- 991 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Türkiye Türklerin midir?
"Türkiye Türklerindir" yazıyor amiral gemisinin logosunda. Simavi de buna inanmıyordu ama yaz(dır)mışlardı. Sebep çok basit, Türkiye’nin (özellikle yönetimini) Türklere bırakmadıklarını kamufle etmek.
Türkiye’nin inşa sürecindeki ‘Türklük’ vurgusunu sadece ulus devlet anlayışına bağlamanın yeterli bir tespit olmadığı kanaatindeyim. Cumhuriyetin kurucu aklının ayrımcılık vurgusunun sebebi, etnik sorunu olmayan Osmanlı bakiyesi ülkemizi bu jargonla ayakta tutma çabası değildi. Neticede Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan itibaren yabancı eller/akıllar ‘Türk’lük sloganını bir maske olarak kullanmışlardı. 1923’ten sonra her türlü defolarını ’Türk/lük, Atatürk, Cumhuriyetle’ sıvadılar. Bir sloganla 80 yıl avutulan başka bir millet varsa ne olayım!
MİT kontrterör dairesi eski başkanı Mehmet Eymür ’1950’den bu yana 50 (elli) yıl boyunca Türkiye’yi Türkler yönetmedi’ demişti. Bunu neden ’50 yıl’la sınırlandığını biliyoruz ama velev ki son ’50 yıl’ da olsa kanlı kâbuslarla geçen korkunç bir elli yıl yaşamışız.
Vahameti içinde; ülke Osmanlı’nın dağılmasından sonra 90 (doksan) yıldır kurulmuş bir cumhuriyet ve adına Türkiye Cumhuriyeti dediğimiz bu ülkemizin ’1950’den sonraki elli yılını Türkler yönetmemiş’ti.
Sağlıklı bir analizde eğer ’elli yılını Türkler yönetmemiş’ ise ondan önceki (1923-1950) 27 (yirmi yedi) yılın ne kadarını Türkler yönetebilmiş veya Türkler yönetmiş midir sorularına cevap bulmak mümkündür.
Neyse,
Bunları geçiyoruz,
Ülkenin hiçbir zaman ’tekin olmadığını’ ve tekin yönetilmediğini biliyorduk, ama eğer Eymür’ün tarihlerini baz alırsak ’elli yılı’ ‘Türk’ olmayan yöneticiler yüzünden çok büyük huzursuzluklarla geçirdik. (Bizi kim kandırdı/aldattı)
1950’den sona katliamlar, diaspora (1955 Rum’ları hatırlayın) planlı bir şekilde yürüyordu. 1960’ta darbe olmuştu. Bunun üzerine ülkenin yarısından fazlasının tercihleri yerle yeksan edildi.
Akabinde sağ-sol kavgaları üzerine 1971 muhtırası ile ne kadar tekin devlet olmadığımızı bir kez daha zumlayarak gösterdiler. Gençlerini sağ yakalayıp yargılayabilecekleri mümkünken, bu ülkenin cuntasının talimatlarıyla çatışmalara sokulan gençler öldürüldüler. Öldürmediklerini de getirip idam ettiler. Bu "biz istediğimizi istediğimiz şekilde öldürürüz" mesajıydı ve mesaj çok netti.
Öylesine zihnimizi iğdiş ettiler ki, olağanüstü hal yönetimleri kalktıktan hemen sonra başlatılan kavgalara alet olan gençlerimiz 6-7 yıl içinde yeniden çatışmalara birbirine girdiler ve yeniden cunta.
1971 muhtırasından sonra ülke ancak 1974’te –o da kısmen- normalleşebildi ki bunan sonraki dört-beş yıl (1975-1980) her gün daha çok artan terör olaylarıyla geçti. Nihayet meşhur alışkanlığımız gereği! 1980 darbesi ile idamlara ’TAC’ giydirilip öldürme türlerinde kendi rekorunu kırmayı başaran ülke olarak tarihe geçtik. 1923-1983, Allah aşkına 60 yılda aynı sorun (aslında oyun demeliydim ama siz yine de oyun anlayın) gerekçe gösterilerek bu kadar kanın dökülmesine hangi ‘yerli’ yönetici razı olabilirdi?
Neymiş,
Bir taraf komünist imiş de diğer taraf faşist imiş, böylece doğal olarak şiddet kaçınılmazmış! Bu gençleri birbirine kırdırtmak için organize edenler, gençlere silahları temin edenlerin farkına varmayan, varıp da bu caniliğe engel olmayanlar nasıl ‘yerli’ olabilirdi? Bürokrasi yerli olsaydı, güvenlik birimleri yerli olsaydı hatta sadece MİT’in % 15-20’si yerli olsaydı böyle mi olurdu?
