- 477 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Azrail Defol Daha Kenan Evren Yargilanmadi
Azrail Defol Daha Kenan Evren Yargılanmadı
Ölümü severim.
Ölümü seviyorum demem kimileriniz için garip gelsede, ölümün bir yenilenme ve yeni bir hayatın başlanğıcı olduğunu bilirim: ve aynı zamanda bir temizlenme, arılanma olduğunu…
Sevmediğim şey erken, yani vakitsiz ölümler.
Doğada hiç birşeyin vakitsiz ölmesini istemiyorum. Her canlı görevini tamamladıktan sonra ölmeli. Bir Lenin`in, bir Mustafa Kemalin en az bir on yıl daha yaşamasını isterdim.
Bu iki insanda gerçekleştirmek istedikleri yaşamı biraz daha yerli yerine oturturlardı.
Erken gittiler.
Bunları neden söylüyorum, söylemiş olmak için söylemiyorum. Şundan söylüyorum:
Gazeteleri okuyanlar bilir. 12 Eylül cuntasının baş aktörü evinde fenalaşınca hastaneye kaldırılmış. Hastanenin imkanları yetersiz olduğu için kalbine pil takılarak GATA`ya kaldırıldı. Şimdi yoğun bakımdaymış. Sağlık durumu hakkında pek bilgi verilmiyor, yada benim dikkatimden kaçtı.
Ben ölmesini istemiyorum. Acil şifalar diliyorum Kenan Evren`e. Bunda samimiyim.
Acil şifalar dilediğim için sevgili Ece Temelkuran bana kızacaktır. Sende mi? diyecektir.
„Hiç düşünmeden, otomatik olarak“ eklemedim acil şifalar temennimi.
Sağlığına kavuşmasını isteyen tek ben değilmişim haberlere bakınca.
GATA`nn önünde bir gurup tolanmış „Azrail defol Evren bizimdir, Kaçmak yok!... „diye bağırmışlar.
Ölmesini istemeyenler kimlerdi diye baktım. Hepsi Kenan Evren ve yolarkadaşlarının mağdurlarıydılar, benim gibi.
Ece Temelkuran`ın sende mi? dediğini duyar gibi olmamın nedeni de bu.
Ben de 12 Eylül cuntasının en direkt madurlarından biriyim. Gençliğim çalındı, okulumu tamamlayamadım, 17 yedi yaşında cezaevine kapatıldım, öncesinde emniyette günlerce işkenceler bana hak görüldü, on bir yıl tutsak kaldım, bu süre içinde onursuzlaştırılmaya çalışıldım, hücrelere kapatıldım, altı yıla yakın yargılanma sürecinde adaletin terazisini göremedim, önce idam sonra cezam ömürboyu hapse çevrildi.
17 yaşlarında bir insan ne gibi potansiyel suçlu olabilirdi?
Ben ne kadar tehlikeli bir insan olabilirdim, benden neden bu derece korktular, müebbet cezası verip on bir yıl özgürlüğümü, gençliği mi çaldılar?
Bana bu kötülüğü hak gören insanın yaşı kaç olursa olsun, ölüm vaktide gelmiş olsun hiç önemli değil iyileşmesini, (benim gibi değil ama) yargılanmadan ölmesini istemiyorum.
Evet benim gibi değil. Ben bir olaydan dolayı yüzleştirilmek için mahkemeye çıkarılırken tanığın önüne tıpkı polisteki, savcılıktaki gibi tek çıkarıldım, itirazım dikkate bile alınmadı.
Ölmesini değil yargılanmasını istiyorum demem başta Ertuğrul Özkök`ü kızdıracak ve Kenan Paşasını babası gibi koruyup kollayacaktır. Eee nede olsa bugün hayatta olmasını ona ve arkadaşlarına borçlu. Darbe yapmasaydı ölenlerin listesine eklenmiş olacaktı, yani böyle düşünüyor.
Doğru, 12 Eylül öncesi bir çok insan yaşmını yitirdi. Peki neden yitirdi? Bunu bilmeyen biri değil Özkök, çok iyi biliyor. Bedrettin Cömert`in, Cevat Yurdakul`un ve isimleri şu an bir anda anımsanmayan binlerce gencin yaşamıyor olmasının nedenini hepimizden iyi biliyor. Cumhurbaşkanının seçilemiyor olmasının nedenini, ekonomide yaşaman krizin, ülkenin iç savaş sürükleniyor olmasının nedenini de hepimizden iyi biliyor. Ama yol haritasını değiştirince bir insan, bilinçleri bulandırma rolünüde üstlenince, tüm bunların suçlusu olarak devrimcileri gösterir.
