5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1271
Okunma
-Geliyorlar!
…
Minik yüreği, heyecanla kıpırdadı. Dokuz aydır, hiç durmadan, anlatılan bir öykü; gerçek oluyordu.
Oda, bir anda, hareketlendi. Herkes, kapıya doğru koştu.
…
O’nu unutmuşlardı.
…
Babası, kucağında birşeyle girdi, içeri. Yüzüne baktı, babasının. Hiç alışık olmadığı bir ifade vardı, yüzünde. Adını koyamadı; bilmediği için, o duyguyu.
Beyaz elbisesinin etekleri savruldu, koşan insanların rüzgarında. Kendisini unutanların arasından, bir yol açarak, küçük yatağa yaklaştı.
…
Hala devam ediyordu, unutulmuşluğu.
…
Önce, çığlığını duydu. İçi titredi, tüm küskünlüğüne rağmen. Elini uzattı, dokunmak istedi…
-Hayır, sakın dokunma!
Dondu… Anlayamadı; neden dokunamazdı? O’nu seviyordu. Dokuz aydır, o’nu bekliyordu; kardeşini.
Küskün gözlerle baktı, beşiğin etrafındakilere…
Unutulmuşluğunu kavradı, minik yüreği.
Ne yapacağını, bilemedi.
Ne tepki vermesi gerektiğini, bilemedi.
Gözleri doldu.
Minik yüreğinin bulduğu tek çare; bağırmaktı…
Tıpkı beşikteki küçük kardeşi gibi…
Bağırdı…
-Sus! Kardeşin uyanacak. Sen, ablasın.
Hayır, dedi içinden. Ben, abla olmayı istemedim. Siz, beni, abla yaptınız.
…
Sustu…
Hala hatırlanmıyordu…
…
Arkasına döndü.
Üzgün yüzü, keyifle aydınlandı.
Oradaydı…
Kollarını açmış, onu bekliyordu…
Sevinçle uçuştu, bu kez, etekleri…
Elleriyle itti, beşiğin etrafında toplanmış insanları…
Sevgiyle sarıldı, babaannesinin boynuna…
Yüzünü gömdü, alıştığı kokuya…
Sevgiyi hissetti, minik yüreğinin tüm gücüyle…
UNUTULMADIM, dedi içinden….
Eser Akpınar
02.08.2012
İzmir