- 4621 Okunma
- 17 Yorum
- 0 Beğeni
===ÖLMEK NASIL BİRŞEY ACABA===?????
////ÖLMEK NASIL BİRŞEY////
Çarpan kalbin böyle,,,
Birden bire durması...
Ölmek nasıl birşey acaba???
Doğarken ağlıyor insan__
_____Ya ölürken!!!
Gülüyor mu dersiniz__
__Hiç merak ettiniz mi???
Ölmek nasıl bir şey acaba???
__Bedenden RUH nasıl çıkıyor,,,
AZRAİL nasıl canı alıyor___
Tereyağdan, kıl çeker gibi mi??
__Cenine, RUH nasıl girdi acaba_??
RUH ne demek,nasıl birşey acaba_?
__Rengi varmıdır__
Ya kokusu__
___Değişkenmidir.
Yada saydam mı???
Canı varmıdır, acırmı...
__Sever mi,yada üzülür, ağlar mı???
===BEN NE BİLEYİM===
DAHA ÖNCE HİÇ ÖLMEDİM Kİ:::
____O OLSA GEREK___ÖLÜM
DÜNYADAN TADINI ALACAĞIMIZ TEK ŞEY!!!
__NEFESSİZ KALMAK NASIL BİR ŞEY_??
AYNEN BÖYLE SOLUK ALAMAMAK___
___AZRAİL’ in eline gitmek.
ÖLÜM KAPIYI ÇALDIĞI VAKİT___
’’NASIL OLSA BİR GÜN ÖLECEĞİZ’’ deriz.
NEDEN KABULLENİRİZ BU GERÇEĞİ___
__KİMİ ŞÖYLE DER...
__LÜTFEN ÖLÜMÜ ALKIŞLAMAYALIM ARTIK.
Bırak ölüm uzak gitsin beyinlerimizden.
DÜŞÜNMEYELİM________
__YA KAFAMA TAKILDI GENE İŞTE....
RUH NASIL BİRŞEY ACABA ,
___NEDEN BEDENLE BÜTÜNLEŞİR.?
=======BU SORULARIN CEVABI TEKTİR=====
________Bunu ancak’’’ALLAH’’’ bilir.
Şair : adalet pelit
YORUMLAR
Yaratılmışların çektiği her şey varlıktır. Acı, tatlı, neşe heyecan ne varsa hepsi ALLAH c.c. un yarattığı varlıklar. Hepsinin ayrı ayrı lezzeti ve uyarıları vardır. Açı kimine göre çekilmez bir çile, kimine görede ikramdır. Bu durum kişiden kişiye değişir.
Elbette ki ALLAH c.c. her şeyi bilir. Bunu demek bile bazı insanlara göre çelişkidir. (Bu sözümü Sayın Adalet PELİT söylüyor diye yazmıyorum) Neden derseniz, inanmış bir insanın böyle bir sözü demesine gerek bile yok, demesi için içinden şüphesinin olması gerekir ki, bu şüphesini reddiye nitelikli söylemesidir.
Peygamber efendimiz ruh hakkında konuşmayın hadisi ve tavsiyesi vardır. Bunu bildikleri için İslam düşmanları sorularını genelde ruh ve kader üzerine hazırlamışlardır. Çoğu İslam alimlerine göre, canlılar sanal ortamda yaşamaktadır. İmam-ı Rabbani Hz. de aslında yokuz sözleri ile belki de bunu demek istemiştir.
İnsanların görme işitme ve doku yoluyla hissetme duyularının tamamen elektrik ortamında algılandığını düşündüğümüzde, sanal yaşadığımız anlamındaki düşünceler hiçte yabana atılır değildir. Eğer insanlar rüya aleminde, açı ve neşe duydukları yaşamlarından nasıl uyandıkları zamana kadar rüya aleminde değil de gerçek manada yaşadıklarını sanıyorlarsa, gerçek mana dada durum çoğu alime göre bundan farklı değildir. “Yani sanal ortam, aslında yokuz”.
