- 1685 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sana Gül Aldım Eşim, Barışalım mı? (Terör üzerine bir yazı)
Hani “her evlilikte olur öyle” dediğimiz kavgalar vardır eşler arasında. Bazen küçük çaplı sözlü sataşmalar, bazen de camı çerçeveyi dökecek kadar ağır travmalar.. Aslında Aşk’la başlasın yada tamamen görücü usulüyle olsun,bütün evliliklerin devam garantisi olan “karşılıklı saygı”nın bittiği zamanki görsel ve işitsel belirtilerdir bunlar.. Eşlerden biri olan kadın anlatırken derdini komşulara kesinlikle haklıdır kendince, görenin içi gider salya sümük ağlayan kadına, “yıllardır çile çekiyorum çile” der, “her gün eve sarhoş geliyor” der, “saçımı süpürge ettim bu evlilik için” der, “ben hiç gün görmeyecek miyim” der ağlarken..
Diğer eş olan adamsa, pek konuşmaz bu konuları eşi dostuyla, “benim mahremim, benim helalim” der, “ister döverim, ister severim” gözüyle bakıyordur hala olaylara.. Tabi birde çocuklar vardır, kimisi “yürümüyorsa boşanın gitsin ana” der anasına, kimi hala aklı başında olmaya çalışarak “her evlilikte olur anacım böyle, Sen’de alttan al biraz, biz babamla da konuşacağız” falan der.. “Çatık kaşlı babaya” fırsat bulurlarsa eğer, “şey… baba bak annem de çok üzgün, Sen de artık alttan alsan biraz” derler.. “Ele aleme karşı ayıp oluyor, bunca yıllık evlisiniz” falan işte. Çatık kaşlı baba azarlar genellikle bu çıkışı, içten içe hak verse de, çoluk çocuğun gelip kendisine akıl veriyor olmasını hazmedemez belki de…
Bir gün eline çiçek alıp eve gitmeyi düşünse kave çıkışı, kayınço haber gönderir mahallenin kadınlarıyla, “bak ablamı bi kez daha gözü yaşlı görürsem, dünyayı dar ederim O’na” dedi derler … Az önce çiçek almayı düşünen adam koşar adım gider eve bu sefer, “vayy Senin kardeşin nasıl böyle söyler bana” diye gürültüyü kopartır, “O’na ne yaaa” der, “o kim ki” der “böyle benim evimin içine karışıyor”…..
Adam’da, kadın’da seviyorlardır aslında birbirlerini, hani büyük bir Aşk’la olmasa da öyle yada böyle yıllardır aynı yastığa baş koymuşluk vardır, emek vardır, beraber geçirilmiş zor günler, fakirliğin pençesinde kıvranılmış zamanlar vardır… İkisi de “hastalıkta sağlıkta bir olmaya, beraber kalmaya” söz vermişlerdir vakti zamanında ve şimdiki modern dünyanın öngördüğü gibi “yürümüyorsa boşanıp gitmek” gibi bi seçenek yoktur lügatlerinde.. Aslında belki de en iyisi gibi görünen bu seçeneği zaten asla kabul etmez adam.. O hala ayakkabısının topuğuna basarak eve gelir, yemeğin tuzunun çok olduğunu söyler bağırarak. Yâda televizyonun kumandasını eline alıp sabaha kadar açık oturumdu haberdi yâda maç izler… Diğer odadaki çocukların bir kısmı internetten bi kaç avukat adresi alıp, annelerini boşanmaya ikna etmeye çalışırlar. Kimisi de yine adresini internetten aldıkları evlilik terapistine gitmek konusunu babalarına nasıl açacağını düşünmektedirler.
Adam, her ne kadar “geleneklerine bağlı, eski toprak,aile babası” olsa da, bir gün farkına varır “bişeylerin ters gittiğinin”…Her ne kadar umursamaz, kali almaz, boş vermiş görünse de her gün televizyonlarda neler neler görüyordur.. Ve bir gün, kendince bir “açılım” yapmaya karar verir adam. İşten çıkmadan evvel arar evi “sana bi sürprizim var” der, “bundan sonra güzel şeyler olacak hep” der, “eşine”… Kadın heyecanlanır. Öyle ya “güzel olacak artık her şey” demiştir eşi kendisine… Kadın güzel bir yemek yapıp masayı donatır kendince, biraz da dağıtır saçını başını şöyle..Hatta çocukların bazıları biraz makyaj bile yaptırırlar kadına. Eşe dosta, kardeşlere müjde edilir bu bilgi…
Adam sa iş çıkışı önce mahalle berberine uğrar, adam gibi bi “traş olayım” der, sonra hamama gider ve baştan ayağa “temizlenmeye çalışır”, güzel kokular sürmeden evvel… Sonra mahallelinin şaşkın bakışları arasında elinde “kocaman bir gül demetiyle” yürür eşine doğru. Aldırmaz kimin ne dediğine, hatta akrabaların “bizim oğlan da iyi ce hanım köylü oldu” serzenişini duymaz, “ lan iyice layt olunda bu adam ” söylemlerine aldırmaz kavedekilerin….
