ELİNİ CEBİME KOY
Eve gitmek için hep bu yolu kullanırdı. Yol hep aynıydı. Günler birbirine benziyordu.
Her zamanki gibi arkadaşıyla ama bugün yürüyerek evlerine dönüyorlardı. Konuşarak, yürüyorlardı yolları.
Bankanın oraya geldiklerinde arkadaşın anlattığı fıkraya gülerek bankanın önünde bir kızla konuşan oğlana baktı. Baktı ama görmemişti. Gülerek yollarına devam ettiler.
Günler hızla geçiyordu.
Araya bayram girmiş. Herkes bayramın telaşına girmişti.
İşte bayramda bitmiş yine okullar başlamıştı.
Yine aynı yoldan gidip gelmeye devam etti okuluna.
Bugün otobüsle gitmeye karar vermişti eve. Bankanın önünden geçerken birinin kendine tebessüm ettiğini gördü. Kimdi bu? İnsan hafızasının büyük başarısı. En ufak bir şeyi bile isteyince hatırlayabiliyordu. Yol boyunca düşündü. Kimdi bu?
Eve varmak üzereyken hatırladı. Bu oydu. Bankanın önünde bir kızla konuşan oğlandı bu.
Şimdi anımsıyordu gülerek bakmıştı ona. Göz göze gelmişlerdi.
Ertesi gün, okuldan çıkıp eve gidiyordu gene otobüsle. Dün karşılaştıkları yerde bu kez oda bindi otobüse. Çekingen bir tavrı vardı. Ama gözlerinin içinin güldüğünü de saklayamıyordu.
Yanına gelip durdu. Selam dedi. Kız selamını aldı. Bir süre sessizlik hakim oldu aralarında. Sonra kendinden bahsetmeye başladı oğlan. Adım Nuri. Son sınıftayım.
Kız, heyecanla dinliyordu Nuri’yi.
İnmeye yakın kız, bütün cesaretini toplayarak yarın aynı yerde bekleyeceğim dedi.
İkisinin de mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Sabahı edemedi kız. Saatler geçmek bilmiyordu. Sonunda son ders saatinin de zili çalmıştı. Kalbi heyecandan yerinden fırlayacak gibiydi.
Yürümeye başladılar. Nuri, elinde tuttuğu Alf maskotunu kıza verdi. Çiğdem, eline alıp oynamaya başladığında maskotun parfüm koktuğunu anladı. Koku hoşuna gitmişti. Babası emniyette çalışıyordu Nuri’nin ve yakında tayininin çıkmasını bekliyorlardı.
Uzun bir yürüyüşten sonra sakin bir sokakta Nuri, ceketinin cebini açarak; elini cebime koysana dedi Çiğdem’e.
Çiğdem önce şaşırdı. En sonunda Nuri ikna etmeyi başardı. Çiğdem elini Nuri’nin cebine koydu.
Sanki elini tuttuğunu kimsenin bilmesini istemiyormuş gibi hatta kendi bile bilmek istemiyormuş gibi iki el ceple birleşti.
Hava mı sıcaktı yoksa heyecandan mı ikisinin de elleri sıcaktı.
O günden sonra Çiğdem, Nuri’yi hiç görmedi.
Şuan bu yazıyı yazarken bile Alf maskotu cebimde. Düşünüyorum da o zamanlar sevişmek sadece masum bir el tutmaktan ibaretti. Sadece elimi tutmak için tutan başka kimse olmadı o günden sonra.
Hâlâ Alf parfüm kokuyor. Ve aklıma geldikçe düşünürüm. Acaba hâlâ Nuri’nin cebinde o sıcaklık duruyor mudur? Her defasında değil ama arada bir elini cebine koyduğunda düşünüyor mu acaba?