GATA`nın önünde toplananları görünce Ertuğrul Özkök`ler telaşa kapılıp Paşalarına yine sahipleneceklerdir.
„Paşamızı yargılatmayız!“
Yargılamak isteyenlere 11 Eylül`ü hatırlatacaklardır, 12 Eylülden sonra yaşananları bile bile.
12 Eylül`den sonra neler mi yaşandı?
Kim biliyor? Kaçımız biliyor?
Bugün halkı juri yapsak, jurinin kaçta kaçı Kenan Evren`i suçlu bulur?
Ben bu konuda iyimser değilim.
Bunda bizim payımız çok büyük. Biz anlatamadık, anlatmadık. İçimize attık, sustuk. Belki kimse üzülmesin dedik, belki acıları yeniden yeniden yaşamak istemedik, unutmaya çalıştık, beynimizden silmenin çabasına girdik, yaşanmamış yıllara kattık 12 Eylül` ün o karanlık, işkenceli, yargısız infazlı, idamlı…yılları.
Ama yanlış yaptık!
Onlar susmadılar. 12 Eylül`ün Ertuğrul Özkök gibi sağlam oğlanları boş durmadı. Yazdılar, konuştular 12 Eylül`ü akladılar.
Anlatmalıydık ülkemizin 12 Eylül`e sürüklenişini, 12 Eylül`den sonra Cuntacıların yaptıklarını.
Cuntanın bize hak gördüğü adaletsizlikler bizimle birlikte bir sır olarak gitmemeli. Öykülerimizde, şiirlerimizde, romanlarımızda, biyografilerimizde, resimlerimizde, filimlerimizde, sohbetlerimizde 12 Eylül`ü anlatalım, unutturmayalım, zalimler huzur içinde ölmemeliler, yaptıkları zülümler yanlarına kar kalmamalı.
Azrail Kenan Evren`in canını almamalı.
Acilen şifasına kavuşsun.
Kaçmasın.
Ama ola ki kaçtı, acil şifa bulmadı, yatağından bir daha kalkamadı, azrail gelip canını aldı.
Ne yapacağız?
Ece Temelkuran`ın dediğini yapacağız.
Hakkımızı helal etmeyeceğiz!
Ben hakkımı helal etmiyeceğim, bilesiniz!
Muhittin ÇOBAN
Ölümü severim.
Ölümü seviyorum demem kimileriniz için garip gelsede, ölümün bir yenilenme ve yeni bir hayatın başlanğıcı olduğunu bilirim: ve aynı zamanda bir temizlenme, arılanma olduğunu…
Sevmediğim şey erken, yani vakitsiz ölümler.
Doğada hiç birşeyin vakitsiz ölmesini istemiyorum. Her canlı görevini tamamladıktan sonra ölmeli. Bir Lenin`in, bir Mustafa Kemalin en az bir on yıl daha yaşamasını isterdim.
Bu iki insanda gerçekleştirmek istedikleri yaşamı biraz daha yerli yerine oturturlardı.
Erken gittiler.
Bunları neden söylüyorum, söylemiş olmak için söylemiyorum. Şundan söylüyorum:
Gazeteleri okuyanlar bilir. 12 Eylül cuntasının baş aktörü evinde fenalaşınca hastaneye kaldırılmış. Hastanenin imkanları yetersiz olduğu için kalbine pil takılarak GATA`ya kaldırıldı. Şimdi yoğun bakımdaymış. Sağlık durumu hakkında pek bilgi verilmiyor, yada benim dikkatimden kaçtı.
Ben ölmesini istemiyorum. Acil şifalar diliyorum Kenan Evren`e. Bunda samimiyim.
Acil şifalar dilediğim için sevgili Ece Temelkuran bana kızacaktır. Sende mi? diyecektir.
„Hiç düşünmeden, otomatik olarak“ eklemedim acil şifalar temennimi.
Sağlığına kavuşmasını isteyen tek ben değilmişim haberlere bakınca.
GATA`nn önünde bir gurup tolanmış „Azrail defol Evren bizimdir, Kaçmak yok!... „diye bağırmışlar.
Ölmesini istemeyenler kimlerdi diye baktım. Hepsi Kenan Evren ve yolarkadaşlarının mağdurlarıydılar, benim gibi.
Ece Temelkuran`ın sende mi? dediğini duyar gibi olmamın nedeni de bu.