Soruyorum şimdi;
Elimizi vicdanımıza koyalım, bu ülke ‘Türkler’ tarafından yönetilseydi bu hale gelir miydi?
Dünyanın hiç bir ülkesi kendi halkını birbirine kırdırtmada bu kadar acımasız ve gaddar davranmamıştır. Kimi yerde iç savaş olmuş, kimi yerde aşiretler-kabileler savası olmuş, ama ciddi hiçbir gerekçe olmadan bu ölçekte kavga ve katliamın sergilendiği ikinci bir ülke bulamazsınız. Türkiye komünizm tehlikesini bertaraf etmek için! binlerce gencinin canına kıydı. Bunlar bir yana sadece 1990’li yıllarda Türkiye derin devleti manipülasyonlarıyla ve devletin anlaşılmaz! tutumu yüzünden yüzlerce PKK’li ve Hizbullah’a mensup insanın birbirini öldürülmelerine göz yumdu. Kimse bunu “ülkenin selameti için gerekliydi” diye açıklayamaz. Keza Hizbullah Menzil çatışmasına seyirci kalan devletin yetkilileri kanın oluk oluk akmasına ’arac(ı)’ oldu.
CHP’nin Batılı/yabancı aklı ve yöneticileri kesintisiz olarak 23 yıl boyunca Türkiye’yi kendisine, değerlerine, inancına, köklerine yabancılaştırmak için çalıştı, çabaladı (halkın değer ve inancını bir kısmıyla erozyona uğrattı) ama tam olarak başarıya ulaşamadı. Çünkü halk yerliliğini hiçbir şeye değiştirmek istemedi. Nesiller değişti ama halk CHP’nin 23 yıllık kesintisiz ama 80 yıllık ’yerli olmayan’ vesayetçi, kökü ve beyni dışarıda bürokratik aklının oyununa gelmedi.
Şimdi ise CHP’nin halkın değerlerini 23 yıl kesintisiz iğfal operasyonundan sonra, Ak Parti “23 yıl, 2001-2023” kesintisiz onarım/kendine dönüş mücadelesini vermektedir.
’Birileri’nin de bildiği gibi ’hedef 2023’ projesi Türkiye’yi Türkiyelileştiren, Türkiyelilerin yöneteceği bir ülke kılmaya yönelik bir proje. İşte bugün evlatlarının ölümüne sevineceklerinden hiçbir kuşku duymadığımız derin mahfiller bu projenin gerçekleşmemesi için her türlü engelle/mele/rle projeye takoz oluyorlar. Öyle ki terör, suikast, sabotaj, trafik kazası süsü verilen öldürmeler... bu engelleme yöntemlerinden sadece bir kaçı. Oysa Türkiye ve Türkiye’yi yönetenler (son birkaç yıl hariç) 1923’ten bugüne kadar hiçbir zaman ’Türk(iyeli)ler’ olmamıştı.
Son yıllarda da (1990-2003) derin yapılanmaların ’algısal tehdit’leri suikastlara, kitlesel ölümlere varacak kadar ‘kirli bir Türkiye’ oluşturdu. Bütün bunlar on yıllar boyunca Türkiye’yi yönetenlerin asla TAM olarak ‘Türk’ ve ‘Türkiyeli’ olmamalarından kaynaklıdır.
Eğer Türkiye’yi "Türk/iyeliler" yönetmiş olsaydı 28 Şubat sürecinde bu halkın vergileriyle toplanan yüz milyarlarca dolarının zula olması mümkün müydü?
Eğer bu ülkeyi bu ülke insanları yönetseydi, bu ülkenin hortumcuları 180 (yüz seksen) milyar doları dış ülkelere kaçırdıktan sonra kendilerine kredi vererek! vergi vb yasal yükümlülüklerden kaçma sahtekarlığına başvururken bu ülke yöneticileri buna göz yumar mıydı? Kaçırdıktan sonra bu devlete borç verdiklerinde bir Allah’ın kulu yönetici "nerden geldi bu paralar?" diye sormaz mıydı?
Cuma günü devam edecek…
Twitter: @ahmetay_
YORUMLAR
Bence oldukça taraflı. Osmanlının altı yüz yıllık saltanatı süresince iş başına geçen iki yüz ell sadrazamdan sadece yirmi beş tanesi Türk asılıdır..Hiç kimse bundan bahsetmez..
1923..1950 yıları Atatürk ve İnönü dönemleridir..O yılalrda bu gün ki gibi Amerikan emperyalizmine teslimiyetçilik yoktu..Ulus devlet olmanın onurlu dönemidir... Bu gün milli bir dış plitikamız olmadığı gibi dışa bağımlı
dışarıdan yönetilen bir ülke durumuna geldik..2023 te bu günleri arayacağız...saygılar