Hayal bile varlıksa bunlara yok demekte tamamen yok anlamında söylenmemiştir. Bir bilgisayar içerisinde nasıl her şey programlarla çalışıyor ve program silindikten sonra kayboluyorsa çanlılarda neden böyle olmasın. Sizinde söylediğiniz gibi bu bir alemden başka bir aleme geçiştir. Windows xp de kurulu bir programın, Windows Vista ya geçişi sözü bazı olayları anlamamıza yeterlimi bilmiyorum.
Kendimce yazdıklarınıza cevap verdim hani. Asıl amacınızın bu ölüm olayını insanlara sürekli hatırlatmak ve bunu hatırladıklarında kötülüklerden uzak kalacaklarını sağlam olduğuna tamamen inanmış bulunmaktayım ben böyle algıladım, hal böyle olunca bu konuya katkım olsun diyerek renk katmak istedim. Hele Yaradan bunları bir cilve, sevgi, mükafat ve ceza için yaratmışsa.
Sayın İlker PAMUKCU’ ya kendi sayfanızda gerekeni söylemişiniz. Başka söze ne hacet, kafanızı ağrıttım.
Güzel bir konu saygılar sunarım.
Değerli Kardeşim,
Gönülden akan bal damlaları...
Yüreğe işlenmiş duygular...
Gönül gözüyle okunan dizeler...
Yüreğinizdeki güzellikleri satırlara inci tanesi gibi dizmişsiniz.
.....
"Ölüm bir yok oluş, bir hiçlik, bir kayboluş, bir bitiş ve tükeniş değil. Bir daha dönmemek üzere ayrılık, hiçbir şekilde buluşmamak ve görüşmemek üzere bir gidiş ve çıkış hiç değildir. Ölüm ötesine inanan bir insan için ölüm, yeni ve taze, bâki ve ebedi bir âleme varıştır."
.....
Yüreği güzel kardeşim, Ayet-i Kerime, Hadis-i Şerif, gönül sultanları ve söz üstadlarının nadide sözleriyle ölüm gerçeğini satırlara nakşetmişsiniz. Rabbim sizden razı olsun.
Rabbim sizler gibi yüreği sevgi dolu gönül insanlarının sayısını çoğaltsın. Yüreğinize ve kaleminize sağlık efendim. Selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Rabbime emanet olunuz. Muhabbetlerimle...
Ben başka bir boyutunu gündeme getirmek isterim:
Sevgili Peygamberimiz:
ÖLMEDEN ÖNCE ÖLÜNÜZ!
Buyurmuş.
Bence bunun üzerinde durmak gerek.
Ölmeden önce ölmek ama hiç ölmeyecekmiş gibi gibi de çalışmak.
İşin sırrı burda galiba...
Hepsini okuma fırsatım olmadı ama, güzel bir tartışma ortamı oluşmuş ve mutlaka güzel görüşler çıkmış olmalı.
Vsile olana teşekkürler.
Hayatı başlangıcından bu yana gelişip büyüyen bir''HAYAT AĞACI ''olarak algılarsak biz onun en uç dalındaki sürgünüyüz,kim en yaşlı diye sorarsak ;en son doğan bebek;çünkü hayat kesintisiz akıp giden değişim sürecini adı,bizden önce yaşayanlar,ağacı dallarından düştüler,yaprak yaprak,ancak bedenleri yeni bedenlerde hayat buldu,çürüyen cesetlerimiz,kurda kuşa yem oldu,kuşları yedik,bize can oldu,akıp gidiyor işte,EPİKÜR DEMİŞKİ;ÖLÜMDEN NİÇİN KORKUYORSUNUZ;BİZ VARKEN O OLMAYACAK; O GELDİĞİNDE DE BİZ OLMAYACAĞIZ!GÜZEL GÜZEL KONUŞMAK NE GÜZEL,YAŞAMIN GÜZELLİKLERİNİN FARKINA VARALIMÖlüme inananların da telaşa kapılmasına hiç gerek yok;BU MESELELERİ KONUŞMAK İÇİN ORADA UZUN ZAMANLARI OLACAK,AMA BU DÜNYAYA ŞİMDİYE KADAR ALTI MİLYAR YILDA BİR KEZ GELMİŞİZ! Saygılarımla!
