- 2716 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
361 - En NUR
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Onur BİLGE
Bu nasıl bir simadır ki gözlerimi alamamaktayım! Ya Rabbi! Ben seni her yerde ve her şeyde ararken, nurunu tek noktadan mı yansıtmaktasın ki O/Nur gözümü almakta ve o kutsal ışıktan başka bir şey göremez hale gelmekteyim! O/Nur, şavkıyla çevrede ne varsa yok etmekle kalmayıp görmeye çalıştığımı da setretmekte, çılgına dönmekteyim! O nerde? Evren nerde? Sen nerdesin? Bu nur nasıl bir nurdur ki yalbır yalbır dalgalandıkça yalnız gözümü değil, aklımı da almakta!
O nasıl bir nurdan merdivendir ki kulunu Rabbine ulaştırmıştır? O nasıl bir yaratılışla yaratılmıştır, o bakışlara ne denli keskinlik bahşedilmiştir ki O/nurları müşahede etmeye güç yetirebilmiştir? Onun için belki de beşeriyetten sıyrılıp melekleşmek gerekiyordu ve o seçilmiş kişi bunu başarabilmişti. Oysa Musa Aleyhisselam, dağdaki tecelliye bile güç yetirememiş, bayılıvermişti! Dağ o anda yerle bir olmuştu!.. Ayıldığında: “Sen Sübhan’sın, tövbe ettim, Sana döndüm ve ben inananların ilkiyim!” demişti.
Bazen uzaklarda pırıl pırıl, göz alıcı bir şey görürüz, bakışlarımızı ondan ayıramayız. Ne kadar değerli görünür bizim için! Öyle ki ona ulaşmak için her engeli aşmaya, tüm güçlükleri yenmeye çalışır, her olumsuzluğu sineye çeker, her kötülüğe zevkle katlanırız. Yanına yaklaştığımızda, bir de bakarız ki değersiz, paslı, yamuk yumuk bir teneke parçasıdır. Onu güzelleştiren, güneş parçası gibi gösteren, gün ışığıdır.
Dağlar da öyle değil midir? Zaman zaman bakıra çalar ya da altın rengine bürünürler. Kazma kürek alıp onlara koşmak isteriz. Göller de öyle… Öyle bir an gelir ki günün bir saatinde, yüzlerinde altın yaldız dalgalanmaya başlar, pırıl pırıl... Nasıl da kışkırtır insanı! Altın suyuna dalıp çıkmak, onunla kaplanmak isteriz. Gözleri esir alır. Bakışları gasp eder. Güneş eteklerini toplamaya başladığında, büyü bozulur ve gerçek tüm acımasızlığıyla ortaya çıkıverir! Her şey asıl suretine döner.
Benim İlhan’a hayranlığım, Allah’ın nurunun, simasına sinmiş oluşundandır. Hayranlığımın arttıkça artması, o nurun rengârenk tecellisindendir. Yanardöner bir cilde sahip gibidir. Göz alıcıdır. Ben ona mı o nura mı âşığım? Onu süsleyen, güzelleştiren ve beni meftun eden Allah’tır. O, o nurla aydınlatılmış, güzelleştirilmiş, hoş gösterilmiş. Bunu fark ettiğim halde, o denli tesirindeyim ki başımı kaldırıp aslına bakmaktan, o muazzam ışık kaynağını görmekten acizim.
Bir baksam Yaratan’a! Bir bakabilsem! Öyle bir nur göreceğim ki, o benim kadar aciz kuluyla birlikte tüm evren gözümden silinecek, gözlerimi de gönlümü de O’ndan alamayacağım! Bir daha asla başımı çevirip, faniye yani maddeye bakma ihtiyacı duymayacağım.
Biliyorum, Gerçek Sevgili O’dur. Gerçek Aşk da O’na duyulan aşktır. Aslında Allah Aşkından başka aşk yok. Diğerleri farklı isimlendirilmeli. Geçici hevesler, beğeni, hayranlık, bir anlık cazibe gibi... Ah! O aşkla güzelleşsem, ölümsüzleşsem!..
Olay kısaca, Allah’ın Cemalinin bir tecellisi… Onun için O/Nurlu simadan uzak kaldığımda çılgına dönüyor, gördüğüm anda efsununa kapılarak medyum gibi kendimden geçiyorum. Bakmasam, yakınımda olduğunu hissetsem bile içim açılıyor, ruhuma bir ferahlık geliyor.
Yokluğunda içime çöreklenen sıkıntıyı, onu görünce duyduğum sevinç, huzur ve dinginliğin sebebini düşünüyorum… Aklıma sahabe geliyor. Göğsün inşirahını ve sevinçle genişlemesinin sebebini soruşlarını… “O, nurdur. Allah o nuru müminin kalbine atar. Bunun üzerine kalbi sevinerek genişler.” şeklinde bir cevap alışlarını... Sonra genişlemenin alâmetini öğrenmek isteyişlerini ve şöyle bir cevap alışlarını: “Ahirete yönelmek, aldatıcı dünyadan uzaklaşmak ve ölümden önce ölüme hazırlıklı olmaktır.”
İç sıkıntısı için okunması önerilen İnşirah Suresi geliyor aklıma. Mealini şöyle bir anımsayarak kavramaya çalışıyorum. Kendi çapımda bir açıklama oluyor, düşündüklerim. “Biz senin için göğsünü açmadık mı? Senden yükünü indirmedik mi? O senin sırtını ezen yükü. Senin şanını yüceltmedik mi? Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, zorlukla beraber bir kolaylık vardır. O halde boş kaldın mı, yine kalk, yorul. Ancak Rabbine yönel.”
