- 1112 Okunma
- 17 Yorum
- 0 Beğeni
İŞTE GELDİM GİDİYORUM 11
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İŞTE GELDİM GİDİYORUM
Bölüm 11
Tam bir meydan savaşı başlamıştı. Delikanlı düşünemiyordu hiç bir şey artık. Suçları neydi? Ne yapmışlardı ki? Arabası olan yabancının yanına konuşmak için gitmek istemişlerdi sadece. Böyle bir suç olur muydu?
Artık öyle bir kavga vardı ki meydanda. Kişilerin üniforması olmadığı için herkes birbirine vuruyordu. İzleyiciler yumruklarıyla, mitinge katılanlarsa hem yumruk, hem pankartlarına taktıkları kalın sopalarla kavga ediyorlardı. Sopaların kalınlığından belliydi ki bu amaçla hazırlanmışlardı. Yoksa ince çıtalar bile pankartlar için yeterliydi.
Delikanlı ve arkadaşları da artık yumruk ve sopa alıyor, karşılığında da vuruyorlardı. Saniyeler sonrasına sağ çıkacakları belli değildi. Çünkü uzakta eli bıçaklı olanları da görmüştü. Neyse ki silah yoktu.
Tam bunu derken silahlar patladı. Havaya ateş ediliyordu. Resmi ve sivil güvenlik güçleri doluverdi meydana. Az sonra polisleri askerler takip etti. Polis ve askerler, üzerinde kan olan, aşırı ter olan herkesi tutup götürüyorlardı. Arkadaşlarından biri seslendi delikanlıya:
-Yavaşça gerileyip gidelim buradan. Hep beraber! Hadiii!
Bu söz akıllarını başlarına getirmişti. Hemen geri geri gidip, deniz yönündeki parka daldılar. Dalgalar hızla vuruyordu kıyıdaki kaya ve duvarlara. Buna rağmen görünmemek için kayalara oturup denizi izlemeye başladılar. Bu arada konuşuyorlardı kendi aralarında.
-Vay be! Demek olaylar bu kadar basit şeylerden çıkıyor. Biz ne yaptık ki? O geceki adamla adam gibi gidip konuşacaktık. Düşüncelerini soracaktık.
-Demek adam bizi düşman gördü.
-Oğlum artık bir tarafa yaslanacağız. Başka çare yok. Zaten artık bu tarafa yaslanamayız. Bizi düşman gördüler. Gidip diğer tarafa kaydolalım. Sizi bilmem ama benim niyetim bu.
Sessizlik oldu. Ciddi bir karardı bu. Delikanlı atıldı:
-Haftaya kadar bekleyip araştıralım. Gerçi benim amcam da bunların karşısındaki tarafta. Yani senin kaydolalım dediğin tarafta. Bana uyar. Yine de bekleyelim biraz.
Akşam olmuş karanlık başlamıştı. Artık şehri güneş değil ışıklar parlatıyordu. Otobüsle değil yaya gitmeye karar verdiler okula.
Şehrin hafif dışına çıkıp, ana yoldan ilerlemeye başladılar. Yol boyunca, hem duraklarda, hem reklam tabelalarında propaganda afişleri vardı yürüyüşe dair. İçlerinden biri yerden bir çubuk aldı ve döndü arkadaşlarına…
-Oğlum bakın… Madem beni yumrukladılar, sopalarla vurdular; ben de onlara ait afişleri sökeceğim.
-Lan yapmayalım be. Şimdi görürler bizi vururlar.
-Ben başlıyorum!
Arkadaş grubuydular. Anca beraber, kanca beraber olmalıydı. Hepsi eline birer çubuk alıp okula kadar tüm afişleri sökerek yürüdüler. Garip olan da, hiç kimse kendilerine sataşmamıştı.
O gün çok yorulmuşlardı ve etütten hemen sonra yatakhaneye gidip hemen uyudular.
………………………………….
Aradan üç gün geçmişti. Yine deniz kıyısında, kumsalda yürüyorlardı. Yağmur hafif çiseliyordu. İkindi vakti bitmiş akşama az kalmıştı. Az ilerde bir kalabalık gördüler. Biri konuşma yapıyordu. Dikkatlice baktı delikanlı; bu o idi. Hani yatakhanedeki büyük kavgayı önleyen genç.
Yaklaştılar. Konuşmasını kesti o genç. Seslendi gruba:
-Yaklaşın arkadaşlar… Gelin siz de!
Gençler katıldılar kalabalığa. Konuşmasına devam etti o genç:
-Biz bu arkadaşları tanımazdık. Yeni gelmişlerdi okulumuza. Pazar günü o yürüyüş sonunda onların afişlerini yırtarak geldiler okula. Diğerleri silahlı sandılar bu arkadaşlarımızı ve yaklaşamadılar. Biz teşekkür ediyoruk hepsine de. Zaten bu arkadaş özde bizim arkadaşımızmış. Araştırdık. Amcası kendi memleketinde, derneğimiz şubesinin başkanıymış.
