- 714 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Görünmez: Üçüncü gece
Komiser Rıfat, üçüncü cesedin başında düşünüyordu. Parmaklarını, elmacık kemiklerinde gezintiye çıkarmıştı. Bu parmak hareketleri, sanki beyin hücrelerini mantıklı düşüncelerle hareketlendirecekti. Ölümün renginden nefret ediyordu üstelik: Gri, beyaz, sarı! Nasıl oluyordu da hiçbir darbe, hiçbir şişkinlik, hiçbir yara olmadan bir ruhu alıp gitmişti Azrail? Bu bir cinayet olmasaydı, cesedin şakaklarında: “Merhaba, ben GÖRÜNMEZ!” yazılı bir not kâğıdı olmazdı. Üstelik 3 farklı ölüm, 3 farklı mekân…
Artık, Ankara’nın yeni bir seri katil sahibi olduğu kesindi. Üstelik daha katilin yöntemini dahi bilmiyorlardı. Şu otopsi denen prosedür safsatasının ne kadar süreceği belli olmuyordu. Belki 3 gün belki 1 ay sürerdi.
Komiser kendi kafasında olanları ayıklamaya çalıştı. İlki kadın, ikincisi erkek, sonra tekrar bir kadın ceset… Bu bir cinsel saldırganlık değildi. Hem böyle olsaydı, kadın kurbanlarında birkaç cinsi münasebet bulgusuna rastlarlardı; ancak cesetlerde en ufak bir zorlama izi bulunmuyordu. Sanki kendi istekleriyle yere yatıp, çıkıp gitmişlerdi bedenlerinden. Giysileri gayet düzgün, hasarsızdı; yani dokunulmamıştı. Rıfat’ın aklına herhangi bir ortak noktaları ilişmedi. Bütün tasarılarını gerisinde bırakıp, çıkıp gitmek istedi oradan.
Olayın gerçekleştiği evin banyosunu girdi. Aynada şöyle bir dikizledi kendini. Siyah kıvırcık saçlarını, sağ elinin beş parmağıyla şöyle bir taciz etti. Saçlarının konumundan memnun kaldı. Aynanın boyu da hoşuna gitti. 1.80’lik boyuna uygun ayna pek denk gelmiyordu. Türkler ne kadarda kısaydı yahu! Kendi evi dışında, hep eğilerek düzeltmesi gerekiyordu saçlarını. Ne büyük elem(!).
Suyla, yüzünden yorgunluğun bir parçasını sıyırıp atmakla meşguldü ki telefonu çaldı. Zil sesi olarak T.A.T.U. grubunun, “all about us” şarkısını seçmişti. Bu şarkıyı çok severdi ve bir süre dinledi. Arayan erkek kardeşi Pamir’di.
-Evet, minik giyotin (Pamir sıkıcı bir tip olduğu için bu şekilde dalga geçerdi).
-Neredesin abi?
-Bi’banyoda diyelim. Sen?
-Evde diyelim. Şey… Bana gelsene diyecektim. Ruhum daraldı gene.
-Peki! Peki, sıkılgan çocuk... Aslında tam zamanında aradın; sıkılmıştım bende.
Rıfat hemen gerekli emirleri yağdırıp, ölülerin dünyasından gecenin karanlığına bıraktı yorgun bedenini.
Yol boyunca ölümün rengini düşündü: Gri, beyaz, sarı…
YORUMLAR
Öykülerde akıcı ve değişik bir tarz her zaman okuyucuya kendini okutur. Çünkü okuyucu bir başka öyküden daha farklı bir tad olsun ister. İşte anlatımda bu mevcut.
Cinayet öykü ya da romanları her yazarın harcı değildir. Çünkü uzmanları kadar bilgi sahibi olmak gerekir. Bu bölümlerde bunu başarmışsınız.
Bölüm sonlarında bıraktığınız gizem ise çok olumlu ve artı bir puan.
Tebrikler arkadaşım... Başarılar...
Selamlar...