş , ellerinede kendilerinin yazdıkları pankartları vermiş ve biz de örtünmek istiyoruz diye miting yaptırtıyor çocuklara ' şimdi bunuda yorumunuza sunuyorum yoksa öbür konularda oldukça bilgi birikimine sahibim ve gerekirse sadece size değil defterdeki bütün erkek arkadaşlara da bu konuda bilgi verebilirim . Avrupada ki ' kadına yönelik şiddet ne o zaman' diyorsunuz ama buralarda da hakim olan dinin hristiyanlık ve diğerleri olduğunu ve düzenin erkek egemenli kapitalist bir düzen olduğunu bilmiyor gibisiniz ... Örtünmek kaim olan bir realitedir diyorsunuz ama ben kendimi bildim bileli hatta benim annem , ninem , halalarım , teyzelerim örtünmezdi , zorunlu oldukları için başlarına bir bez parçası iliştirirlerdi o kadar.. Asıl siz benim yerime karar veriyorsunuz ' jartiyerden giriniz ve g-string den çıkınız ' diye . Ben sizin donunuzla ilgili bir şey dedim mi ?
Sayılarımla ..........
Sevgili Güldane;
satırlarınızdan bana alındığınızı görüyorum.
alınmayınız lütfen. yazınızın analatik seyrine bir göz atın.
"Bence de Türban başlangıç gibi görünüyor çünkü örtünmek isteyen kadınlarımız bundan sonra şu özgürlükleri de istiyebilirler , isterseniz hemen sayalım , örneğin ;"
dedikten sonra sıraladığınız bir takım maddelerle süren yazınız anakronik düşünce sistemiyle yürüyor.
bu coğrafyada / islam coğrafyası / 14 asırdır kadınlarımızın kahır ekseriyatı başını kapatır.
Tarihimizde kırılma noktası olan batılılaşma hareketleri bu ülkenin hafızasını resetledi.
ama birileri direndi.
sanki bu ülkede eskiden kimse örtünmüyor siyasilerin oy kaygısından şundan bundan değişik etkenlerden kadınlarımız örtünmeye başladı.
yok böyle bir şey.
Burada bu coğrafyada kaim olan bir realitedir örtünmek.
sizin mantığınızla şöyle bir yazı pekala kaleme alınabilir ve bu yazı sizin mantalitenizle pekala saçmalamak olmaz.
şöyleki;
"Bence de paçalı donları çıkarma başlangıç gibi görünüyor çünkü açılmak isteyen kadınlarımız bundan sonra şu özgürlükleri de istiyebilirler , isterseniz hemen sayalım , örneğin ;"
dedikten sonra jartiyerden girip g-stringden çıkmak gayet olası.
başkasının yerine hüküm verme.
bu cüret nereden ?
nasıl bir hak.
eş dövme meselesini getirip dinsel bir hak başlığına monte etme çabanıza sadece şapka çıkarıyorum ve tebrik ediyorum.
Duygu Asenanın 25 yıl boyunca eşini vahşice döven rektörü yazmasından sonra Prof. Dr. Sefa Saygılı, üniversite camiasında tahmin edilenin çok üstünde "eşini döven profesör" bulunduğunu da ifade ederek, bu durumun da olayın öğrenimle alakalı olmadığını gösterdiğini söylemişti netten ufak bir araştırma sizi de bu konuya çok rahat götürür.
Avrupa Konseyi'nde Fransız milletvekili Jean-Guy Branger tarafından hazırlanan, "kadınların maruz kaldığı ev içi şiddet" raporunda, okuduğunuzda inanamayacağınız bilgiler yer alıyordu.
Avrupa'da kadınlara uygulanan şiddetin giderek arttığını belirten rapor şu bilgilere yer veriyor:
Avrupa'da rapor edilen bütün saldırıların 4'te 1'i ev içinde erkeğin kadına uyguladığı şiddetten kaynaklanıyor.
Avrupalı kadınların 7'de l'i ya cinsel ilişkiye zorlanmış ya da tecavüze uğramış
Fransa'da her ay 6 kadın ev içi şiddete maruz kalarak ölüyor.
İspanya'da her 4 günde bir, 4 kadın kocası tarafından öldürülüyor.
Son istatistikler İngiliz kadınların yüzde 26'sının ev içinde şiddete uğradığını belirtiyor, her hafta 2 kadın eşi tarafından öldürülüyor.
Finlandiya'da her yıl 27 kadın eşi tarafından öldürülüyor.
Portekiz'de kadınların yüzde 52,8 i eşlerinin şiddet uyguladığını belirtiyor.
Almanya'da her yıl eşi tarafından öldürülen kadın sayısı 300.
Çek kadınlarının yüzde 38'i şiddet görmekte.
Bu rakamlar dehşet verici değil mi? Ama bir de Rusya'daki duruma bakın:
Rusya Federasyonu'nda her gün 36 kadın dayak yiyor. Ve her 40 dakikada bir, bir kadın eşi ya da erkek arkadaşı tarafından öldürülüyor.
Litvanya'daki kadınların yüzde 42,4'ü fiziksel ve cinsel şiddete uğruyor.
Romanya'da ise durum çok kötü: Her yıl bir milyonda 12,62 oranında kadın eşi tarafından öldürülüyor.
Norveç'te bir milyonda 6, 58, Lüksemburg'ta 5,56, Danimarka'da 5,42, İsveç'te 4,59 oranında kadın eşi tarafından öldürülüyor. Bu ülkeler şiddet düzeyinde en altta yer almakta.*
Aile içi ve bireysel şiddet dinsel öğretilerden besleniyorsa /iddia ettiğiniz ve ders veren arkadaşın dediği gibi/ bu avrupa gizli müslüman mı yoksa ..))
