- 534 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sorularım...
son gunlerde
bildigim yerlerden geliyor butun sorular
bu yüzden ayağa kalkmak icin zorlanmayışım...
işim basımdan aşkın
bıraksanız bir koltuk üzerine
uyuyup kalacak kadar
hatta cıkarken unutulacak kadar
yorgun ve umarsız
bakışlarım
sesimin tonundan belli
vagecilecek birsey olmayışım
üzerimdeki tozu temizleyince ortaya cıkan
bilinmeyen bir dilde değil aslında
uydurma işaretlerle
yanyana iyi duruyor diye
burdayım, yazıslarım...
yabancı sevda takviyeleriyle ayakta duruyorum belki de
hani şu belgesel kanallarındaki
adli olayların anlatıldıgı
ve genelde yaralanmayla biten olaylarda
yaralıya verilen kan takviyeleri gibi
sonra huzur takviyeleri
akıl takviyeleri
raydan cıkan vagonların tek tek
yine aynı rayların uzerine konma cabaları
konamayan vagonlar ucmaya devam eder mi?
yüzünden silinir mi bu aşkın tebessumleri
yoksa giderken yanında mı götürürsün
tebessümlerini...
bu yuzden mi her geride kalanın elinde avucunda hep bir sulugözlülük
kimisi salya sümük bagıra cagıra
kimisi ısırıp dudaklarını icine
yüzünün asıklıgı sanki bir hediye
belki de anlasmalı bosanmak gibi
paylasılırken
tebessumler hep bırakıp gidende...
eğlencenin saati ve yeri oluyor mu?
yoksa insan kaybederken bile eglenebiliyormu
bir mezarlıgın yanından gecerken mırıldanmak duaları
yada sakat kalmıs bir insan görunce
yinelemek, yenilemek imanı
bunun bir zekatı varmı
yoksa insan yaptıklarına sayılsınmı ister her hesaplasmada
bu yuzdenmidir öfkesinin dinmemesi insanın
erken bir hesaplasmadan sonra
bir parcasını kaybetmesi bedeninin...
eglencenin yeri ve saati oluyor mu?
yoksa unutmamalımı insan
erken gelecegini hesaplasma saatinin...
sevdayamı tutulur insan
yoksa sevdaya mı tutunur...
bu bir doğa kanunumudur yoksa kendisimi kasınır insan
yoksa doğal bir yetenekmidir bu
doğustan gelen
her insan aşık doğar
buyudukce unutmayı ögrenir
unutamadıklarını şarkı dinlerken anımsar
sarkı bitince abartır şiirler yazar
kimisinin abartısı
sessiz telefonlar
alkolle yıkamadan cıkmayan izleri
bazısı derinlerinde
dikişleri ne kadar sık atarsa atsınlar
incecik deri
sanki biraz sert dokunsa biri yeniden acılacak
sakındıkca üstüne gelir her söz insanın
sanki her şiir onun yarasını daglasın diye yazılmıs
sanki her dağlandıgında
rutbeler işlenir apoletlerine
sanki rütben ne kadar yukselirse
o kadar aşık derler adama
ve aşk doguştan kanımızda
biz unutmayı ögreniriz
kimimiz sınıfta kalır
tadı damagında
esaslı bir askın
tekrar eder bu sınıfı
unutana dek aşkı...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.