- 1172 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
BOZKIRIN TEZENESİ NEŞET ERTAŞ'IN ARDINDAN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ünlü halk ozanı türkücü, bestekâr ve söz yazarı Neşet Ertaş’ı 25 Eylül 2012 günü İzmir’de tedavi gördüğü hastanede kaybettik. Acı haber Türkiye’ye ve dünyaya tez ulaştı. Çünkü Neşet Ertaş sazıyla, sözüyle ve tüm davranışlarıyla sevilen, sayılan bir insandı. 1938 yılında Kırşehir / Çiçekdağı ilçesi’inin Kırtıllar köyünde doğmuştu. Ünlü sanatçı Muharrem Ertaş’ın oğlu idi. Babasının dizi dibinde yetişti. Zeki ve çalışkandı, üretkendi. Kısa zamanda ünlendi. Neşet Ertaş, annesini küçük yaşta iken kaybetti. Babası ustası oldu, sazıyla dizinin dibinde yaşadı, küçük iken onunla birlikte köy düğünlerine katıldı hem çaldı, hem söyledi. Daha sonra Bozlak ustası Hacı Taşan’ın yanında çırak olarak yetişti. Neşet Ertaş onların ellerinde yoğruldu ve büyüdü. “ Ay Dost” diye çekince yeri, göğü inletiyordu, sözlerinin bir yerinde:
Sazını çalarken kendinden geçen
Gönülden gönüle kapılar açan
Aşkın dolusunu nefessiz içen
Gönül delisini neyledin dünya
diye seslendiği ustası için “bir tek babamdan etkilendim” diyordu. Gittiği bu yolun son nefesinde “ sazımın emaneti ” diye sesleniyordu.
Ben bu yazıyı Neşet Ertaş için hiç yazacağımı düşünmemiştim. 1964–1966 yılları arasında Kırşehir / Çiçekdağı İlçesinin DEMİRLİ köyünde ilkokul öğretmeni olduğum yıllarda Neşet Ertaş’ın adı daha yeni yeni Türkiye radyolarında duyulmaya başladı.
Okulda yalnız ve bekârdım, ufak bir VEGA radyosunu almıştım. Radyom pille çalışıyordu. Ankara TRT’de uzun dalgadan çoğu kez sabahları Neşet Ertaş’ın “ “Köprüden Geçti Gelin, Gönül Ne Gezersin, Seyran Yerinde, Kendi Ettim, Kendim Buldum, Hapishanelere Güneş Doğmuyor, Sazlı Sözlü Oyun Havaları, Gitme Leyla’m, Gönül Yarası ve “Zülüf Dökülmüş Yüze,Gönül dağı, Mühür Gözlüm “gibi türkülerini ve en son ZAHİDEM’İ dinlemeden radyomu kapatmazdım…. İşte bu söylediğim tarihlerde Çiçekdağı köylerinde bir zengin adamın düğün gecesinde sanatçı Neşet ERTAŞ’la tanışma onuruna erdim. Bir köy öğretmeni olduğumu kendimi tanıtmıştım, sevgiyle toklaşmış ve sarılmıştık. Gencecik bir sanatçı idi. Kaytan bıyıkları vardı. Ölünceye kadar bu güzelim kaytan bıyıklarına hep sahip çıktı. Dejenere, lümpen,( seviyesiz ), entel veya magazin yayın dünyasına malzeme olmadı. Orta Anadolu geleneğine hep bağlı kaldı.