Birileri kendi yaşam biçimlerinin tayininin kendileri tarafından yapılmasını istiyor.
bunun tayin hakkının kendi insiyatiflerinde olduğuna inanıyorlar. çünkü onlar KENDİ BEYİNLERİNİN VE KENDİ VÜCUTLARININ EFENDİLERİ.
ve fakat başka birileri çıkıyor hooop diyor!
ve bunu o kadar rahat bir aymazlıkla yapıyorlar ki. sanki onlar bu ülkenin ve bu ülkede yaşayanların efendileri.
dediğim gibi nereden nasıl aldıkları meçhul imutasyon haklarla hoooooppppp buraya kadar diyorlar.
nerede ?
bu ülkenin vatandaşlarının paraları ile kurulmuş üniversitelerde.
nerede ?
çocuklarının askerlik yaptığı gerekirse vurulup öldüğü kışla kapılarında. / google'dan şehit yazıp görselden bir bakın bakalım ne göreceksiniz.
bakın o resimlere ve bu yazınızı baştan bir daha okuyun.
nerede ?
devletin kurumlarında / düne kadar bankalar dahil her kurumda hademelerin başı kapalıydı. çünkü onlar ancak ona layıktırlar/
nerede ?
hastanelerde. bilmem kaç para harcanmış emek verilmiş bir ömür okul kapılarında tüketilmiş mezun olunmuş ama hooopp dur bakalım o kafandaki ne...
ve dingil kırılıyor, kayış kopuyor, senteden atıyor.
bilmem anlatabildim mi ?
bu konu uzar gider gerisi ajitasyon, gerisi duygu sömürüsü ki iyi beceririm ama gerek yok
geriside, önüde , arkasıda hepsi tek yere çıkar; "imanım gereği bunu takacağım" diyen herkesin hakkıdır.
ve alınacaktır.
vesselam.
*zülfü livanelinin köşe yazısından alıntıdır .
Ben yazımda dini tartışmıyorum sadece dini bir takım inançları olan insanlarımızın kendilerine ait bazı düşüncelerini dile getirdim ve bu da doğal olarak din hakkında konuşulmasını açmış oldu .. Ben tekrar ediyorum , burda ben dini sizlerle tartışabilirdim ama tartışmıyorum çünkü sizler daha ben konuyu bile açmamışken suçlamalarla , hakaretlerle ve bazı terbiyesiz sayılabilecek ithamlarla karşılaşınca neyi ne kadar tartışacağım ve tartışsam bile yararı ne olacak ? Ben kendi yorumlarımda bile sizleri sakinliğe davet edip güzel bir sohbet yapalım istemiştim ama yine her zamanki alışılagelen davranışlar sergilenince tartışma ortamı da kalkmış oldu ... Ayrıca ben yazımda ne bir inanca ne kişilere herhangi bir hakaret etmedim tam tersi bu tur düşüncelere inananlar kadınlarımızı ikinci sınıf bir vatandaş gibi görmekte , aşağılamakta hatta kadınlık haklarını ve giderek insani haklarını ellerinden almaktadır ve bundan dolayı da diyorum ki KADINLAR KİMSENİN KÖLESİ DEĞİLDİR , KADINDIR , ANADIR , BİREYDİR VE İNSANDIR VE KENDİ VUCUDUNUN DA EFENDİSİDİR !
Saygılarımla ........
Guldane Dal tarafından 2/23/2008 6:50:15 PM zamanında düzenlenmiştir.
türban yahudi geleneği kısmında makaraları koyuverdim artık sanıyorum:)
Diğer dinlerin kadın erkek bakışları nelerdir, yehova şahitlerinin nelerdir, atesitlerin, budistlerin nelerdir bunları incelemeden yazılanlar tabiiki birazcık "İslama bağlama çabası demez de ne yaparsınız" ironisini haklı çıkartıyor:)
Semavi bütün dinlerde zaten örtünme vardır..
Yahudilerde de hristiyanlarda da..Rahibeler niçin öyle örtünüyor sanıyorsunuz?
:)
Yahudiler de sünnet oluyor, öyleyse benzemeyelim bari türünden bir yaklaşım olmuş, türban yahudi örtüsü demek:)
Tek tanrıya inanıyorlar, öyleyse benzemeyelim bari mi diyeceğiz aynı mantıkla..
Semavim dinlerin ortak yönlerinin çok olması tesadüf değil zaten..Asıllarının aynı ilahi kaynağa dayanıyor olması bunun nedeni..
Türklerin müslümanlığı kılıç zoruyla kabul etmesi mevzuu ise, her ne kadar başörtüsü yasağını sindirme korkutma yoluyla sürdürmeye benzese de iler tutar yanı yok...
İslamın bayraktarlığını yapmış Türkler bütün tarihleri boyunca...O zaman da şaman kalmak isteyenler kalmış, şimdide şaman olmak isteyenlerin önünde bir engel yok ki zaten:)Ya da başka bir din seçmek isteyen zaten seçiyor..Zorlama, yasaklama, kısıtlama sadece müslüman kalanlara gibi görünüyor 2008 yılından Türkiyeye baktığımızda.)
İslamın kadına verdiği değer ve kölelik anlayışının kaldırılmasına yönelik tebliğleri ise "türban yahudi geleneğidir" düşüncesine paralel düşüncelerle sağlıklı bir zewminde tartışılamaz kanaatindeyim..