Birden alkış koptu. Delikanlı mahcuptu. Bu grubu zaten kendine yakın hissediyordu; artık tamamen bu gruptandı.
…………………….
O günden sonra ders ve fikir hareketlerini birlikte yürütmeye başladı delikanlı. Gittikçe tanınıyor, tanındıkça düşmanları da artıyordu. Okuldaki birkaç liderden biriydi artık.
…………………………
Aradan aylar geçti. Delikanlı olayların tamamen içindeydi. Ancak bir şey vardı ki; yeminliydi, cebinde minicik bir çakı bile taşımayacaktı. Sonu ne olursa olsun taşımayacaktı.
19 Mayıs Bayramı gelmişti. Beden Eğitimi öğretmeni aralıksız çalıştırıyordu öğrencileri. Atletik hareketlerle kuleler yapılıyordu. Yapamayanları da çıkarıyordu dışarıya. Delikanlıyı da çıkardı. Az sonra bir kız öğrenci de yapamamıştı ve onu da çıkardı. Kız geliyordu seyredenler arasına.
“Aman Allahım!” dedi içinden. “Bu kız o!”. Yaklaşıyordu kız. Tıpkı o etütte gördüğü gibiydi. Yürüyüşü, tavırları, gülümsemesi…
(On birinci bölümün sonu)
YORUMLAR
Belirtilen , kesilen ve cizilen yol ayrimindaki secenegi yapamsi o donemde ogrenciler arasinda mecburiyeti luzumlu kiliyordu.
Dilerim hem gonlu hemde akli, onu sorunsuz demeyimde sansli olanlardan eylesin..
Ugur ola..
Kutladim gonulden seckiyi.
saygimla..
Turgay COŞKUN
Genç bir yola koyuldu. Bakalım ne yapacak?
Saygıyla...
Selamlar...
Turgay COŞKUN
Saygılar...
geç kalmışım... ama kutlarım suskunyazarımı....
serinin her bölümünü okudukça iyi ki o yıllarda üniversiteye gitmemişim diye şükredesim geliyor...ama delikanlı maalesef işin iyice içinde artık:( sanırım ailesinin kaygıları da yersiz değilmiş,ki oğullarını tanıyorlar..ee kan da var tabi,amcanın yolundan gidiyor..şimdi bir de şu sevi olayı..artık delikanlımız hepten kendini kaptıracak bence,biraz da kıza hava atmak var tabi işin ucunda artık:)
hemen saf değiştirme durumu bana garip gelmedi değil,bilmiyorum ne kadar gerçekçi..o yılları şu ana kadar sadece izledik,okuduk ama ne kadar objektifti,tartışılır...onun için şöyle şöyle olurdu bence diye bir fikir yürütemeyeceğim..
ama kahramanımızın hayatında güzel bir şeyler olsun diliyorum,ki en güzel şey nedir?aşk...ve sanırım havada bu koku ziyadesiyle var:)) yeni seride bir dialog bekliyorum artık kendimce:)
saygılar suskunyazar...
Turgay COŞKUN
Öyküdeki delikanlı kızı tekrar bulmuş olduğunda artık gençlik hareketinin zaten tam içindeydi ya :) Yani hava atmaya zamanı bile yoktu. :)
Saf değişme konusundaysa şöyle diyeyim. Delikanlı zaten o olaya kadar saflarda değildi. Ama hep amcasının olduğu yönü düşünüyordu. Kavga olunca o düşüncesini diğer arkadaşları ile birlikte uyguladı.
Aşk... İşte onu bilemiyorum :) Bakalım olacak mı?
Saygı ve selamlarımla...
Tefrikayı birinci bölümünden itibaren okumaya karar verdirecek kadar ilgi çekici bir bölüm okudum.
Tebrik ediyorum sayın yazar.
Turgay COŞKUN
Okursanız tabii ki sevinirim...
Saygılar Aynur Hanım...
Güne gelmeyi fazlasıyla hak etmiş bir yazı...Zira, insanı o günlere taşıyacak kadar etkili bir anlatım ve uslupla yazılıyor hikayenizin tümü...başından beri takipçisi olduğum hikayenin her bir bölümü ayrı ayrı merak konusu ve heyecanla okuyor insan...çok söze gerek yok bence, dileğim bu hikayeyi bir gün bir kitapçının raflarından , kitap olarak satın alabilmek...ki yolunuz oraya doğru gidiyor, hissediyorum...başarılarınız daim olsun diyor, tüm kalbimle kutluyorum etkili, seçkin kaleminizi...emeğinize, yüreğinize sağlık Turgay bey.Sevgimle/saygımla...
