- 1189 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
İŞTE GELDİM GİDİYORUM 4
İŞTE GELDİM GİDİYORUM
Bölüm 4
Şaşırdı. Gözlerine inanamadı. Komşularının küçük kızıydı bu. Kendisinden de iki yaş küçüktü. Üstelik kızın abisi ile samimi arkadaştı. Az önce, otururken şimdiye kadar hiç hissetmediği arzu ve duygu fırtınasını bu kız mı yaratmıştı yani? Gözleri yeniden kızın bacaklarına doğru kaydı; ama rüzgâr artık esmez olmuştu. Kızın serpilip geliştiğini fark etti. Hayatında ilk kez, bir kıza arzu duymaktaydı.
Ayağa kalktı. Kızın eli hala omuzlarındaydı ve kendisine hınzırca gülümsüyordu. Gözler ve tebessümlerle anlaşıyorlardı sanki. Bu sessizliği ilk kız bozdu.
-Biraz yürüyelim mi çamlara doğru?
Teslimdi zaten kıza ruhen. Bu teklif de gelince durur mu? Birlikte yürümeye başladılar. Kız elini tutmaya çalışınca delikanlı “Artık bu kadar da olmaz!” der gibi itiraz etti. Çünkü mahalledeydiler ve herkes dedikodu yapabilirdi.
Çamların arasına girdiklerinde artık el ele tutuşmakta sakınca görmediler. İlk sözü yine kız aldı:
-Seni çok seviyorum. Okumaya gidecekmişsin. Ordan bir kız bulursan eğer; bil ki, hem seni hem kendimi öldürürüm.
Yine ölüm! Ürperdi delikanlı. “Ölmek, öldürmek severken bile mi var?”, dedi içinden.
-Ama bak! 3 yıl lise var. Sonra 4 yıl üniversite. Etti 7 yıl. Bir yılda öyle geçse, eder 8 yıl. O zamana kadar sen beni bekleyemezsin. Annen, baban zaten seni başkasına verirler.
- Sana söz! Annemle de konuştuk. İsmet Paşa’nın oğlu da olsa varmayacağım.
İyice şaşırdı delikanlı. Kızdan hoşlanmıştı bugün; ama daha sevgi bile oluşmadan bu evlilik istemek neyin nesiydi? Kendini zaten henüz çocuk görüyordu. Üstelik kız okumamıştı ve okuma yazması bile yoktu.
Delikanlı bir ayak sesi duyup geriye bakınca titremeye başladı. Gelen kızın annesiydi ve hızlıca da yürüyordu. Kız aniden sarıldı delikanlıya ve dudaklarına bir öpücük konduruverdi.
İlk öpücükle mest olmuştu iyiden iyiye. Eli dudaklarındaydı ve bir kız gibi süzülüyordu. Sanki rolleri değişmişlerdi. Bir yandan da kızın annesinin homurdanarak, bağırarak gelişi vardı. Dudaklarındaki tadı o bağırış silip süpürüyordu.
-Kızımı öpmek haaaa! Bunun hesabını vereceksin. Komşu çocuğu dedik, evimize de aldık. Kim bilir ne yaptın kızıma? Doktora muayeneye de götüreceğim.
Şaşırdı delikanlı. Daha az önce annesiyle konuştuğunu söylemişti kız ve buraya geldiklerini de kimse bilmiyordu. Demek ki oyuna gelmişti. Hepsi tamam da muayene niçindi ki? Acaba hasta mıydı kız? Hastaysa evden neden çıkıp gelmişti buraya?
-Teyze inan ben öpmedim! O beni öptü. Hem seni görünce öptü; sen gör diye…
-Sus! Hadi kız! Muayeneye gidiyoruz.
-Hasta mı teyze?
-Sen bunun kızlığını bozdun. Muayene ettireceğim; rapor alıp seni de, babanı da sürüm sürüm süründüreceğim. Gör bakalım elin kızına kötülük neymiş?
-Teyze ben bir şey anlamadım. Kızlık bozmak da ne ki?
-Görürsün sen onu… Şimdi söyle bakalım. Kızımı alacak mısın almayacak mısın?
Kadın ağlamaya başlamıştı. Toprağa oturup çırpınıyor, bağırıyor, ağlıyor, dizlerine vuruyordu. Delikanlı kendini çok çaresiz hissetti.
-Tamam teyze. Söz!
-Bak, eğer sözünde durmazsan alacağım raporu mahkemeye veririm ve seni hapislerde çürütürüm. Şimdi biz önden gidiyoruz. Sen bizden 10 dakika sonra buradan ayrıl.
