- 1199 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ölümün Çocukları
Sosyal denen medyada ölümün zaferini kutlayanları gördükçe; Franz Kafka’nın hayat karşısındaki çaresizliği tanımlarken, kurduğu o müthiş sözü hatırladım ‘Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında’. Ölümler karşısında çekilen bu ‘Ohh’ lara kızıyor; yükselen ‘İntikam’ çığlıklarına kapatıp her uzvumu, kapaklanmak istiyorum, sessizliği gölge diye barındıran yalnızlık hissine.
Gencecik bir insan ölümüne ferman veriyor, bir balkon korkuluğundan başlıyor hiçlik yolculuğuna, sonsuza açılan pencereden; ‘Darısı başına’ ve ‘Şimdi belki anlarsın şehit ailelerini’ diye teselli(?) mesajları ile evladını kaybeden bir babanın acısına tuz serpiyor körpe beyinler. Oysa gerçekleşen sadece ‘Barışta oğullar babalarını, savaşta ise babalar oğullarını gömer’ gerçekliği.
Savaşın zehirlediği zihinlerin biriktirdiği kin, nefret ve intikam; ekmeği küfleyen mantar misali her gün çürütüyor bu memleketi.
Güneşin gözlerinde taşıdığı yeni bir güne, toprağa düşen başka canlarla ‘Merhaba, kara günün ışığı’ diyoruz. Kanın suladığı ölüm sayfalarının altında, hala barınıyor sevgilerimiz ve biz ‘Vatan sevdikçe’ ölüyor, bu çocuklar.
Yeter artık vurmayın bizi, çocuklarımızla…
Ölümle doğuyor, ölümle büyüyor ve ölüm istiyoruz her vakit, ermek için nihayete. Biliyorum; insan hür olarak doğuyor, ama her yerde zincire vurulmuş olarak yaşıyor, maalesef. [1]
Ben bu yazıyı yazmaya çalıştığım anlarda, yine ölüm döşeniyordu mesken geçişlere, ya bir namlunun ucunda taşınıyordu hedef tanımayan roketlerce ya da akbabalarca tescilleniyordu sahipsiz dağlarda kimsesiz cesetlerde, Türkçe karşılığı ‘leş’ veya ‘kelle’ oluyordu çürümüş zihinlerde.
‘Niye öldürüyorsunuz insanları, biraz bekleyin zaten ölecekler’ haykırışları ile sancılı bir kaçış başlıyor düşüncelerimden, yine duygusal kopuşlardayım ölüm kokan tüm mekanlardan [2].
Sonra o çıkıyor karşıma çölde bir su misali, seraptı belki, aradığım cümleyi bulmuştum gezerken gazete köşelerinde…
Ölüme tapanlara ve savaşın çürüttüğü zihinlere inadına söylenecek cümleyi…
Nefret, kin ve intikam fışkırtan bünyelerin panzehiri olan cümleyi…
Ölümün sarhoşluğu ile zafer naraları atanlara karşı söylenecek cümleyi…
‘’Ana- babamız bizi ölümden kaçırmak için buralara getirmiş. Ölüm haberi duydum mu kaçarım ben. Televizyonu, radyoyu kapatırım hemen. Bazen kahvede mecburen haberleri dinliyorum, gençler ölüyor. Bu ülkenin çocukları Ne için? Ne için abi? İnsan yaşamak için var diyorum ben. Uğruna ölünecek hiçbir şey yok. Var mı sence abi, var mı?”[3]
Muşlu bir taksici ile diyalogunu köşesine taşıyan bir yazar vermişti bana istediğim cümleyi; Yaşamak bu kadar değerliyken, uğruna ölünecek hiçbir şey yok…
Kaynakça
[1] . Rousseau
[2]. Konfüçyüs
[3]. Demiray ORAL, Ölüme tapanlar, 17.09.2012, Taraf Gazetesi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.