- 950 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
“ŞİİR” VE “ŞAİR”
Şiir nedir? Birçok yazar bunu kendine sormuştur elbet. İki kere iki dörttür denildiği gibi kesin bir cevap verilebilir mi? Hayır! Duygularımızın, sevginin, dostluğun tanımı yapılabiliyor mu tam olarak? İşte şiir de böyledir. Önce bir duygu seli başlar. Baştan aşağı hissedersin o kıpır kıpır, tam olarak anlayamadığın hareketlenmeleri. Sonra insanlar aralarında ayrılmaya başlarlar.
Biri alır kalemi eline yazar, yazar … Çağlar boyu yazar. Diğeri de kalemi alır eline çizer karmakarışık dünyasını. Yine bir başka yüreğe misafir olur kalem. Yazar ayrılık şarkısını, söyler iç ürperten sesiyle bakarken dünyaya penceresinden…
Herkes eline bir kalem alır. Yazar – okur, yazar – söyler, yazar – seyreder…
Herkes eline bir kalem alır, sonrasını yüreği belirler. Ama bu değildir ki her şiir yazan “şair”, her resim yapan “ressam” yahut her güftesi olan “şarkıcı” !
Yürek işi bu! Koca bir yürek gerek kendini sanata, edebiyata adamaya. Ben de bir kalem aldım elime mevsim ilkbahardı. Bir şeyler karaladım defterime. Bu uzun bir yolun başlangıcıydı…
Yazılır şiirler, okunur, dinlenir. Kimi ağlar, kimi hiddetlenir. Kimisi de farkına varır içindeki koca vicdanın. Şiir nedir bilinmez tam olarak ama biliyorum ki o yol gösterici, o yansıması yüreğin bembeyaz sayfalara, masumiyet göstergesi, söylenmemiş duyguların dile gelişi, yalnızlığın, çaresizliğin ve mutluluğun tüm bedende hissedilişi. İçten içe kurduğumuz soruların yanıtı yahut cevaplar. Yüreğim dile geliyor ve diyor ki “şiir güzel bir şey” !
Peki ya insanlar nasıl değerlendirir bir şairi? “şair” olabilmenin şartı nedir ki birçok şair diğerlerini bencilce çalakalem değerlendirir?
Örneğin Ümit Yaşar neden “şair” sıfatına layık görülmemiştir? Oysaki döneminin en parlak, en usta şairlerindendir. Bir şair şiirlerinde her konuyu ele almalı mıdır “şair” olabilmek için? Bir şaire “bu şiiri neden yazdın?” denebilir mi? İşte bunun cevabını biliyorum; hayır, hayır, hayır…!!!
İnsan özgürdür! Bırakın dile gelsin yürekler ne hissediyorsa o anda. Duvar örmeyelim duygularımıza. Dinlerken Ümit Yaşar’ın “beni unutma”, “acılar denizi”, “ben seni sevdim mi?” şiirlerini “şair kimdir, nasıl olmalıdır?” diye söylenmek yerine hissetsek o güzel mısraları olmaz mı? Olur olur!
Bırakalım geçmişi, bugünü, yarını… Yazalım sadece, duyalım kitapların dostluk çağrılarını… Hissedelim edebiyatın eşsiz varlığını… Haydi, yine alalım kalemleri ellerimize yazalım. Yazalım çağlar boyu…
Bırakalım "kafiyesiz şiir olmaz!" kavgalarını. Neden olmasın? Duygularımı, kalbimin o vakit sevgiyle çarpışını paylaşırken kalemle, sığdırmak zorunda mıyım hislerimi sıkıcı kalıpların içine? Bir iki mısra yazmakla şair olunmaz elbette. Ama "serbest şiir, şiir olmaz!" diye bir şey yoktur! Hissetmenin diğer adıdır şiir. Ben şiirin şiir olup olmadığına mısraların bana anlattıklarıyla bakarım. O şiiri sayfalara döken şairin yüreğine bakarım. Sonu olmayan bir şeydir şiir. Kendini dile getirebilmektir...
Şiir; duyguları paylaşabilmektir tüm gücünle...Ölçüsünü mısralara kelepçe gibi takan gardiyan değildir, olamaz!
