- 526 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
orta dogu nereye gidiyor, Türkiye nerede?
Orta Doğu Nereye Gidiyor, Türkiye Nerede?
Tunus` ta hiç beklenmedik bir zamanda toplumsal patlama yaşandı. Şaşkınlaştık.
Beklemiyorduk.
Beklemiyorduk, çünkü Tunus algılamada en sonuncu ülkeydi.
Tunus` u Mısır izledi.
Halk günlerce direndi, inat etti, kazandı, Mübarek`ten kurtuldu.
Mısır` da algılamada son sıralara yakın bir ülke.
Şimdilerde Cezayir ve Yemen kaynamaya başladı.
Orta Doğu halkı yoksulluk kaderimiz değil demeye başladı.
Bu ülkeler müslüman ülkeler.
Yoksulluğu, issizliği, diktatörlüğü kader olarak belletilen ülkeler.
Türkiye algılamada sondan, yani Tumus tan bir önceki ülke.
Akp`de tıpkı bizi Tunus laştırmak, Mısırlaştırmak istiyor.
Başkanlık sistemini getirerek 30 yıl iktidarda kalmayı hedefliyor Erdoğan.
Çağdaş, modern bir ülke olma yolunda ilerleyen Türkiye yi, sanat eserlerine ucube diyerek, içki yasağı getirerek, okullarda kızlarla erkekler arasına 45 santimlik mesafeyi koyarak, tv dizilerine (Kanuni Sulatan Süleyman gibi) müdehale ederek, kendini eleştiren gazetecileri gazetelerinden kovdurarak, toplumsal iktidarı ele geçirerek gericileştiriyor.
Akp Anavatan Partisinden daha cesur.
Cesurluğu cesaretliliğinden gelmiyor, arkasına aldığı İMF den, Dünya Bankasından, ABD den ve Avrupa Birliğinden geliyor.
Ve tabii ki sıkı sıkı sarıldıkları dinden.
12 Eylül solu bitirmenin tek yolu olarak islamiyeti gördü. Toplumu hızla islamileştirmeye başladı.
Akp de bu politikanın bir sonucudur.
Bugün 85 bin camiye karşılık 67 bin okul var.
60 bin kişiye bir hastane düşerken 350 kişiye bir cami düşüyor.
200 bin öğretmen açığı yaşanırken, okullarımız, çocuklarımız eğitmensizken 90 bin din görevlisi var.
Kuran kurslarının toplam sayısıysa 3852 bin.
Dinayet işleri başkanlığının bütçesi 22 üniversitemizin bütçesine denk düşüyor, 1.3 katrilyon.
Dinayetin bütçesi her yıl katlanarak çoğalıyor.
12 Eylülle birlikte Laikliği elinden alınan, eline (islamiyeti) din verilen ve dinden başka elinde hiç birşeyi olmayan tek tip halk yaratılıyor.
Mustafa Kemal in önderliğinde atalarımızın emperyalizme karşı verdiği onurlu, anlamlı, kıymetli savaşımı; Türkiye yi çağdaş, modern ve laik bir ülke yapmak için verilen emekleri düşünürken geldiğimiz nokta beni ürkütüyor.
Bu ürküntü içerisinde kıvranırken, öğrenim gördüğüm dönemlerde ders kitaplarımızda yerini almamış olan, yoksayılan her insanın başucunda asıl durması gereken, içselleştirilerek okunacak Bursa Nutkunu anımsımsıyor, yeniden okuyorum:
"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır.Yine düşünecek; “Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.” Diyecek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Daha fazla söze gerek var mı?
Bu ucubelere karşı yapılması gerekeni söylemiş bize Mustafa Kemal!
Muhittin Çoban
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.