- 461 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Demokrasi Adına 2
Ama gözün de temelinde tepegöz işlev vardır. Göz yapılaşması içindeki, tepegöz işlevden vaz geçip onu atamazsınız. İşte demokrasiniz ve hukukunuz ve laikliğiniz de başka zemin ve düzleme kaysalar bile, yeni zeminin üzerine devineceği vazgeçilmez bir işlev olacaktırlar. Bir sistemin ve işlevin çıktısı diğer zemin ve işlevin girdisi olmak zorundadır. Değilse, diğer yeni zemini siz nasıl oluşacaksınız ve neyle besleyecektiniz (feedback)?
Göz, nasıl tepegöz değilse, ama tepegözden de azat değilse; yeni sistemin hukuku da, eski hukuk olmamakla eski hukuk ve demokrasiden, laiklikten olan imleyici işlevlerden de hepten azade ve ayrı olmayacaktır. Siz yapının bağıntılarını kopartıp; demokrasiyi meful faili meçhul demokrasi oluşla, laikliği laiklik oluşla, hukuku hukuk oluşla ele alıp; içine edenleri alkışlar, onları aydın diye medya komedisine çevirirseniz, karanlığın da bir parçası olursunuz.
Siz şeri bir anlayışla; bağıntılı bir bütünlük olan vücudunuzdaki mideyi gaz yapıyor, gaz yapmak hem ayıp, hem de çok çirkin bir şeydir. Hem bile abdest bozuyor diyen fetva ile ilişki selliği; zorunlu nesnel ve işlevsel olan bağıntılara göre değil de; inanç ilkelerine göre düzenlerseniz; alkış da alsanız; sistemin içine de edersiniz.
Hukuk olmayan yerde ne demokrasi olur. Ne laiklik olur. Laikliğin olmadığı yerde de (teokrasilerde de) hukukunuz olsa bile beşeri hukuk ve demokrasi asla çalışmaz. Demokrasinin olmadığı yerde de, hukuk ve laikliğiniz olursa da; hukuk ve laikliğiniz ceberrutlaşır.
Doğal işleyişin ve sosyo toplumsal yapının bir kombinasyon (grup içinde sıra gözetmeksizin karşılık geldiği oluşmanın alt kümesi oluşla girişir) şekli olan oksimoronsu yapı; hukuk içerikli temel işlevin, zaman içindeki süreç doğumları ve araçsak kullanımlarıdırlar. Yani demokrasi ve laiklik hukuktan doğmuştur. Hukuk bunları belirlerse de, hukukun ortaya konması için, demokrasi ve laiklik işlevleri vaz geçilmez olmaktadırlar.
Bu hal, çok hücreli vücudunuz içinde; kalp ve mide vs. gibi organlarınızın zıt uyumlu çalışması gibidir. Hukuk organınız, demokrasi ve laiklik vs. gibi işlev eşmelerle vücut bulmaktadır. Vücut için bir işlev diğerine göre vaz geçilmezdir. İki zıtlık birbirine göre çalışıp uyum ve denge gözetilecektir. Nasıl sizin trafik kurallarını tanımak istememe öznelliğinizle, trafik kurallarına zorunlu uyan tavrınız bir denge ya da balans içinde ise; demokrasi, hukuk ve laiklikte böylesi çelişkilerin birliği içindedirler.
Oysa demokrasinin kendi başına bir varlığı yoktur. Demokrasi bir toplum içindeki, hukuktu; haktı, gibi savunmalı, hak aramalı, üretim tüketim ilişkilerini ele veren kullanımların, yetkeyle toplum bireyleri arası yasal belirlenmiş özel girişmeleridirler. Kişinin devlet otoritesi karşısında devletin mekanizmaları ile kişinin kendisini savunur olmasının araçsa yollarıdırlar. Yani, hukuksuz demokrasi olmaz. Laiklik ve demokrasi hukuku kullanımı uygunlaştırırlar.
Bu anlamda demokrasi toplumsal işleyişin beliren bir hukuki zorunluluğudur. Yasalarla belirlenen meşruiyetindirler. Taban tavan arasındaki hukuku gerilimin, hal çaresidir. Sosyal yapı içinde bunun karşılığı, saygınlaşma, saygı gösterme, hoşgörülü davranma ve onu öylece olduğu gibi kabul etmedir. Yönetim, sosyal yapı içinde, sosyal yapının saygılaşmasını da kullanır.