Şaban Aktaş tarafından 2/20/2008 11:22:03 PM zamanında düzenlenmiştir.
ÇOK MUHTEREM SAYGIN ÜSTADIM ...ÖNCELİKLE YAZINIZ ÇOK HARİKA OLMUŞ. SANKİ KİTAPTAN BİR BÖLÜM OKUDUM... ÖYLE BİR HAZ ALDIM Kİ !!ÜZÜNTÜMÜ DİLE GETİRMEK İÇİN YAZIMA VE YORUMUMA HEMEN BAŞLAMAK İSTEDİM. Ne yazık ki.!Ülkemizde ananelerimize ters gelen, batılaşma kültürü altında yapılan o kadar çirkinlikler var ki... Ama ne yazık ki kadınlarımız ekonomik özgürlük altında kalmış bu eziklikleri maalesef yaşıyor ve hatta hayata uyguluyor...Bunun önüne geçemezmiyiz. Geçeriz elbette...Peki nasıl??? Öncelikle bu ülkenin gidişatına bir dur demek lazım....Geçim sıkıntısı, işsizlik,dağılan yuvalar bu tür yanlışlıklara çanak tutuyor...
Bizim örf ve adetlerimize ters düşen, yüce RABBİM'in affetmediği kadının zinasını tez olarak düşündüğünüzü anlamış bulunmaktayım. Ki...sigara küçük bir saygısızlık örneği fakat yapılan öyle büyük saygısızlıklar var ki! Varsın kim kendini zehirliyorsa o düşünsün...Aslında alışılmamışın verdiği büyüklerimizin sağlık açısındanda uygun görmediği sigara kusura bakmayın erkeğede yakışmıyor...Kültablası gibi kokan bir nefes ne erkeğin ne de kadını toplum içindeki hoş kokudan irdeliyor.Açıkçası konu bu olması gerek...
Erkekliğin bittiği yerde,kadına hodri meydan kalır.Kadının namusu erkeğinden sorulur. Nedeni ise gayet açıktır.ALLAH erkeğe gücü kuvveti, kadına da eşine hürmeti, hizmeti, saygısı ve anaçlığı vermiştir.Kadın bunu yaradılış itibarı ile her daim yapar. Bundan da büyük bir zevk duyar...Fakat ülkemizdeki ekonomik sıkıntı erkeğin belini bükünce kadının eline bakar olması, bazı uygunsuzlukları görmezden gelmesi,kadına düşen ikinci bir görev olan işte çalışıp eve katkıda bulunması ve para kazanması icap eden işyüzünden, aile konumunun dağılması başgöstermiştir.Kişiler arasında görev ihmali, sorumluluk takası, eşler arasında başlayan saygısızlık baş göstergelerinden, zayıflayan kişilikler sonucunda, ne erkeğin kadına, nede kadını erkeğe tavır saptırması oluşmuştur...Görevler yer değiştirilince bu tür sorunlar kaçınılmaz olmuştur...Yazınızın tezinde kapalı kadının selamete gideceğini, açık kadının sa meçhule gideceğini yazmışsınız...Bunu ALLAH bilir gerçide bu bir tahmin sizce tabi ki...Günümüzde hala gündemde olan eşarp ve örtü konusu gözümüzde ufak gibi görünse de bizim türk insanımız kapalı diye bir şey yok...Dinimize yakışan fakat uygulayan veya uygulamayan, sonucu itibari ile sadece kişinin kendisini ilgilendiren, hassas bir konu olmasına karşın, kişinin ALLAH la kendi arasında olan ama kimi toplumca onaylanmayan bir konu bu.!Burası arabistan değil, Türkiye....ATATÜRK!ÜN kıyafet devriminde kadınların baş örtüsünü çıkarması ile başlayan ve kişi özgürlüğü çerçevesine alınan bu baş örtüsü konusunu her kişi kendi halletsin....Devleti bu gibi sorunlarla oyalamaya, diğer ciddi olayları perde arkasına saklamaya bence hiç gerek yok..!Türk insanı kendini bildiği sürece TÜRKLÜĞE yakıştığı sürece TÜRKTÜR...Ne arap ,ne alman ,ne de yahudi...Biz bizi kınarsak, biz birbirimize düşersek, meydan kime kalr dersiniz????? TÜRK demek insan demek...Türk insanı hani misafir perverdi. Hani ailesinin huzuru için erkeklik vasıflarını ön pilanda tutardı.Hani komşu kıza yan gözle bakmazdı. Zincirlemedir, üzüm üzüme baka baka kararır....saygı ve selamlarımla......
