- 892 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ZORLA GÜÇLÜ OLUNMAZ
İnsanların, diğerlerine neden acımasızca davrandığını hep merak etmişimdir. Onlar, kendilerini haklı görürler hep. Hak etmiştir bu davranışı, ilgili kişi. Eğer, ilgili kişiyi savunmaya kalkarsanız, anında siz de saldırıya uğrarsınız. Diyalog kurmanın mümkün olmadığı saldırgan kişiler, hızla artıyor etrafımızda.
Ezmeye çalışan kişi, maddi anlamda güçlü ve imkanları geniş olan bir kişiyse eğer, ezilmek kaçınılmaz olabilir diğer kişi için.
Ezen insanların davranış biçimlerini çok gözlemledim. Genellikle sevgi, ahlak ve bilgi donanımı eksik olan kişilerin, konuşmak yerine saldırıya geçtiğini gördüm. Ezdikleri kişi, kendisinden daha bilgili, zeki ya da sevilip sayılan bir kişiyse eğer öfke daha da artıyor tabi.
Bazen aile içinde görülüyor, şiddet. Aile içinde, kim maddi ve statü anlamında daha güçlüyse diğerlerini ezmeye yeltenebiliyor. Ailesinden bir ferdi ezerek kendini güçlü kılmaya çalışan bir kişi, evinin dışında daha da acımasız olabiliyor. Bazen de iş hayatında eziyor, kendi sorumluluğu altında ki kişileri.
Kendi kişiliğine, bilgi ve tecrübesine güvenmeyen kişi; başkasını küçük düşürmeye çalışarak içinde ki boşluğu doldurmaya çalışır, çaresizce. İçinde ki boşluğu bu şekilde dolduramadığında ise, iyice saldırganlaşır. Saldırganlıştıkça, insanlar çevresinden sırayla uzaklaşır. Yalnızlaştıkça sevgisiz ve kimsesiz kalır. En büyük acı aslında kendi içinde yaşanır ve ifade etmeyi bilmediğinden, çözüm bulması da zorlaşır.
Dikkatlice onların gözlerine bakanlar, o çaresiz ışığı görür. Aslında yardım çığlığıdır her seslerini yükseltip, ezme çabaları. Karşı tarafa attıkları her ok, kendi yüreklerini parçalar.
Güçlü kalmaya çalışanlar ise her türlü haksızlığa, yürekli duruşları ile cevap verirler. Aile içinde her türlü şiddete maruz kalsalar da, yavruları için direnç gösterirler. Emekleri ile para kazananlar ise uğradıkları her türlü saldırıya, daha çok çalışarak cevap verir. Güçlü insanlar, kolay kolay saldırılara boyun eğmez. Aksine hayatın içinde acılarla gelişip, çektikleri acının bedelini kimseye ödetmezler.
Savaşları kendileriyledir ve sonra ki kuşakların yolunu taşlardan temizlemek için uğraşırlar. Güçlü insanlar, söylenenmez, dertlenmez ve başkalarına da dert olmazlar. Dünyanın tam merkezinde yaşarlar. Sürekli okur, gözler, sorgular, çok çalışır ve kendilerini geliştirirler.
Hoşgörülü kalemlerle gezip, hata değil umut ararlar. Sevgi dolu olur ve kolay affederler. Ahlaki değerlere sahiptirler, kendilerine yakışmayan söz ve davranışlardan kaçınırlar.
Alçak gönüllüdürler ve empati yetenekleri gelişmiştir.
Güç, insanın yüreğinde bulunur ve paylaştıkça da artar.
YORUMLAR
Hayvanların, yaratılışları,doğaları gereği acımasız vahşi davranışları ,tepkileri,yaşamak,korunmak,
beslenmek üremek gibi hayati nedenlerledir.Bilincsiz,iradesiz,içgüdüsel,kurgulu bir sistem içinde
yaşayan hayvanlar,masum,sorumsuz varlıklardır.
Aklı,iradesi,bilinci ile vahşet sahnelerinde rol alan insana,türlü türlü kötülüğünerağmen "günahsız "
deyip hoşgörmek,suça ortak olmaktır.Tepkisizlik,onay, oranı yükseltmekte.(genelde değişik neden-
lerden, çoğumuzun sesi hiç çıkmamakta maalesef) Yazınızda da belirttiğiniz gibi bu soy insanlar, özellikle ezmek, kötülük etmek istedikleri kişi yada kişilerden,boyca küçük Olduklarının farkındalar,
ancak,ufaklıklarını itiraf, intihar demek olduğu için asla asla kabullenmez,tam tersini düşünmek
ister,düşünür,öyle hissederler.
.Ben büyüğüm! Büyüksen senden küçüğün yakasına neden yapışıyor, Senin boyuna zarar veremeyek kişiye neden acımasız davranıyor,kötülüyor,başkalarınada bunu telkin ediyorsun?
