- 2057 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞASIN ŞERİAT
YAŞASIN ŞERİAT
Şimdi beni Defterde az-çok tanıyıp arada bir sayfama girenler; eyvah, kadının başına ya göktaşı düştü. Ya olan akılcığını da kaçırdı ya da kendince şaka yaptığını sanıyor, diyebilirler.
Hatta; dokunmayın. Delidir ne söylese yeridir, diyenleriniz bile çıkabilir.
Hiç alınıp gücenmem inanın. Hem de hiç. Yeter ki düşüncelerinizde, söylemlerinizde samimi ve dürüst olun, bu bana yeter.
Evet. Öyle sanıyorum ki; doğumumla beraber genlerimin bana en güzel armağanı saydığım ve benim için başta adaletin eşitliğin ilkesi. Çıplak geldik çıplak gideceğiz, inancının insani düzeni olduğuna inandığım Sosyalizm’e gönül vermiş biriyim.
Dünyada insanlık adına yapılan ne varsa hepsinin Allah’ın indinde makbul ve önemli bir ibadet sayılacağına inancım tamdır.
Peki bu düşünce doğrultusunda olan birinin şeriat düzenine yaşam hakkı tanıması nerede görülmüş, diyebilirsiniz haklı olarak.
Çünkü şeriat ülkeye zaten çoktandır gelmemiş mi ki anam babam.
Bunu görmemek için ya gözlere mil çekmiş, kulaklara şiş sokmuş ya da şaşkın olmak gerekir.
Bunun en aktif göstergesi ise Edebiyat Defterinin her fırsatta; geniş bir aile olduklarını sıkça vurgulayan değerli cemaat üyeleri bana kalırsa.
Geçen gün Anasayfada kendi yazımın akışını takip ederken Defterle ilgili bir başlık gördüm. Ve yazıyı okumak istedim. Yazı anladığım kadarıyla Defterin İzmir’de yapılan geleneksel bir toplantısından söz ediyordu. Uzunca bir yazı olmasına rağmen toplam iki cümlesini zor anlayabildim vallahi. Çünkü yazı benim anladığım bir dille yani şimdiki Türkçeyle yazılamamıştı.
Gene anladığım kadarıyla hem yazar çok ekabir, çok atak, çok renkli ve çok bilge bir genç bu genç yaşına rağmen.Hem yazı dili rengarenk.
Yorum yazan üyelerden biri ise ebruli…
Yazar; ben övülmeyi de gereksiz övmeleri de sevmem. Parti de tutam dese de…
Başka bir yazısında Gülen cemaatinin müridi, Tayyip Beyin amansız bir hayranı olduğu ortaya çıkıyordu açıkça.
Ayrıca farklı inanç sahiplerine; ateist bozuntuları, diyecek kadar Başbakan ve çevresindekiler gibi sokak jargonunu seven ve gaza gelebilen biri üstelik.
Defterde tanınan sevilen ve yazdığı romanlara tefrikalara sıkça kurdeleler takılan ve eksik olmasın benim yazılarımın da takipçisi olan. Çok güzel övgülerde bulunan ve sayın yazarım diyerek birçok yazıma kurdele yakıştıran ve benim de kendisini çok takdir ettiğim bu değerli üyemiz çoktandır değil sayfama uğramak adımı bile anmıyor her nedense.
Gördüm ki saf değiştirmiş ve bu sağ görüşlü genç yazarımızın yazısına da takmış bir kurdele kendi gönlünce.
Hal böyle olsa da.
Defter sayesinde bilgi sezgi ve gelmiş geçmiş edebiyatçılara meydan okuyacak bir düzeye geldiklerini açıkça ilan eden ve önlenemez bir kibirle yalnızca kendi içlerinde birbirleriyle girift olmuş cemaat üyelerinin bu genel kültür birikimlerine ve entelektüel çağlayışlarına tanık oldukça doğrusu bu ya ben bu kara cahilliğimden hicap duyuyorum.
Gelelim asıl konuya.
Anladık da. Peki sen bu düzene nasıl ayak uyduracaksın be gezente kadın! Be süslü kokana!
Çarşafa gireceksin. Öyle yellim yellim gezemeyeceksin. Kalemi eline, sözleri diline, sesini başına alıp bu dünyevi kutsal defterde öyle gönlünün çektiği gibi alemi-seyir. Günleri devir
eyleyemeyeceksin.
Defterin ak sayfalarına döşeyemeyeceksin türlü zamanların Tülin’ini öyle poz poz kendini teşhir eder gibi.
Bunları göze alıyor musun?
Dahası var. Eğer fişlenmişsen ki öyledir. Tutuklanman. Ya da rahmetli Konca Kuriş’in akıbetine uğraman bile ihtimal dahilinde dediğinizi duyar gibiyim.
A canlarım benim; ben sokak sokak, hastane hastane ve çarşı pazar dolanıp duruyorsam, sizlere doğru yansız taptaze haberleri. Anında ve yerinde gözbebeklerimle çektiğim doğal görüntüleri ulaştırabilmem içindir. Boşuna mı bunca sağlık sorunu yaşıyorum sanıyorsunuz ben.
Toplumu yıllardır sırtımda, gözbebeklerimde ve kalbimin her bir köşesinde taşıdığım içindir elbette. Bunca yüke bir beden daha ne kadar dayanabilir dersiniz.