Dövülme maddelerini sadece İslama bağlama çabası olarak görmez de ne yaparsınız siz olsanız:)
Kadına yönelik şiddet bütün dinlerin ortak zemini değilmi zaten
fakat islamın kadına dair söylediklerinin elle tutulur hiç tarafı yoktur
kuran erkek egemen bir toplumun ağzı ile yazılmıştır cennetti bile anlatırken erkeklere yönelik bir anlatım vardır "gögüsleri yeni tomurcuklanmış" "bakire el değmemiş huriler" gibi kavramlar aslında kuranın bulunduğu yeri tarif eder
ayrıca türban bir yahudi geleneğidir islam öncesinde yahudilerin kullandığı bilinmektedir yani islama bir şekli ile geçmiştir fakat bahsedilen ayetlerden kesin bir türban tanımı yapılamayacağına dair bir çok islam alimi tartışmaktadır..
Türklerin müslümanlığı kılıç zoru ile kabul etmesinin ardından türk devlet yapısındaki kadının toplumsal statü acısından değişimi ortada durmaktadır...
o halde islamın kadına yönelik "hak" verdiğini idda etmek hem tutarsızdır tıpkı islamın diğer "köleleri özgürleştirdik" argümanları gibi yine kuran ayetlerince red edilmektedir..
fatih akça tarafından 2/23/2008 1:41:40 PM zamanında düzenlenmiştir.
Uluslararası af örgütü duyurularından;
ABD de kadına şiddet;
Uluslararası Af Örgütü'nün hazırladığı raporda kadına yönelik şiddetin dehşet verici oranda arttığı ve her 15 saniyede bir kadının eşi ya da sevgilisi tarafından dövüldüğü belirtildi.
Her yıl yaşları 5 ile 15 arasında değişen 2 milyona yakın kız çocuğunun fahişeliğe zonlandığı ve kadınların fuhuşa zorlanmasıyla ortaya çıkan ticaretin boyutunun yılda 7 milyar dolara kadar yükseldiği kaydedilen raporda, dünyanın en ileri ülkesi sayılan ABD'de bile her 15 saniyede bir kadının eşi ya da sevgilisi tarafından dövüldüğü, her 90 saniyede bir kadının tecavüze uğradığı bildirildi.
Fransa'da her yıl 2500 kadının tecavüze uğradığına da işaret edilen raporda, dünyada tecavüze uğrayan kadınların büyük bölümünün de ailelerinin ''namuslarını temizleme'' kaygıları yüzünden kendi yakınları tarafından öldürüldükleri ifade edildi.
Türkiye'de evliliklerin ilk 3 yılında üniversiteli kadınların yüzde 73'ü, gecekondu ve kırsal kesimde yaşayan kadınların ise yüzde 90'ı şiddete maruz kalıyor.
Erkeklerin yüzde 45'i kadının kendisine itaat etmemesi durumunda dövme ve tecavüzü hak görüyor. Erkeklerin yüzde 23'ü eşine tecavüz ediyor.
****
ABD'de kadınların dörtte birinin aile içi şiddete maruz kaldığı bildirildi.
Hastalıkların Kontrolü ve Önlenmesi Merkezi'nin raporuna göre, kadınların yüzde 23,6'sı yaşamının bir döneminde aile içi şiddete maruz kalıyor.
Merkezin tahminlerine göre, şiddet yüzünden yılda 1200 kadar kadın ölüyor, 2 milyon kadar kadın da yaralanıyor.
Rapora göre, şiddet tüm gelir grubundaki ve eğitim seviyesindeki kadınlar için geçerli. Bunun yanı sıra bu kadınların çoğu yaşadıkları ortam yüzünden uzun dönemli sağlık sorunlarıyla karşılaşıyor.(http://www.dunyabulteni.net/news_detail.php?id=34008)*******
Dövülme maddelerini sadece İslama bağlama çabası olarak görmez de ne yaparsınız siz olsanız:)
ya arkadaşlar sadece imamlar gündeme gelir. o da sadece dayakla. dayağa asla izin vermiyorum ama "çağadaş" avrupada insanlar kiliseye gitmekten korkmaya başladı.çünkü rahipler bırakın kızları artık erkeklere bile tecavüz etmeye başladı.
birazda "imamları" bırakalım da örnek almaya çalıştığımız batıya bakalım.
saygılar.kolay gelsin herkese..
Sayın arkadaşlar ben yazıda istenilebilecek özgürlülüklerden bahsederken rastgele ne yazıyorum ne de konuşuyorum . isterseniz sizlere onlardan bir tanesindeki ile ilgili bir haberi sizlere aynen aktrayım hani şu KADININ İZ BIRAKILMADAN DÖVÜLMESİ ile ilgili ama bu bir haber ve bu haberi TÜRK HUKUK SİTESİnden aldım , aynen aktarıyorum ;
Kadını İz Bırakmadan Dövün...
"Kadını iz bırakmadan dövün" diyen imama 15 ay hapis
Kadınların hassas bölgelerine vurmayın. İnce dal kullanıp el ve ayaklarına vurun...
İspanyol mahkemesi, bu satırları yazan imama hapis ve ağır para cezası verdi.
İspanya, kitabında erkeklere "kadınların nasıl dövüleceğini" anlatan bir imamı ve hakkında açılan davayı konuşuyor... "İslam'da Kadın" adlı kitabın yazarı İmam Muhammed Mustafa, kadınların iz bırakmadan nasıl dövülebileceğini anlatarak gündeme oturdu.
PSİKOLOJİK CEZA!
İsyan eden kadının dövülmesi gerektiğini söyleyen İmam Mustafa, dün Barcelona 3'üncü Ceza Mahkemesi'nde 15 ay hapis ve 2 bin 160 euro para cezası aldı. Suçu, "erkekleri kadınlara karşı kötü muameleye teşvik etmek"... Araplar'a ait bir yayınevince basılan ve büyük tartışmalara yol açan kitapta İmam, şu satırlara yer veriliyor: "Kadınların hassas olduğu bölgelerine vurmayın. İnce dal kullanarak ellerine ve ayaklarına vurun. Çünkü asıl amaç, güçlü darbelerle ağır izler bırakmak değil; bir daha aynı yanlışa düşmemeleri için fiziksel ve psikolojik olarak cezalandırmak..." İspanya'da ilk defa böyle bir dava yaşandığını söyleyen yargıç, aldığı kararla kadınlara yönelik şiddet olaylarının önüne geçmeyi umduklarını söyledi. Yargıç "Mustafa'nın kitabında yazanlar eşler arasında olması gereken ilişkiye ters. Böyle yanlış düşüncelere izin veremeyiz" dedi.
