- 461 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Görünmez: Pembe ve kurbağalı
It’s all about us – all about us
All about us
İt’s all about us – all about us
There’s a thing that they cant’t touch…
Daha ay görevini güneşe bırakmadan, bu çalan telefonda neyin nesiydi? Rıfat, yattığı yerden telefonu kavradı ve gözleri, ekrandaki “Memur Aylin” yazısını güç bela seçti. “Efendim,” kelimesi, ses tellerinden dudaklarına kısıkça ulaştı. Aylin, bir vaka daha bulduklarından bahsetti. Olay Balgat’ta gerçekleşmişti ve Komiser Rıfat’ın intikalinin gerekliliğini arz etti.
Komiser Rıfat, biricik eşi Yasemin’e bir buse kondurdu oracıkta. Saçlarına parmaklarından bir tarak attı ve gitmesi gerektiğini söyledi. Eşi de alışmıştı bu ani işlere; tebessümle karşılık verdi.
Rıfat’ın kalbi iyiden iyiye sıkıntıya düşüyordu. Deli gömleği giydirilmiş bir akıllı gibi hissediyordu kendini. Yapacak bir şeyi yok gibiydi. Olay yerine gitti ve cesede baktı. Gene usulca yerde yatan bir kadın cesedi… Gene alnında, hafif pembe tonunda, ortasında minik bir kurbağa resmi olan o not kâğıdı ve o yazı: “Merhaba, ben GÖRÜNMEZ!”
Kadının yüzünde gene ölümün rengi: Gri, beyaz, sarı…
Mancınıktan fırlayan alev topu gibiydi komiserin gözleri; ancak hedefi muammaydı. Kimdi bu adi katil, kaçak dövüşçü?
Rıfat daha fazla, solmuş et kokusuna dayanamadı. Olay yerinden ayrıldı ve kardeşi Pamir’i ziyaret etme isteği doğdu içinde. Biraz kafa dağıtırlardı belki. Hep o Pamir’in kahrını çekecek değildi ya! Birazda o kardeşinin başını ağrıtmak için, kardeşinin pet shop-una gitti.
Pamir abisini mutlulukla karşıladı. Sabahın erken saatleri olduğu için kahvaltı teklif etti. Abisi de kabul etti. Pamir bir sokak arkadaki börekçiye gitti. Rıfat da kardeşinin dükkânını gezmeye başladı. Hayvanlara ellerinden sevgi bahşetti; masumiyetlerini izledi. Bir süre sonra silahın eli, sevgi dağıtmaktan yoruldu. Dükkânın kasasının olduğu bölüme oturdu. Masadaki materyalleri incelerken, göz bebekleri irise yer bırakmazcasına açıldı. Bir not kâğıdı tomarı: Hafif pembe tonunda, ortasında minik bir kurbağa resmi… Onlarcası birbirine sıkı sıkıya tutunmuş öylece masada duruyor; sanki yapıştırılmak için sıralarını bekliyor. Belki de üstlerine şöyle yazılır: “Merhaba, ben GÖRÜNMEZ!”