Delikanlı şaşkındı. O gördüğü bacaklara da, kızlara da, dudaklarındaki o ilk öpücüğe de lanetler yağdırdı. Ne yapacağını şaşırmıştı. O rapor ne ise bilmiyordu; ama ya hapse girerse diye de titriyordu.
10 dakika kadar geçince dalgın dalgın eve döndü. Babası gelmişti eve. Hazırlıkları da yapmıştı. Çamaşır, giyecek falan… Kısaca herşeyi almıştı. Delikanlı anladı ki, yarın gidiyorlardı. Hüzünlü bir sevinç oluştu yüzünde. Kafası karışmıştı bugün iyiden iyiye.
Gece olup da yatağa girdiğinde kâbuslar başladı. Uyuyamıyordu. Biraz daldığı an; o öpücük, kızın annesinin tehditleri, bağırması gözüne geliyordu. Ayrıca silahları düşünüyor, kendisini vurduklarını hissediyordu. “Kim, neden ve niçin vursun ki?” diye de iç geçiriyordu sonradan.
Bir anafordaydı ve gittikçe içeri gidiyordu. Bunu hissediyordu ruhunun derinlerinde. Ya arkadaşı da olan kızın abisine ne diyecekti? Akılına bu da gelince çıldırdı iyice. Fırtınalar beyninde eserken, bedeninin titreyişine de “Dur!” diyemez hale geldi. Ateşler içinde kıvranıyor, yanıyordu adeta.
Kızın sarılışı, tabancaların kendisine doğruluşu, silah sesleri, annenin çığlıkları onu meydanda bir halkanın içinde döndürüyordu sanki. O halkada girdaplar oluşuyor ve çekiyordu içine alabildiğince. Sonsuz ve hızlı bir dönüş içindeydi artık. Ter ve müthiş bir inilti yan yanaydı. Hiç farkında değildi; ama yardım istiyordu inleyerek. “Yardım ediiiiiin! Ne olur yardım ediiiiiiiin! Vurmaaaa… Sakın ha! Biz arkadaşız. Yapmammm! Söz, bir daha yapmam!” diye tüm eve duyurmuştu sesini farkına varmadan. Babası uyandı ve hızla yanına geldi. Parmaklarıyla dokundu oğluna, seslendi ve çok zor da olsa uyandırdı. Annesi de elinde bir bardak suyla gelmişti odaya.
-Ne oldu oğlum? Rüya mı gördün? Seni vuruyorlar mıydı? Bak istemiyorsan yollamam seni okula. Burada okursun. Üzme kendini.
-Baba beni hemen gönder. Komşunun karısı rapor alacakmış. “Kızımın kızlığını bozdun” deyip bugün bana hücum etti. Baba vallahi ben bir şey yapmadım. “Kızlık bozmak ne ki?” dedim; onu da söylemedi.
-Tamam oğlum. Sen uyu hadi. Ben sabah hallederim.
Bir güven geldi delikanlıya o an ve uyudu. Babasıydı “Hallederim” diyen çünkü. O her şeyi hallederdi. Biliyordu.
Sabah bağırtılarla uyandı. Sabahın sessizliğini babasının bağırması bozuyordu. Ayağa kalktı, odadan çıktı. Babasının kime bağırdığını merak ediyordu. Çünkü babasını hiç bu kadar asabi görmemişti.
Odanın kapısını açıp da salona girdiğinde ister istemez bir feryat çıktı dudaklarının arasından. Sabah sabah nasıl gelmişti bu kadar insan? Şaşkınlıkla dondu kaldı.
(Dördüncü bölümün sonu)
YORUMLAR
Turgay COŞKUN
Sev_tap
Kadınların bazen ne kadar tehlikeli olabildiğini gösteren bir bölüm.
Giderek takipçi de kazanıyorsunuz. Bu yazının güne gelmemesi için hiç bir sebep göremiyorum.
Saygılar...
Turgay COŞKUN
Güne gelmek konusunda seçkinin kararıdır. Birşey diyemem. :)
Benim için en büyük destek ve önem güne gelmek değil de, okuyanlarımın olması. Mesela siz... Sizi her yazımda görür ve desteğinizi alırım. Bu benim için büyük bir mutluluk. Çünkü sizin kaleminizi de biliyorum. Öyküleriniz çok güzel.
Teşekkür ediyorum değerli yoruma...
Selamlar...
Turgay COŞKUN
Çok teşekkürler...
Selamlar...
Turgay COŞKUN
Teşekkürler...
Selamlar...
Vertigo
severek : ) selamlar,benden size...
