- 967 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ÇILDIRMAK İŞTEN DEĞİL
Oysa ne çok yanılmıştır erkek denen mahlûk, kadına verdiği her şeyi çok görüp, cimrilik yaparken... Her şeyin var, daha ne istiyorsun, derken... Bilmez ki adı her ne olursa olsun, ilişkiyi daima ayakta tutan şeyin; duygusallık, romantizm ve çılgınlık olduğunu.
Gün gelir, çatlaklar oluşmaya başlar, kadın ve erkek arasında. Zamanla o çatlaklar öylesine büyür ki, fay kırıklarından daha beter uçurumlar oluşur. Atlamak, karşı tarafa geçmek istedikçe, dibi görünmeyen derinliklere düşer, erkek.
Erkek hep kadını suçlarken, öz eleştiri yapmamaktan, empati kurmamaktan, nasıl olsa benim, beni bırakamaz diye düşünmekten, bir ilişkinin gerçek katilinin kendisi olduğunu düşünmez bile. Sürekli; benim gibi birine nasıl yapar bunu, neyini eksik koydum ki der durur. Üstelik bu, kesin ayrılığa giden bir yoldur, fakat o rakipsiz egosu yüzünden, kör olmuştur gözleri. Daima kadından beklenen bir anlayış ve sabır vardır önünde. Madalyonun diğer yüzünü aklına bile getirmez. Çünkü, her zaman, haklı olan kendisidir.
Farkında bile olmazsınız,, sessizce gelip oturan suskunluğun. O dırdır dedikleriniz, ilişkiye değer veren bir kadının son çırpınışları, sevdamıza sahip çıkalım ne olur diye haykırışlarıdır aslında.
Bir gün, aç bırakılan kalp, toplar valizlerini, çeker kapıyı ve sessizce çekip gider.
Önce öfkeyle karışık bir kızgınlıkla; cehenneme kadar yolu var, bulsun benim gibi bir erkek de görelim, der erkek. Gün geçtikçe, bütün çiçekler onun kokusu olur, yakar genzinizi. Bir melodi, delirten bir hızla indirir anıları tozlu raflardan, ince bir tel, kopar içinizde. Derin bir sızı hisseder, öldüğünüzü sanırsınız. Ya daha sıkı sarılırsınız işinize, ya da başka çiçeklere konarsınız, içinizdeki boşluğu doldurmak istercesine. Aslında her kadında onu arar, benzettiğiniz en küçük bir özelliğe sımsıkı sarılmak istersiniz. Bir süre sonra ise onun kötü bir fotokopisi olduğunu anlar, kahredersiniz kendinize.
İşinizdeki her başarı, yüreğinizdeki eksiği daha da derinleştirirken, konduğunuz çiçekler diken olur batar ellerinize. Beyniniz uğuldamaya başlamıştır bile, onu başkasının kollarında hayal ederken.
“Dizlerime yatırıp, tel tel ördüğüm saçlarını kim okşuyor, bakışlarına başka bir göz değdi mi acaba, kimin kollarına sokulup yatıyor, hangi omuzda dinlendiriyor başını şimdi? Bir zamanlar bana baktığı gibi bakıyor mudur acaba o yabancıya da? Bana dokunurken nasıl da titrerdi elleri, şefkatle... Onu aradığımda, telefonun öbür ucunda, sesinde havai fişeklerin patladığını hissederdim, çılgınca bir sevinçle”........... vs…. vs…
Çıldırmak işten değil !
Sevgi ertelenmez. Cebinizde keşkeler biriktirmek yerine, "Şimdi" diyerek, hemen koşun, arayın ve söyleyin onu sevdiğinizi. Ânı yaşayın, ânı yakalayın. Zira yarın hiç gelmeyebilir ve siz çok geç kalmış olabilirsiniz.
İnsanı hiç affetmeyen en zalim şey zamandır. Zaman sevdiğimiz kadını bizden çalmadan, koşun, yakalayın ve ona yenilmediğinizi gösterin.
Eylül GÖKDEMİR/Asimaral
YORUMLAR
Konunuza 10 puan .Fakat konuyu yazıya aktarırken,o kadar çok düşük cümle kullanmışsınız ki kelimeleri birbirine bağlamak zorlaşıyor.Biraz daha eylemleri ve yüklemleri cümle sonlarında kullanırsanız,vurgulamak istediklerinizi okuyanlar daha iyi anlar.saygılar