Turgay COŞKUN
Bu beğeniler bana şevk veriyor...
Selamlar, saygılar...
Turgay COŞKUN
Saygılar...
O yıllarda çocuktum. Babam anlattı sonradan bana. Çok acılar çekilmiş, çok evlatlar toprağa verilmiş.
Oyunlar hala tezgahta. O yıllarda gençlerin arasına nifak sokulmuş birbirine kırdırılmış; şimdi de bin yıldır öz kardeş gibi yaşayan iki halkı birbirine kırdırma çabası var.
Öykü çok ilginç hale geldi. Ve yine sonda bir gizemle bitti.
Merakla bekliyorum...
Sevgiler, selamlar...
Turgay COŞKUN
Oyunlar oynanıyor ve hiç de bitmiyor...
Umarım merakına değecek öykü :)
Sevgiler, selamlar...
Evet! Sonunda dileğim gerçekleşmiş. :) Birçok kişinin zevkle okuduğu dizi, bir bölüm de olsa güne gelmiş. Kendi yazım kadar mutlu oldum.
Tebrik ediyorum Turgay hocam.
Tahmin ettiğim gibi olaylar belirginleşiyor. Kızla ilgili mevzuyu da merak ediyorum. Bakalım neler olacak.
Resim ayrıca hoşuma gitti.
Saygılar...
Turgay COŞKUN
Ve kendi yazınız kadar mutlu olduğunuza o kadar inanıyorum ki...
Sizi belki görmedim, konuşmadım; ama ruhun yazılara yansıması ilkesi o kadar belirgin ki sizde... Söylediğiniz her söz, her dilek, bilirim ki kalptendir.
Olaylar artık daha bir hızlanacak gibi..
Teşekkürler... Onur verdi yorumunuz...
Selamlar...
Yürekten tebrikler hocam. Başarılarınızın devamını dilerim. Hangi yolu tuttu kahramanımız, o yol onu hangi sokaklara sürükleyecek bakalım. Sabırsızca beklemekten başka çare yok. Saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Yeni bölümler gelecek tabii ki... Olaylar biraz kızıştı ve üstüste geldi :)
Aslında hergün yazıp ekliyordum; ama sanırım okurlar hergün olunca sıkıldılar gibi bir his doğdu içimde...
Saygıyla...
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
tebrikler hocam
merakla bekliyorum bir sonraki bölümünü
kutluyorum gün başarınızı
saygı ve hürmetlerimle
Turgay COŞKUN
Umarım kısa sürede eklerim :)
Selamlar...
Turgay COŞKUN
Selamlar...
ufuktaki aşk seriye başka bir heyecan katacak gibi görünüyor...harika gidiyor.... saygılarımla..
Turgay COŞKUN
Teşekkürler güzel yoruma...
Saygılar...
İki gruptan birine seçmek zorunda kaldı gençte. Yakın olduğunu seçmesi de gayet normal. Gittikçe güzelleşerek devam ediyor öykü. Tebrik ederim Turgay Hocam. Saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Umarım heyecanla takip ediliyordur... :)
Selamlar...
-Yavaşça gerileyip gidelim buradan. Hep beraber! Hadiii!
Bu söz akıllarını başlarına getirmişti. Hemen geri geri gidip, deniz yönündeki parka daldılar. Dalgalar hızla vuruyordu kıyıdaki kaya ve duvarlara. Buna rağmen görünmemek için kayalara oturup denizi izlemeye başladılar. Bu arada konuşuyorlardı kendi aralarında.
Neyse ki ilk şoktan denizle çıkmışlar. Dalgalar da hareket halinde öğrenciler gibi. Belki de olanlara tepki veriyor dalgalar, kayalara hızla çarparak. Deniz, yaradılışı gereği dalga üretir. Dalgalar da doğası gereği sürekli çarpar kıyıya. İnsanların derdini anlamakta zorlanıyordur deniz bile.
..............Oğlum artık bir tarafa yaslanacağız. Başka çare yok. Zaten artık bu tarafa yaslanamayız. Bizi düşman gördüler. Gidip diğer tarafa kaydolalım. Sizi bilmem ama benim niyetim bu..................
Bir anlık yanlış anlama ile "bu taraf" kaybediyor, gençlerin taraf olmasını. Pamuk ipliğine bağlı herşey, kargaşa belirliyor her tarafın kaderini. Düşman gördüler çocukları fakat belki de kısa bir süre içinde kendi yanlarında olacaktı, gençler. Uzun uzun düşünüp karar vermek için gençlerin vakti pek yok. Yazının kahramanı bir hafta araştıralım dese de bir tesadüf sonucu bir tarafa dahil oluyorlar çok da anlamadan ne olduğunu. Amcasının da ait olduğu tarafa yönelmek, biraz olsun rahatlatmış delikanlıyı.