Kırşehir’de özellikle Kaman’da Abdallar aşireti vardır, O da bu aşiretin gençlerinden biriydi. Abdallar namuslu, hoşgörülü ve dürüst insanlardır. Ayrıca konuksever insanlardır. Hacı Bektaşi Veli’nin söylediği, önerdiği ve Ahi Evren’in tasdik ettiği “ Eline, beline ve diline sahip ol “ diye ortaya koyduğu ilkelere gönülden bağlı insanlardır. Ahi Evran Veli’i de ünlü sözlerinden biri de: “ Elini, sofranı, kapını açık tut, belini, dilini ve gözünü bağlı tut “ diyerek Hacı Bektaşi Veli’yi bu veciz sözleriyle onaylıyordu. İşte sevgili sanatçı Neşet Ertaş, bu ortamın içinde yetişti ve büyüdü. Aslını hiç bir zaman inkâr etmedi ve unutmadı. Baba Ertaş halkını çok seviyordu, konserlerinde şımarıp taşkınlık yapmıyordu hep sözlerinde ”ben halkımın ayaklarının türabıyım ( toprağıyım ) diyordu…
Neşet Usta 1950 de İstanbul’a geldi ve ilk plağını burada çıkardı. Ardından plaklar ve kaset biri birinin ardında çıkıverdi. Çok sevdiği Kırşehir’den fazla uzak kalmadı daha sonra Ankara’ya yerleşti. Ankara’da bazı aksaklıklar ve hastalıklar baş gösterince Almanya’da bulunan kardeşinin yanına gitti. Çocuklarının eğitimi için uzun süre Almanya’da kaldı. Ancak kalbi vatan sevgisiyle dopdoluydu 2000 yılında yurda döndü. Birçok konserler verdi, birden bire ünlendi. Gerçek bir halk ozanı ve türkücüsü oldu. Sazıyla söyledi ve yazdıklarını kendine özgü bir değişle besteledi, yorumladı. Bir ara UNESCO tarafından “yaşayan İnsan hazinesi “ ile onurlandırdı. Garip mahlasıyla 15 dakikayı süren bozlaklarla destanlaştı. Bu bozlaklarla Anadolu kültüründe önemli yer aldı.
Türkülerin birinde yanık sazının tellerinde şöylece sesleniyordu:
Ne yapmak ne içmek ne tadım kaldı
Garip bülbül gibi feryadım kaldı
Alamadım eyvah muradım kaldı
Ben gidip ellere kalan dünyada…
Kimi zaman da ZAHİDEM’LE ünlendi. Ve yürekleri dağladı. Ya hapishanelere güneş doğmuyor uzun hava ile yürekleri bir kez daha dağladı, geçti. Babası Muharrem Ertaş, Hacı Taşan, Çekiç Ali’den sonra bir o kalmıştı zaten elimizde. Bir değişinde: “Anam ben yandın yandım yandım / Ellerin memleketinde eğlendim galdım “ ustanın yüreği bir kez daha yanıyordu…
Neşet Ertaş yaklaşık iki hafta önce İzmir’de tedavi gördüğü bir hastanede 25 Eylül 2012 sabahı saat 8.45’lerde hayata gözlerini yumdu. Vasiyeti üzerine cenazesi özel bir uçakla 26 Eylül 2012 Çarşamba gönü Kırşehir’e götürüldü. Ahi Evren Camiinde öğle namazından sonra on binlerin omuzlarında babasının ayakuçlarında dualarla toprağa verildi. Cenaze töreninde herkesimden insanlar vardı. Bu acı günde iktidar ve muhalefet yan yana buluştu. On binlerin dualarıyla ve gözyaşlarıyla baba memleketi olan Kırşehir’de toprağa verildi.
Ünlü halk ozanı ve bu toprağın Bozkırın Tezenesi” diye sevilen ve ünlenen aramızdan ani olarak ayrılışı çok acı oldu. Başta Ertaş ailesi olmak üzere tüm sevenlerinin ve dostlarının başı sağ olsun ve sevgili ERTAŞ’ı saygıyla ve rahmetle anıyor, mekânı cennet olsun diyorum. O ‘da Barış Manço’ya, Cem Karaca’ya ve Âşık Veysel’e kavuştu, gitti… Ama O’nu her zaman türküleriyle, hep gönlümüzde saygıyla anacağız.