- 925 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
göç kuşlara sevdalı yüreğim........
Hani ben bi’zamanlar yaramaz bi çocuktum
Hani, dünya kanatlanıp uçardı yüreğimden
Hani, masmaviydi enginler, hani elimi uzatsam yıldızlardı......
Hani bir çiy damlasıydı sevgi…..Kırık umutlarımda, tuz buz yarınlar... küskün harfler, Öksüz cümleler nasıl da batar canıma… Ve sen can… Nasıl batırırsın göğsüme, sarıldıkça yokluğuna…...Her defasında biraz daha uzak, Her defasında biraz daha soğuk ama her defasında biraz daha hasretle, özlemle..... Canın yanar her seslenişimde uzaklardan… Canım yanar hasta olduğunda… Canın yanar çok şey yapmak istersin ya… Ama yoktur çaren... İçine batar gözyaşların… Kahrolursun… “Ne yapıyor acaba” dersin… Dersinde… fırtınalarda yüzerken, bir kaşık suda boğuluverirsin… “Nede çok sevmişim seni dersin”… İçin acır… Kolların kırılıverir dört bi yandan… Suskunluğumdaki tüm isyanlarımı, gözlerin haykırır gözlerime... gittim buralardan biliyomusun… kıyı egem çok acıtıyor artık… İçinde barındırdığı ne varsa senden… Yarınlar var mı sence… Artık yarınlar olmucak ki biliyorum...Ve ben başımı öne eğip sessizce gidiyorum... Sözlerim… Sözüm “söz” kalsın… Ama ben gidiyorum… Ahde vefasızlığım yok… Çok yoruldum… "Suskunluğun en koyusunda bir yalnızlık…" Çok koyu mavi artık deniz… Çok kıskanç yine, hoyrat, acımasız..… Kayboluyorum en derin en koyu karanlıklarda... Her defasında ama her defasında, bir kıvılcım daha sıçrar hasretinden tenime, gelsende söndüremezsin... ..ben hep yanarım... Hep kanarım sensizliğime… Çiğ damlaların sel olurda ama artık söndüremez biliyorum... Yollara vurursun kendini, yol ayrımlarında düğümlenir darağacımın ipleri… Ve her yol tabelasında, zaman dakikalarını vurur ölüme... ikindi gölgesi gibi uzar gider gidişim… Ve yayılır özlemin dört duvar arasında titreyen mumum sıcaklığında… Bende boşaldıkça sevdan, üşüyen gölgemde birikir çiy damlaları... hazan sarsıı bir mum daha biter dibinde "yıldızlar gibi sönük"…Ve sonu gelmez sensizliğim... Sadece bu mesafeler ayırır bizi, bilirim... Kâğıttan yaptığımız çiçeklerin dikenleri batar avuçlarıma... Sustukça büyür sevgi, senin çiy kokulu teninde, benim küçük göğsümde... hasretii aynı, vebali ve yükü ağır...Susarsın, susarım ve boğazımıza dizilir düğümleri aşkın, tıkanır kalırız... sarı lalelerini bekler örttüğün toprak, ben lalelerde gülyüzününgörmenin hayalini kurarım... Kimi bekler ki umutlarım, elllerimse ellerini... Bir turlu alamam kalemi elime, dilimin ucunda biter yangınlar.....tüm sevgi sözlerini yakarım, kızarım ya gidişine ya da varlığında, yokluğu yaşamaya... Kâğıtlar bekler, kalem bekler, içimde bi dolu söz bekler ve saçlarımın arasında titrer parmaklarım, altında biriktikçe kanayan dizeler… Perdeyi çekip geceye, ruhsuz bedenimi hazırlarım uykuya... sen gibi sokularak yatağa saklarım sensizliği... Her sabah hayalinin ucunda açar hasret çiçekleri... uykusuzluğum bile renksizce kanar sessizce, Sensizliğe uyanmak yok mu? bilirim ellerin ne kadar uzaksa ellerime, kendi el yapımı yüreğin o kadar yakındır yüreğime, adını dilime mühürlerim... çiy
tanem … Ben Çok yoruldum…Hani ben o zamanlar yaramaz bi çocuktum… Hani dünya kanatlanıp uçardı yüreğimden… Hani masmaviydi enginler… Hani elimi uzatsam yıldızlardı..Hani çiy damlasıydı sevgi…hani mutlu bir oyundu yakartop o zamanlar… Üstüm başım toz toprak içinde… Gidelim, gidelim be hadi Tut elimden götür, Götür nereye götüreceksen beni… Evet, bazı şeyler var ki… Çok acıtıyor insanı… Sustuğunda gözlerinde kayboluşumdan… Unuttuğun önemsiz anılardan… Zamandan… Zamanla iç içe girmiş dakikalardan… Sonbahardan… Sonbaharda yere düşen sararmış yaprağın çığlıklarından…Ve üzerine düşen çiy damlalarından…“Hani masmaviydi enginler… Hani elimi uzatsamyıldızladıı” Evet, işte oralarda bir yerlerden... "Üzülme… " Diyordu emmim, "Bu akşam bende kal hayalde olsa, sonra gidersin bırak o pamuk ellerini yalnızlığıma, Gözlerini uzakta tutma sakın, bakışların üşür... Aslında acılarımız ne kadar da benziyor, Hadi gözyaşlarınla yüreğimdeki yangını söndür..."Toprakta gezen yorgun bedenime toprak örtülünce günler bu acıyı da elbet dindirecektir....
Tut ki hala çocuğuz, yangına yürüyoruz… Daha dokunmadık bile ateşe… Ve elimizi neyin yakacağını bilmiyoruz... Bütün mal varlığımız, el yapımı yüreklerimiz...…ve hayallerimiz, oysa Issız bir ormanda yankı gibiydi gidişim… Gidişimin ardından… Evet, işte oralara bir yerlere... Gidiyorum... Anılmak, saygı ve sevgiyle ebediyet budur belkide...ama sessiz yaşadım sessiz gidiyorum kim beni nerden hatırlayacak ki......eş-dost kırlangıçlarla konuşurken görüyorlarmış beni sıksık.......Görürler tabii yüreğim göçmen kuşlara sevdalı....Ben hayat kaldırımlarının büyüttüğü çocuğum...Aman sabah olmasın bu karanlık dünyamda...,Bu karanlık geleceğimde bitmesin yolculuğum...
GİDİYORUM..........
kırlangıçlar
yedi göç yaşarmış
ömrüm
yedi göç ahir
yaşadım
tam altı göçü sonuna kadar,
son bir kırlangıçım daha var........
..............
kıyı ege köylüsü....
.