TANINAN BİR İMAM
Kitapta yazanların anayasadaki "eşitlik" kavramına da ters düştüğünü söyleyen yargıç, cezanın paraya dönüştürülebileceğini açıkladı. Fakat İmam Mustafa'nın avukatı Jose Luis Bravo, karara itiraz edeceklerini söyledi. Bravo "Mahkeme haksız bir karar verdi. Bu, tamamen medyanın baskısı sonucu alınmış bir karardır. En kısa zamanda üst mahkemeye gideceğiz" dedi. İmam Mustafa ise kararla ilgili açıklama yapmayarak sessizliğini korudu. Ülkede tanınan bir sima olan İmam Mustafa, İspanya'ya 1984 yılında geldi. Ülkenin önemli kenti Barcelona yakınlarındaki Fuengirola kasabasına yerleşerek imamlık yapmaya başladı.
Saygılarımla ....
Sanırım yazar kendi metini içerisinde komikliklere dikkat çekmek istemiş..Aşağıdaki yorumlarda kendi düşüncesini henüz yazmadığını belirttiğine göre, kendisinin de komik bulduğunu düşünmek doğru olacak sanırım..
Türban ya da başörtüsü özgürlüğü isteyenlerin, sonrası için ne isteyeceklerine özgürlük bağlamında bakıldığında yazılanlar da dahil olmak üzere çok daha başka şeyler de isteyebilirler.Üstelik bu yazılan maddeler dahil daha bir çok özgürlüğü hemen herkes isteyebilir...
Oysa gözümüzün önüne neredeyse sokulan talepler , kişilerin bireyse tercihlerine saygı gösterilmesi ve saygı beklenmesi olduğu öylesine açık ki..
Kadın başını örterek, inancından taviz vermeden eğitim öğrenim görmek istiyor.
Yine inancından taviz vermeden iş hayatında hiç bir kısıtlamaya uğramadan sadece liyakate göre çalışmak, hayatını kazanmak istiyor..
Modern dünyanın, çağdaş imkanların hepsinden yine inançlarından ödün vermeden faydalanmak istiyor...
Kadınların bu düşüncelerini "engellemeyi" kendilerine amaç edinenlerin kadına biçtikleri rol modelini ise yukarıdaki yazıda görebiliyorsunuz zaten...
Cansiperane şekilde kadınları üniversitelerden uzakta tutmaya tapınmaları, yazılan maddelerden endişe duydukları için mi zannediyoruz? Eğitim ile zaten çoğu sorunu aşabilecekken, engellemekle neye hizmet ettiğimizi düşünmemiz gerekmez mi?
:)
Açık liseye devam etmeye çalışan çoluk çocuk sahibi 30-40 yaşlarındaki kadınların eğitim heveslerine dahi başörtüsü nedeniyle engel olmaya çalışmak, sağlıklı bir ruh halinin yapabileceği bir şey midir?
Bu anlamda yazı biraz da, hücre cezası almış mahkuma, sen şimdi tuvaletini de ortaya yaparsın, Allah bilir dişlerini de fırçalamazsın, banyo da yapmazsın, elbiseni de ütülemezsin
demeye benzemiş:))
gelelim özgürlük maddelerine...!!!
-eve kapanma özgürlüğü
evet böyle bir özgürlük olabilir, dileyen yapabilir bunu.
Ama üniversitelere girmeye çabalayanlar için belki biraz mantıksız..en azından şu aşamada:)belki de üniversiteler evlere servis yaparşar da şimdiden bu özgürlükerini kullanırlar.)
Bu durumda başörtüsü düşmanlığı yapanların memnun olmaları gerekir.Etraflarında, okullarında, mahallelerinde, lokantalarında, alışveriş merkezlerinde karşılaşmak zorunda kalmayacaklar..Mesut, mutlu yaşayıp gidecekler böylece:)
-3 kumayla yaşama özgürlüğü
Bu da bireysel özgürlük sınıfına girebilir.Günümüzde de yok mu örnekleri?Sık sık sevgili değiştiren erkek ya da kadın herkesimden çıkıyor..Magazin haberlerine bakıldığında gerçi kendilerine çağdaş diyen kesimde daha çok, sıradan davranış şekli olduğu dahi düşünülebilir?Ama kim tarafından yapılırsa yapılsın, duruma rıza gösteren eşler bireysel özgürlük kulanıyorlar yine de bana göre:) Başkalarının haklarına tecavüz etmiyorlar durumu kabullenmekle.Sadece
içlerine sindirebilirlerse kendilerini yaralayabilecek hususdan sayılabilir ancak...Bir de bazı durumlarda hiç sorumluluk dahi almadan çoklu beraberlikler olabiliyor ki bu durumda başkalarına boynuz göstererek belki göz zevklerini bozmak özgürlük tecavüzü anlamına gelebilir:)
-9 yaşından itibaren evlenme özgürlüğü
Eğitim özgürlüğünden sonra bunu isteyecekler varsa ne denilebilir ki:)
medeni kanunun değişmesi lazım bu madde için, 18 yaşından önce mümkün değil bu ülkede.Başörtüsü için ise ne anayasa da ne de devrim kanunlarında bir yasak ve kısıtlama yok zaten.Yasal olarak suç olanlar ile suç olmayanların mukayesesi biraz acemice olmuş bana göre:)
Diğer yandan gelişmiş, moderen! batı ülkelerinde ilk cinsel deneyim yaşı kaçtır, mesela ingilterede kaçtır, fransa da kaçtır, ortalama kürtaj yaşı, en erken hamile kalma istatistikleri batıda nasıldır birlkikte kıyaslanması lazım :)
-İmam nikahlı evlenme özgürlüğü...
