- 768 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TEORİK SAVAŞLAR -1-
TEORİK SAVAŞ ve YÖNETSEL SORUN-1
“Büyük devlet mi, büyük ve uzun savaş yapan devlettir. Büyük savaş mı, hem önünde ve hem sonunda “tampon” -ve sömürge- (ek benim.) meselesi olan savaştır.”(1)
Okuduklarımın pek çoğundan, Türk tarihine bakış açısındaki köktencilik nedenli hoşlanmadığımı söyleyebiliyorum!
Ama tercih edilen "yeni" tarih yazımını, budun sınıfi tarihsel mecrayla tutarlı bularak ilgiyle de okudum...
Okumanın değiştirici etkisini ciddiye almak ve okumayı sevgiyle yapmak iradesi sayılmalıdır.
Özeti ile yazdıklarında diyordu ki; “ Masal mı, yeni teorik kurgu değilse nedir?”(2)
Sonrasında, sürekli tekrar tümceleri okumak...
Copernicus devrimi.. Darwinist tarih..
Newton... Engelsyan bir tesptle yapılmış ’ihtiyaç keşfin anasıdır’ vecizi...
Hep ’ harekete değil, ondaki değişmeye bakılmalı ’ şeklindeki öneriler... Kendi tarihsel değiştirmelerinde de yer yer tutarsızlık...
Sürekli ‘bozmak için bozulmak’ kavramını kullanma ilginçliği(3)
Mesela, ’Milleti olmayan milliyetçi’ (4) ve Enver Paşa yaklaşımına, sözele yoğun etkileyiciliği dışında başka anlam yükleyemedim?!
İktisatçı idi... Tarihçilerin görev alanına giriyor ve onların yap(a)madıklarına soyunuyordu.
Kendi beyanıdır...
Osmanizmi yoğun, ‘maksimalist’ bir cumhuriyet "iştirakiyyünculuğu"...
Yeni bir söylem de bulmuştu yaptıklarına...
Eskilerin, ’ismiyle müsemma’ dedikleri türde ‘minimalizm’ ve karşıtı ‘maksimalistlik’...
Ve devamında, ’resmi tarih’ eleştirisinden sorumlu ’gizli tarih’cilik...
Oysa, dizgemizin sınıfsan ulusala bakan çözümlemeleri ne kadar da eksik ve bakir bırakılmıştı !
Bu alan, benzetmeyle, bize ait olmayan ve bir yığın fabrikasyon budun-iktisat çözümlemeleri ile dol(durul)muştur.
Yer yer eleştirdiği Prof. Mustafa Akdağ’ın çöküş/ kalkışma devri isyanlarındaki Türk-men rengi yakalamış olabilmesindeki isabet, belki de bir tür haberciydi...
Hayret ve şaşırma, buradan başatılan bir girişle, Turani ve Samitleri karşılaştırma tercihi olabilseydi keşke !?
Diyordu ki; “sermayenin vatanı ve rengi olmaz” diyen, aslında en fazla olduğunu bilendir !
Doğru bir tespittir, çünkü sermayenin vatanı, rengi, dili ve bir ulusu hep vardı !
Hem de çok eski çağlardan beri...
Tekeliyet... Tekelokrasi... Eşitsiz Gelişme... Rant Teorisi...
Oryantal Doğu Despotizmi...
Wilson-Lenin-Stalin teori ve pratiklerine dairlik...
Bunların üzerine emperyal sos olan; Fukuyama-Huntington tezgah mamülü ’Globalizm’ benzeşiği...
Bu yaklaşımdan çıkması gereken, hatta nerede ise elzem olan ise Eşarizm ve onun Evangelizm’le sentezine varacak yeni sonuçları dair katkılar olmalıdır...
Peki, bu kadar bilimsel olanın ‘iki Mustafa ve bir Ali’ gibi, anlaşılır ve su götürmez bir önermeden haberinin olmaması, açıklanamazlık ihtimali midir !?
Halbuki, itikat-iman-inanç toplumsal dizgesiyle ilgili çok anlaşılır ve etkileyici teoremler yazıyordu.
Türk(ü)lerimize değin sinmiş halkbilim ve toplumsal bilinçaltı çözümlemesiyle söylersek; ’yarimin dini var imanı yok’ (5) sözünü, etkileyici bir şekilde tespit ediyordu...
Ama bütün bunlardan sonra da bir türlü "Türk tanımı" yapamıyordu...
Türk olmayan kuvvacıdan, Türk’ü olmayan cumhuriyetçiye nasıl varabilecekti ki ?!
Ne şekilde, “cumhuriyet tepeleyicileri” ve “düzleyicilerin düzlenmesi/düzeltilmesi” önerme ve çözümlemesi nin yolunu açabilecektik ?(6)
‘Döküntü’ ve ’ tepeleyiciler’ diye nitelediklerine baksarsak eğer; bunlar, günümüz “maksimalist” siyasasının en azından -söylem kısmında- neden bu kadar çok ve yoğundular peki ?!
Artık eylem kısmında da çok cesur olduklarını zaten görebiliyoruz !
Kesinlik arzı yakın bir ’belki’ ile yazarsak; tüm "maksimalistler’" Emperyalizm ve "istiklal-i tam"cılık arasında tercih yapmaya gelince, hep ilk olarak yazdığımızın yani emperyalizmin adamı olmaktaydılar...
’Bilakayd-ü şart’cılıkları ise; herhangi bir etnik, dinsel, sınıfsal veya global/yerel gerekçeyle asla ve kat’a yoktur !
Bu durum, şu formülasyonla yazılabilir miydi o vakit ?
Maksimalistler; ’reel politik’ düzlemde, ihanete varır derecede en "minimalist" olabilenlerdir !
Bu gibilerin Dünya Tarihi içinde Türk’e dair olaylar karşısında verdikleri tepkilere bakıldığında, yaptıkları "gaflet ve delalet"lerinin daha iyi görülebileceğini sanıyorum.
Ortak paydaları ise; Batı kurgusu "adem-i merkeziyetçi"likleri ve buna dayalı fabrikasyon "ulus devlet" inkarları oluyor.
Ayrıca, paket muhtevasında da görebildiğimiz yeni üniversalite (Globalizm) gerekçeli dayatmalara rıza göstermeleri...
Sadece sömürgelerde geçerli bu tür zırvaları, tarih ve toplumbilimsellik (yasa) emri telakki etmekse,"maksimal" olmalarına en büyük dayanak...
Tam bağımsız bir ulusallık ise, hep daha "minimal".. ve buna dünden daha razı bir maksimallikte !..
Ahmet Kutlu Ayyüce
Mayıs-2007-Aralık-2013
KAYNAKÇA:
(1) Gizli Tarih, Prof.Dr.Yalçın Küçük
(2) Gizli Tarih, Prof.Dr.Yalçın Küçük
(3) Tekeliyet 1-2, Prof.Dr.Yalçın Küçük
(4) Gizli Tarih, Prof.Dr.Yalçın Küçük
(5) İsyan1-2, Prof.Dr.Yalçın Küçük
(6) Caligula Saralı Cumhur ve Gizli Tarih, Prof.Dr.Yalçın Küçük
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.