3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1331
Okunma
Kabuk bağlamış bir aşkın deri döküntüleriydin. Uyudukça ,unutmaktan ziyâde.. Törpüleyip duruyordun kemikleşmeye başlayan yürek yanını. Aklı fukara bu sevda, tenine sulanan bir pişik oluvermiş,hüsnü cemâlini yakıp durmuştu. Ki sende ne arardı gül yüz..
Sende noksandı,iyiye tamamlayacak ne varsa. İnsandan bir kılıfın altına saklanıp,şeytanlığını mı örttün,balçıktan karakterinin.
Unuttun mu? ömrün süzgecinden geçince,diriltildiğin toprağa döneceksin. Bedensel hazlarının üçgeninde tamamlanacak bir iç açıda olsa varlığın,bazen ihtiyaç duyarsın dış tamlamalara. Bil ki yürek alçı tutmaz, ne de bedenini süsleyen bir dekoratifliği kabul görür.
Asil de değilsin,yalana batmış bir dilin ürünü olma çabanla çürüttün kanına dair ne varsa.Şimdi üstümde milyonlar yumurtlayacak bir inci olma ihtimalinden uzak,tek hücreli bir tükeniştesin. Ve hayatın anlamına leke çalmanın idrakından uzak,lekelerinle çoğalmanın bölünmelerindesin sevgili!
İç yaram,ayların yorgun yordamıyla seni kabuğuna yatırdım,nenni de uyu,uyu da kanama.. Acılarımla irin bağlama..
Şimdi ayrılığın seyir defterinde yazılanlardan ibaretsin. Kısacası;
Kursağımda ruhsuz sevişler
Ayrılığından geriye kalan
Yürek tutulması
Lâl aşklar gördüm oysa
Duyusu tamlardan eksik
Ve tattan yoksun bal gözlerinle acıtırdın gözyaşımı
Yokluğunun buruk damlası yüzüme çukurlar açar da,
Bilenmiş,
Kana doymaz yaralar gibi dolmaz ten tuzuma bu ayrılıklar .
(16.09.12) NÜRGÜL OCAK