SAYIN İLKER PAMUKÇU...ÖLÜM HAKKINDA YAZILAN KİTAPLARI ELBET BİLİYORUZ VE OKUDUK.BU SADECE BİR TEZ OLARAK YAZDIM..FİKİR YOĞUNLUĞUNU TEZ E ALMAK İÇİN.....İNSANLARIN GÖRÜŞLERİNİ HEP ÖN PLANA ALMIŞIMDIR....İKİ KELİME İLE TATLI BİR YORUM YAPABİLİRDİNİZ SANIRIM...CEHALETLE DE BİR İLGİSİ YOK SANIRIM..BUNUN YAŞANMAMIŞLIK ADINA HEP MERAK KONUSU OLMUŞ VE BAZI YERLERDE BUNU DETAYLI KONUŞMUŞTUK ÇEVREMDEKİ ARKADAŞLARIMLA.....
“Bir gün bir duada, ‘Yâ Rabbi! Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail hürmetlerine ve şefaatlerine, beni cin ve insin (insanların) şerlerinden muhafaza eyle!’ mealindeki duayı dediğim zaman, herkesi titreten ve dehşet veren Azrail namını zikrettiğim vakit, gayet tatlı ve tesellidâr (teselli veren) ve sevimli bir halet hissettim, ‘Elhamdülillâh’ dedim, Azrail’i cidden sevmeye başladım.
Çünkü insanın en kıymetli ve üstünde titrediği malı, onun ruhudur. Onu zâyi olmaktan ve fenadan ve başıboşluktan muhafaza etmek için kuvvetli ve emin bir ele teslimin derin bir sevinç verdiğini kat’î hissettim.”
Şuâlar’da bu konuya açıklık getirirken Bediüzzaman böyle demiş....
Yani hiç kimseye emanet edemeyeceğimiz, teslim etmeye yanaşmadığımız ve devamlı üzerinde titrediğimiz ruhumuzu bir melek olan Hz. Azrail gibi Allah’ın çok emin ve güvenilir bir elçisinden başkasına teslim edemeyiz.
Ölüm vakti gelmediği, eceli sona ermediği için ölmeyenlerin “Azrail’i atlattı”, “Azrail’e çelme taktı” gibi sözlerin hiçbir anlamı ve kıymeti yoktur. Bu sözler çok yanlış ve gereksiz sözlerdir.
Azrail’in gelip de geri döndüğü, üstlendiği görevi yapmadan çekip gittiği hiçbir zaman vaki değildir ve olmamıştır.
Allah’a en yakın ve Allah’ın birer elçisi olan peygamberlerde bile böyle bir istisna söz konusu değildir.
Peygamberimiz son anlarını yaşıyordu. Bu esnada Hz. Cebrail, Azrail ile birlikte geldi. Efendimizin halini hatırını sordu. Sonra da:
“Ölüm meleği içeri girmek için izninizi ister” dedi.
Peygamberimiz müsaade edince Azrail içeri girdi, Efendimizin önüne oturdu.
“Ey Allah’ın Resulü!” dedi, “Yüce Allah, senin her emrine itaat etmemi bana emretti. İstersen ruhunu alacağım, istersen sana bırakacağım.”
Peygamberimiz, Hz. Cebrail’e baktı. O da:
“Ey Allah’ın Resulü, Melei Âlâ sizi beklemektedir” dedi.
