- 585 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hayat Yamalı Bir Gemi
Mermer düşlerimizin özüyle denizler aşarız yaşadıkça gelgiti
Mavidir yüreğimiz, pembe boyalı evlerde kaybederiz düşleri
Kirli bir gömlekle yaşar, papatya sevdalarla yolarız takvimleri
Yüreğimizdeki aşk dövmeleriyle hayat rotasız, yamalı bir gemi
Yüreğimizin yosunlu milatlarında kerpiç evlerde günah çıkarırız, durgun nehirlerde sevgi gemimizi yüzdürürken. Aşklar yaşarız geçmişten, kaç düş, kaç gerçek hüznünde yalancı senelerin miadıyla sorgulu ömürler tüketiriz, değiştikçe zaman. Her gece uykulara dalan koca şehirlerde aydınlık yarınlar beklerken, ellerimizdeki çürük kementlerle tılsımlı çocukluğumuzun ıslanmış tenlerinde dumanı üstünde tutan sevdalarla avunuruz.
Her hazan mevsiminde yokluğuna küfrettiğimiz sevda boylarında gün saklanır terk edilmişliğimize. Ayaklarının altında ezilen sevda çiçekleriyle kendini kaybeder insan. Ayıklandıkça kuşkular seker içimizde kurşunlar. Kılavuzsuz bir rüzgâr aşkın mor dudaklarını yalar, harami zamanlarında kılıçtan geçirilen bütün aşklar ağlar. Vedaların ışıksız odalarında ulaşılmamış tutkulu bir koordinatın resimleri okşanırken albümlere gözyaşları düşer ve bir adam maziyi dişler.
Aynı parçaların birleşiminden kurulu bu hayat zembereğinde en yaşanası anları hayal ederek kurarız gönül saatimizi. En güzel sözleri, en farklı yürekleri özleyerek gecelere sarılırız yar gibi. Saatler durmaksızın işlerken sevdanın kimi elleri üşür, kimi de hüzünle yürek büzüşür. Bu düşler tarlasında gülüm, bir gün nasılsa gözyaşları bile mutluluğun ülkesinde fısıltılı bir kahkahaya dönüşür.
Desem ki; damarlarımızda akan son devinimle bahanesi olmayan acılar yaşasak birlikte. Nakaratını kendimizin uydurduğu şarkılarda ne kadar ömür var ise birlikte yaşasak. Bizi saran sevgi yumağıyla sarılsak, yeni karelerde mutlu bakışlar olsak, kanayan değil, kanatan olsak ve imgelerin tuvalinde kendi hikâyemizin kahramanları olsak.
Desen ki; kırgınlığımızın türkü boylarında topraklarını eşelesek aşkın. Adı sanı duyulmamış merhabalarda sığınaksız bir yalnızlığın içsel sızılarını yaşamasak. Kendimiz için yarattığımız mavi denizlerde yamalı yelkenlilerin yolcuları olmasak. Üşümüşlüğümüzün kaçak anlarında avuçlarını düşlesek birbirimizin, gözlerimiz hep aynı manzaralarda dolmasa, hüzzam şarkıların düşler sokağında yılgın bir dökülüşle yok olmasak.
Desek ki; birbirimizden uzak kalınca sızlayan kirpik hasretleri yaşamasak. Anların binlerce yıllık birikimleriyle kendimizden bile korkmadan yeniden başlasak hayata. Yeniden fışkıran baharlarda hayata gülümseyip, utançsız kapılardan geçsek. Çocukların yüzündeki en ölümsüz tebessümlerle yaşasak, elleri hiç üşümeyen bir aşkın izdüşümleriyle çoğalsak. Dudaklarımızda ayrılık şarkıları olmasa, geceleri kendimizi dinlediğimiz anlarda kırgın intiharlar yaşamasak böyle.
Ne yaparsak yapalım, ne yaşarsak yaşayalım bu yaşam tarlasında ömürleri rafa kaldıramıyoruz işte. Gönlümüzün ıslak mendilleriyle arada bir dünü indiririz takvimlerden, sesimiz soluğumuza karışır ve bir anlam boşluğu yaşarız. İçimizin tırnak aralarına kapattığımız ısırgan kaygılarımızla kaygan sözcükler zemherisi yaşarız. Menteşeleri sökülmüş kapı ardında bir avuç küle çürük umutlar saklarız.
Sayısız yıldızların ışıdığı bu hüzün denizlerinde hayat yine de göz yaşlarında saklı bir muamma işte. Aralık bırakılmış kapılardan geçerek kavuniçi bir yürekle şiirler asarız kaderin menzillerine. Soluklandıkça içimizin yalım ateşleriyle sızımızı dinleriz. Bağrımızda biriken taşlardan sedef gülüşlü tespihler dizeriz, çağrısız şölenlerin kentlerinde. O an yıldızlar düşer saçlarımıza, geceyi kollarımıza alıp aşkın çeşmelerinden akan gürül gürül suları içeriz.
Dünün esmer yüzünde en dirençli aydınlıktır umudumuz. Düşlerimizi sahici yapan, gülüşlerimizi hayata katan bir zaman söküğüyle nabzımızı veririz çiçeklere, farkına varmak için yaşamanın. Çok şey eleriz usumuzdan, ancak yüreğimizin tropik uyuşukluğunu asla geçiremeyiz. Bundandır yaşamın kahpeliklerine sitemimiz.
Duvarlar yangın direnciyle gecelere sarıldıkça, göllere ağıtlar yakar asırlardır. Kanla beslenen toprağın gizemindedir yine de şefkat. Kurşun namlusunu hiç sevmez anlayacağın gülüm. Aynı düşünüşle büyür bu yürek, aynı menzilin duldasında kanar içimdeki yürek. Sevdikçe birbirimizi biz, daha çok geceler bu sevda denizlerinde aşkla çekeceğiz kürek.
Biliriz ki, pupa yelken açıldığımız bu hayat sularında kamaramızdaki sevdalarla fırtınalı geceler yaşarız hep. Avuçlarımızdaki üşümüşlüğe şiirler sürerek ısıtırız yüreğimizin titremelerini. Uzak adalardır düşlerine daldığımız, dalgalarını kimi gelgitlerle atlattığımız. Yüreğimizdeki aşk dövmeleriyle kavrarız bu çürük dümeni gülüm, çünkü hayat rotası belirsiz, yelkeni yırtık, gövdesi hüzünlü ve yamalı bir gemi.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.