- 778 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hak, Hukuk,Adalet ve Kadın
Kadına şiddet, cinsel taciz, tecavüz gibi yüz kızartıcı olayların basında sıkça yer almaya başlaması içimizi acıtıyor olsa da üstü örtülerek unutturulmaya yüz tutan matemli yüreklere ayna olması tek tesellimiz. Her olumsuz vaka seslerin yükselişi demektir, tepki demektir. Tepkilere yüklenen mesajlar… İşte o mesajlar öğretmen demektir. Öğretici demektir. Haklarının ne olduğunu bilmeden sineye çekmek zorunda kalan yüreklere ışık demektir. Okuma-yazması olmayan insanlarımıza iletişim araçlarıyla da olsa duyumsal bilgi demektir.
Savaş’ta, düşman AMAN dilemediyse zafer kazanılmış olmaz, der yazar.
Rezalete seyirci kalmak, suçu hafifsemek, suç işlemek kadar rezaletken…
Güvenle sırtını dayayabileceğin, hakkını arayabileceğin merciler bile rezaleti suç unsuru olarak görmezken…
Kadına yönelik utanç verici olayların bilincine nasıl varılabilir ki?
Vicdan…
Sırta yüklenen kambur, kişiye verilebilecek en büyük ceza olsa gerek.
Satın alınabilse keşke.
İnsanlık adına ne çok ihtiyacımız var bir bilseniz!
Hak…
Hukuk…
Adalet…
Güvence…
“İnsanların çoğunda adalet sevgisi, adaletsizlik korkusu yüzünden vardır.” der La Rochefoucauld.
Hukuka sempatimiz sanırım bundan kaynaklanıyor. Düş kırıklığını derin yaşıyor olmamız bu yüzden.
En gelişmiş toplumlardan tutun, az gelişmiş ya da gelişmemiş toplumlara kadar uzanan, iyileşmek yerine sürekli kan kaybıyla büyüyerek bedeni saran yara, kangren olma meyli oluşturuyorken; çözüm nerede sorusunu da beraberinde getirmez mi?
Çözüm, eğitim de mi?
Çözüm, yasaklar da mı?
Çözüm, erkek çocuklara verilen ödünün dozajında mı?
Cinselliğin yaratışsal kimya olduğu tezini savunurken ki tutarsızlığımızda mı?
Çözümün eğitimde olduğu varsayımını ele alırsak, kadına yönelik şiddetin bu sınıfta daha fazla olduğu dünya çapında yapılan istatistiklere göre kabul gördüğü aşikar. Ayrıca okuryazarların cinselliğe bilimsel açıklık getirmeye çalışmaları, kaş yapayım derken göz çıkarmaya benzer.
Örneğin:
‘ Erkeklerin düşünceleri daha çok cinsel fantezilerle doludur. Pek çok erkek sadece zevk peşinde koşar. Erkeğin değişik kadınlarla yatma arzusunu ancak korku frenler. Kimini Allah korkusu, kimini de eşini ya da sevgilisini kaybetme korkusu… ‘ Alıntı.
Ve savunulan iç dürtüleri yaratışsal kimyaya bağlar.
‘Erkekler’ genellemesini de eklersek; yeni yetişmekte olan gençlere ilettiğimiz mesaj acaba ne olur?
(-Kadının bacağına, saçlarına, gülen gözlerine, sinesine bakarak vücut kimyanızda değişimler olabilir, bunlar sizin suçunuz değil. Allah sizi böyle yaratmıştır.)
Farkında olmadan verilen mesaj, henüz yaşamdan ne istediğini tam olarak bilemediği, dahası üzerinde düşünme ihtiyacı bile duymadığı bu dönem için oldukça tehlikeli olduğu kaçınılmaz. Hem yaratışsal kimya olduğunu savunarak rahatlatacak, cinsel duygu özgürlüğünü aşılayacaksınız, hem de inancıyla kısıtlama getireceksiniz. Bu çelişki kişiyi ya sapıklığa ya da bunalımın derinliğine sürükleyecektir.Her iki durum, hasta ruhlu toplumun oluşmasına zemin değil midir? Günümüz kirliliği kimi yetişkinlerin yakmaya çalıştığı isli meşaleden mi kaynaklanıyor acaba demek geliyor içimden.
‘Zihnimize ne ekersek onu biçeriz’ der Şems.
Zamanlamanın yanlışlığı da eklenince tam bir facia… Sadece bizim değil dünya kadınları adına bu yaranın kapanmayacağına daha çok uzun süre kanayacağına kanıttır.
Peki gelişen teknolojiyle ulaşılan gerçekler gizlenmeli midir?
Gizlenmemeli elbette.
Elde edilen bilgiler insanların en hassas duygularıyla taçlanmamalı. İnanç, sapkınlıklara haklılık kılıfı olarak kullanılmamalı.
Her konuda olduğu gibi yasakların arzu doğurduğu bilinen bir tezdir. Yasaklarla bir yere varılamayacağını aksine sapkınlıkların gizlilikle daha çok derinleştireceği muhakkak. Geri dönüşümsüz yıkımların olmaması adına hepimize görevler düşmekte. Yoksa içten içe beslenen kin ve öfke selinin bir gün önü kesilemez hale gelme ihtimalini tahmin etmek hiç de zor değil.
Hiçbiri çözüm değil, diyebilir miyiz?
Diyemeyiz, çünkü yukarıdakilerden hiçbiri tek başına etken değil. Birinin noksanlığı ise bütünlüğün düşmanı…
Önce adam gibi adam olmayı hedeflemek…
Zihne ekilen erdemlilik tohumu dengeyi beraberinde getirecektir.
Kızıldereli atasözünde olduğu gibi yan yana, omuz omuza özlemlerimizin yakın olması dileğiyle…
• Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü, böylece ikimiz eşit oluruz.
Ute Kabilesi
YORUMLAR
Bu gün çevrim içinde dolaşırken, Sizin yazınıza rastladım.. Yereden Göğe kadar haklısınız.Toplum,
eski toplum değil.Devamlı değişme halinde. Bu değişme maalesef kötü yönde.Ne ahlak kaldı,
ne hak,hukuk ve adalet.İnsanlık anlayışı, tamamen farklı istikamette.Eğitim de kâfi değil.Gençler
birbirlerine baka,baka kararıyorlar.Aileler çocuklarını dürüst insan kavramıyla eğitemiyorlar.
Dünyada da bu böyle ama bizim Türkiyemizde daha da fazla olumsuz davranışlar.Bilhassa kadınlara karşı günah nedir,hak,hukuk nedir bilen az. Maalesef arzulara gem vurulamıyor.
Netice bana göre: Her şeyden önce ailelerin hak,hukuk,Allahtan korku nedir onu öğrenmesi,
ve çocuklarını da bu yönde eğitmesi lâzım.
Selam ve saygılar
suzan Kuyumcu
Toplum olarak, eğitimciler olarak herkese görev düşmekte.
Selamlar,saygılar.