Yorgun dünyada mutlu olabilmek
İnsanlar yorgun, dünya yorgun.
Herkes bir koşuşturmada, daha iyi bir yaşam daha iyi bir gelecek için ömrü boyunca çırpınır insan.
Ya ömür dediğin nedir? Şimdi ki zaman, ötesi yok öncesi mazi. Bir an sonrası meçhul olan bir yaşam için kendini bu kadar heba etmeye değer mi? Bu kadar yorulmaya ömrünün en güzel günlerini hırslarla, tamahla geçirmeye değer mi?
İnsan çalışacak çalışmalı da, hayatını idame ettirebilmek için. Ama biraz fazla kapılmadı mı insanoğlu dünyalığa. Bir düşünürün bu sözü aklımdan çıkmaz. “Zenginlik kötü değildir, önemli olan gönlünü mala değil onu verene bağlamaktır”. Kalbimize yanlış sevgileri doldurduk mutlu olamadık huzura erişemedik.
Eğer üzerimizde giydiğmizden başka yedek kıyafetimiz varsa, bu gün ne yesem, bu gün hangisini giysem diye düşünüyorsak ve başımızda bir çatımız varsa biz çok zenginiz.
Biraz kanaat etmeyi öğrenebilsek, asıl zenginliğin kanaat’te olduğunun bilincine varabilsek. İnsan yetinmesini bildi mi üzerindeki yedeği olmayan kıyafetle, masasında ki zeytinle ya da evinde kaynayan bir tas çorba ile mutlu olabilir. İnsanlara sorunca param yetmiyor deniyor ama kimse isteklerim bitmiyor demiyor. Hayallerimiz isteklerimiz vardı. Onlara ulaştık hep daha fazlasını ister olduk yetinmedik yetinemedik ve mutlu huzurlu olmayı başaramadık. Sonuçta yorgun insanlar, yorgun bir dünya.
“Bedeninizi besleyecek bir meslek edinme uğruna yıllarca okudunuz.Yüreğinize de aynı yatırımı yaptınız mı?” diyor Muhammet Bozdağ.
Kanaatsizlik huyumuzu sevgi de, öğrenme de, merhamette kullanabilsek. Yatırımlarımızı dünyalık çıkarlara değil de ebedi çıkarlarımız için yapabilsek.
Dünya da isteklerde sınır yok bir ev alınır ikincisi istenir, ayağımı yerden kesen bir arabam olsun denir olunca yeni modeli istenir. Ve bu istekler için olan koşuşturma da ömür gider.
Hikâye midir, gerçek mi değil mi bilinmez ama ders alınası.
Bir gün bir adamın gözleri kör olur. Derdine derman arar durur uzun zaman. Devrin bilgini o’na dünya’da hiç derdi olmayan bir insan bulursan ve onun gömleğini gözlerine sürersen gözlerin açılır der. Adam yıllarca aramış durmuş dertsiz insan ve bir köye gelmiş orada ki halk o’na, şu dağlarda bir çoban yaşar o’nun derdi yoktur o’na git demişler. Kör adam dağa çıkar ve çobana derdini anlatıp çobandan gömleğini ister. Çobanın adama cevabı benim gömleğim yok ki.
Varsın gömlek olmasın,
Varsın masalar da çeşitli yiyecekler olmasın,
Varsın maddi servetler olmasın
Dünya’da ebedi olarak bırakabileceğimiz
Ömür boyu hatırlanacak bir servetimiz olsun
Gönlümüz, yüreğimiz dolu olsun
Sevgimiz merhametimiz bol olsun
İnsanlara faydalı olabilecek bir yazımız bir sözümüz olsun
Örnek alınabilecek bir ahlakımız olsun
Yoklukta kanaat eden, zenginlikte şükredebilen bir dilimiz olsun
Bu hazinelere sahip olunca, daha ne olsun!
YORUMLAR
yazıdan kendimce çok şey aldım,gidiyorum sevgili yazar..doğru,yüreğimize ve ruhumuza bedenimize ve geleceğimize yaptığımız yatırımı yapmadık..hep daha fazlasını istedik,hiçbir şeyden tatmin olamaz hale geldik..
ne çok şey hatılattı bana yazınız,bilseniz..
çobanın hikayesi ise çok etkileyiciydi ve anlattıklarınızın da birer özeti mahiyetinde...
kaleminiz daim olsun,siz yazın..biz öğrenelim,hatırlayalım,silkelenelim...
çok saygılar..
küsss tarafından 9/9/2012 3:22:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
Zümra Zen
Söyletene şükürle..Teşekkürler..
Yazınız yine ders verir mahiyette ve titizlikle hazırlanmış.
Kanaat etmek... Kanaat... Öylesi unutulan kelime ki bu. "Kelime hazinem zengin." derdim, "Kolayına kelime unutmam." derdim; ama unutmuşum işte... Ya da unutturulmuşum bu ekonomik politikalarla.
Yetinmeyi bilmeyen insanlar bir süre gerçekten tok yaşarlar. Bitene kadar...
Paylaşmayı bilmeyen insanlar bir süre gerçekten bolluk içinde yaşarlar... Ta ki yalnızlıklarını gördükleri ana kadar... İşte o an çok mutsuzdurlar...
Yazınız her zaman olduğu gibi güzeldi ve düşündürdü...
Tebrik ediyorum böylesi güzel düşünen genç insanı...
Selamlar...
Zümra Zen
Aslında uzakta değil gönlümüzün içinde arayıp bulabileceğimiz bir hazine..
Okuyan gözlerinize sağlık..Saygılar hocam..
Üzerimizde çokta şık duran huzuru ne çok uzaklarda arıyoruz böyle...
Nefes aldığımız sürece etrafımızda en küçük şeylerle mutlu olabilecekken, fazlasını aramak kanaatsizliğimizden...
Yaşadığımız çağı reddedip içimizde, Rabbimizin bize verdiği o iç huzura başımızı yaslamanın önemini kavrayamadık bir türlü...
Eyvallah...
Çok güzeldi... Yüreğinize sağlık.... Söyletene Şükürle...
Zümra Zen
Ne güzel söylediniz "Söyletene şükürle"..
Maharet bizde değil söyleten de, yazacak gücü kuvveti verende. Bu da biraz nefsi ezmekle oluyor sanırım . Yapılan yararlı işleri kendinden değil Yartatıcı'dan bilmekte. Kulun hiçlik bilincinde olması ile ..
Güzel çocuk mu doğdu yaratana şükürle. Güzel bir hizmet mi ettiniz insanlığa onu size nasip edene , size o gücü verene şükürle..
Hep şükürle , hep şükürle..Sanırım bunun üzerine bir şeyler yazacağım sözünüz ilhamım oldu..
Kıymetli katkı için teşekkürler..
recepguness
Siz yazın ben okuyayım...
Kaleminiz daim olsun inşallah...
Merhaba...
Bakan gözlere görmeyi öğretmek gerek...Bir de yüreklere merhameti...Kanaat urbasını da giydikten sonra insanın kendisini kontrol altına alması kolay...İç bakışla nefis muhasebesi sonra da...
teşekkürler...Ne güzel duygulardı...
Zümra Zen
Bu güzel kıymetli katkı için teşekkür ediyorum. Okuyan gözlerinize sağlık olsun..