Süsüme püsüme gelince…
Bakmayın onlara siz. Onlar negatifler. Aslı hiç öyle değil aslında.
Otururum köşeme. Açarım radyomu. Dinlerim Kuran’ımı. Kılarım namazımı. Çekerim tespihimi.
Kulağımı veririm Dede efendilere. Itrilere. Tatyos efendilere.
Dalarım saz eserlerinin, akşam faslının, taksimlerin beni büyüleyen ve gerçekten yaşamak istediğim o fesli, feraceli, paytonlu zamanların özlem dolu hayallerine.
Demlerim çayımı. Otururum el örgüsü perdeleri çekilmiş geniş camın önüne.
Dinlerim ölüp bittiğim yağmurun insanın ruhuna, toprağın varlığına can veren kutsal sesini ömrüme ömür katarak.
Yazarım Şeriatın ahir ömrümde bana kazandırdığı manevi güzellikleri kendi günlüğüme karakalemle bir bir.
Çarşafımın rengini bile belirledim.
Kışlık olan ördekbaşı yeşili.Yazlık olanı ise Çingene pembesi.
Bütün maneviyatım üstüne yemin ederim ki; söylediklerimin hiç biri ne şaka ne de senaryo.
Ama asıl gönlümden geçenleri bilmek iste misiniz gerçekten.
Anlatayım ben de öyleyse hiç çekinmeden.
***
Bir sabah uyandığımızda bakacağız ki…
Bağrında binlerce uyumayan şehitlerimizin yattığı kutsal topraklardan o güne kadar kokusunu hiç bilmediğimiz miski amber kokuları yayılıyor tüm yurda dalga dalga.
Yine hiç görmediğimiz rengarenk çiçekler. Fidanlar boy veriyor topraktan akın akın.
Ülke dışına çıkışlar yasaklanmış.
Yediden yetmişe herkesin her türlü dünya malına-varlığına el konulmuş.
Başta devlet yetkililerinin çoluk-çocuğu ve yakınları.
Yıllardır ülkeyi soymuş dolandırmış ne kadar yüz karası insanlık dışı insan varsa.
Hepsi tutuklanıp ülkeye getirilmiş.
Ve başta özellikle İstanbul’da yapılan yeni devasa binalar olmak üzere tüm binalar pkk’yla işbirliği yapılarak bombalanacak.
Dünyayı doyurmaya yetecek kadar elde edilen maddi gelirle önce dış borçlar ödenecek faiziyle birlikte. Az da olsa ülke onuru kurtarılmaya çalışılacak.
Ardından yer yüzünde ne kadar yok yoksul. Aç açık toplumlar varsa onlara yardımlar yapılacak.
Kalanı İlime-bilime ve insanlığa kendini adamış olanlara bağışlanacak.
Yıkıntılar ülke dışına taşınacak.
Ve dağ yamaç demeden topraklar yemyeşil bir cennet bahçesine çevrilene kadar çoluk çocuk genç yaşlı boğaz tokluğuna çalışacak gece gündüz.
Sonunda toprağından her adım başı bereketli şifalı suların fışkırdığı ve dünya coğrafyasında yerini aldığı ilk günlerde ki gibi bir cennete dönüştürüldükten sonra.
Rabbimin yarattığı ne kadar hayvan nesli varsa onlara emanet edilecek.
Ve bu aziz vatana. Allah’ın yarattığı en üstün varlık olan insanlığa ettiğimiz onca ihanetin dünyevi cezasını çekmek için ardımızda bir insan gölgesi bile bırakmaksızın hep birlikte buzullara ve de Sibirya Göçeceğiz eli boş yüzü kara…
YORUMLAR
TÜLİN ÖZTUNÇ
Sevgiyle kucaklıyor, hayırlı akşamlar diliyorum.
Yazınızı beğenerek okudum.
Bir sabah uyandığınızda göreceklerinizin bir an evvel gerçekleşmesini diler,
Saygılarımı sunarım.
Sözünü ettiğiniz yazıyı, sizin kadar sabır göstererek, bitiremedim.
Bir edebiyat harikasıydı. Fazla geldi!
TÜLİN ÖZTUNÇ
Umutlar dünyasından sevgi ve selamlar yolluyorum
TÜLİN ÖZTUNÇ
Hoşca Kalın.
TÜLİN ÖZTUNÇ
ESENLİKLER DİLERİM.
Ruken Bilici
orda terettüte kaldım, yoksa öbür türlü yazdığınız yazı gercekten güzel.
saygılar.
Tülin Hanım, sizi neden bu kadar kendime yakın bulduğumu bir kez daha anladım.
:)))))
O Bahsettiğiniz yazıyı okudum. Çok keyfli yazmış genç Adam ama dediğiniz gibi oldukça karmaşık geldi kullandığı uslup ve kelimelerden ötürü. Bu bilgelik mi, bu dil rengi mi bu dilbilimlilik mi? bilemedim.
Ben bu karmaşaya pirim vermedim ama, İsterdim ki bildiğimiz kelimelerle sözünü anlataydı ne güzel ederdi bence.
Sevgiler dost Kalem.
TÜLİN ÖZTUNÇ
Emin olun aynı yakınlığı ve dostane duyguları ben de size karşı besliyoum.
Sevgiyle kucaklıyor ve esenlikler diliyorum.