- 679 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GELENEKLER
GELENEKLER
İnsanlar, gelenekleri lâf olsun diye icat etmediler muhakkak. Gelenek, fertlerin hem birbirleriyle olan ilişkilerinde, hem de toplumla olan ilişkilerinde adeta sözlü bir anayasadır.Toplumun ona uymasında menfaat olduğu içindir ki büyük bir çoğunluk, gelenekler konusunda saygılı ve duyarlıdır.Çünkü toplum baskısı her zaman kanunlardan önce gelir.Gelenekleri bu yüzden bir yük gibi görmek mümkün değildir
Doğum, evlenme ve ölüm törenleri. Nereden baksanız, her biri, her toplumda değişiklik arzeder.Doğan ve evlenen insanlara takı takmak veya başka hediyeler vermek köklü geleneklerimizdendir. Bu törenleri herkesin bizim gibi algılamasını beklememiz tabii ki yanlış olur.Bir Müslüman’ın toprağa verilmesi, bir Hindû’ nun yakılması kendi dinî vecibelerinin gereğidir.Ölenlerin ardından hayır yapmak, mevlit okutmak, devir yapmak gibi işler dinî bir vecibe değil, tamamen birer gelenektir.Öyle ki, Anadolu’daki pek çok yerde, ölünün ardından hayır yaptırmayan bir kişi hayırsız evlat ilan edilir adeta.
Dünyadan, belgesel programlar yoluyla öğrendiğimiz gelenekler bile bize ne kadar ilginç gelmektedir. Müslüman Endonezya’ daki mirasın anadan kıza geçmesi,Kamboçya’ daki kadınların boyunlarına taktıkları halkalar yoluyla boyunlarının uzaması, Amerika kıtasında teknolojiyi kabul etmeyen Amish(Amiş)ler, yamyamlığı hala devam ettiren bazı ülke insanları vb. İyi ki dünyada değişik gelenekler var.Yoksa bu dünya ne kadar çekilmez, ne kadar despot bir dünya olurdu.Türkiye’de bölgelerimize göre farklılık gösteren birçok geleneğimiz oluşmuştur Mesela; Çankırı yöresinde çok zengin bir “Yaren” geleneği vardır. Bu geleneğin sosyal yönüyle güçlü bir yapısı bulunmaktaydı. O yapının en üstünde bulunan kişisi “Başağa” o yerdeki bütün huzursuzlukları önleyici bir yetkiye sahiptir. Urfa yöresinin “Sıra Geceleri” tek düze bir hayatı aşmanın ne güzel bir örneğidir. Nevruz ve Hıdrellez Bayramları tabiatı farkında olmanın anlamlı birer ifadeleridir.Âşıklık geleneği, pehlivanlık geleneği, yayla geleneği ve hayatı, evlenme âdetleri…Her biri dünyada hayranlık uyandıran çeşitliliklerimizdir.
20. Yüzyılın başından beri ise dünya, tek kültürlülüğe hem özendirilmekte, hem de zorlanmaktadır.Dünyaya şekil vermeye çalışanlar giyimde, eğlencede,dilde, müzikte, düşüncede dünyanın büyük bir bölümünü kendilerine benzetmeye giriştiler.Böylece dünya hep onlar gibi konuşacak, düşünecek ve onlar gibi yaşayacaktı. Bu aslında yeni dünyanın savunduğu ilkelerin çiğnenmesi demekti.Çünkü medeniyet ulaştığı seviyelere hep çok sesliliği ile çıkmıştı.Bu sefer dünya kültürlerini tek bir potada eritmek istiyordu.Bütün dünya bundan nasibini aldı.
Bugün Asya, Afrika’dan tutalım da Eskimolara varıncaya kadar bütün dünya Batı kültürünün birer kopyası haline gelmiştir.Eskiden çok zengin bir evlenme geleneğimiz vardı.Ana baba evlilik kararında son sözü söyleyen kişilerdi.Herkesin malumu olan kız isteme törenleri yapılır, eğlenceler köy veya mahalle meydanlarında gerçekleştirilir,davul zurna gibi yerli çalgılar kullanılırdı.Şimdiki evlenme adetlerimizin hangisi yerlidir?
Çocukluğumuzun en güzel yıllarında ağzı kapalı veya derince sepetler olur, içindekileri “fakir fukaranın canı çekmesin” diye pazara onlarla çıkılırdı.Şimdi onlara gerek kalmadı, çünkü televizyon reklamları sepetin içindekilerden fazlasını insanlara gösteriyor.Yine eski misafirlikler gözümün önüne geliyor:köy odalarında, evlerde misafir edilen insanlar…Artık onlar için lüks otellerimiz ve konaklama yerlerimiz var.Tabii ki yüzümüzden gülümsemeyi eksik etmiyoruz.Çünkü onlar hem misafirimiz, hem de veli nimetimiz artık…Sevgili çocuğum, sen ders çalışmaktan ömründe hiç “çelik çomak” oynamamışsındır. Saklambaç,körebe sana ne kadar basit geliyordur.Hatta kaydırak, Birdirbir hakkında bilgin de yoktur?Ah senden kaçırdıklarımızı sana verebilseydik.Senin de gelecektekilere verilecek bir şeylerin olurdu.
Uzun lâfın kısası; dünyadaki en köklü gelenekler bile, Batı’dan gelen selden dolayı erozyona uğramış, kuşaklar arası bağlar kopma noktasına gelmiştir.Bu gidişle geçmişimizin izini taşıyan, benlerce yılda şekillenen gelenekler, modernizme kurban verilmiştir.Gelecekte bunları kitaplardan, gösterilerden – eğer unutmayan kalırsa-öğreneceğiz.Eğer “utanma duygusu” o zamana kadar kalırsa, genç nesillerin beddualarından kaçamazsınız…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.