Saldırının,acımasızlığın.ezmeye kalkışmanın ana nedenlerinden biride bilgizilik ve kalp yoksulluğu-
dur.(destekliyorum tümüyle).Sorunları akıl yordamıyla,kalb vicdan sesiyle çözme,böyle sonuçlandırma erdeminden yoksun zavallılar,yürek ve zihinlerinden kötülük zehri akıtarak hayatı
çekilmez,sıkıntılı,adeta boğucu bir yer haline getirmektedirler.
Biz,alçakgönüllüce,ezmeden,kırmadan,dövüp sövmeden,kötülük etmeden,kıskanmadan,çelme
takmadan......,”KALBİN DENETİMİNDEKİ AKIL”la yaşamaya talip olalım,talibiz.İsteyenler,isteklerine kavuşurlar inancı ile,değerli erdemli yazınızın çiçeklerle süslü içeriğini severek onaylıyor,kutlamamı
saygı ile bırakıyorum.
hayal deniziii
Biz bu şekilde yaşamaya talibiz çünkü, hayatın ancak bu şekilde güzelleşeceğinden eminiz. İnanıyorum ki, zamanla herkes analayacaktır bu gerçeği de inşallah çok geç olmaz. Yorumunuzla yazıma verdiğiniz destek beni hem mutlandırdı hem de umutlandırdı. Düşüncelerinizi paylaştığınız ve yazımla söyleştiğiniz için çok teşekkür ederim. Saygılarımla.
efendim değişik bir konuya değinmşsiniz ezmek ve ezilmek benim gibi emekçi kesim hayatları boyunca ezilmişlerdir ama onurlu duruşlarından ödün vermemişlerdir ağa ve bey olanlarsa devamlı ezmişler ve hak yemek türlü dalaverelerle devlete vergisini ödememişler bu kesim daima ezme politikası uygulamıştır biraz konu dışı oldu bağışlayın saygılarımla selamlar
hayal deniziii
Yazınızı dikkatle okudum. İlk etapta, o yıllardaki adı ehliyet olan sürücü belgesi aldığım gün geldi gözlerime.
Belgeyi alacağım için bir de araba almıştım. Ki gerçekten de güzel kullanıyordum direksiyonu ve kendimden çok emindim. O gece "Hayırlı olsun" demeye misafirler geldi eve. Bir arkadaşım benden altı ay kadar önce almıştı ehliyeti, ama çocukluğundan beri de kullanırdı araba. Bilgi birikimi vardı dediğiniz gibi yazıda. Başladı beni ezmek için sorulara... "Bijon bir tekerde kaç adet vardır?", "Kriko nerelere takılır?" ve daha bir dolu sorular. sorarken de kahkahalarla gülüyordu. Tabii ben bozuluyorum; ama misafir diye de şakaya şaka ile karşılık veriyordum. Artık öyle bir hal aldı ki; herkes sustu ve sadece arkadaşım sorular sormaya başladı.
Baktım şöyle gülümseyerek... Anladım ki susmayacak. Karşı taarruza geçtim. "Madem diğer misafirleri yok sayacağız; o halde sen de benim sorularıma cevap ver bari" dedim. Edebiyattan, tarihin derin olaylarından, insan psikolojisinden ve daha nice konulardan soruları henüz beş civarına gelince; "Pes!" dedi. Ve devam etti: "Özür diliyorum."
İlk aklıma gelen bu olay oldu. Maalesef insanlarımız bilgileriyle ya da bildiklerini sandıklarıyla ezmeye çabalıyor, parayla ezmeye çabalıyor, silahla, kaba kuvvetle ezmeye çabalıyor. Oysa bilmiyorlar ki, her gücün bir üst gücü mutlaka vardır. işte o nedenle de nice kişiler "Su testisi su yolunda kırıldı" deniyor ve eriyip gidiyorlar.
Hiç bir güç zekanın karşısında duramaz. O halde ne kadar kendimizi güçlü, bilgili de hissetsek "Önce MÜTEVAZİLİK" derim ben. O her kapıyı açar. Hem kendisine ulaşılmasını sağlar ve hem de kendisi ulaşır herkese.
Bilinmesi gerekir ki, zirve denilen kavram her branş için ayrıdır. hatta her branşın kendine özgü yan branşları için.
Bir roman yazarı zirvedeyse, bilmeli ki bir öykü yazarı da zirvedir. Ama alanları farklıdır. Mütevazilik kendinden sonra gelecek nesli de kazanmaktır...
Ve bilinmelidir ki hiç bir insan zirvelerde kalıcı değildir.
Tebrikler sayın yazarım. Çok güzeldi..
Saygılar...
hayal deniziii
Her gücün bir üst gücü mutlaka var ve hiç birisi sonsuz değil.
Teşekkür ederim, içten paylaşımınız için.