Böyle bir özgürlük zaten varr:)
Dileyen resmi nikah yanında imam nikahı da kıyabiliyor..İstemeyen için herhangi bir zorlama yok zaten:)
ha şayet sırf imam nikahı, yani resmi nikah olmadan evlenme kastediliyorsa ülkemizde o da var..yasalara rağmen gözyumuluyor galiba yıllardır.Evlenmeden kasıt karşılklı yasal haklar edinmek anlamına gelmeyecekse, zaten bu yasal sorumluluklardan da kurtulmak için, evlenme cüzdanı olmadan imam nikahı da olmadan, aynen evli gibi her türden karıkoca ilişkilerinin yaşandığı ilişki türü derseniz o zaten pek bi moda:) Kullanıldıktan sonra yasal mecburiyet te olmadığı için "eyvallah" deyip gitmek çok daha kolay zaten...
Eee öyleyse ne değişecek ki hayatta:)Varsın imam nikahıyla evlenme özgürlüğü de kullanılmaya devam etsin:)
-Doğum kotrolünü kaldırma özgürlüğü !
-Kürtaj olmama özgürlüğü !
BU iki konu da zaten tüm dünyada kesin çizgilerle birbirinden ayrılmadı.. Halen tartışılıyor.Kişi kendisi için istiyorsa olsun sakıncası yok:) Yok, başkası doğum kontrolü yapsın diyorsak, başkası kürtaj yapsın deme özgürlüğümüz olsun istiyorsak, "başkası sevişmesin ben sevişeyim" diyenleri de makul görmek gerekecek:)
Yani tuhaf bir özgürlük beklentisi olurdu herhalde:)Kendi bedenin ile ilgili mesela laikçiler karar veriyormuş:)
-Erkeklerle tokalaşmama özgürlüğü
Tersi herhalde, erkek eline kadın eli kurban etme töreni olur bu özgürlüğün:) Arenaya genç bir kadın getirilir, eli bir ağaç kütük üzerine bağlanır, sırayla gladyatörler önünden geçerken tokalaşırlar kurbanla:) Tribünler deki gürültü, şimdi sizin içinizden geçirdiklerinize benzer mi bilemiyorum:)
Şaka bir yana, kişi kendi bedenine dokunulma tercihini dilediği gibi yapabilmeli tabiiki...Tercihi tokalaşmama yönünde olanlara da saygı duymak gerekir.Öpüşme, sarılma, kucaklaşma da bu türden eylemlerdir..Bireysel tercihlere girer,tokalaşma arzusu,her zaman kucaklaşma arzusu ile pekiştirilemeyebilir.)
-İz bırakmadan dövülme özgürlüğü !
- Akraba evlilikleri özgürlüğü !
Bu konuların dini zorunluluklarla bağdaştırılması komik:)Geleneksel, kültürel,örfi davranış türleri.Doğudan batıya tüm toplumlarda değişik şekillerde örnekleri çokça var zaten..
- Türban yetmez Çarşaf ve Bukra özgürlüğü
Elbette dileyene özgür olması gereken kıyafetler...Anayasada da, devrim kanunlarında da yasaklanmamış kıyafetler bunlar.Anadoluda yıllarca çarşaf peçe kullanılmış.Gerçi Burka (bukra değil) Türk coğrafyasında hiç giyilmemiş, ama olsun belki onu da isteyen olur ileride:)Zaten bizim coğrafyanın en önemli kıyafeti mini etek ve pantolon kravat papyon idi:)Şimdilerde o yüzden aslımıza dönmüş olduk..Tören kıyafetimiz frak ve smokin için ise Anadoluda eskiden yaşamış bir kavim kıyafeti deniliyo..Ben emin olamadım;)
velhasılı kıyafetin her türü bireysel tercih nedenidir.Yasayla yasaklanmış olanına da yasaya saygıdan uymak gerekir..Yasada olmayanları da uydurmamak gerekir ama buna mukabil:)
genel olarak baktığımızda ise yeni bir durum değil günümüzde yaşananlar..
Zorla toplumun dışına itilen, uzun yıllar kendi kültürüne bağlı yaşayan toplum katmanları, kendi özkültüründen kopartılamadığı için yaşanıyor sancılar...Kopartılıp, zaman içerisinde farklılaştırılanların, kopartılamayanlara öfkesi olarak değerlendirmek lazım bu türden şikayetleri ve öfke ile karışık korkuları..Kopartılanların, yeni hallerine alışmış olmaları ve bu halleriyle kendilerini farklı ve üstün görmeleri bu gerçeği değiştiremez kanımca...Doğrusu, herkesin kendi arzusu doğrultusunda kendisi ile ilgili kararları , sadece kendisinin verebilmesi olmalı...
