- 1591 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
"ELEST BEZM'İNDE RABB' İSİNE AŞIK OLMUŞ BİRER KUŞ İDİK HEPİMİZ"...
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA
"ELEST BEZMİ’ NDE RABB’İSİNE AŞIK OLMUŞ BİRER KUŞ İDİK HEPİMİZ
SONRA BEDEN KAFESİNE KONDUK VE NEFSİN BASKISI ALTINA GİRDİK"...
Birer karartıydık sızıverdik işte bu insafsız katı riyakar gurbet ele.
doyulmamış bir yaşamın ucunda çocuktu analarımız,babalarımız birer ağıt...
Çocukluğumuz yuva tabir ettikleri bir iç savaşta geçti...
belki,acının henüz ne olduğunu bilemeden yaşadık,sükut içinde geçti belkide yıllarımız,herkesle konuşmaz soru sorulduğunda utanır ağlamaklı bir ifadeyle ve tedbirli adımlarla boş bir odaya girer sebepsizce gözyaşı dökerdik kimimiz...
Sorsalar çocukluğunuzdan hatırladığınız en büyük mutluluk ne olmuştu diye,ıvır zıvır,abur cubur işler,belki çok şey,belkide hiç bir şey,mutluluk değilde küçük sevinçler belkide...
Belkide acı,bir bütünün ayrılmaz parçasıydı adeta içimizde o bir türlü engel olamadığımız...
Sonra hayatı öğrendikçe acının bizleri olgun birer insan haline getirdiğini gördük,belki şükrettik belki isyan ettik belki sabrettik,mutluluk ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimizdi ömrümüzce...
Genç kız olduk genç erkek olduk ve oyuncaksız bir çocukluktan ergenliğe atılan adımlarımız kararlı ve acele oldu belki,belki hiç arkadaşımız olmadı,hiç ip atlamadık,hiç misket oynamadık,ne körebe bildik ne saklambaç...
Kimimizin babası sevgisi şevkati içinde gizli bir ordu mensubu gibi,anası asabi sert ve acımasızdı belkide,siz deyin bir ordu,ben diyeyim resmi bir kuruluş...
Belkide öksüz ve yetimdik...
Kimimiz geri adımlarla ileri yürüdük,kimimiz kuş olduk uçtuk bu iç savaştan bir dış savaşa,belki isteyerek belki istemeyerek sonbahar yaprakları gibi savrulduk bir acıdan diğerine, orta yerine hayatın...
Nereden bilebilir insan bir acıdan diğerine olan yazgıyı,hayat işte...
Yüreğimizi kanatırcasına yürüdük,her türlüsünü tattık belkide acıların,neydi bu gurbette işimiz,ne için varolmuştuk,bizi mi bulmalıydı acılar,neden gülmüyordu yüzümüz,nedendi bu karmaşa,neydi bütün bunların anlamı sırrı hikmeti esrarı...?
Kimimiz çok geç anladık kimimiz hala anlayamadan yaşıyorduk belkide...
Anlayan da anlayamayan da hepimizin kızgınlıkları vardı nefretleri...
Düşeni tekmelediler,güneşe kızdılar yağmura sövdüler,karıncaları ezip geçtiler,kuşların kanatlarını kırdılar,kışa çevirdiler baharları,tebessümü ağlattılar,geceyi yordular,gündüzü yordular,çekilmez ettiler hayatı...
Gün geldi,işte o gün bu gün logorea saçmalıklarından kaçarken merdumgirizliğin pençesinde bulduk kendimizi...
Matematiksel bir hasretle zamanı sorguladık asice deli gibi,şiirsel düşlerle uyandık çoğu sabaha,yorgun gözlerimizi silip saçımızı bile taramadan belkide,küser gibi aynalara başımızı çevirdik,kanla beslenen intikam uyuyordu belkide kimimizin gözlerinde...
Yaşıyor yaşlanıyorduk kimimize göre hiç yoktan bir sebeple,ölmek istiyorduk belkide,yaşanacak ne vardı ki ne kaldı diyorduk,kederli bir yüzü vardı tebessüm mutluluk takınmış duruşumuzun...
Öylesine mutsuzduk ki belkide,çıldırasıya paralıyorduk kendimizi ve her şey sıradanlaşmıştı artık,görmüyor duymuyor bilmiyorduk,kendimizden başkasını düşünecek takatimiz kalmamıştı belkide...
