- 646 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sessizliğimizle İklimler Değişti
Yaprak yüreğinin kılcal uzantılarında yağmur düştü gözlerime
Günlük güneşlikti yaşam, bir elvedanın sığ sularında kayboldum
Eski sevgilerin tanımlarında umarsızlık oldu tesellim, dardayım
Suskun kaldı aşk, yaşamın ölüm uçurumlarında dönüşsüz yollardayım
Bir soluk daha alarak yüreğinden, bu içimdeki yabansı boşlukların hendeklerinden atlasam diyorum. Kendime sorular sorsam, her şafakta uyandığım gözlerine yeniden günaydınlar dilesem, göçebe yalnızlığımın kumullarına yaslayıp sırtımı mor dağlara sevdayı yazsam, yüreğimin yeşil ırmaklarına şiir gemileri salsam, soruların sorulmadığı, yanıtların aranmadığı korku dolu geceleri çığlıklarımla gündüze çevirsem.
Güz yapraklarının esrik iniltilerinde ben en çok sesini özlüyorum. Gözlerinin hayret imgelerinden bir şiir gibi düşüp yaşama aralı kapımdan giren yel ile üşüyorum. Her başlangıcın içimizde eksik kaldığı, her gölgenin günü gelince özüne döndüğü bu hayat değirmeninde ‘sen olmadığın zaman’ yar sesine, can yüreğine afyonlar ekiyorum. Senden ödünç aldığım gözyaşlarımın sarmalına tel örgüler çekiyor, ilençleri sevdadan dönen tüm kem gözlere yüreğimi veriyorum.
Her insan sevmeyi bir başkasından öğrenir bu alım satım dünyasında. Yüreğimizin engin kuyularında her beden harlı bir ateşte yanar sevince. Bu kalabalık insan harmanında türkülerimizle, şarkılarımızla ve içimizde sürekli yanan sevda ateşiyle muştular besleriz hesapsız. Bütün renklerin dansından şiirler yazarak, bütün suları maviye boyayarak kimi çocukluğuna döner, kimi de yeni serüvenlere yelkenler açar.
Öz’ler, söz’ler ve kavuşmayı dileyen göz’lerin alay alay turna geçişlerinde dudaklarımızın kanamışlığını sileriz elimizin tersiyle. Yüreğimize hiç aldırmaz, yarım kalmış türkülere dizeler yazarız. Karanlıkta verdiğimiz müebbet molalarda biz hasretin müebbet duruşlarıyla ömür süreriz. Yıldızlar kayarken göklerden öylesine dilekler tutarız. Sevgilinin gelişine, sevgiliye gidişe yazılan şiir oluruz, katran karası gecelerin tam ortasında.
Sakın ola ki, bu sevda kışlasında firari düşlerini büyütme. Şiirlerimizin düş tüyü yastıklarından kaldırma başını. Kendi tenimizde terli, kendi şiirimizde efendi yolculuklara adadık biz bu bedenleri. Devşirilmiş umutlarımızın siyah beyaz karelerinde unuttuğumuz ne varsa, ne varsa çoğalıp yüreğimize ağmış ve bizi sevişmesiz bırakmış günler adına, titrek sesimizle, buğulu nefesimizle aşkı resmetmiyor muyuz tuvalimize?
Sakin denizler köpüğüyüz biz. Gecenin kalçasında benli bir beden, yıldızların döşünde biçimlenen bir serüven, kimi hüzünlü, kimi neşeli çığlıklarla ölümlere yol alan bezirgân, aşkın labirentlerinde hem avcı, hem de av olan, yeryüzünün en eşsiz polenlerini arayan simyacılarız biz. Üzerimizde kanat çırpan kırlangıçların çamurdan yuvalarında yatar, sınırsız yalnızlığımızın buzdan saraylarına şiirler asarız.
Dağlarındaki en güzel çiçekleri alınınca insanın, yüreği bir garip oluyor. Bilincimin ve yüreğimin acılara alışkın taraflarıyla seni sevmek dokunaklı, güçlü, büyüleyici ve hayat dolu bir filmdi.
Sessizliğimizde iklimler değişti, değişen mevsimlerin fırtına sığıntılarında özlemle birbirimizi bekledik. Biraz hayat, biraz da bekleyiş finali bizi bize getirmeyecekti, bunu her ikimiz de biliyorduk. Çocuk ruhunun büyüdüğünü, hem de hızla büyüdüğünü biliyordum. Öylesine hızlı büyüdün ki, senin bu büyüyüşünle küçüldüğümü hissettim sevda çiçeğim. Gözlerindeki yaşlar gün gelir mutluluğun mendiliyle kurur, gün gelir avuçlarındaki hasret büyülü bir şarkı olur.
Çevirme gözlerini yaşamdan. Her sabah aynalara yeniden bak, yeniden sevmeye çalış hayatı. Hayat bir mevsimdir. Sıcak bir yaz yaşadık seninle, şimdi mevsim güze döndü. Kış gelince dağlarımda yeniden açar kardelenler, sonrası yine yaz ve değişmez bir döngü.
Gecenin titreyen sularında bir yatak ser ve ruhunu sevişmelere aç.
Gönlünün sargılarını kopar, tecrit yalnızlığının kilitlerini denizlere at artık. En dokunulmaz yerlerine sevda iksirleri sür, topla yeniden sesini rüzgârlardan, dilindeki yaşamak şarkısını yüreğinin kaslarına yükle ve gölgesinde saklandığın ayrılık bulutlarının altından kaç. Az sonra gecenin en suskun saatleri başlayınca avlundaki yağız atla yeni sevdalara, yeni aşklara göğsünü aç.
Selahattin Yetgin