……….
Yemekler yenilir, çaylar içilir..Adam “farkındayım, kötü şeyler yaşadık, ama artık olmayacak” der, “eşi” ürkek,çekingen başını koymak ister yinede “eşi” nin göğsüne, ama çekinir yine de biraz.. “Biraz konuşalım ister, ortam dağılsın biraz” sonra nasılsa “birbirimize aidiz sonsuz kadar” diye geçirir içinden… Sonra söze başlar;
- “artık kavga yok tamam mı”.. ?
- “Yok” der adam,
- İstediğimi giyerim, gezerim tozarım bir de
- Tamam.. Ama adabıyla, kendine ve bize yakıştığı kadar..
- Perdeleri değiştirmek istiyorum,
- Tamam değiştir,
- Koltuklar var birde,
- Tamam istediğin gibi yap…
- Annem bizde istediği kadar gelip kalabilir dimi artık,
- Tamam gelebilir,kalabilir elbette..
- …..
- ………
- ………
- ……..
- Ben ahşap boyama kursuna başlamak istiyorum,
- Tamam, evimizi süslersin hem yaptıklarınla,
- Ehliyette alacağım, bana araba alırmısın?
- Bak bunu iyi düşündün, her yere ben koşmak zorunda kalmam bu sayede tabiî ki, iyi de olur üstelik…
- …….
- ………
- ………
Artık ev olmanın aile olmanın verdiği bi çok konuda anlaşmışlardır. Kadın tam başını omzuna koyup devam edecekken geceye, diğer odadan bazı çocukların sesi yükselir,
- “Anne, demokratik özerklikte iste, eve istediğimiz saatte gelebilelim"
- Olmaz öyle şey, ne demek istediğimiz saatte gelebilelim, bu evin bi düzeni var…
diye cevap verir adam, kadının bu istekte bulunmasına fırsat vermeden.
- Anne biz evde Senin dilinle konuşmak istiyoruz, O’nu da söyle,
- Lan Size konuşamazsınız diyen mi oldu da şimdi böyle diyorsunuz” diye çıkışır adam,
- Geçen gün sofrada, anamın diliyle “tuzu uzatırmısın”dediydim ya hani, Sen de bana “ne diyon çocuğum Sen” diye çıkıştıydın, bi daha olmayacağının garantisini istiyoruz.
- La havle ve la kuvvete………
- Ha birde söyle mutlaka evin tapusunu Senin üstüne yapsın,
- İki defa La havle ve la kuvvete………
-
Kadın eşiyle göz göze gelip, bakışlarıyla “tamam Sen aldırma onlara, bunlar şimdi konuşulacak şeyler değil” bakışı atsa da, adam üzgündür, “ yaaa bunu bana söylemek yerine şu çocuklara söylesene ” bakışıyla cevap verir…
Çocuklara aldırmadan, kaldıkları yerden devam etmeye çalışırlarken geceye adamın telefonu çalar ısrarla, kapatır bi daha çalar, kapatır bi daha çalar…”Önemli bişey” herhalde diyerek tam telefonu açmışken, önünde durdukları camdan içeri kocaman bir taş girer, ve telefondaki çırak “abi Senin kayınço dükkanı ateşe verdi, üstelik engellemeye çalışan kardeşlerini de vurdu” der… Ve hiddetle açar okur taşla beraber içeri atılan kağıttaki “yaşasın özgürlük” yazısını…
- Vay haydut vaaay, diye şaşkın şaşkın söylenirken, eşi dalar söze,
- Kardeşime “haydut” diyemezsin Sen, kardeşime küfrettirmem….
