- 953 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hazin Bir Bekleyiştir Aşk
Yüreğimin tülbentlerine gönder aşkın hicaz sepkenini, birikir damla olur
Her damla buluşur bir menzilde, kendi gövdesini yeşertecek yolu bulur
Rüzgâr kendi ıslığına tutunarak çöller aşar, mevsimler bundan yorgundur
Karşılıksız bir bekleyiştir aşk, gün gelir kendi gölgesinin girdabında boğulur
Suskumun kalibresinden yılların hüznü fırladıkça ne kendime kırık, ne de aşka yıkık bir dal oluşumdandır. Gönlümün hanedanlığına her mevsim göçmen kuşlar uçup geldiler ve kondular yüreğimin sulaklarına. Aşk yalan bir kurşunun iziydi, söküldüm kendi dikişlerimin soylu atölyelerinde. Gecenin yeliyle, ruhumun tükenmez sevileriyle ve yorgun gövdemin cana can katan sevileriyle o göçmen kuşlar vakti saati gelince yine aynı serpintilerle kalktılar nehirlerimden, göllerimden ve sevda denizlerimden.
Kimi boynu bükük bir çiçek, kimi gövdesini yine kendine sevdanın nakışlarıyla diken bir nakkaştım. Her gün yeniden ısınan bir kürede yalınayak aşkı arayan, sonsuzluğa yürüdükçe kendi yaşanmışlıklarını hep erteleyen, ömür çürüten nabzımın dar geçitlerinde eylülde hazin bir damla, şubatta dudakta çiyden bir bakla, mayısta da menekşe sırtında ağlayan bir muamma oluşum da bundandı.
Uzakları düşlediğimde, yangın kürelerinde içimde büyüyen yağmuru öfkeyle dişlediğimde ve cümleleri aşk diye sayfalara işlediğimde renkler hep donuk bir yaşamın yansıması, benden önce tüm yaşamış evliyalar da bu dünyanın garip yolcularıydı. O sularla çevrili coğrafyada her kuyu kendine eş aradığında, kendi yolunu eşerek kavuşmalarla buluştuğunda tükenirdi anlamsızlıklar ve bunun için aşka yol aradı asırlardır seven yürekler.
Dizlerim nicedir kanamıyor anlayacağın sevda bakışlı. Nicedir yorgun gönlümün boşluğuna yar sokulmuyor. Sevinin zarfları boş, ipek gülüşlerini umursamaz oldum sevdiğim tenlerin. Radyoda şarkılar unutulmuş bir hazan, ekranda her şey sahte. Sabrın posalarıyla örtüyorum karınca yuvalarını. Sana ayırdığım denizlerin girdaplarında bir öfkenin tülbendi, derinlerimde kükrememiş faylar ve sonsuzluğuma çağırıyor anlayacağın seni anımsatan tüm şarkılar. Zambak bakışlarındaki can kırıkları, avuçlarında dağılan kader çizgileriyle birbirinden ayrılmış bir fotoğraf karesi, kendi adresini arayan bir düşün suretiyim ben.
İçimizin o unutuluş duvarlarında sesini aradık öksüz bir çocuk gibi sevgisizliğin. Yaşamın, yaşanmışlığın ve gözlerimizde tüten aşka yanmışlığın satır aralarında bir zaman birlikte olup, daha sonra engin denizlerde kendi gerçeğine sokulup o irinli kapsüllerle, o yangın artığı düşlerle ne çok sevda solumuşuz bilemedik. O mutluluk albümlerinden yeni bir düş çevirip, yeni bir mutluluk nidası sürüp dudağımıza bizi nerelere götürür, hiç bilemezdik.
Her aşkın kanamalı soluklanmalarında bir düşün pembe odalarında gülümser hüzün. Gizli bir dua gibi açılır avuçlar sevdaya, dingin bir kayboluş ninnisiyle sokulur yaşama yaşanılacaklar. Eşkıya yanımızdır bizi olmazlara götüren, olmazları var eden. Hangi âşık yarına kalmış bir düşün isyanıdır, destanlarını yazanlardan başka. Ben o hazin coşkuların bulutlarından da düşerim denizlere, sokulurum efsunlu sensizliğin sarmaşıklarına. Sen, yüreğimin derinlerinde kalabilirsen, sen açık tutabilirsen bekleyişlerin kapılarını vebalim olursun gönlümün aşk yazıtlarında.
Her acı kendi kovuğunda büyür unutma. Bundandır suskunluğumuzun içimizdeki hazin çığlık oluşu ve uzaktan dinlerken aşk mırıltılarını, bizi içten içe boğuşu. Bundandır gülüm, gözlerimizde büyüyen sözcüklerin yanaklarımızdan usul usul süzülüşü. Aşk her devirde onuncu boğumdur dilimde. Aynanın sırrına yazdığım şiirlerime dokundukça elinin dolaştığı siluet kimin umurunda? Bahar muştularıyla tükenen bir ömrün çoğul yaşanmışlıklarında yüreğimin ellerini hiç bırakma. Göğsümüzdeki yaşam aşkıyla ve gönlümüzdeki en derin umutlarla yürürüz biz hiç bıkmadan yeşil mutluluklar adasına.
Her devrin en mutlu türküsüdür yine de umut, dudaklarımızdan döküldükçe yaşadığımızı anlarız. Nisan düşleriyle sarmalanan bir yüreğin koylarına hüzün üşüşünce, gökyüzündeki yangın mevsimleri düşer gönül toprağımıza. Sevda, kırmızı çiçeklerin renklerle yarıştığı tanımsız bir yansımadır, bunun için kucağımızdaki çiçeklerle aşkı karşılarız. Yaşamak, fırtınası eksilmeyen bir hayatın pembe düşlerine bakmak, yaşamak, sebepsiz ayrılıkların kentinde bir başınalığın şarkısını mırıldanmaktır.
Selahattin Yetgin