Gül güne bülbül güle gülün sitemi hep bülbüle! Ah!!! Bir dokunsan gönül teline
Sen!
Sen… Beş harfe sığdırılmış bir kelime…
Sığar mısın? Sığdın mı?
Anlamın derin!
Yüklediklerin ağır!
Gözlerime ilk sen sızdın. Işıkların ile bedenime süzüldün ilk saniyede. Ellerimi tuttun. Sürükledin oradan oraya. Kâh sevginin erişilmez diyarlarına. Kâh dayanılmaz acıların ta ortasına.
Seni sorsalar bana!
Anlatamam!
Zor!
Çok zor!
Su gibisin!
Çalkantılı… Bazen duru, bazen berrak, zaman zaman bulanık! Gün oluyor üzüyor, kahırlara gark ediyorsun! Gözyaşlarıma kıyamayıp ‘’kim ağlattı seni’’ diye teselliye kalkışıyorsun!
Çağlıyorsun coşkun akan ırmaklar, dereler gibisin. Şelaleler halinde inerken yüreğime; aniden duruluyor, sakinliyor, o sakinliğe hızla beni de çekip içine alıyorsun.
Gün geliyor, köpük köpük dalgalanan deniz gibisin. Dalgalarla, beni baştan aşağı yıkayıp, alabora ediyorsun. Dinginleşiyorsun zaman zaman! Şaşırtıyorsun! Tüm sıkıntılarımı dertlerimi yüklenip, beni delice sarmalıyorsun.
Belki bir gün, belki yıllar boyu, belki hiç! Tahammül edemedim sana. Sınırlarımı zorladın! Fark bile edemedin büyük ihtimalle… Yaşattıklarına! Yüklediğin acıların zirvelerinde perişan oldum da…
Çoğu kez baharlar açtırdın gönlümün bahçelerinde, nadide çiçeklerle bezeli, tomur tomur. Kimi kez de hazan yaprağı gibi savurdun, bir diyardan, bir diyara! Kırılıp parçalanmama aldırmadan! Bir ümit ışığını aratan karanlık dehlizlerin bitmeyen uzunluklarında! Mum ışığına bile mum oldum! Mum ettin beni yolunda!
Mutluluk dedin! Tam doruklarında bir güvercin gibi uçarken, kanatlarımın alabildiği yerlere gittiğim! Önüme duvar olup gerildin!
Gül bahçelerinin içine saldın, bülbülü oldun şakıdın! Amma… Dikenlerin acımasızlığından beni asla sakınmadın!
Gül güne, bülbül güle, gülün sitemi hep bülbüle…
Ah!!! Bir dokunsan gönül teline.
Dayanamazsın hicran yüklü dizelere!!!(AKK)
Sabırlı olmayı da senden öğrendim. Sabrımın sınırlarının sınandığı acılara dayanmayı da!
Ne olur bir gül bana! Güller açsın bari ikinci baharımda!
İsyan bayrakları elimde, yolları arşınladım. Haykırırken sesimin son perdesinde! Sen… Yalnızca gülümsemekle yetindin. Müstehzi müstehzi gülüşünle belki de alay ettin!
Sunduğun güzelliklere şükretmeyi öğrettin amma elimden almaya da hiç çekinmedin. Neydi amacın? Bilinmezliklerin, bilinmezliklerine terk ettin! Sorgulamama bile izin vermedin!
Aslında ne düşünüyorum biliyor musun?
Tabii ki biliyorsun!
Sen bensin. Ben senim! Nasıl bilmezsin!
Sen!
Sen bir kurallar manzumesisin! Kuralları sen yazan! Sen koyan! Cümlelerden oluşan bir yazısın. Bıkmadan usanmadan cümleler yazıyorsun. Uzun, soluksuz, tık nefes! Bir cümle ile başlıyor, bir türlü bitiremiyorsun. Arada bir virgüllerle soluk alıp, aldırıyorsun.
Alın yazımsın benim, silinmeyen damga!
Sevgi dolu, şefkatli zaman zaman da acımasız! Çözülmeyecek kadar karman çorman, karmakarışık!
Nadiren de olsa rüyalarda yaşattın, düşlerde mutlu kıldın! Ayaklarımın yerden kesildiğini hissettirdin de! Tam sevinirken!
Dur bakalım!!!
‘’Madalyonun öbür yüzü de var!’’ Diyerek … Pespembe bulutların üzerinden, selli yağmur gibi ansızın yerlere akıttın…
Ben seni, ne sana, ne de başkalarına anlatamam ki! Ne kâğıtlar dayanabilir, kalemler çaresiz! Cilt cilt romanımsın ömrüm boyunca! Okundukça sayfalarında kaybolunan, sel misali yaşlara boğduran.
Gönlümün efendisi, ışıklarımın sebebi, bitmeyen çilem, kaderim, okunası romanım, sevgim, acım!
Yaşattığın tüm acılara, çektirdiğin çilelere rağmen!
Kızamıyorum bile sana!
HAYAT!!!
Sen…
SEN, HER ŞEYE RAĞMEN YAŞAMAYA DEĞERSİN…
Ayşen Arslangiray Kura
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.