Yazılan yorumlara yorum yapmıycağım TÜRBAN BAHNE TEKELİN SATIŞI ŞAHE bu birincisi şimdi sırda güldanenin yazdığı özgürlükler için halk bagırıp çağırken sırda köprü ve otoyların satışı var sıra bizde geliyor gerçi bunlar satılırken üstünde bizde satlıyoruz bunları gören yok güldane bende önce davranmış böle bnir yazıda TEBRİKLER
kayıp terlik yaşasın özgürlük demiş kim özgür senmi benmi yada diğerlerimi kimse hiç bir zaman tam olarak özgür olmaz nedem mi e düşünün bulurusnuz
Kapalı kadın gerici açık kadın laik görülüyor demişsiniz tersini alalım kapalı kadın imanlı açık kadın imansız olarak görülüyor kişiler dini seçme özgürlüğüne sabihtir ewek ama dokuz yaşında bir çocuk daha dini bilmeden başı örtüldüğünde bu çoocuğun özgülüğü daha o yaşta elinden alınmış olunmuyormu dahada açık yazayım imam hatipli kızlar neden okuldan kaçıp alışveriş merkezlerinin wc lerinde başalrındaki örtüyü atıp altlarına dar kotlar giyip akşam saati olunca ailesinin dayatığı kıayfetle geri eve dönuyor çelişki değilmi diğer bir çelişkili konu ise türban yani öertünmek dinin gereği diyorsunuz peki bu dinin gereklerinde kadının nikah kıyana kadar erkek eli tutması ,flört etmesi makyaj yapması v.s hani sizler için küçük ayrıntı ya bunlar (şeytan ayrıntıda gizlidir ) bunları neden uygulamıyorlar ozaman sadce kafayı başı örtmekmi din oluyor eğer bir inancı savunuyor san ve yaşamak istyorsan tümüyle yaşaki burda savununman gerek bir konu oldumu kımse bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demesin sorun türban değildir sorun türbanı bahne edip kzaten çoğunluğu asimile olmuş kadınları daha da asimile etmektir
Ayrıca türban ysağının ortaya çıkmasına sebeb olanda gerici bir partiydi örtüyü siyasete alet eti ortalık karışıtı kendi gitti şimdi ise o kişin öğrencisi o vakit çıraktı ustayı geçti sorunu çözdü deniyor o srunu çözmüyor onlar halkın kafasını bunla oyalayıp MEMLEKETİ SATIYORRRRRR
HA yazmadan edemıycem özgürlük diyonuzda
karşıt görüşün yazılarına da tahmülünüz yok önce düşünceye saygı ozaman bir çok türban yazısı ve şiir okudum ama zıt düşüncede oldgum için yorum yazmadım kişin özgür düşüncesidir yazar dedim ama burda daha fazla susmadım Beklediğiniz saygıyı önce siz gösterin
YAZINIZA KATKI:
Kafamızdaki Birtengri(Allah) ve gerçek anlamsallığındaki yaratıcı farkını güzel vurgulamışsınız. okuyunca çok güldüm.
Kutsal Kitap ve Nisa suresi; ben burada yazanların Arabi Lisan çevirisinde mutlak ama mutlak; anlam genişlemeleri,kirlenmeleri,daralmaları,farklılaşmaları göz önüne alınarak ve kasıtlı olarak(Eşari/Şia= Arap/Fars ırkçı) yeniden çevirisinin yapılmasını çok istiyorum.
Aklım almıyor açıkçası!.. İki ayrı cins( Erkek ve kadın) olarak yarattıklarının ve bütün anlamlarda "ortak" olarak bir bileşimle "insan" oluşturmaya giden çiftin birini öncüllesin, diğerini ona zellil derecesinde kul köle etsin, ardıllasın Birtengri?!
Sanmıyorum..
Eşitlik filan diyorlar ya? Yetmiyor, eşit ve denklik anlamında konu yeniden dizgelenmeli..
Sorun iki boyutlu görünüyor. bunu "önbakış" olarak yazıyorum. "sonbakış" ve "tambakış" olan kısımları bilahare yazarız. Bütün-tam veya tümleriz ya da..
1.İlk aşama, Birtengri (Allah), kadını bu kadar aşağılıyor olamaz: Dövün, üzerine üç kuma getirin, iki kadının şehadeti bir erkek kadar, mirasdan erkeğin aldığının yarısını alacak kadın vs.. Bunu Arap ve Fars Kültürü'ndeki bulaşık ve yalaşıklığından temizlememiz gerekiyor!
2. Bir de yukarıda da belirttiğim gibi,ilk çeviri yani Kur'an'ın ilk "ilk" meali/çevirisinde mutlak bir hata olmalı..
Hata bence bilinçli yapılmış! Hatta kasıtlı bir bilinçli..
Birtengri (Allah) algısı ve son olarak bir de; kendi öznelimiz(kafa yapımız)daki ile gerçek anlamında yaratıcı anlamlandırmamız.. Bu tekrar ve eni boyu düşünülmeli..
Emeğiniz için teşekkürler. Ve başarılar dilerim.
Esenlikle..
Göktürkmen tarafından 2/23/2008 10:46:30 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yazı elbette bana aittir başından sonuna kadar ama yazıda anlatılan düşünceler anlattmak istediğim şeylere ait düşüncelerdir yani bu şeylere ait düşüncelerimi ben açıklamadım sayın kırmızı_ siyah , bilmem anlatabildim mi "
sizce anlatabildiniz mi peki ?
gözünüz önce TDK sözlüğünde "inanç" başlığını seyreylesin.
aklınız da cümle kurmayı öğrensin ondan sonra gelin burada ahkâm kesin.
klasik tartışamama hali..
saldırganlık....
aklım cümle kurmayıda biliyor ama sizin bu konulara vakıf olmadığınız belli yazıyı sadece türbana kilitlemektesiniz fakat genel içeriği ile islamiyetin kadına yönelik uygulamarı eleştirilmektedir...
üstelik ahkam değil senin gibilere ders veririm :)
hadi bakalım...
Yazı elbette bana aittir başından sonuna kadar ama yazıda anlatılan düşünceler anlattmak istediğim şeylere ait düşüncelerdir yani bu şeylere ait düşüncelerimi ben açıklamadım henüz sayın kırmızı_ siyah , bilmem anlatabildim mi ...
