YIKIM
Uzun yolun kısa mesafeleri de, vardır.. Mesela ecelini bekleyeceğine, bir trenin altına atıp kendini, kara trene takılıp gidebilirsin ölüme..
Günahta öyledir.
Şeytan dolaylı yoldan uğraşmaz seninle, onunla pazarlığa oturup peşin, peşin satın alabilirsin, en pahalı günahları ucuza!
Çoğu şeyi yaşadığını idda eden insanlar tanıdım. Ama aldatmayı "aşk" diyip ballandıra, ballandıra anlatanların birde aldatılan tarafını dinledikce anladım ki, hiç bir insan çoğu şeyi yaşayamaz. Her şey tek taraflı yaşanır. Bıçağın ya sapındasındır, ya da ucun da. Kesenle, kesilen arasındaki fark kanın kimden aktığıyla anlaşılır.
-Ben daha askere gitmemiştim. O zamanlar annem bizi bırakıp gitmişti. Benim annem ya! Kucağında büyüdüğüm, sarılıp öpmeye doyamadığım kadın! Şerefsizin biri için bizden vazgeçmişti. Allah’mı gönderdi, babamın içinemi doğdu bilmem. Adliyede karşılaştık. Annem ve o şerefsizle. Karşım da, acınacak haldeydi annem. Babamın verdiği destek, gururum.. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Annemin "parklarda kalıyoruz, gidecek yerimiz yok" demesiyle döküldü yaşlarım. O benim annemdi ya! Cebimde bozuk paralar vardı, başka hiçbirşeyim yoktu. Dilenciye sadaka verir gibi verdim anneme. Allah’ım kimseye yaşatmasın. o an varya içim parçalanıyordu. Hayatım da, ben böyle acı yaşamadım. Babam beni köşeye çekti. Babama "baba ne olur annemi bırakmayalım" dedim. Babam "tamam" dedi. Anneme resmen yalvarıyorduk, hayatı maffolmasın diye. Zorla ikna edip getirdik eve, ama o günler ne yaşadığımızı annem bilemez. Bir ben bilirim, bir ablam, bir babam birde Allah!
Şimdi annem yanımdaydı. Bu sefer beni çok daha farklı sınamayı seçti. Ben 25 yaşıma geldim artık çocuk değilim. Öyle herşeyi kabullenip yerimde oturamam. Annemin babamdan ayrılıp başka bir adamla olmasına katlanamam. En sevdiğimin canını yakmaktansa gitmeyi tercih ettim. Ama her gözlerimi kapadığım da, düşünüyorum. Uykularım kaçıyor, yüreğim sızlıyor ama hayaline bile sarılamıyorum. Çünkü o sahte mutluluğun, üç günlük mutluluğun peşinde.
-Ben henüz yeni anne olmuştum. Anneliği tattıkca annemi daha çok anlıyordum. Annem de bana gösterdiği ilgiyi torununa gösteriyordu. Ama bir zaman sonra annemin gözü torunu da, dahil kimseyi görmez oldu. Konuşmaların içinde sanki o yoktu. Sanki bizi görmüyor, duymuyordu. Hep başka bir alemdeydi. Aklı hep başka yerlerdeydi sanki. Bende kadındım. Hissediyordum. Onu gizliden izliyordum. Bir kaç yanlış hareketini görüp ona soru sorduğum da, bana üstü kapalı anlattığı hislerini anlamaya çalışıyordum. Ama onu başka bir adamla asla düşünemiyordum. Onu ikaz edip, kendine gelmesini istedim. Ama bana öfkelenip benden daha çok uzaklaştı. Babama bir şeylerin imasında bulunup gözünü açmasını istedim bu kezde annem beni evinden tamamen uzaklaştırdı.
Uzaktan, uzağa haberlerini alıyordum. Babamla aralarının iyice bozulduğunu duyuyordum. Sonra birgün annem aradı beni "gidiyorum" dedi. Ve kapadı telefonu. Sonra şaşkınlıkla eve koştum. Darmadağın olan kardeşime sarıldım. Zavallı kardeşim yakında asker olacaktı. Annem görevinin bittiğinimi sandı. Hayır, hayır asıl anaya ihtiyaç duyulan zaman o zamandı. Babamsa divane gibi dolaşıp herkese haber saldı. Öfkesinden içti, içti kırdı heryeri. Hepimiz ağlıyorduk. Ona bu kadar bağlı olmanın cezasını çekiyorduk. Sonra günler sonra babamla kardeşim annemi bulup getirdi eve. Eşim çocuğumu alıp gitmeye hazırlanırken bana döndü ve "br daha bu eve gelemezsin, ya annen ya biz seçimini yap!" dedi. Tabi ki, eşim ve çocuğumdu onlar benim ailemdi."Ama son bir kez ona sarılmama izin ver" dedim. Onunla konuşup öyle gidecektim. Evde babam, kardeşim ben ve annem kaldık. Biz hepimiz birbirimize kenetlenir gibi anneme sarıldık. Ağladık, ağladık.
Annem yüzümüze bakamıyordu. Ağlarken "yalnız kalmak istiyorum" dedi. Hepimiz onu yalnız bırakmak için kapıya yöneldik annem elimden tutup "kızım kalsın" dedi. Ben odada kaldım.Annem bana tüm yaşadıklarını anlattı. "çok sevdim" dedi. Parkta falan da, kalmamışlardı. Yaşadıklarından pişmanda değildi. O adamla nasıl seviştiklerini anlattı bana. Büyük bir sabırla dinledim onu. Sonra ağladım. "yeter" dedim. "anne sen ne yaptın? ahiretini yaktın" dedim. "çok dua et, tövbe et, Allah affeder." dedim. Sonra bir daha gelmeyeceğimi sözleyerek ona veda ettim. Ama anneme bir daha asla güvenemeyecektim.
Şimdi annem gitmekmi istiyor? Zaten bir kadın kafaya koymuşsa, pişman değilse yaptıklarından yine gider, yine yapar. Ama soruyorum budamı aşk? Aşk kaç kere yaşanıyor ki hayatta? Sorun hayatını yaşayamamaksa eğer, ben kenara çekildim, herkesin vardır hayattan alacağı bir dersi, nasibi.
Bence bir insan evliyse ve çocukları varsa. Ve buna rağmen aldatıyorsa, sadece eşini değil tüm ailesini aldatmış olur. Kendi mutluluğu için en yakınlarının canını yakıyorsa, demekki hayatta en sevdiği kendisidir ve başkasına ihtiyacı yoktur. Hayat bencilliklerle doludur. Ama en kötü bencillik bir annenin çocuğundan esirgediği mutluluktur. Buna hiçbirimizin hakkı yok! Çocuklar doğmadan önce ailelerini kendileri seçmiyorlar. Onlar kimi baba ya da kimi anne biliyorlarsa onların bir arada olmasını istiyorlar. Dağılmak ya da dağıtmak kolaydır. Önemli olan zor olanı başarıp, ayakta durmayı, dik durmayı başarmaktır. Bugün bir arkadaşımın mesajı ile bu yazıyı yazmak istedim. Allah onun dualarını kabul etsin ve ailesinin yıkımını göstermesin ona.
..eser..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.