- 3505 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
CENNET'İN KAPISI
Öğretmen kutsaldır ana gibi
Öğretmen kutsaldır baba gibi
Ali Rıza Binboğa’dan dinlerdim bu şarkıyı. Bu şarkıdaki tüm övgüleri hak ediyor eli öpülesi öğretmenlerimiz.
Öğretmene gösterilecek saygıyı öykülerle pekiştirmişler;
Hz. Ali "Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum." demiş,
Fatih Sultan Mehmet, öğretmeni Ak Şemsettin ile halkın içine çıktığında Ak Şemseddin’i padişah sanarak ona çiçek vermek isteyen insanlara yanlışı düzeltmek için kendisine yöneldiklerinde "Gidiniz gene ona veriniz. Sultan Mehmet benim ama, o benim öğretmenimdir." demiş.
Ne kadar anlamlı öyküler. Hepsi de eli öpülesi öğretmenlerin hak ettikleri saygıyı konu alıyor. Ama öyle bir öykü var ki, bu her yerde anlatılmamış, çok az kişi biliyor. İşte bir zamanlar çok değerli bir öğretmenimin anlattığı bu öyküyü siz değerli dostlarımla paylaşmak isterim. Bunu anlatan değerli öğretmenim bundan yaklaşık 35 yıl öncesinde bile yaşlıydı. Şimdi yaşayıp yaşamadığını bilemiyorum. Keşke onu bulup, ellerinden öpebilsem ve kendisinin belki de unuttuğu bu öyküyü kendisine de anlatabilsem. Öykü şöyle;
Cennet’in kapısında kalabalık toplanmış, kavga, gürültü gidiyor. Uzaktan bu gürültüyü duyan Allah, Cebrail’e diyor ki, "Neler oluyor? Git bi bak şunlara yahu! Neyi paylaşamıyorlar?"
Cebrail olay yerine gittiğinde tüm sorunun Cennet’in kapısını açmak olduğunu görüyor. Şehitlerin temsilcisi "Biz bu vatan için canımızı vermişiz. Cennet’in kapısını açmak bizim hakkımızdır." diyerek kapıya yöneliyor ve elini uzatıyor. Tabi ki o değerli öğretmenim de bunu anlatırken kapıya doğru yönelerek elini kapının koluna doğru uzatıyordu ve anlatmayı sürdürüyordu;
Bunun üzerine doktorlar atılıyor; "Biz bu vatanın insanlarını hastalıklardan kurtardık. Bu kapıyı açmak bizim hakkımız."
Her meslek grubu kendilerini haklı çıkartmaya çalışır ve tartışma sürerken Cebrail kalabalığın arkasında duvarın dibinde kollarını bağlamış, garip garip duran kişileri fark eder ve oraya doğru seslenir;
"Hey! siz kimlersiniz bakiim? Orada ne duruyorsunuz?"
Oradakiler yine boynu bükük cevap verirler;
"Biz öğretmenleriz."
Bunun üzerine Cebrail bir süredir kapıyı açma hakkı için tartışan meslek gruplarına tek tek sorar;
"Şehitler, size bu şehitlik mertebesinin erdemini kimler öğretti?"
"Öğretmenler..."
"Doktorlar, siz bu mesleği kazanıncaya kadar, sizi kimler eğitti?"
"Öğretmenler..."
Tek tek sorulan tüm soruların cevabı "Öğretmenler..." şeklinde verilir. bunun üzerine Cebrail tüm kalabalığa sorar;
"Öyle ise Cennet’in kapısını açmak kimlerin hakkıdır?"
Öykünün sonunda kalabalığın hep bir ağızdan verdiği cevabı tahmin ediyorsunuz her halde;
"ÖĞRETMENLER..."
Sevgiler....
Kadir Tozlu
22/01/2003
YORUMLAR
efendim çok güzel öyküydü evet öğretmenlerin hakkı ödenmez tıpkıana gibi bütün öğretmenlerime en derin saygı ve sevgimle sizleride kutlarım efendim bu konuya değinmenizden dolayı saygılarımla selamlar
superbaba
Yorum için teşekkürler.
Evet öğretmene saygının iyice yitirildiği zamanımız için güzel bir yazı...Nerede o eski öğretmenler..her davranışı örnek alınırdı..kılık,kıyafet,bilgisi,konuşması,yemesi,içmesi,saygındılar..şimdiki öğretmenlerin çoğuna bakıyorum..acıyorum geleceğime..(Tabi ki söz meclisten dışarı) saygılar...
superbaba
Bence saygıyı hak ediyorlar.
Yorum için teşekkürler...
güzelbir hikaye ama size 35 yıl önce bu hikayeyi anlatan fedakar öğretmenlerden kaldımı acaba günümüzün öğretmenleri cennet kapısını açan cinstwnmi biirde öğrencisini hastanelik edene kadar döven öğretmenlerde var onlar hangi kapıyı açıyorlar acaba
saygılar
superbaba
Bizim zamanımızda anne babalar eti senin kemiği benim der bırakırdı okula.
Çocuk dayak mı yemiş pek umursamazdı.
Basına da yansımazdı...
Günümüzde öğrencilerin ailesi aşırı sahip çıkıyor çocuklarına.
Öyle ki, öğretmeni sınıfta yaptığı yaramazlığı veya dertsen kaçıp sevgilisiyle buluşmasını veliye söylediğinde "Benim çocuğum yapmaz öyle birşey" diyor...
Bu hastanelik edinceye kadar dövenler tabi ki var fakat eskisi kadar kesinlikle yok...