- Küfretmek değil, anasını,avradını bile ……… ben böylesinin………”
diye bağır çağır kaptığı gibi tabancasını fırlar evden adam…. Kapısının önüne bıraktığı arabasına yönelir, bakar ki arabası yakılmış kayın akrabalarınca…. Koşmaya başlar, yanan ekmek teknesine doğru, ve can veren kardeşlerinin acısıyla yolda kayın akraba kimi görürse vurur, ama esas kayınço çoktan kaçmıştır dağa…..
………….
Eve kan ter içinde döndüğünde o bazı çocuklar “ biz dediydik Sana” demeye getirirler babalarına, kimi çocuklar sa “aman baba hiddetlenmeyesin,” falan diyerek ortamı sakinleştirme derdindedir…
Adam eşinin gözlerine bakar, “olan dükkana olsun, yeterki biz mutlu olalım artık” bakışını arar gözlerinde…. “Vardır da aslında, vardır ama öz kardeşine edilen küfrü hazmedememiştir, ve öldürülen akrabalarının acısıyla bakar” eşinin gözlerine…..
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………….
Bu gün tam da buradayız… Bundan sonrası için iki senaryo var maalesef ben de…Birinci senaryo mutlak felaket herkes için, dünya için hatta, hatta iki dünyası için Müslüman’ın...
İkinci senaryo ne kadar zor olsa da artık, “ama imkansız olmayan, hala mümkün olan, ve hatta belki de tek çıkar yol” olan senaryo, birlikte yaşamayı başarabilmek adına…
1. Senaryo…
………
Adam eşinin gözlerine bakar, “olan dükkana olsun, yeterki biz mutlu olalım artık” bakışını arar gözlerinde…. “Vardır da aslında, vardır ama öz kardeşine edilen küfrü hazmedememiştir, ve öldürülen akrabalarının acısıyla bakar” O’nun da kardeşleri öldürülen eşinin gözlerine..
……“Artık imkansız nasılsa barışmamız” der, ve başlar söylenmeye “Sen nasıl vurursun benim akrabalarımı, benim kardeşim hata yaptı diye Sen de mi yapmak zorundaydın, öyle yada böyle benim kardeşime Sen nasıl küfredersin hem vs vs vs..”
Adam ilk kurşunu eşinin alnına atar, sonra çocuklarını vurur teker teker, hepsini üstelik, ayırmadan hiçbirini diğerinden..
Sonra olayı gazetelerin üçüncü sayfasından öğrenir dünya, “cinnet getiren baba katliam yaptı” başlığının altında….. Birileri okur geçer sadece “vay zalim adam vay” derler, ve manşetteki magazin haberlerini irdelemeye çalışırlar.. Nasılsa adam mutlak suçludur……
2. Senaryo…
………
Adam eşinin gözlerine bakar, “olan dükkana olsun, yeterki biz mutlu olalım artık” bakışını arar gözlerinde…. “Vardır da aslında, vardır ama öz kardeşine edilen küfrü hazmedememiştir ve öldürülen akrabalarının acısıyla bakar” O’nun da kardeşleri öldürülen eşinin gözlerine…
………….
“ben unutuyorum olanları, Sen de açma artık bu konuyu, gel kaldığımız yerden devam edelim gecemize” der… “Ama kardeşin…….” der adam, “kardeşim olmayacak artık” der eş,. “Ama çocuklar…” der adam, “çocukların da aramıza girmesine izin vermeyeceğim artık” der eş, “ya ölen kardeşlerim….” der adam, “onlar Sana ait olanı, bize ait olanı korurken şehit oldular” der eş…. “Ya bundan sonra…..” diyecekken sözünü keser eşi adamının, “bundan sonra silah yok, kavga yok” diyerek alır elindeki tabancayı… “O hain kardeşin yoksa zaten gerekte yok” diyerek verir adam da…
………….
Kadın akşam kendisine getirilen gülleri vazoya koyar ve içeriye dağılan cam parçalarını süpürür.. Bu arada adam da kırılan pencereyi, naylon örtüyle kapatır içeri soğuk girmesin diye, nasılsa ilk fırsatta hatta yarın ilk iş cam taktıracaktır…
Eş artık anlamıştır ve kararlıdır “ailesini ayağa kaldırmak için artık kimsenin karışmasına müsaade etmeyecektir dışarıdan” Artık mutlu olacaklardır, herkese ve yaşanan her şeye rağmen mutlu…. Sonsuza dek bir yastıkta ……
fthA….
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.