Ve sayın çiğdem bir kadın olarak ben düşüncelerimde nasıl özgürsem insanların yaşam biçiminde de özgür olmasını isterim yani insanların sevdiğine ' aa canım benim bugün ne kadar şık ve seksiziniz ' demelerinden , kızlarımızın nikahsız da erkek arkadaşları ile birlikte oturmalarından , evlilik olmadan da yaşanılabileceğinden , iz bırakmadan sevişmenin ne kadar güzel bir şey olduğundan ve 13 yaşlarındayken çocuklara cinsel eğitim verilmesinden asla rahatsızlık duymuyorum eğer merak ediyorsanız , saygılarımla ..
Guldane Dal tarafından 2/23/2008 10:05:36 AM zamanında düzenlenmiştir.
gözünüz önce TDK sözlüğünde "inanç" başlığını seyreylesin.
aklınız da cümle kurmayı öğrensin ondan sonra gelin burada ahkâm kesin.
syn kırmızı siyah arkadaş...
bu ie duygusal bir yaklaşım göstermenizi anlıyorum
evet sağlıklı düşünüyorum çünkü ateistim ve türbanın serbestliğinden yanayım fakat bu diğer inançlarında toplumsal bir mutabakat şeklinde çözülmesini isteidğim anlamına gelmeli
daha net ifade ile özgürlük belirli dini kesimlere veriliyorsa özgürlük değil ayrıcalıktır yarın bir gün hiristiyanların üniversitelere kilise istemesine ne diyeceksiniz yada diğer inançların örgütlenme özgürlüğüne "misyonerlik" "Türkiye!yi bölüyorlarmı"
hadi bakalım al gözüm seyreyle özgürlüğünü
"Türbanlı arkadaşların sağlıklı düşünemediği ortada "/ akça
dedikten sonra sorduğunuz soru garip.
şöyle ki; türbana mı özgürlük verilmeli yoksa diğer inançlara mı ?
ve siz sağlıklı düşünüyorsunuz öyle mi....)))
hadi canım yapacak işiniz yok mu sizin.
kurduğu cümlenin ne anlama geldiğinden bi haber kişilerin vereceği akıldan ne ola...))
Üstelik trban meselesinde islami kesimin bile tutarlı bir açıklaması yokken
kimine göre kuranda geçen kimine göre geçmeyen bir mesele değilmi
o halde sorunun kaynaklarını buradan başlayarak aramak gerekiyor. Türban meselesinin Türkiyede bir siyasi kesimin kontrolünde olduğunu bilmeyenmi var kimse dini inançları sorgulamıyor
Türbanlı arkadaşların sağlıklı düşünemediği ortada bu ülkede inançsızlığı gereği Turan Dursun gibi bir çok kişinin öldürüldüğü oruç tutmadığı için üniversite tuvaletlerine asılan gençlerin olduğu bir ülkede türbanamı özgürlük verilmeli yoksa diğer inançlaramı...
"bu yazdıklarım benim düşüncelerim değil yani ben daha düşüncelerimi açıklamadım ne türbanla ilgili ne dinle ilgili ne de dinde kadınla ilgili eğer çok isterseniz şayet bu konularla ilgili düşüncemi de sizlerle uzun uzun paylaşabilirim"
yazının altında neden sizin imzanız var o zaman ?
bu da yeni usül mü ?
yine de sağolun ben almayayım alana da mani olmayayım.
"eppur si muove"
kiliseyle camiyi mi karıştırıyorsunuz ben mi öyle algıladım ?
kayıpterlik arkadaşımız gorki yada diğerlerini islam çoğrafdyasındamı yaşadığını sanıyor üstelik okuduğumuz oek çok yazar ateisttir stenbeck..
bilim dünyasıda aynı şekilde a.einsten koyu bir ateist olduğu ve bu nedenle ABD gibi ülkelerden tehdit mektupları aldığı hatta "sosyalizmi neden savunmalıyız" isimli çokta enfes bir makaleside vardır ki ateizm bir felsefik görüştür inanç değildir..
gelelim türbana...
türbanı savunan arkadaşlarımız acaba atnı şekilde Türkiyede bulunan hiristiyanların dini faaliyetlerinide özgürçe yapabilmelerini savunacak kadar tutarlılarmı yada kilise cemevi gibi ibadethanelerinde yasa çıkartılarak bir takım giderlerinin devlet tarafından ödenmesine razı olacaklarmı..
laik devletin dini bir anlayışı ve perspektifi olamaz o halde Türkiye ekominisinden en büyük payı alan Diyanet laik bir Türkiyenin önündeki engel değilmidir..
Türban serbestliğinin yanında diğer dini inanç ve inansızlığın da savunulması gerekmezmi..
üstelik iran'daki bir takım kadınlar kuran'ın feminist yorumunu yazmaya başlamışken
düşünülmeden,araştırılmadan, sadece duyuduklarının doğru olduğunu düşünerek kaleme alınmış bir yazı.
çağdaş kızların özgürlüğü
1-Evlenmeden çocuk ister
2-kuma yerine eşinin metresi olsun ister
3-13-14 yaşında erkek arkadaş ister
4-Avrupa gençlerden yoksun hepsi ihtiyar iken doğum kontrol ister
5-iz bırakmadan sevişmeyi ister
6-aa bugün ne kadar şıksınız,seksiniz gibi laflar duymak ister
7-Evin yolunu bilmez
8-Evlenmese de aynı evde hiç bir nikah olmadan özgürce yaşamak ister
sayın yazar arkadaşım senin gibi düşünmeyenlerde çıksın bunu mu söylesin.
SONRA AÇIK KAPALI TARTIŞMASI MI YAŞANSIN
BAŞÖRTÜSÜ TÜRKİYEDE BUGÜN ÇIKAN BİRŞEY DEĞİL.
