YORUMLAR
Bugünlerde çok yazamıyor, çok yoruma zaman bulamıyorum. Ama bu yazıyı okuduğumda ikısa da olsa yorum yapacağıma ahdetmiştim. Çok beğenmiştim.
Köpek korkusunu çevremden bilirim. Birçok arkadaşım korkar. Aslında her insanda bir hayvan fobisi var. Mesela bende de iki fobi var... Yılan ve fare... Hangisini görsem ardıma bil bakmam kaçarım...
Yazı çok güzeldi ve yerini bulmuş, güne gelmiş. Gerçi siz gibi yazarlar güne gelmeyi çoktan aşmışsınızdır. Onu da bilirim...
Tebrik ediyorum...
Saygılar...
Kemnur
Sayın Hocam,
Gülümseyerek okuduğum ,güzel anlatımlı yazınız çok hoşuma gitti.
Yahu Hocam,sizin gibi yapılı ,bir koca adam, köpekten korkarak ,kendisini denize atıyor ve açıklara kaçıyor ha.
Eminim ,Doberman gülmekten işemiştir. Ama o küçük köpeği kurtarmış olmanıza ne demeli? Bence çok büyük bir sevap işlemişsiniz. İnsanlık adına teşekkürler Hocam.
Kırmızı kurdela bu sefer de ,yerini doğru bulmuş.
Saygılarımla.
kukurikuu tarafından 9/21/2012 11:21:18 AM zamanında düzenlenmiştir.
Kemnur
bu gerçek bir hikaye ise çok güzel sizin gibi köpek sevmeyen ve korkan biri bile o köpeğin hayatını kurtarmakiçin çabalamış ben hayvan besleyenleri anlamıyorum sıkılınca hemen onlardan kurtulmaya öldürmeye çalışıyorlar.Allah ıslah etsin
saygılar
Kemnur
Güne gelen yazınıza tebrikler, yazınız her zaman keyifle okutturuyor kendini.
Köpekleri çok severim ama sizin gibi her sene aşı olmak zorunda olmak, gerçekten çok sıkıntılı.
En küçük oğlum beş yaşlarındayken, bahçede oynarken bir kedinin kuyruğunu çekiyor, kedi de dişlerini koluna geçirmiş.Eşimi işten aradık, bahçe eldivenleriyle kediyi yakalayıp çuvala koydu, hıfzısıhhaya götürüp kudurur mu diye karantinaya aldılar.
Ben her gün otobüsle kediye yiyecek taşıdım, oğlumu da kuduz aşısı yaptırmaya hastaneye Sultanahmet'e.Dört aşıdan sonra hayvan temiz çıktı da, ben de oradan oraya dolaşmaktan kurtuldum.
Sıkıntınızı çok iyi anlıyorum, selam ve saygılar.
Kemnur
Son zamanlarda okuduğum günün seçkisi yazılarının en güzeli. Köpek sevgisi öyle bir şey ki sonradan tutkuya dönüşür. Eğer bu yazı kurmaca değil de gerçek ise siz ruh dünyası yüceleşmiş canlar arasındasınız demektir. Tebrik ederim.
Kemnur
Günlerdir okuduğum ^''Günün Seçkisi'' yazılarının arasında en beğendiğim diyebilirim. Köpekleri bir kere sevmeye gör, artık bu sevgi tutku olur. Eğer bu kurmaca değilde gerçek ise, siz insanlığın ruh yüceliğine erişmiz canları arasındasınız. Tebrik ederim.
Öykü samimiyet ve akıcılıkla devam ediyor. Sizin gibi bir çok devamlı öyküyü bir arada yazan başka birine rastlamadım. Her öykünün ruh haline ayrı ayrı bürünmek zor olsa gerek.
Günün yazısının kalemini tebrik ediyorum.
Saygılar...
Kemnur
hikayenizi okudum,neden hayvanları sevmiyorsunuz?onlara sevgi gösterirseniz korkmanıza da gerek kalmaz...hiç tanımadığım,vahşi köpekler bile ben onları sevince kuzu gibi oluveriyorlar...herşeyin başı sevgi...
Kemnur
Hocam yine böyle köpek sevginizi(!) ifade ettiğiniz güzel bir yazınıza kısa bir yorumda bulunmuştum geçmiş zaman. Tam yerine denk geldiği için manzara niyetine aynı telden gideceğim müsaadenle. (anlayacağın eski yorumumdan birkaç satır araklayacağım)
Mevzu çok affedersiniz köpek olunca otuz yaşına kadar köpek fobisi yüzünden hayatı zindana dönmüş birisi olarak konu hakkında ileri geri konuşmam ukalalık sayılmaz inşallah.
Hayal meyal hatırlıyorum ben daha çok küçükken(3–5 yaş gibi) bir köpeğimiz varmış, çomar cinsi, irice bir şey, öyle ki at diye sırtına binermişim. İsmi de Pli-pli. (isminin geh bili bili, geh bili bili ile alakası yoktur, tamamı ile özgün bir isimdir). Valide hanımın anlattığına göre bu köpekle ben o kadar sevişirmişiz ki ben deyim Tarkan’la “atıl kurt”, sen de Rin tin tin’le Red Kit, o derece yani.