Ve hukuk sosyal yapı içinde kültürü yayma ve kültürü oluşturma gibi bir yığın ilişki biçimlerinin kullanılışına değin belirtilebilen güncel girişmeli bağıntıdırlar. Kişi ile toplumunun arasındaki hukuk, kişi lehine girişen olduktan sonraki, ortaya çıkma duruma, demokrasi denir. Değilse toplumsa yaşam içinde işlerliği olmayan her tür abukluğu daha baştan, toplumla giriştirmeye sokan bir uygulamalar, demokrasi değildirler.
Girişen uygulama toplumun yasaları ile belirlenmiş bir talep edilmedir. Ya da kişilere dek hak edişleri, yine toplumun kendi öz denetim mekanizmaları sayesinde, kişiler sağlayışlarının takibini yapmalar da, toplumsal demokrasinin gereğidir. Ezen ezilen giriştirmesini, razılıklı kılan, ortalama bir anlayışla kabul edilir tutumdurlar!
Kişi hakları gerçekleşmesinin toplumsal takipleridirler. Bunun yanı sıra, yine; kişiler hak edişlerini, kişilerin kendi bireysel başvuru yollarını kullanıyor olmalarının hak olması da, güncel somut bir demokratik uygulamadırlar. Demokrasi; bu istemlerin ya da talep eşmelerin, kişiler düzeyinde de, takip edilebilir olmasıdır.
Toplumlar, demokratik kazanımlarınızı; kendi yasalarıyla belirlemiş olması, yapılırlık ve yapılamaz oluşları içerir. Bunların tümü demokratik kullanımdırlar. Komşunuzun bağırmamasını isterken; bağırma, komşunuz açısından bir yapılamazlıktı sınırlanma olurken, bunun ihlali durumunda siz, komşunuzun bağırmamasını isterken, bu isteminiz de yapılabilirlikti bir demokratik haktır. Şu halde demokrasi; yapabilirliklerle ve yapılamazlıklardan gerçekleşen zorunlu bir uygulamadırlar. Demokrasinin bir yüzü sınırlanma ve yasağa doğru doğarken; diğer yüzü de kullanıma, hak edişe doğru doğar.
Demokrasilerde, kimi kullanımlarımızdan, bir kısmının sınırlanması demek, herkesin herkese ’göre’ bir kullanımıdırlar. Sınırlanmalar, yukarıdaki komşunun bağırmamasını istemek gibi bir yüzü başkasına sınırlanmayken; diğer yüzü de, sizin sessizliği ’kullanmaya’ doğru olur hakkınızdırlar.
Dolaysıyla sizin de başkasına göre bağırmanız, komşunuzun sessizliği kullanma hakkına saldırınız olur. Kimi kullanımlar da, demokrasi içinde; toplumun taleplersen yükümü içinde doğar. Herkesin genel kullanımında olan ve yine herkesin herkese göre değişebilen çok özel hak kullanımıdırlar. Söz gelimi can güvenliği talep edilmesi, herkesin genel bir demokratik kullanım talebidirler.
Yine bir maden ocağında baret kullanımını talep etmek de, herkesin herkese göre değişen özel iş kolu içinde olmalı kullanışın demokratik talebidirler. Gerek genel, gerek özel taleplerin gerçekleşip gerçek eşmediği, şikâyetlenmesine katılmak ya da bu şikâyetlere sahip çıkmak; genel katılımcı, demokratik taleptirler.
İşçi işveren arasındaki uzlaşma da herkesin herkese göre bir demokratik talebidirler. Aslında burada demokrasi, işverenden çok, işverenin kapitalistti tutumuna karşı, ezilenlerin tutumunu kollayan bir yaklaşımdır. İşveren burada bir çeşit güçtür, otoritedir. Demokrasiler de toplumun içinde gücü olan otoriteye karşı, güce karşı; toplumun bireylerin ve yurttaşlarının, korunan talebidirler. Uzlaşma ise, işveren ve emekçinin, toplum otoritesi içindeki; toplumun ilgilenmesi, toplumun kendi taraflarını gözeten bir anlamasıdırlar. Uzlaşma gücün basıncını düzenli sarf ettirir.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.