Sürükleyici yani öyle bir yerde bırakmışsınız ki eskiden bir radyo programı varmış arkası yarın diye en heyecanlı yerinde bitermiş yani sizinkiside öyle oldu. Allah izin verdiği müddetçe takip etmeye çalışacağım ki böyle güzel yazıları ve kalemleri her zaman izlemekte fayda var, selam ve saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Okunduğunu bilmek harika bir duygu.
Saygılar...
Aman yarabbim..Allah kimseyi öyle insanlarla karşılaştırmasın...iftira en çok korktuğum ve çekindiğim olaydır..çamur at izi kalsın...en heyecanlı yerde kestiniz..takipteyim..saygılar...
Turgay COŞKUN
Allah kimseleri iftirayla karşılaştırmasın.
Güzel yorumunuza teşekkürler...
Saygılar...
Üstelik kızın abisi ile samimi arkadaştı.
Erdemin sesi, bir delikanlının aklı başından gittiği anda bile sesini duyurabiliyorsa eğer, ne mutlu o insana ve onu yetiştiren beyinlere.
Teslimdi zaten kıza ruhen.
Bir erkeğin genç yaşlarında bile, bir rüzgarın etkisiyle ruhunu bir kıza nasıl teslim edebileceğini anlatan çok güzel bir örnek. :)
Yine ölüm! Ürperdi delikanlı. “Ölmek, öldürmek severken bile mi var?”, dedi içinden.
Güzel bir soru. Sevmekse eğer sözkonusu olan, insanın ölümü mumla aradığı zamanlar bile olabilir. Delikanlı mantıklı bir şekilde düşünerek ölüm ve sevgi kavramlarını anlamaya çalışıyor fakat çevresinde gelişen olaylar mantığın çok dışında. Yaşam tecrübesi ise hiç yok.
Genç kız, belki de sevgi kelimesine evinde bile rastlamamış. Annesi, delikanlıyı garantili eş adayı olarak gördüğünden senaryoyu yazmış bir kere. Başrolü kızına vermiş ve toy delikanlıyı da kurban seçmiş. Kız rolünü o kadar iyi oynamış ki, delikanlıyı yürüyüşe bile ikna etmiş. İnsanların dedikodu yapmasından delikanlı çekiniyor da, kız son derece rahat davranarak rolünü tamamlıyor. Annesi de finali yaparak, kızın genç kızlığı üzerinden rant elde etmeye çalışıyor.
Fakirliğin, çaresizliğin, umutsuzluğun, cehaletin ve beceriksizliğin tüm yükü nasıl olur da bir genç kızın masum bedenine yıkılabilir, anlamak ne kadar da güç. Bir ailenin içinde bulunduğu zorluklardan kurtulabilmesi için bir kız nasıl feda edilebilir. Namus dediğimiz kavram nasıl sadece ve sadece bir bedene ait olabilir. Namus, ahlaki bir kavramdır ve herkes kendi namusundan sorumludur. Namus, insanın toplum ahlakına uygun davranması demektir ki, nasıl bu kadar çarptırılıp bir beden hedef haline getirilebilir. Beynini kullanmayı bilen herkes, namusun çok geniş bir kavram olduğunu da bilir. Bilir ama her türlü üçkağıtçılığı yapıp, sonra da namusu başka yerlerde ararlar.
Neden, neden bir kız çocuğunu yetiştirirken dişiliğine yatırım yaparız da gelişimine yatırım yapmayız. Onun da her canlı gibi, kendi ayakları üzerinde durmasına müsade etmeyiz. İçimizde biriktirdiğimiz tüm kir ve pası onun genç bedeninde yıkamaya çalışırız. Gencecik bedenlerini ezdikçe ezeriz ve bunu da namus adına yaparız.
Eğitilip, ailesinde insanca sevilen nice genç kız, kendi namusunu da, çocuklarının namusunu da bir kaplan gibi koruyabiliyor. Siz becerebiliyorsanız eğer eğitin onları, sizin de namusunuzu korur kendi namusunu da. Yeter ki insan olduklarını unutmayın, yaşam şansı verin ve izleyin. Nasıl birey olunur, nasıl eş ve anne olunur görün. Artık kabullenin ki en büyük güç, kadının içinde bulunur. Bu hikayede ki genç kız, sadece rolünü oynamış.
Eğer delikanlının ailesi cahil olsaydı ve bu oyuna gelseydi, olaylardan habersiz gencecik delikanlının geleceği belki de farklı yönlere kayacaktı. Ölümü anlamaya çalışırken, çok daha tehlikeki bir ölüm oyunu başlayacaktı. Birey bile olamamış bu iki genç, ailelerinin kararıyla evliliğin sevgisiz esaretinde boğuşup duracaklardı.