YÜZYILLARDIR KULLANILIR. AMA ÖZGÜR BIRAKILIP SİYASİLERİN ELİNİ ÇEKMESİ GEREK BU KONUDA. OZAMAN HİÇBİR TARTIŞMA OLMAZ.
LÜTFEN İNANCA SAYGI.
HERKES SİZİN GİBİ DÜŞMEK ZORUNDA DEĞİL.YAŞAMAK VE GİYİNMEK ZORUNDA DA DEĞİL.
Elbette yorum yapan arkadaşlar kendi düşüncelerini açıklıyorlar ama burda bir şey bilmenizi istiyorum ki bu yazdıklarım benim düşüncelerim değil yani ben daha düşüncelerimi açıklamadım ne türbanla ilgili ne dinle ilgili ne de dinde kadınla ilgili eğer çok isterseniz şayet bu konularla ilgili düşüncemi de sizlerle uzun uzun paylaşabilirim çünkü ben düşüncelerin özgürce konuşulmasından yanayım ve yukarıda söylenenlerin bir çoğu günlerdir gazete manşentetlerinde yer almakta ve suni bir gündem yaratılmakta bazı önemli konuları hasır altı etmek için ama bu önemli konuları halk konuşmasın diye bir türban sorunudur aldı başını gidiyor ve bizlerde doğal olarak evimizin önüne yağan karı elbette önce açmamız lazım ki yola çıkalım değil mi ? Yani kısaca bu sorunla uğraşmak ya ya uğraştırılmak istensekte sonuçta uğraşmak zorundayız ve bende bir kadın olarak ülkemden bu kadar uzak olmama rağmen oralardaki sorunlar beni de elbette ilgilendiriyor ve bundan dolayı da dane dane yazmak zorundayım arkadaşlarımız daha iyi anlasınlar diye ... Ayrıca yazdıklarımı acı bir mizahla anlatsam da malesef bunlar hayatın gerçekleri yani bazıları ne derse desin dünya hala dönüyor bir bilim adamının da dediği gibi , saygılarımla ..........
Sevgili edebiyat dostumuz Güldane hanımının bir fotoğraf gibi yorum yapmadığı bu yazıyı büyük bir öfke ile eleştirenler umarım bu gece kabul edilen Vakıflar Yasasına da aynı tepki ile kızarlar ve bu konuda yeni şiir ve yazılar yazarlar. Çünkü bu yasa ile birlikte bir ay sonra evlerimizin önünde yahudiler ve hristiyanlar salyongoz satmaya başlayacaklar. Bence kadınlarımız bu kötü günleri görmemek için gözlerini de örtmeli.
ne dersiniz?
HERŞEYDEN ÖNCE ŞUNU SÖYLEMEK İSTİYORUM
BİR BAYAN AÇIK OLDUĞU ZAMAN İLERİ GÖRÜŞLÜ OLUYORDA KAPALI BAYAN YOBAZ VE GERİCİ OLUYOR BÖYLE SAÇMALIK VARMI ?
MADEM DEMOKRATİK VE LAİK ÜLKEDE YAŞIYORUZ
AVRUPA BİRLİĞİNE ADAY GÖSTERİLİYORUZ
O ZAMAN AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERDE TÜRBANLI OKUYAN TÜM KARDEŞLERİMİZİ KABUL ETTİKLERİ İÇİN ONLAR DAHA GERİCİ
ARKADAŞLAR BAKINIZ LÜTFEN TÜRKİYEDE ONCA TARTIŞILACAK DÜŞÜNÜLECEK OLAY VARKEN
LÜTFEN BIRAKIN AÇIK VEYA KAPALI OLAMYI DÜŞÜNMEYİDE
BAŞKA MESELELERE BAKIN
KİME NE ZARARI VAR BEN ANLAMIŞ DEĞİLİM
UNUTMAYIN Kİ
ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRKÜN ANNESİ
SAYGI DEĞER HANFENDİ
((ZÜBEYDE HANIM VEDE LATİFE HANFENDİDE ))
TÜRBANLIYDI
ATAMIZ BU ÜLKEYİ BİZLERE EMANET EDERKEN
ANALARIMIZIN BACILARIMIZIN TÜRBANIYLA UĞRAŞALAR DİYE BIRAKMADI
ONCA MEHMETÇİK VATAN ,NAMUSUMZ DİYE CAN VERMEDİMİ
BIRAKIN ALLAH AŞKINA ŞU TÜRBANIDA
BAŞKA ŞEYLERİ DÜŞÜNÜN
KINIYORUM HALEN BU DÜŞÜNCEDE OLANLARI
Ne güzel bir yazı olmuş, katılmamak elde değil... Hani işin şeyini çıkardılar artık diyeceğim ama şey demekle yetineceğim sadece...
Yazdıklarınıza katılıyorum,neden gerçekleri görmek ve okumak birilerine ağır geliyor anlamış değilim... Gülüyorum sadece...
İyi ki yazmışsınız,sonumuz böyle olacak ama kimse bunu kabullenmek ve gerçeği görmek istemiyor,çok yazık...
Ellerinize sağlık...
görünüşe göre saçmalama özgürlüğü de size kalmış.
böyle hoyratça kullanabildiğinize göre.
Atatürk ilke ve inkilapları doğrultusunda bu ülkeye sahip çıkılmalı.
Bizim anamız bacımızda örtünmedi mi. Siyasetçiler türbandan elini çekmeli. Kargaşaya tahambülü yok bu milletin, Örtünmek umrundamı sanki, işsiz, aşsız, öksüzün. öncelik insanın yaşama hakkıdır. İsteyen istediği gibi örtünüyor zaten. Kadını ana bacı ve insan görerek kucaklayan zihniyetten yanayım.
Tebrik eder, selamlar, saygılar sunarım