- 479 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SAYIN BAYKAL ŞAPKASINI ÖNÜNE KOYMALIDIR
SAYIN BAYKAL ŞAPKASINI ÖNÜNE KOYMALIDIR
Dr. Sadık ÖZEN
Gerek ülke gündeminde gerekse CHP içerisinde, 2002 seçimleri sonrasında başlayan ve 2007 seçimlerinden sonra daha da yoğunlaşan bir Baykal tartışması devam edip gidiyor. Kimileri onun koltuğuna göz dikmiş kendi çıkarları için amansızca bir savaş verirken, kimileri de CHP’nin, daha çok da ülkenin geleceği açısından kuşkularını dile getirmeye çalışarak, bu yönde haklı veya haksız eleştiri ve önerilerde bulunuyor. Sayın Baykal’ın bütün bunlar karşısında değişmeyen bir tutumu var: Umursamazlık. Sayın Baykal, bu umursamazlığını büyük bir soğukkanlılıkla sürdürüyor. Bu yüzden, hem kendisi, hem de partisi ile ilgili sorunlar da ne yazık ki her gün biraz daha artıyor ve neredeyse CHP iktidar için bir alternatif olmaktan çıkıyor. Sayın Baykal’ın yarattığı bu durum, artık, koltuğa düşkünlük ve lider sultasına kötü örnek olarak gösterilmeye başlanmış bulunuyor.
İnsafsız olmamak gerekiyor. Sayın Baykal’ın, büyük bir özveri ve cesaretle ele aldığı, ısrarla takip ettiği ve zaman zaman ülke adına olumlu sonuçları görülen çalışmalar yaptığı kesindir. Ancak bunlar, artık, CHP tabanını ve temsil ettiği Atatürkçü/Ulusalcı kesimi yeterince tatmin edememektedir. Özellikle de parti içi demokrasi konusunda gerekenleri yaptığı söylenemez. Partisini yenileyememiş, gençlere ve kadınlara hak ettikleri yeri verememiş, ona yeni bir dinamizm kazandıramamış ve hantallaşmasına neden olmuştur. Rahmetli Osman Bölükbaşı’nın “Eski tas, eski hamam” söylemi; CHP ve Baykal için güncellik kazanmış bulunuyor. Ne yazık ki, 22 Temmuz seçimlerinde büyük hatalar yapılmıştı. Şimdi ise bu hatalar zincirine yenilerinin eklendiği görülmektedir. Örneğin; Sayın Baykal’ın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, türbanla ilgili olarak Anayasa’da yapılan değişikliği onaylamayacağını ve veto edeceğini ileri sürdüğü gibi. Doğrusu Sayın Baykal’ın böyle bir yorumda bulunulması şaşırtıcı olmuştur. Zira genelde, Sayın Cumhurbaşkanı Baykal’ın söylediklerinin aksini yapma alışkanlığındadır. AKP’nin karıştığı iddiası ise, olsa olsa, bu parti mensuplarını daha da birleştirici bir unsur olabilir.
Zaman zaman, bazı yayın organlarında ve internet sitelerinde, yukarıda dile getirilenler paralelinde, Sayın Baykal’a karşı yoğun eleştirilerin yapıldığı görülmektedir. Bu eleştirilerin haklı yanları bulunabilirken, bazen de aşırılığa kaçan ve eleştiri sınırlarını aşan söylemlerle karşılaşılmaktadır. Gerçekçi bir tutumla, onu savunmak durumunda kaldığımızda, bu defa eleştiri oklarının bizlere yöneltildiği ve kınandığımız oluyor. Ama yine de biz, dostça bir yaklaşımla, doğru bildiklerimizi söylemekte devam ediyoruz. Yeter ki Sayın Baykal yapılan bu eleştirilere kulak verebilsinler.
Sayın Baykal’ın, Cumhuriyetimiz’in temel ilkeleri ile Atatürk İlke ve Devrimleri konusundaki düşünceleri, korumacı tutumu ve mücadelesi asla tartışılamaz. Ama ne yazık ki, siyasetimizin sürüklendiği çıkmazda, bu hususta olumlu sonuçlar alınamıyor. Bu durumu, sadece Sayın Baykal’ın başarısızlığı olarak görmek büyük bir haksızlık olur. Sonuca ulaşamamakta, halkımızın yeterli duyarlılığı gösterememesi nedeniyle oluşan tıkanıklık göz ardı edilmemelidir. İlkelerimizle bağdaştırılması mümkün olmayan bu duyarsızlıklar, maalesef ülkemizi bir çıkmaz sokağın başına getirmiştir. Adlarına aydın denilen, ancak bu nitelikleri hakkında kuşku duyulan bazı okumuş yazmışların, son günlerdeki akıl almaz tutumları endişe vericidir. Türbana karşı çıkan öğretim üyelerinin yayınladıkları bildiriye isimlerini yazdırmayan veya karşı çıkan üniversite mensuplarının oluşu şaşırtıcıdır. Bildiriye imza atmayanlar arasında, Sayın Baykal’ın kızı ile oğlunun bulunuşu ise şaşırtıcı olduğu kadar da üzücü olmuştur. Bu durum, Sayın Baykal’a acı ve elem verici ve bir o kadar da düşündürücü olmalıdır. Ne yazık ki ülkemizde siyaset, evladın babasına bile inanmadığı bir ilkesizlik noktasına gelmiştir.
Tabii ki demokratik bir ülkede yaşayan bütün insanlar fikir özgürlüğüne sahiptir ve bu hakları hiçbir şekilde engellenemez. Ancak, Atatürk’ün yolunda ve ilkeleri doğrultusunda mücadele veren bir siyasi parti genel başkan çocuklarının, böyle önemli bir konuda babalarından ayrı düşmelerini kabullenmek zor olmaktadır. Bu konuda yaşanmış benzeri örnekler olduğunu bilmekle beraber, yine de bu durumu eleştirmekten ve üzüntüye kapılmaktan kendimi alamıyorum.
Siyasetin iyice tıkanmış olduğu, parti içi muhalefetin alabildiğine güç kazandığı, CHP’nin atalete sürüklendiği ve ülkesinin geleceği için giriştiği haklı ve önemli bir mücadelede, çocuklarının bile yanında yer almadığı bir durumla karşılaşan Sayın Baykal şapkasını önüne koyup düşünmelidir. Tamam mı, devam mı?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.