Bunun üzerine Peygamberimiz:
“Ya Azrail gel, görevini yerine getir” dedi ve ruhunu teslim etti.(5)
Demek ki, Azrail görevi aldığı anda, karşısındaki Allah’ın en çok sevdiği ve en mükemmel insan olan Peygamberimiz bile olsa geri dönmüyor. Oysa Yüce Allah, kararı Peygamberimize bırakmıştı.
Peygamberler için böyle bir şey söz konusu değilse, başka birisi için olması mümkün mü?
Âyetin ifadesiyle, “Onların ecelleri geldiğinde, onu ne bir an geri bırakabilirler, ne de öne alabilirler.” (6)
Çünkü ölüm tesadüfe bağlı bir olay değil, kendiliğinden gerçekleşen bir mesele hiç değildir. Onun vaktini, zamanını doğrudan doğruya Allah belirler.
Çünkü hayatı da O vermiştir, ölümü de O verecektir. O’nun bir ismi “Hayy”dir, hayatı verendir. Bir ismi de “Mümît”, ölümü yaratandır.
Bu zamana kadar hiçbir kimse ölümden yakasını kurtaramamış, ölümden kaçamamış ve ölümü yenememiştir, dünyada alacağı nefesi tükenince o büyük hakikate teslim olmuştur.
Ayrıca ölüm bir yokluk, bir hiçlik, bir kayboluş değil ki, ondan korkalım ve ürkelim…
Her şeyden önce ölüm çok çirkin, çok kötü, çok korkunç ve dehşetli bir olay da değildir.
Ölüm, bir geçiştir, fani hayattan sonsuz hayata bir geçiş...
Sonsuz yaşamak isteyen herkesin aralaması gereken bir tül perdedir.
Yaratılışı gereği sonsuzluğu, ebediyeti ve ölümsüzlüğü isteyen her insanın içinde var olan bir olgudur.
Ama ölüm ne zaman, nerede, kaç yaşında? Bu konuda hiç kimsenin bilgisi yok. Böyle bir bilgi kimseye verilmemiş. Hâdise, ölümü yaratan tarafından gizli tutulmuştur.
Çünkü ölüm, her yaşta, her başta, her an ve her zaman yüz yüze gelebileceğimiz bir gerçektir. Hatta hayattan daha açık ve büyük bir gerçektir.
Cahit Sıtkı’nın dediği gibi,
“Kim bilir, nerede, nasıl, kaç yaşında?
“Bir namazlık saltanatın olacak,
“Taht misâli o mûsâlla taşında.”
Necip Fazıl da der ki:
“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber...
“Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?”
Ölüm bir yok oluş, bir hiçlik, bir kayboluş, bir bitiş ve tükeniş değil. Bir daha dönmemek üzere ayrılık, hiçbir şekilde buluşmamak ve görüşmemek üzere bir gidiş ve çıkış hiç değildir. Ölüm ötesine inanan bir insan için ölüm, yeni ve taze, bâki ve ebedi bir âleme varıştır.
“O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,
“Azrail’e ‘Hoş geldin’ diyebilmekte hüner.
herkezin bildiği konuda tezleri vardır....yazılan kitaplarda da açıklanmıştır....
Ne kadar benzer, örnek ne kadar yerine oturur, belki tartışma götürür, ancak misal vermek gerekirse, güvenlik güçleri devlet adına hareket eder, devletin ve kanunların kendine verdiği yetkiye göre davranır. Polis bazı yerlere girmemize izin vermez, engellerse polisi suçlayabilir miyiz??????????saygılarımla.....