....................O günden sonra ders ve fikir hareketlerini birlikte yürütmeye başladı delikanlı. Gittikçe tanınıyor, tanındıkça düşmanları da artıyordu. Okuldaki birkaç liderden biriydi artık............
Delikanlı, lider artık. Bazen hayat bana çok karmaşık gelir, anlamakta zorlanırım. Hiç ilgisi ve bilgisi olmadığı olguların içine tesadüfen girip sonra da liderlik noktasına gelebilmek...
Belki genlerinde ve kişliğinde liderik vasıfları vardı ve inandığı değerleri bulunca liderlik ortaya çıktı. Belki de kendi dünyasına ve kişiliğine uygun değerlerle tanışınca, inancın ve cesaretin de etkisiyle çok çalışıp lider oldu. En kötüsü insanın kararsız kalmasıdır, iyi bilirim. En azından akacakları ırmakla tanışıp birer de kayık edinmiş delikanlı. Çakı taşımadan yüreği ile savunacakmış kendini. O devirlerde öyle delikanlılar varmış, evet.
“Aman Allahım!” dedi içinden. “Bu kız o!”. Yaklaşıyordu kız. Tıpkı o etütte gördüğü gibiydi. Yürüyüşü, tavırları, gülümsemesi…
Yürüyüşü, tavırlarını biliyorduk, etkilemişti delikanlıyı. Bir de gülümsemesi varmış, etkileyici. Bu şekilde teker teker anlatılması kızın, daha çok akılda kalmasına ve merak uyandırmasına yarıyor. Bu anlatım çok hoşuma gitti. Azar azar damlıyor kız, sayfaya.
Bu tarz yazılar okuduğumda eskiye dair, ister istemez kendime ait fotoğraflar geliyor aklıma. Hem çok mutlu oluyorum, o yılların sevgiyi algılama biçiminden. Hem de çok hüzünleniyorum, aklıma gelen sahnelerin, içimi ezen etkisinden.
Turgay COŞKUN
Olayları çok güzel etüt etmiş ve kritikte bulunmuşsunuz. Yazılarımı okuduğunuzda anlaşıldığımı çok iyi biliyorum...
Teşekkürler...
Saygılar...
Öyküde yetmiş ve seksenli yıllarda okulları karıştıranlar çıktı sahneye.
Neye kime hizmet ettiğini bilmeden öyle fidanlar telef oldu ki!
Gençlik geçip olgun yaşlara erişince insan daha tarafsız düşünebiliyor, gençliği maşa olarak kullananları.
O dönemleri biraz hüzün biraz korku ile andım yazınızı okuyunca.
Lise sondayım ortalık iyice alevlenmiş, bizim lisede olay çıkmadığı için kapısına molotof bırakıp kaçardı provakatörler, müdür bizim dağılma saatimizde ekip otosu bulundururdu çıkış kapısında.
Neler olacağını merakla takipteyim,selam ve saygılar...
Turgay COŞKUN
Teşekkürler güzel yoruma...
Selamlar...
üff ama hiç oldumu bu tamda kızla konuşup tanışacakken kesilirmi hıh :( pat diye düşmüş gibi oldum sonu böyle bitince:))
Turgay COŞKUN
Ama merak etmeyin... Çok yakında.
Teşekkürler güzel yoruma...
Saygılar...
Şimdiki gençlik o döneme nazaran daha sakin sanki. O zaman sorgulayan mücadele eden bir gençlik vardı gibi. Şuan kuru gürültüden başka şey yok.
Gençler okumuyor araştırmıyor, kulak dolma bilgilerle hareket erden bir nesil. Hesap sormayan bir davası olmayan.
Akıbetimiz hayrola..
Yine 3. bölüm gibi sonlandı bir kız çıktı karşısına bakalım bu kez nasıl bir gidişat bekliyor genci..
Devamını kısa zamanda gelmesi ümidiyle saygılar..
Turgay COŞKUN
O yıllarda bir kısım çok zengin zümre dışında tüm gençler, her an kitaplarla iç içeydi. Okurlardı. Hatta iki yanlı okur, düşüncelerin analizlerini yaparlardı. Birbirine kırdırıldılar. İki yapay kampa ayrıldılar.
12 Eylül sonrası gençlik ise; eğlenceye, çılgın müziklere, barlara, oyunlara yönlendirildi. Çok basit bir örnek vereyim. Amerika'nın nüfusu bizim 10 katımız kabul edelim. Tüm oyunlar da Amerika'da üretilir. Oysa Türkiye'deki oyun satışı Amerika'nın yaklaşık 10 katı. Hatta crackları özellikle verdiler ki gençlik oyun yönlensin, beyni uyuşsun.
Ben inanıyorum ki bu gençlik yine eskisi gibi düşünen gençlik olacak. Silkeleyecek kendini.
Kıza gelince :) Bakalım ne olacak? :)
Selamlar...