- 670 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KAZANMA HEVESİ
İnsan hayatı boyunca geçen her gün ilmine ilim eklemekte ve ufkunu genişletmektedir. Zamanı bir vasıta olarak görürsek eğer, insan bu vasıtanın olası hızıyla ilerleyip birtakım ’yeniler’ görmekte, ve onları sevip sevmemekte özgür bırakılmaktadır.
Başarılı olmak ve görünmek ise zaman vasıtasının insana verdiği hazzı derinden etkilemekte ve insanı yolculuğundan memnun bir hale koymakla birlikte aksi bir duruma da sebep olabilmektedir. Başarılı olmak ve kazanmak insana şevk verirken, mağlubiyet ve başarısızlık insanı kahreder, hatta kimi zaman isyana dahi sevk eder.
Kazanma arzusu, kaybetme korkusu ve hırs. Bu üçü aynı insanda zuhur ettiği an dehşetli hadiselere seyirci kalmak kaçınılmaz olabilir. Gözü hedeflediğinden başkasını görmeyebilir insanın ve insan bir zavallıya dönüşebilir.
Tek derdi hep daha fazla kazanmak olan, kazanma hevesi ile bastığı yeri alev alev yakan insan korkunçtur, hep güçlü olmak için çabalamış ve kaybetmek hususunu hayatından çıkarmıştır. Ancak kazandıkça kaybetmekte, kaybettikçe kazandığını sanmaktadır...
Kazanma hevesi ile hayatındaki manevi birçok şeyden vazgeçen, anasını, babasını, atasını, yarini, kardeşini, hısım akrabalarını ve daha nicelerini kazanmaya tercih eden, adımlarına engel olabilecek ne varsa ezip geçen insanın kaybedeceği hiçbir şeyi kalmamıştır. Kaybedeceği hiçbir şey kalmayan insan, adı üstünde ’Kaybeden İnsan’ dır.
Ancak kazanma hevesi sınırını bilmek dahilinde her insanda bulunması gereken bir hevestir. Aksi zaten bir başarısızlığın içine düşüşe ve kaybetmeye işaret olurdu. Her insan kazanmak ister, fakat asıl mühim olan bunu arzuda bırakıp abartmamak, elde edebildiğine şükretmek ve onu korumaktır. Kazanmayı hak eden insan bir zaman yenilgi yenilgi büyüyen zaferlere ulaşabileceğini bilen ve kazanma hevesini sınırıyla taşıyabilen insandır.
’Kazanmak, kaybetmenin bir diğer boyutudur.’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.