Yıkım bir insan için en zor darbedir hayatta ve insanlar içlerinde hep bir yıkım ürpertisiyle yaşarlar,bir daha yıkılacak mıyım...? İşte bu yüzden sabra erişmek ister insan,buda takva ve iman ile mümkündür ya,özveriyle,iyi yürekle,sevecen şevkatli koruyucu...
İnsan öyle muhteşem öyle gizemli öyle şerefli bir yaratıktır ki kainatta.
Lakin çok aciz biçaredir RABB’isinin karşısında...Öylesine de büyük ve güçlü bir koruyuculuk giydirmiştir ki RAHMAN ruhlarımıza kalblerimize,bu bizim için kutsal bir kalkandır ki,bu kalkanla asıl yurdumuz olan ahiret alemindeki sonsuz ve mutlu hayatımıza gidebilelim...
Bunun için de Elest bezm’inde RABB’isine aşık olmuş ruhlarımızı beden kafesimizden,nefsimizin baskısı altından kurtarmamız gerekir bu da ancak tasavvuf ile mümkündür...
Tasavvuf ise kafesin kapısını açıp ruh kuşunu nefsin elinden kurtarmak,ilahi aşka yeniden kavuşmaktır...
Gavs-ı Kasrevi (k.s.) efendimizin, insan ruh nefis ve RABB’isi hakkındaki bu ruh kuşu ve beden kafesi ifadesi çok etkileyici olup aynı zamanda da insanın kalbine gizemli bir dokunuş nakşediyor....
Ve şöyle devam ediyor;
ALLAH azameti,yüceliği aman bilmeyen düşmanları olmasını ve onları kahretmek suretiyle,kahharlığını göstermesini gerektirdiği için nefis,şeytan ve onların hizmetçilerini yarattı...
ALLAH’ın yüce saltanatı,düşmanlarla savaşıp ALLAH’ın ism-i şerifinin yüceliğini göstermek için insanı yarattı.ALLAH insanı on maddeden mütevellid yaratmıştır,bunların beşi,mahlukat alemi denilen(Alem-i halk)dandır...
Bunlar maddede anasır-ı erbaa denilen;Toprak,ateş,su ve nefistir...Bunların başkanı nefistir...
Diğer beş unsur ise alem-i emirden olan;Kalb,ruh,sır,hafi ve ahfa’dır.
Kalb; sol memenin 4 parmak altında...
RUH;sağ memenin 4 parmak altında...
SIR;sol memenin 2 parmak üstünde...
HAFİ;sağ memenin 2 parmak üstünde...
AHFA;boyun kemiğinin 2 parmak altındadır...
Alem-i emirde bulunan bu 5 latifenin lideri RUH’tur......
KALB ; ilahi huzur ve tecelliyat mekanıdır...
RUH ; İlahi aşk ve muhabbet mekanıdır...
SIR ; İlahi marifet mekanıdır...
HAFİ ; İlahi tecelli ve nurlar içinde kaybolma mahallidir...
AHFA ; Çok gizli,alem-i emrin (madde ve ölçü olmayan ve arşın üstündeki alemin) mertebesidir...
Ruh ile nefis bir araya gelince nefis ruh’a galip gelir,aralarında bir sevgi ve ilgi belirir bunun hikmet ve sebebi ise ruh’un nefis vasıtasıyla kemale ermesidir...
Bu hikmete binaen ruh’a karşı üstünlük kuran nefis onu bedene yerleştirirken kendi aleminden habersiz hale getirir.Onun hizmetinin aydınlığıyla cezbesinin şevkini söndürür...
KALB; Ruh’un sarayı hükmündedir.Nefis zamanla kalbi istila edip prensiplerini kor
NEFİS; Dünyalık arzuları bakımından çöplüğe,düşmanlık bakımından yılana,zalimlik ve gücü bakımından sırtlana benzer...
NEFİS ; Kalbi tamamen istila ettiği zaman orada ALLAH için bir şey kalmaz.Ruh nefsin arzularına bağımlı hale gelir,ölmüşçesine gaflete düşerler...
Mevlana’ya göre de;"Nasıl ki ayna tozlanınca suretleri göstermez ise,gönül de dünyevi arazlarla kirlenince HAKK’ın tezahürü gerçekleşmez".......