Mukadderat işte; köpeğe emri hak vaki olunca köpek sevgimiz on iki yaşına kadar sekteye uğruyor. Tam da o aralar da bir sokak köpeği artık nerden torpil ayarladıysa, mahallemize kadrolu olarak tayin oluyor. Öyle bir köpek ki zayıf, cılız, minyon tipli, sünepe bir köpek işte. Düşün, mahalle kedileri akşama kadar enseye tokat g..te parmak gidiyorlar bu köpekle.
Heyhat; ne hikmetse bu uyuz köpek beni gördüğü zaman, bırak görmeyi mahalleye adımımı attığımda (kokumu alıyor zaar) yedi başlı ejderha kesiliyor köfte hor. Uyuduğu zamanı kolluyorum sokağa çıkmak için, arkadaşlarla oyun oynamak için. İşin garip tarafı bir tek bana hasta eşşolu. Mahallenin kedileri kıçlarıyla gülmekteler halime.
O zamanlarda bilmem hatırlar mısınız; kasası galvanizli sacdan yapılmış, ekmek dağıtılan at arabaları vardı. Yine böyle bir gün hareket halindeki ata musallat olmuş bizim uyuz. At tekmeyi yapıştırınca ata arabasının altında kaldı da kurtuldum. Köpekten kurtuldum lakin korkusu kaldı. Senin anlayacağın şirin mi şirin bir köpek fobim olmuştu.
Daha sonraları bir gün babam eve henüz gözleri daha açılmamış yavru bir kurt-çoban kırması getirdi. Suratı kapkaraydı adını hemen “Kunta” koyduk. (ismi o aralar TRT’de oynayan meşhur “Kökler” dizisinden araklayarak koymuştuk, pardon esinlenmiştik). Eşşolusu bir sevimli bir sevimli ki sormayın. Kunta ile ilk günlerimiz kakara kikiri içinde geçti, ula köpek büyüyüp geliştikçe kimseyi takmaz oldu iyi mi. Patronluk taslamalar, posta koymalar derken bir gün ceza sahası içinde pardon bahçede valide hanıma dokuz kusurlu hareketken bir tanesini yapınca babam Kunta’yı yatılı okula yazdırmak zorunda kaldı. Hatırlıyorum belediyeden gelmişlerdi de zor kullanarak yatırmışlardı (toprağı bol olsun Kunta da yatış o yatış)
Bu arada olan bize oldu, köpek fobimiz katmerleşti
Yirmili yaşların sonlarına doğru çalıştığım yerde bir arkadaş fark etmiş bendeki bu köpek korkusunu. Sağ olsun onun sayesinde bu köpek fobimden kurtuldum. Beş altı tane madde saymıştı bu fobiden kurtulmak ile alakalı. Ben sana ilk maddeyi söyleyeyim ötekiler o kadar mühim değil.
“Köpeğe ondan korktuğunu sakın ha sakın belli etmeyeceksin” işte bu kadar.
Haliyle korkumu yenince köpekleri daha yakından tanıma fırsatım oldu. Öyle ki iki tanesine ebelik bilem yaptım. Hâlihazırda işyerimizdeki köpeğimiz “Putin” ile seviyeli bir ilişki içindeyiz, her ne kadar her gün arabamın tekerleklerine işeme huyundan vazgeçmese de “seviyom itoğlunu” :- )
Son olarak şunu söyleyeyim "yaratılanı sev yaratandan ötürü “(Yunuz Emre)
Tebrikler, selamlar, saygılar
Kemnur
Kemnur
meltemecem
Bütün sorun; hayvanları, özellikle de, köpekleri iyi tanımamış olmanızdan kaynaklammış. O Doberman'da size birşey yapmazdı. Etki-tepki olmuş. Siz, korkup kaçınca; o, sizden daha çok korkup, sizi takibe almış...
olayın, diğer yüzü: bir köpektan korktunuz. Doberman. Waw... Zarar verici köpek. Şartlı refleks: Kaç...
Terrier: Küçük. Zarar vermez. Alt tarafı; edepsizce havlar... Refleks: Tut...
Bize zarar vereceğini düşündüklerimizden, kaçarız...
Güvende olacağımızı hisstettiklerimize; yaklaşırız...
Yanılıyor olabilir miyiz?
Saygılar, selamlar.
Kemnur
Eser Akpınar
amcacım bu çok atraksiyonlu oldu mutlaka devamını bekliyorum :) en heycanlı yerinde bitti öykü :)
Kemnur
Yolda birine çarparsın tamam aşkımı buldum .
Köpekleri sevmezsin ama,
Başlarına bir hal gelir kahrolursun.
Sevinmedim diyemem,
Küçücük bir dost bulmuşsun.
tebrik ederim saygılarımla.
Kemnur
Kemnur
öncelikle geçmiş olsun, merhametinizin korkunuzun önüne geçerek muhtaç olan canlıya yardım eli uzatmanıza çok sevindim, umarım köpeklerle aranız düzelmiştir. anlamlı yazınız için teşekkürler. saygılar.