YORUMLAR
Sevgili Aslıhan,
Yaşının çok üzerinde bir yazı. Kutluyorum seni. Çok kimsenin cesaret edip söyleyemediği bir konuya el atmışsın. Özellikle " Ölçüsünü mısralara kelepçe gibi takan gardiyan değildir, olamaz!" cümleni çok beğendim. Kafiye ile redifin, hecede durağın ne oldğunu bilmeyen, bir mısrası 14 diğeri 15 hece yazıp sonrada kalkıp Garip'in kurucusu Orhan Veli'ye ve şiirine dil uzatan kendini şair zannedenlerin sanata yaptıkları ihanetten başka bir şey değildir. Hainliktir. Ama şunuda belirtelim ki kelimelere duygu yüklemekle de yeni şiir olmuyor. Ümit Yaşara gelince o zamanında da şair değildi şimdide. O saydığınız "Beni unutma ve İspanyon Meyhanesi" dişında şiiri yok gibi. İspayol Meyhanesi'de Sayın Dr. Onur Şenli'nin Agora Meyhanesine bir nazire olarak görülür.
Seni tekrar yürekten kutluyor, Yayınlamakta olduğum dergide sana ayrılmış bir sayfanın her zaman var olacağını bilmeni istiyorum.
Sevgi ve saygılarımla .
a.ziya öğütcan tarafından 2/23/2008 9:39:19 AM zamanında düzenlenmiştir.
şunu unutmayın ki yaşadığı dönemde yere göğe sığdırılamayan pek çok yazar ve şair ne yazıkki günümüze kadar gelememiştir. Önemli olan yaşadığı dönemde "şair"di "şair değildi" değildir. Yıllara hatta asırlara meydan okuyabilen mısralar "şiir, onu yazan ise "şairdir."
yazar ya da şair yaşadığı dönemi dile getirmekle birlikte hem geleceği hem de evrenseli kucaklayabilmelidir.
ne yazıkki bugün divan edebiyatını bile batı araştırmacılarından öğrenmek zorunda kalan bir toplumuz.
Ayrıca sunu da belirteyim ki " Ölçüsünü mısralara kelepçe gibi takan gardiyan değildir, olamaz!" diyerek siz de ölçü kullananları incittiniz.
Aklıma gelmişken şunu da belirteyim nasıl ki resim kalemini eline alıp tuvale gelişi güzel çalıp kardeşim ben resim yaptım diyemezsek her mısraları art arda sıralayana da şair diyemeyiz.
duyarlı yazınız için teşekkürler.
saygılar.
Yaşadığı dönemde Ümit Yaşar'a neden şair sıfatı layık görülmedi!nin cevabı aslında aynı parağrafta gizliydi.
Ama biz bugün sevenleri ona şair diyoruz. Orhan Veliye'de
Şarabın yıllandığı gibi sanatın da heralde yılların süzgecinden geçmesi gerekiyor. Yaşadığı dönemde insanın bir sanatçı olarak anılması zor olsa gerek. Yaşamında fukaralıkla ve hastalıklarla boğuşup öldükten sonra resimleri ateş pahasına satılan ressam gibi
Çok haklı ve duyarlı bir yazıydı. Fikirlerinizi paylaştım. Duygularımızın nasıl bir kuralı yoksa şiirin de bir kuralı olamaz. En azından sınırları. Hiç bir sanat sınırlandırılmış bir kavram kafesinin içine sığmaz. Yeterki gönle göze hitap etsin. Aydınlık olsun. İnsanlara hayat yolunda yeni patikalar keşfetsin.
İnsanlar bir günde sanat yapamaz. Birikim bilgi ve insani duygusunu yansıtacak bir gelişmiş evrensel vicdan gerekli. Güzellik anlayışı gerekli ki erdemin alt yapısıdır. Tramplenidir.
Bana göre bir cümleyle söylemek gerekirse sanatçı bir ayna gibidir birikimini yorumunu değerlerini ve o günkü fenomenleri yansıtır gününe ve geleceğine. Eğer yansıttığı bir ışıksa binlerce yıl geçse enerjisinden birşey kaybetmez
Sevgilerimle
Yazın harikaydı gelip geçemedim.