Babanın olgun ve sağduyulu telkinleriyle sakinleşmiş yazının kahramanı. Evet suçlanmak kötüdür, hele ki haksız yere suçlanıyorsa insan. Bir de yaş çok gençse, etkisi çok daha fazla olur. Ne mutlu ki, böyle bir ailesi var delikanlının. Belki travma yaratabilecek ve bu yaşta kaldırılamayacak bir durum, çok iyi kontrol edilebilmiş ve çocuk yatışmış.
Kızın ailesi ile delikanlının ailesi arasında ki bu bilinç farkı, eminim kişisel gelişimlerinde de çok etkili olacaktır.
Hikayeyi ilk okumaya başladığımda, "okuyucu şaşırmayı sever" dediğimi anımsıyorum. Sonrasında şaşıracağımı tahmin ediyordum fakat bu kadar şaşırmayı beklemiyordum.:) Olay gerçekten de çok şaşırtıcı.
Saygılarımla.
hayal deniziii tarafından 9/11/2012 2:13:10 AM zamanında düzenlenmiştir.
hayal deniziii tarafından 9/11/2012 2:16:14 AM zamanında düzenlenmiştir.
hayal deniziii tarafından 9/11/2012 2:17:27 AM zamanında düzenlenmiştir.
Turgay COŞKUN
Çok teşekkür ediyorum.. :)
Turgay COŞKUN
Ancak bir de, hangi yazı olursa olsun, olayların sihirli akımına kapıldığı halde satır aralarını da özümseyerek, yavaş yavaş giden, beynine ya da yanına notlar alan bir okur kitlesi de vardır. Onlar da sadece okumakla, öğrenmekle kalmaz, özümsediklerini aynı zamanda çoğaltırlar. Satır aralarına gizlenmiş düşünceleri adeta cımbızla söker alırlar.
İşte sizin ve birkaç arkadaşın daha yorum tarzı böyle. Ve ben, kısa ya da uzun fark etmez, irdeleyen yorumları çok seviyorum. Bu tür yorumlar benim birçok yazıma da kaynak olabiliyor, ışık olabiliyor.
Değerli katkılarınızın her daim devamını dilerim...
Saygılar sunuyorum...
hayal deniziii
Yeni cümleler ve fikirler dolaşıyor kaleminizde. Farkında ve izindeyim :)
İnsan denen canlının en korkunç yüzü, iftira. Doğru yürürsen, iki ayak düz basar derdi annem. Elbette ki yazardan böyle bir devam bekliyorum. Yazık değil mi hocam diyesim var, el kadar sabiyi ateşe attınız. Ama ne yazık ki hayat yolu böyle. Göreceğiz bakalım, bu ateş çemberinde nasıl çıkacak bu çocuk. Sanırım, büyüyerek...
Bu arada Farid harika gidiyor fona.
Turgay COŞKUN
Belki de bu ateş hiç birşey...
Farid Farjad.. Bilirsiniz radyodan.. Bende derin anıları vardır...
Genelde çok kullanırım...
Selamlar...
sürükleyici bir o kadar da entrika dolu bir bölüm sanki taze yeni açılmış bir tomurcuk gibi delikanlının düşünceleri o kadar masum temizki kirletiliyor ne yazıkki:(... güzeldi devamını beklemek zor olacak ...saygılarımla..
Turgay COŞKUN
Entrikalar, kötülükler...
Tanıyacak delikanlı birer birer...
Saygıyla.. :)
eyvah eyvah!...
delikanlı feci halde oyuna geldi:-/ belli ki kızın annesi,delikanlı daha köyden ayrılamadan işini sağlama almak için tüm köylüyü ayağa kaldırdı:-/
kızlar ne fettan oluyo ya..hemcinslerim ama valla ben bile korkuyorum..ve tabii bir de cehalet ne kötü! dedirtti birden yazı...
devamını bekliyoruz bakalım suskun yazar:))
Turgay COŞKUN
Evet.. Bu bölümde entrikayla tanışmasını yazdım delikanlının...
Hayat yolunda bakalım daha nelerl tanışacak?
Çok teşekkürler..:)
Selamlar...
Dört bölümüde şimdi okudum. Sürükleyici, merak uyandırıcı ve çok güzel. Takipteyim hocam. Yüreğinize, emeğinize sağlık. Saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Beğeniniz mutlu etti ve onurlandırdı beni...
Çok teşekkürler...
Saygılar... Selamlar... :)
Turgay COŞKUN
Çok teşekkür ediyorum...
Saygılar.. Selamlar.. :)