- 1398 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Balık Tutma Hevesi..
Sabahın erken saatlerinde yürüyüşe çıkmıştık. 19 Eylül sabahı sokaklar gayet boş ve sakindi. Sessizlik tüm sokakları ele geçirmişti. Ben, teyzem ve anneannem; sadece üçümüz tek başına caddeler boyunca yürüyorduk. Anneannemin hastaneye gitmesi gerektiğinden otobüs saatine de yetişebilmek için normalinden daha da erken yola çıkmıştık. Şansa yollar o kadar uzun değildi. Yaşadığımız yer bir kasaba olduğundan mesafeler azdı.
Evden çıkmamızla acıktığımı fark etmem bir oldu. Ancak yürüyüşten sonra, eve gelince kahvaltı yapabilecektim. Otobüs durağına vardığımızda gelmesi gereken saati biraz geçirmiş olsa da sonunda geldi ve anneannem Umuttepe’ye gitmek üzere otobüse bindi.
Sema teyzem ile yoldan karşıya geçerek Vasiye Nine Türbesi’nin olduğu sokaktan aşağıya inmiştik. Asıl amacımız balık tutmak olduğundan, bir elimizde içi olta ve iğnelerle birlikte fazladan poşetlerle dolu kocaman bir torba vardı. Sahile doğru yol almaya devam ederken burnumuza acayip bir koku gelmişti. Bir ceset kokusuydu.. Tabi bu konuyu fazla kurcalamamış olsak ta biraz olsun neyin ya da kimin öldüğünü merak etmiştim. Sanki yıllarca morgda çalışıyor, ya da adli tıpta çalışıyormuş gibi kokudan hiç rahatsız olmamıştım.
Neyse ki sahile doğru koku dağılmıştı. Öncelikle sağ tarafa sapıp, yürümeye başlamıştık. Balık tutmak için sol taraftan gitmeden önce midye toplamamız gerektiğinden öncelikli gitmemiz gereken yer plaj yoluydu.
Altınkemer Halk Plajı’na vardığımızda öğle vakti kalabalıklığından arınmış gibiydi. Erken saatler olduğundan sadece biz ve bir de yaralı bir martı vardı. Denizin üzerindeki atlama köprüsünde bir kanadı kırık misali öylece oturan martının yanına bir kap su konulmuştu. Yaralı olduğunu da yanına yavaşça yaklaşırken fark ettim. Ne kadar yavaş hareketlerle yanına yürümeye çalışsam da, benden korkmuş olmalı ki ayağa kalkmaya çalışmıştı. Daha da rahatsız etmemek için yanından uzaklaşıp midye kabuğu toplamak için plaj yolunda ilerledik.
Kabuk toplamaya her gidişimde yengeç bacağı topladığım yetmiyormuş gibi, o günde baktığım her yerde yengecin uzuvları gözüme takılıp durmuştu. ’Yakında yengeç bilimci olursam şaşırmam’ diye söylenmiştim. Teyzem de bunun üzerine gülmüştü.
Balık tutabilmek için yem lazım olduğundan midyeler de toplamıştım. Olta torbasının içindeki boş poşetlerin birine yem için midyeleri, diğerine ise topladığımız deniz kabuklarını koyduk. Daha da ileriye yürürken aklımda deniz kestanesi bulabilmek vardı ama nedense bir türlü bulamamıştık. Onun yerine bir çok deniz yıldızı bulmuştuk. Hatta bir de canlı yengeçle karşılaşmıştım.
Anneannemin hastanede çok fazla işi yoktu. Bu yüzden öğleden önce gelecekti. Otobüsten indiği vakit eve giderken karşıdan karşıya geçerken sorun yaşayacağından biz de onunla beraber gidecektik. Halen de balık tutamamıştık.Fazla zaman geçirmeden artık balık tutmak için yer arayışlarına geçmek üzere plajdan ayrılırken teyzem kocaman bir deniz yıldızı buldu. Üstelik canlıydı.
Kumsalın üzerine yaymış olduğu beş kollu bu güzel deniz canlısını evine geri yolladık. Biraz zorluk yaşamıştım tabii.. Ona zarar vermeden avucuma almaya çalışırken ellerimi kuma batırmak zorunda kalmıştım. Önce taşla almaya çalıştım fakat kollarıyla taşa sarıldığı anda vazgeçmiştim. Tırnaklarımın içine bile kum dolmuştu. Neyse ki sonunda avucuma kumlar sayesinde aldığım deniz yıldızına son kez güle güle deyip onu denize fırlatmıştım.
Balık tutmak için uygun yer aramaya başlamıştık. Kayalıklardan tutmaya yeltendiğimizde misinalarla iğneler sarmaş dolaştı. Onları açana kadar zamanın çoğunu kaybetmiştik bile..
Dakikalar sonra tahtalara sarılı iki adet misina hazırladıktan sonra ben iğne uçlarına takmak için midyeleri açmıştım. Midyeleri kırıp içinden çıkardığım sümüğümsü canlıyı iğnenin ucuna takıp avlanmaya başlamıştık. Başlamaya başladık ta bir tane bile tutamayınca yer değiştirmeye karar vermiştik.
