Çocukluğa özlem
Çocuktuk büyümeyi istedik, büyüdük mutlu olmayı beceremedik.
Ah çocukluk anıları, geçmek bilmeyen günler, bir an önce büyümeyi istediğimiz günler. Sokaklarda koşuşturduğumuz kirli pasaklı üstlerimiz, yaralı dizlerimiz, evcilik oynadığımız ağaçlar. Nelerle mutlu olurduk biz böyle, bir sakızla bir şekerle. Ama yine de büyümeyi istedik, büyüyünce istediklerimizi özgürce yapabileceğimizi, özgürce alacağımızı düşündük.
Sonra yavaş yavaş büyümeye başladık,
İlkokula başladık zor geldi, ilk kez anneden uzaklaşıyorduk, sıkıntıdan kalemlerin tepesini yer olduk, sonra alıştık arkadaşlar vardı, oyunlar vardı, tenefüsler vardı. Ortaydı liseydi derken istekler artmaya başladı, kendimize güven gelmeye başladı. Sonra uğraştık üniversteyi kazandık mezun olduk derken,yetmedi birde kpss’ye girmek gerekti işe girmek için. Ve bazen bu kadar uğraşmışken ömrümüzün 15-20 yılını eğitime vermişken beklide hiç bunlarla uğraşmayan birine eleman olduk.
Neler değişmedi neler çocukluktan bu yana. Sadece okul sıkıntıları değil bir de gönül sıkıntıları vardı. Küçükken dizi acıdığı için ağlayan bizlerin artık gönülleri acıyordu. Bu hiçbir acıya benzemiyordu, farklıydı çok. Önceden dizimiz acıyınca yarası geçiyordu bant vururdu annemiz, yorgun düşerdi bünyemiz oynamaktan, gece olunca hemen uykuya dalardık yorgunluğumuz yüzünden.
Ama bu çok başkaydı, gönül yorgunluğu çocukken bizi yorgun düşüren şeylere hiç benzemiyordu çok acıydı. Ne bant tutuyor kanaması, ne uyutuyor acısı. İnsanın içi sızlıyordu, artık öyle ufak şeylerle mutlu olamıyorduk. Bir çift gözde bir gülüşte kayboluyordu insan, sonra o göz uğruna gecelerini günlerini harcıyordu, bazen kaybediyordu dünyası yıkılıyordu artık gülümseme yolunun kapandığını düşünüyordu, baktığı yerde düşündüğü yerde hatta aynada bile onu görüyordu. Bazen de kavuşuyordu artık vuslat vardı mutlu olacaktı, samanlık seyran olacaktı.
Kavuşunca mutluluğu yakalamış mıydı insan? Artık sorumlulukları vardı, geçim sıkıntısı vardı, yine mutlu olamamıştı insan. Şimdi daha çok çalışmalıydı, bir ailesi vardı çocuklar doğacaktı onların geleceğini düşünmesi gerekiyordu. Okurken beyni yorgun düşmüştü insanın derslerden, severken gönlü şimdi de bünyede yorgun düşecekti çalışacaktı çabalayacaktı.
Hep bir koşuşturma, hep bir koşuşturma da insan. Her istediğimiz elimize geçince bir başka mutluluk aracı arar olduk, bir başka mutluluk aracı lazım oldu. En güzel, en saf en masum günler çocuklukta saklıydı. Yetiniyorduk, isteklerimiz azdı, oyundu her şey mutluyduk
Şimdi her şey gerçek, arar olduk o günleri, özler olduk, düşününce gözlerimiz yaşlanır oldu. Okuldu, gönüldü, çalışmaktı derken bünyeler yorgun düştü kabuğuna çekildi, içine gömüldü insanlar. Dostluklar, arkadaşlıklar tükenmeye başladı. İnsanlar yorgun hayat okulunu okuyor herkes. Bu hiçbir okula benzemiyor insanın ömrünü yok ediyordu. Etrafta savaşlar, dünya karışık insanlar karışık. Bu savaşın ortasında mutluluk yine de çocukların masum dünyalarında var.
Elleri öpülesi yaşlıların yorgun yüzlerine bakınca şimdi çocuk olmak vardı deniyor, bir ah çekip bir çırpıda hayat hikâyeleri anlatılıyor. Ne çabuk geçti, ne çabuk, daha dündü daha dün. İşte hayat bu kadar kısa, bir kaç satıra sığacak kadar.
Sanırım çokluğumuzu özledik, özledim.
O günlere özlem var hasret var.
Anın kıymetini bilelim, giden gelmiyor, gelen yetmiyor, yetse de kalmıyor.
Sevgiyle kalın, çocukca kalın.
YORUMLAR
Yazıdaki konu çok güzel. Dantel gibi de işlenmiş. Hoş bir deneme çıkmış ortaya.
Çocukluğa özlemin o kadar çok nedenleri var ki insanoğlunda. Kimi dediğiniz gibi gönül acısı çeker de, "Çocukluğumda yoktu bu acı" der ve özler tümüyle o yıllarını. Kimi okulları düşler, büyüdükçe iş kaygılarından sıkılmıştır ve daha sorumsuz, daha sorunsuz bir hayattır çocukluk. Kimi giysilerdeki özgürlüğünü hayal eder. Artık herşeyi giyememektedir; oysa çocukken farketmezdi ki... Hazır parayı harcamak da güzeldir küçükken; büyüyüp kazanma kaygısı yoktur hiç.
Ama düşündüm de; çocuk olsun herkes desem, bu yazıları da bir çocuk olarak yazacaktık galiba. Bu kez de büyümek isteklerimizi dillendirecektik. Tüm çocukluğumuzda yaptığımız gibi. Hani, "Ah bir büyüsem ben bilirim yapacaklarımı" derdik ya.
Yine kaleminizden düşündüren bir yazıydı...
Tebrik ediyorum...
Selamlar...
Sevgili Zümra o kadar bizi, hepimizi anlatıyor ki yazınız!
Söyleyecek fazla söz kalmamış bizlere, haklısınız, çocuktuk ufak umutlarımız beklentilerimiz vardı mutlulukla ilgili.
Büyüdükçe mutlu olunanlar azaldı, sevgiyle.
Zümra Zen
Okuyan gözlerinizle sağlık , sevgiyle kalın Handan hanım..