Biz kendimizi öylesine delicesine kaptırmışız ki bu dünya seline, savrulup duruyoruz sonbahar yaprakları gibi,bir fırtına vursa sinemize paramparça olacağız adeta,çarpa çarpa bize düşman dünya zindanının duvarlarına...
Öylesine korumasız öylesine zavallı bulup kendimizi,yalvaracağız RABB’imize dünyaya geri dönüp nefislerimizi temizlemek iyi işler yapabilmek için lakin "Siz zaten oradan geliyorsunuz"denilecek bize,işte o an bizim helak olacağımız an,bittiğimiz an olacak...
ALLAH hepimizi muhafaza eylesin o çetin günün şiddetinden...
Aslında biz gerçekten o kadar nankör insanlarız ki,elimizdeki kutsal değerlerin kıymetini bilmiyoruz,aramıyoruz,koşmuyoruz peşinden...
Betona çakılmış bir çivi gibi oturmuşuz orta yerine dünyanın,asılmışlar sırtımıza...
Ha babam eskitiyoruz taşlı yolları,belki lanetler ediyor üzerinde yürüdüğümüz toprak bize,seherlerde ALLAH diye şakıyan bülbüller,ayaklarımızın dibine bakmadan yürürken ezip geçtiğimiz karıncalar,ağaçlar,çiçekler,böcekler...
Bir ot kadar bile değiliz belkide.......!
Hepimizin dilinde bir aşk’tır gidiyor ve genelde hep bir çift gözde uyuyan derin anlamın esrarına açılıyor da gönül kapımız; o gözleri veren RAHMAN unutuluyor...
"Kim demiş,elhamdülillah müslümanız hepimiz"...denilir hep...
NAMAZ var mı...? yok yada cumadan cumaya,yada içimden geldi bir kılayım,inşaallah bir gün tam kılarım...
ORUÇ var mı...? yok ramazan dan ramazan a,belkide hiç...
Kıza bir talip çıkmış istemeye gelmişler,damat adayının babası oğlunu övüp duruyor;
Şusu var busu var derken kızın babası; NAMAZ var mı NAMAZ diyor, damadın babası da;
Herşeyi varda bir NAMAZ ı yok diyor,ne olacak canım bir NAMAZ cık yok der gibi...
Yani sanki NAMAZ o kadar da önemli değilmişçesine (Bir NAMAZ’ı yok)...
Hoca beyNAMAZ’ın birine nasihat veriyor; Oğlum bak ALLAH var, ÖLÜM var, KABİR var, SIRAT var, MAHŞER var , CEHENNEM var, birde sonsuza dek hiç dinmeden yanmak var,ne zaman NAMAZ’a başlayacaksın diyor...
"Henüz düşünmüyorum"....! diyor adam.......
Sanki hoca beyNAMAZ’a evlenme teklif etmiş. Birde hakaret ediyor hocaya,hoca hoca sana mı düştü derdi, yanacak olan benim sana ne, sen git kıl, her koyun kendi bacağından asılır diyor.Evet öyle ama asıldığı yerde de koku yapar...Bu kadar duyarsız ve saygısız işte kimi insanlar...
ALLAH bizim isteğimize mi bırakmış NAMAZ ın farz olduğu bal gibi biliniyor.
Hala bir mücadele var hala ALLLAH a davet ediliyor insanlar akın akın...
Kimi koşarak gidiyor, kimi acelem yok diyor,kimi kadın kız peşinde koşuyor, kimi erkek peşinde koşuyor,bilmiyorlar ki azrail hepsinin peşinden koşuyor...
Kimileri de alimlere sövüyor...
Alimlerimiz olmasaydı biz birer kör birer sağırdık,onlar herşeyi o kadar muhteşem yaşamışlar o kadar asil zarif ve güzel anlatmışlar anlattırmışlardır ki ummanlarında kaybolabilmek o aşkın şarabından içebilmek büyük şeref büyük ikramdır...
Aramak gerek koşmak gerek deyim yerideyse adeta çıldırmak gerek ama şu iblisten de büyük düşmanımız olan nefsimizin elinden kurtulmaya çalışıpta sonsuz saadeti aramıyoruz biz...Kimileri de; Ne yapalım ALLAH bize de versin bizde koşalım diyorlar,ben çok şahit olmuşumdur bu söze...
Dua etmeli dua mesafeleri aradan kaldırır...