Ben de 12 Eylül cuntasının en direkt madurlarından biriyim. Gençliğim çalındı, okulumu tamamlayamadım, 17 yedi yaşında cezaevine kapatıldım, öncesinde emniyette günlerce işkenceler bana hak görüldü, on bir yıl tutsak kaldım, bu süre içinde onursuzlaştırılmaya çalışıldım, hücrelere kapatıldım, altı yıla yakın yargılanma sürecinde adaletin terazisini göremedim, önce idam sonra cezam ömürboyu hapse çevrildi.
17 yaşlarında bir insan ne gibi potansiyel suçlu olabilirdi?
Ben ne kadar tehlikeli bir insan olabilirdim, benden neden bu derece korktular, müebbet cezası verip on bir yıl özgürlüğümü, gençliği mi çaldılar?
Bana bu kötülüğü hak gören insanın yaşı kaç olursa olsun, ölüm vaktide gelmiş olsun hiç önemli değil iyileşmesini, (benim gibi değil ama) yargılanmadan ölmesini istemiyorum.
Evet benim gibi değil. Ben bir olaydan dolayı yüzleştirilmek için mahkemeye çıkarılırken tanığın önüne tıpkı polisteki, savcılıktaki gibi tek çıkarıldım, itirazım dikkate bile alınmadı.
Ölmesini değil yargılanmasını istiyorum demem başta Ertuğrul Özkök`ü kızdıracak ve Kenan Paşasını babası gibi koruyup kollayacaktır. Eee nede olsa bugün hayatta olmasını ona ve arkadaşlarına borçlu. Darbe yapmasaydı ölenlerin listesine eklenmiş olacaktı, yani böyle düşünüyor.
Doğru, 12 Eylül öncesi bir çok insan yaşmını yitirdi. Peki neden yitirdi? Bunu bilmeyen biri değil Özkök, çok iyi biliyor. Bedrettin Cömert`in, Cevat Yurdakul`un ve isimleri şu an bir anda anımsanmayan binlerce gencin yaşamıyor olmasının nedenini hepimizden iyi biliyor. Cumhurbaşkanının seçilemiyor olmasının nedenini, ekonomide yaşaman krizin, ülkenin iç savaş sürükleniyor olmasının nedenini de hepimizden iyi biliyor. Ama yol haritasını değiştirince bir insan, bilinçleri bulandırma rolünüde üstlenince, tüm bunların suçlusu olarak devrimcileri gösterir.
GATA`nın önünde toplananları görünce Ertuğrul Özkök`ler telaşa kapılıp Paşalarına yine sahipleneceklerdir.
„Paşamızı yargılatmayız!“
Yargılamak isteyenlere 11 Eylül`ü hatırlatacaklardır, 12 Eylülden sonra yaşananları bile bile.
12 Eylül`den sonra neler mi yaşandı?
Kim biliyor? Kaçımız biliyor?
Bugün halkı juri yapsak, jurinin kaçta kaçı Kenan Evren`i suçlu bulur?
Ben bu konuda iyimser değilim.
Bunda bizim payımız çok büyük. Biz anlatamadık, anlatmadık. İçimize attık, sustuk. Belki kimse üzülmesin dedik, belki acıları yeniden yeniden yaşamak istemedik, unutmaya çalıştık, beynimizden silmenin çabasına girdik, yaşanmamış yıllara kattık 12 Eylül` ün o karanlık, işkenceli, yargısız infazlı, idamlı…yılları.
Ama yanlış yaptık!
Onlar susmadılar. 12 Eylül`ün Ertuğrul Özkök gibi sağlam oğlanları boş durmadı. Yazdılar, konuştular 12 Eylül`ü akladılar.
Anlatmalıydık ülkemizin 12 Eylül`e sürüklenişini, 12 Eylül`den sonra Cuntacıların yaptıklarını.
Cuntanın bize hak gördüğü adaletsizlikler bizimle birlikte bir sır olarak gitmemeli. Öykülerimizde, şiirlerimizde, romanlarımızda, biyografilerimizde, resimlerimizde, filimlerimizde, sohbetlerimizde 12 Eylül`ü anlatalım, unutturmayalım, zalimler huzur içinde ölmemeliler, yaptıkları zülümler yanlarına kar kalmamalı.
Azrail Kenan Evren`in canını almamalı.
Acilen şifasına kavuşsun.
Kaçmasın.
Ama ola ki kaçtı, acil şifa bulmadı, yatağından bir daha kalkamadı, azrail gelip canını aldı.
Ne yapacağız?
Ece Temelkuran`ın dediğini yapacağız.
Hakkımızı helal etmeyeceğiz!
Ben hakkımı helal etmiyeceğim, bilesiniz!
Muhittin ÇOBAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.