Yerimiz gayet iyiydi. Üstelik benim seçtiğim bu yerde daha önceleri vatoz görmüştük. Şimdi vatoz diyorum, ama o zaman kalkan sanmıştım ve bir sonraki gelişimizde onu tutmaya karar vermiştim. Yalnız o anı hiç unutamıyorum. Aynı kalkan gibi vücudu vardı, tabii ondan bir farkı üzeri pul ya da siyah noktalarla kaplıydı. Hatta kuyruk kısmında uzun ince bir çubuk vardı. Eve gidip araştırdığımda onun bir kalkan değil, vatoz olduğunu öğrenmiştim. O gördüğümde çubuk değil, onun savunma için kullandığı bir tür silahmış. Üstelik bu canlının eti de tatsız olduğu gibi elektrik de verdiğinden hayvandan o anda soğudum. Ama yine olsa ve tutma şansım olsa bir kez bile düşünmeden denerdim. Ayrıca vatozun kocaman gözleri vardı, üstelik kırpıyordu ve bu beni biraz ürkütmüştü; tıpkı bir insanın gözlerini andıran gözlere sahipti.O anki en komik olayda vatozun biz görmeyelim diye kuma saklanmaya çalışmasıydı. Denizin içini toz duman etse de bir türlü saklanamadı.
Poşetlere koyduğumuz misinalar birbirine karışmadığı için biraz sevinmiştim. Oltaları denize atıp tutmaya devam etmiştik. Bir kez, iki, üç.. Evet üçüncü atışımda bir balık yakalamıştım. Çöp balığı..
Poşetlerin içinden bir şişe çıkarıp, ucuna ip bağladık ve onu su doldurmak amacıyla denize atmıştım. Tam o sırada yolda yürüyüş yapan iki kadının bize seslendiğini fark etmiştik.
Tam arka tarafımızdaki parkta bebek arabasında başıboş bir çocuğun bulunduğunu ve onun bizim olup olmadığını sordular. Hayır demeden önce mavi şortu ve askılı bluzüyle dokuz yaşlarında bir kız çocuğu onun kendi kardeşi olduğunu söyledi. O sırada da kızın bizim yakınlarımızda olduğunu yeni fark etmiştim. Kadınlar ise bebeği çalabileceklerini ve kendisinin yanına almasını söylediklerinde haklıydılar, çünkü bu devirde kimseye güven olmazdı..
Kız bebek arabasını bizim bulunduğumuz yere yakın bir yerde ağaç altına park edip tekrar yanımıza geldiğinde tuttuğum balığa bakıp yenilmeyen bir balık olduğunu söylemişti.
Daha sonra Sema teyzemin telefonu çaldığında anneannem geldiğini haber vermişti. Ben ise gitmek istemiyordum. Teyzem ’hadi size rastgele’ deyip uzaklaştığı vakit ben ve yanımdaki küçük kızla beraber balık tutmaya başlamıştık.
Bizim durduğumuz yere yenen balıklar pek uğramıyor gibiydi ve biz de denizdeki köprüye doğru gitmeye başlamıştık. Kardeşini de sahile, bizimde görebileceğimiz gibi koyup yanıma koştu. Karsad’ın dalgıçları da tam bizim aşağımızda yüzüyorlardı.
Köprünün altında sürüyle hamsi ve aralarda iki ya da üç tane kefal volta atıyordu. Kız babasının ve amcasının balıkçı olduğunu söyleyince biraz bilgisi olduğunu fark etmiştim. O yaşına rağmen iyi tutuyordu. Adı Melisa’ydı kardeşi ise Batuhan..
Yem olarak kullandığım midyeler bitince Melisa bana tuttuğum çöp balığını yem yapalım demişti. Balığı kutudan çıkarıp yerde güneşin altında biraz bekletmiştik. Daha sonra kaçmasın diye balığın üzerine kabın kutusuyla bastırırken bende bıçakla ortadan kesmeye çalışmıştım. Balığı iki parça haline getirdikten sonra kuyruğunun halen kımıldadığını ve ağzını da açıp kapadığını görünce kız korkmuştu.
Saatlerce güneşin altında, öylece yem dolu olta atıp boş çekmekle vakit geçirmiştik. Bu zaman çerçevesinde sessizce oturmak yerine sohbet açmaya çalışmıştım. Ailesinin zengin olduğunu dile getiren kızın ağabeylerinden birinin taksi şoförü diğerinin de garson olduğunu söylemişti. E tabii hangi meslekte olursa olsun insan zenginse zengindir..
Telefonuma baktığımda saatin 1.30 olduğunu fark edince biraz şaşırmıştım. Bu kadar saat sahilde olduğuma inanamamıştım. Teyzem tekrar aradığında anneannemle evde olduğunu ve gel istiyorsan dediğinde hiç gitmek istememiştim. Ama bir yandan da sıkılmıştım. Telefonu kapadığımda Melisa bana gidecek misin dediğinde bir işimin çıktığını ve gideceğimi söyledim. Son iki kez daha olta attıktan sonra kız, kardeşini de alıp parka gitti bense torbayı toplayıp elimi, yüzümü yıkamaya çeşmeye gittim.
Eve doğru yol almadan önce gazete almaya gidecektim. Sahil yolundan meydana giderken kızla tekrar karşılaşmıştım. Saatlerdir annesinin işten gelmediğini dile getirirken şimdi biraz endişeli görünüyordu. Yalnız onun annesini aradığını ve ilerideki parka geleceğini söylemişti.
Daha sonra birbirimize ikinci kez ’güle güle’ dedikten sonra yollarımızı ayırdık, gazetemi aldıktan sonra eve geldim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.