Bir MÜRŞİD-İ KAMİL ile müridi arasında bir konuşma geçer;
-" Hocam siz ne zaman yağmur duası etseniz kabul oluyor,ne olur şu İSLAMİYET’in de dünya ya hakim olması için bir dua etseniz".der mürid
MÜRŞİD i ; "Oğlum yağmurda yetimin öksüzün tüyü bitmemişlerin sabilerin hakkı varda kabul oluyor.Ama insanlar İSLAMİYET i istemiyorlar ki neden versin ALLAH" der...
Gerçekten de böyle insanın istemesi gerekir,biz istemesek ALLAH neden versin ki...!
Çok beğenerek dinlediğim bir sohpeti de sizlerle paylaşarak kelimelerimin kifayetsiz kaldığı satırlarıma son vermek istiyorum...
İki hoca bir mübareğe gelirler ve; Ya GAVS bir insan bir mürşide bağlanmasa ALLAH ı bulamaz mı cennete giremez mi diye sorarlar...
GAVS hz."Ey hocalar maksat cennet değil, cennet için çalışan boşa çalışır,cennet mahluktur.
Eğer sen ALLAH ı bırakıp da cenneti istersen ALLAH katında zerre kadar değerin olmaz der...Önce cennetin sahibini bul rızasını bul,zaten cennet senin için hazırlanmıştır,cennet için ibadet etme,sen ALLAH ın cemalini görmek için O nun rızasını almak için çalış der...
Ve şöyle devam eder; Size bir şey anlatayım muhasebeyi siz yapın...
Bir yerde bir ceviz ağacı var sizde o ağacın nasıl olduğunu bilmiyorsunuz.Peki içindeki cevizi çıkaran ağzınıza veren sizi hakikate ulaştıran mı daha iyidir yoksa o cevizdir deyip bırakıp giden mi sizi hakikate kavuşturur...
Sizi o ceviz ağacının üzerine çıkartır,dallarındaki cevizi kopartır elinize verir size der ki;Siz bu cevizin nasıl yeneceğini bilmiyorsunuz,bilmediğiniz için yeşil kabuklarıyla yersiniz,o kabuk zehirlidir acıdır yenmez bunu soyun der...
Yeşil kabuğunu soydurur,altından sert kabuklu ceviz çıkar,siz bunu da bilmezsiniz bu böyle yenmez bu kabuğu da kırın der,bu kabuğu da kırdırır.Ceviz bu sert kabuğun içindedir,içindeki cevizi çıkartır elinize verir der ki;işte bu ceviz...
Fakat bu cevizin üstünde de bir perde vardır,incecik bir perde,siz bunuda bilmezsiniz bu perdeyi de soyun der soydurur.Ve altından lekesiz bembeyaz bir ceviz çıkar,işte asıl ceviz budur der ve o cevizi ağzınıza koyar,cevizin tadı damağınıza gelir...
İşte o hakikattir...Cevizi kırdırıp içindeki asıl cevizi çıkaran ağzınıza veren,sizi hakikate ulaştıran mı daha iyidir yoksa "şu sadece bir cevizdir"deyip bırakıp giden mi daha iyidir...Şimdi hangisi sizi cevize kavuşturur...?
Hocalar; Eee o zaman bu cevizi yemek lazım...
GAVS hz; O zaman o cevizi yemek lazımsa ALLAH a kavuşmak için de bir MÜRŞİD-İ KAMİL in elinden tutmak lazım...
"Ya RABBi ben pişmanım"... diyeceksin.İşte o zaman o cevizi sana yedirirler...
ikiside GAVS hz.nin elinden tutarlar;
"Ya RABBİ ben pişmanım keşke yapmasaydım,İNŞA ALLAH bir daha ben yapmayacağım"diyerek tövbe ederler
ve AŞK ın ummanında kaybolup giderler...!
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH IN ADIYLA
SELAM OLSUN SANA EY ŞANLI NEBİ (S.A.V.).........
SELAM OLSUN TÜM İSLAM ALEMİNE.......................
ALLAH IN RAHMETİ MERHAMETİ VE O SICACIK DOKUNUŞLARI ÜZERİNİZE OLSUN.............
HEPİNİZİ SAYGI VE SEVGİYLE SELAMLIYORUM.
SELAMETLE İNŞA ALLAH...........
GÜLNAZ YORULMAZ