ADALET PELİT tarafından 2/20/2008 1:52:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bilginin sona erdiği yerde inanç başlar,ancak hepimizin ayrı duygu yoğunluğu,düşünce yoğunluğu vardır,başka alemlere transal yolculuk dediğimiz
olay,başka insanlardan farklı bir düşünce yoğunluğu içinde evreni algılamaya çalışmamızdır.Yaşam şu ana kadar başka bir gezegende keşfedilemedi,ancak ben beynimde göğe bir delik açıp ardında ne var ne yok diye bir göz attım,ardı boşluktu ve evren sevgim gibi büyümeye devam ediyordu,oradan inmeden yıldız gibi dünyaya baktım ve dünya cam bir kavanozun içinde,akvaryum saydamlığındaydı,avuç içine alınacak kadar küçük görünüyordu,istediğim kadar yoğunlaştırınca düşlerimi,baktığım dağların milyonlarca yıl önceki halinin ne olduğunu gördüm,nasıl değişip bu güne geldiği anlık zaman dilimine sığabiliyordu,zamanın dışına taşıp,gerisine yolculuklar yapınca evrenin kısacık tarihçesinin bütün ayrıntılarıyla beynimizin karakutusunda saklı olduğunu göreceğiz,Einstein'ın Rölativite teorisini,Quantum fiziğini bilmiyorsanız kafanızda oluşan sorular yanıt bulamazsınız,bir de sevgizsiz kalıp acı çekiyorsanız,inanmaktan başka çareniz kalmaz,bilim gerçekliğini deneyle doğrulamadığı hiç bir dogmayı kabul etmeziBÜYÜK ÖNDERİMİZ GELECEK KUŞAKLARA HİÇ BİR MANEVİ MİRAS BIRAKMADIĞINI VURGULARKEN,''Hayatta en hakiki mürşit ilimdir' derken anlatmak istediğinin pozitif l fen bilimlerinden kopmamak olduğu kanaatindeyim.Sevginin eksilmediği,bilimin yokedilmediği aydınlık bir Türkiye için haydi el ele,gönül gönüle,ama kolayın esiri olmadan,okuyup öğrenerek!Saygı ve sevgiler Adalet hanım
Ne mutlu ölümü her an hatırlayan yüreklere.Madem ki bu dünyaya geldik Rabbim bizden bu canı alıncaya dek sürdüreceğiz yaşantımızı.Bu dünyada hiç ölmeyecek gibi yaşayacağız ama her an ölecekmiş gibide ahirete hazırlıklı olacağız.Kimin ne zaman nerede hangi saniye hangi saate öleceğini bilemeyiz onu ancak yaradanımız biliyor.Yok garantimiz bir saniyemize,yaşam dediğimiz bir nefeslik an.
Doğduğumuzda ağlıyoruz,öldüğümüzde değil.Ölüm son uyku mu? hayır ölüm son uyanış.Nasıl ki doğduğumuzu hatırlamıyorsak o güzel anı,ölümde öyle olmalı bence çok güzel olmalı yaradana kavuşmak ebedi hayata intikal etmek.Ne ekersek dünyada orada biçeceğiz demek.Rabbim ölümünde hayırlısını nasip eylesin,o beyaz elbisemizi giydirmeyi nasip eylesin,nice kefensiz yatanlarımız var unutmayalım can dost.Kutlarım.Yüreğine sağlık.
sevgilerimle
Bahar
Ölmek yok inadına yaşamak var.*****Saygın yürek******
Oda nereden çıktı lütfen böyle şeyleri hiç düşünmeyin
YAŞANACAK ŞU DÜNYADA ÇOK ŞEY VAR LÜTFEN KARAMSAR OLMAYALIM
****AŞK VAR SEVDA VAR İNADINA YAŞAMAK VAR*****
O enerji o maharet hepsi sizde var. zorluklarımız olacak
kabuslu dönemlerimiz olacak, kumsalda rüzgara kapılan toz zerreciği gibi diyardan diyara sürüklene biliriz acıda çeke biliriz hayat acıları ile güzel.
Ölmek yok inadına yaşamak var, ölmek yok inadına aşk var
Ölmek yok inadına sevda var.yaşamak var
Çok güzel arif bir anlatım, İnsan-ı Kamil bir düş
Allah tüm seven yüreklere sevmesini bilen yüreklere sevgisine sahip çıkan yüreklere güç kuvvet sağlık versin diyor saygı ve sevgilerimi arz ediyorum efendim
İyiki varsınız
Daha iç acıcı yaşam sevinci anımsatan yazılarınızı bekliyoruz
Saygı ile****