8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1593
Okunma
Gecenin karanlığı fecrin alacasıyla yavaş yavaş aralanırken, şimşekler eşliğinde ilk damlalar düşmeye başladı. Yağmur hızını giderek artırırken, yaz aylarından kalan toz toprak yağmurun etkisiyle yıkanıp, çevreye mis gibi yağmur ve toprak kokusu sinmeye başladı.
‘Hayırlı yağmurlar olsun Yarabbi’ diye geçirdi içinden, bir nefes serinlik olur yazdan çölleşen yüreklere.
Güvercinler ve her gün camlarını ziyaret eden kumrular şiddetli yağmur esnasında kuytu bir saçak altı bulup sinmişlerdi çoktan.
Sanki gök yarıldı bir an ve olanca suyunu birden bıraktı İstanbul semalarından.
Sokakta oraya buraya kaçışan insanlar, endişeli gözlerle yağmurun dinmesini bekleyenler, işe yetişme telaşında olanlar…
Bir an ‘insan olarak ne kadar aciziz Yarabbi’ diye düşündü.
‘Susuzluktan kavrulsak da sen vermezsen rahmetini, hiçbir şey gelmez elimizden.
Sular nehirler gibi coşarsa da durduramayız.
Bir an hastanenin cam avlu çatısı çökecek zannetti, suların bolluğu ve darbelerinin şiddetinden.
‘Allah’ım afete dönmeyen hayırlı yağmurlar olsun ne olur!
Tatlı ve serin havası bunaltmayan, ilkbahar ve sonbaharı çok seviyordu.
Bütün ihtişamıyla geçen yazdan sonra, ruhuna huzur veren sonbahar yavaş yavaş kendini hissettiriyor.
Önce sararıp, kızararak dökülmeye meyleden yapraklar, sonra daha serin ve sert esmeye başlayacak olan rüzgârlar, denizin renginin uçuk maviden, karanlık ve gizem dolu laciverte dönmesi gözlerinde canlandı.
‘Mevsimler de ömrümüz gibi’ diye düşündü.
İlk bebeklik yıllarımız taze filizler gibi hassas ve nahif, sonra gençlik ve ergenlik dönemi, yetişkin olduğumuz pırıl pırıl yaz aylarından sonra, kâh hüzünlü kâh mutlu geçen hazan…
Son günlerde artan teröre bağlı şehit haberleri arttıkça yürekler hep üzgün, kimsenin keyfi yerinde değil,
Sürekli kabuk bağlamadan kanayan yaralara yenisi ekleniyor.
‘Bugün gökyüzü günlerdir ardı arkası kesilmeyen şehitlerimize ağıt yakıyor, onların yasını tutuyor’ diye geldi aklına.
Rabbimin müsaadesiyle gökyüzü de şehitlerimize ağlıyor.