Bir can bir cana kavuşmadan rahatlayamıyorsa, yaratılanın Yaratan’ına kavuşmadan tam anlamda mutlu olabilmesi hayal… O yakınlık kadar huzurlu, o kadar mutlu… Uzaklaştıkça kıvranışları artmakta, iç sıkıntısı azap halini almakta… Yüce ile şanı yücelmekte… Önderin de ardından gidenlerin de yükümlülükleri var. Kolay değil sorumlulukları… Fakat zorluğu veren kolaylığı da bahşetmekte… O zaman yorulmak gerek. Her şeyden önce kafa yormak, her işin özünü görmeye çalışmak, aslını aramak… Sonra gerekenleri yapmak… Beklenenleri ne pahasına olursa olsun gerçekleştirmek için yola çıkmak ve o yola baş koymak!
Nur… Göğsü genişleten, gönüllere huzur ve mutluluk veren… Kalplere o kutsal ışığı bahşeden, En Nur… Yerin göğün nuru… Kutsal bir ağaçtan çıkan yağla ateş değmeden tutuşturulan, billur içinde, inciye benzeyen bir yıldız gibi ışık veren… Nur üstüne nur... O nurun kaynağı, kâinatı aydınlatan, simaları ışıtan; akıllara, yüreklere, ruhlara ışık yağdıran… Âlemleri, dilediği simaları, zihinleri ve gönülleri aydınlatan, kullarına akıl, izan, idrak bahşeden, evreni nura boğan…
Resulü de Kuran da nur... Onların yaydıkları ışınlarla yollarını bulan, doğru yolda ilerletilerek gerçeğe ulaştırılan, kurtuluşa erdirilen kişiler de nurlu. Onların sağlarında ve önlerinde nurlar vardır. Salih amelleri de nurdur. Zikirleri, Kuran tilavetleri, hâsılı tüm ibadet ve iyi işleri nur halinde gelir.
Güneş, ay ve yıldızları bizim için yaratıp, gökyüzünü onlarla süsleyen Nur’dur. Onları nurlandırandır ki o ışık bitip tükenmek bilmez. Kulunu, rahmetiyle sarıp sarmalamış, gündüzünü ayrı, gecesini ayrı ışıklandırmış, karanlıklar içinde bırakmamıştır. Karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için melekleriyle birlikte üzerimize rahmet ve bereket indirmiştir. Çok merhametlidir. Kendisinden korkanlara rahmetinden iki pay verir, ışığında yürüyecekleri birer nur yaratır ve onları bağışlar. Günahlar, kalplerdeki kara lekeler, sevaplarsa nurdur.
Onun yüzünde gördüğüm, Nur isminin tecellisidir. O ilahi ışık, imanının nurudur. Yüz hatlarındaki rahatlık ve gözlerinin içlerindeki sevinç ışıltısı, imanın neşesindendir.
Küfür karanlığından kurtulmuş, bilinçlenmiş, zulüm ve ahlâksızlık gibi tüm kötülüklerden sıyrılmış, nura kavuşmuş kişilere has cazibesiyle beni yörüngesine oturtan, ne yazık ki aciz bir kul… Ya Allah? Ya O’na yönelmek… Böyle benimki gibi yarım yamalak değil de gerçekten… Hulusi kalple… O’nun yörüngesine girmek ve kendini kaybedercesine dönüp durmak, bıkıp usanmadan…
Allah’ın nurunu gerçek anlamda görmek o kadar zor ki benim için! Onunla aydınlanmak, dosdoğru yolu bulmak ve onda azimle ilerlemek…
SİMGE
Allah’ın Cemali’nin bir tecellisi!
Aşk gibi görünüyor, Rabbin sevgisi.
Çıldırasıya sevdim, aşktan da öte!
Kulu sanki simgesi, bense delisi! ...
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 361
YORUMLAR
Biliyorum, Gerçek Sevgili O’dur. Gerçek Aşk da O’na duyulan aşktır. Aslında Allah Aşkından başka aşk yok. Diğerleri farklı isimlendirilmeli. Geçici hevesler, beğeni, hayranlık, bir anlık cazibe gibi... Ah! O aşkla güzelleşsem, ölümsüzleşsem!..
Biz beşeri sevgilere heveslere kurban olup o nur'dan mahrum kaldık. Aslında sadece gözlermizi kalplerimizi perdelik. Boş bakışlarla dünyaya bakar olduk.
İnsan sevdiğine kavuşmak istemez mi ? Biz ölümden korkar olduk. Ne diyor Mevlana/Rumi "Ey gönül eğer sen ölüme düğün gecesi diyemiyorsan sevdiğini dünyada etmişsin demektir."
Yaratanı görmek istiyoruz belki cemalini göremiyoruz dünya gözüyle ama tecellilerini her yerde..Kainatta biraz tefekkür gerek. Bir ağaçta bir tohumun büyümesinde bir bebeğin anne rahminde yaratılmasında ..Hiç bir şeyin tesadüf eseri olmadığı bilinci ile tefekkür. Yaratılanda yaratanı müşahade edebilmek.Ve gönlünü yaratılanlara değilde yaratana vermek.
Yaratıcıyı sevmek ve onun hatrına yaratılanları sevmek..
O nuru gerçek anlamda görmek hepimiziçin o kadar zor ve uzak ki.Kalkplerdekara lekeler oluşmuş haramlardan .Biraz çeki düzen vermek takva gerek. tövbe gerek ama nasuh tövbesi gerek..
Kalbimize fanileri değil baki olanı sokmak gerek.
Kıymetli bir yazı, değerli bir yazı, günün yazısı olacak yazı..
Rahmetle kalın..Kaleminiz daim olsun...