- 1503 Okunma
- 16 Yorum
- 0 Beğeni
Çocukça Harikalar Ülkesi -1-
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çocukluk anılarım, uykudaki birinin kalp atışları kadar tekdüze uzanır.
Kimi sevdiysem hep serseri dediler bana. Kimi sevdiysem hepsinin bir ağabeyi vardı.
Babam güzel ve mutlu bir insandı. Kehribar rengi gözleriyle baktığında boynuna sarılır, bana para ver derdim. Para biriktirmeye başlamıştım. Hedeflerim vardı, işe ilk sapan alarak başladım. Çatılardaki kuşlara mısır atarak geliştiriyordum kendimi. Attığım mısırlardan kuşlar ölmüyordu, aksine sokağa çıktığımda bütün kuşlar bir araya toplanıyordu. Sadece ben gittiğimde dağılıyorlardı her biri bir yana. Artık usta bir sapan kullanıcısıydım.
Mahallemizde bir kız vardı, sabahları daha çok görmek için hasta numarasıyla okuldan kaçar evin yolunu tutardım. Günde iki kez ateşime bakılırdı. Her cama çıktığımda annemden başka kimse telaşlanmazdı, sırtıma ya bir havlu ya da bir bez iliştirirdi. Belki görebilirim umuduyla ben telaşlıydım, annem telaşlıydı, başka da telaşlanacak hiç kimsenin olmadığını görürdüm. Yine de okula gitmeden bir saat öncesinden cama çıkar okula gidişini izlerdim onun.
Babası camcıydı, sapanı da o yüzden almıştım zaten. Hafta sonları mahallenin arka sokaklarında evlerin camlarını kırıp kaçardım. Sırf babası para kazansın, hani belki ona da bir sapan alıp birlikte kuşlara mısır atarız düşüncesi vardı içimde. Belki de babası her cam takmaya gittiğinde dükkana o bakmaya gelir düşüncesi. Bilmiyorum, bildiğim tek şey hayatımı onun hayatına göre yönlendiriyordum.
Hiç yakalanmadan aylarca sürdü cam kırma hikayelerim.
İki sapanım olmuştu artık. Birini ona verecektim, uzattım da. Kuşlara mısır atarız dediğimde ilk“manyak” dediğini hatırlıyorum.
Çok daha sonralara rastlar yaramazlıklarım, hiç kimseye yaranamadıklarım da...
Pazar günleri bütün mahallenin çocuklarıyla toplanıp yakar top oynardık. Kim icat etti bilmiyorum, mahallemize nereden geldi bu oyun onu da bilmiyorum. Bakkaldan topu hep ben alırdım. Oynama sırası bana geldiğinde ismini söyleyip havaya attığım o top, hızla uzaklaşırken düştüğü yer ile benim ebelendiğim mesafe arasında iki karış olurdu. Ebelerdi beni, ne yaptıysam bir türlü yaranamazdım. Hep serserisiydim onun.
İlgisini çekmek için taşa ip bağlar havaya atardım sonra kafama düşerdi, kanlar içinde yere düştüğümde herkes ağlardı, bir o ağlamazdı bir de ben.
Evet, gittikçe serseleşiyordum biraz, biraz da mazoşist bir duyguya dönüşüyordu içimde. Acılarla yaşamayı, hırslanmayı, intikam duygusunu öğrenmiştim ondan. Benden kaçtıkça hırsımdan başka caddelerde ki kızların bacaklarına lastikle mandalina kabuğu atıyordum, onlara bir şey olmuyordu. Her lastik koptuğunda benim canım yanıyordu.
Selin diye bir kızla tanışmamız da böyle başladı zaten. Arka mahallelerin birinde oturuyordu. Evet, onun da bir ağabeyi vardı. Bacağını acıtanın ne olduğunu öğrenmek için yanıma geldiğinde acıtanın aslında kabuğun içindeki sıvı demiştim, gözyaşı gibi bir şey mi dedi bana, hayır demiştim. Kabuğunu sıktığımda gözüme sıçramıştı sıvısı, gözümden yaş aktığında eliyle gözlerimi sildiğini hatırlıyorum.
31 Temmuz İstanbul
YORUMLAR
Çok keyifli bir yazıydı:) fazlasıyla bizden bir yazı, hepimiz bu anlatılanların farklı hallerini yaşamışızdır muhakkak...çocukluğuma götüren ve gülümseten içtenlik dolu paylaşımınız için teşekkür ediyorum size.İlk defa bir yazınızı okuyorum ve gördüm ki, şiirlerinizde olduğu gibi nesirde de çok başarılısınız...günü hak etmiş emeğinize sağlık...saygımla...
Sev_tap tarafından 9/2/2012 4:49:33 PM zamanında düzenlenmiştir.
erkekler daha bir kolay anlatıyorlar çocukluk aşklarını sanki:))
sevgi ve saygıyla Zeki...
zeki çelik
Çocukluk anılarını oldum olası severim. Çünkü onlar en riyasız olan anılarımızdır. Ben de çocukluk anılarımı yazmayı severim. Tabii benim bir sapanım hiç olmadı, kuş vurmayı da çok sevmezdim zaten. Gerçi sizde vurmuyor muşsunuz ya:)) keşke kırdığınız camlar işe yarasaydı:)
Yazının başında 1- olduğuna göre devamı gelecek galiba. Şu, gözyaşlarınızı silen kızı şimdiden merak ettim biline.
Güzel bir anıydı tebrikler Zeki Bey, saygılar.
zeki çelik
babasının işine yaradığı kesin))
hayat, hep kaldığı yerden devam eder 2/3/ gider bu.)
zeki çelik
" İlgisini çekmek için taşa ip bağlar havaya atardım sonra kafama düşerdi, kanlar içinde yere düştüğümde herkes ağlardı, bir o ağlamazdı bir de ben. "
bende bu bölüme tutuldum!...
söyleşi efendisinin çocukluğundaki izler asaletinin çocukca masumiyetinde çıkmış karşımıza...
güzeldi kutluyorum Sevgili Zeki...
zeki çelik
çocukken yapılan munzurluklar unutulur mu hiç?...şimdi geç geldim ama mutlaka çocuk hikayelerimden birini düşeceğim buraya...hele ki Fate'yle yaptığımız hınzırlıklar...
insanın içinde böyle masum ve güler yüzlü çocuksu hikayeleri vardır illaki
ve yeri gelince havalandırılmalıdır aydınlıkta...çünkü hepsinin kendine ayrılan bir odası vardır...ve üstünden zaman geçtikçe karanlık çökecek diye telaşlanırlar...
telaşlanmasın çocuklar...
Öykünüzü okurken erkek kardeşimi hatırladım, Yaka paça bir yanda ,elinde sapan kuş vururdu.
Anlattığına göre Halime ablaya götürürmüş, o da küçük bir miktar para verirmiş.Kardeşim çok yarmazdı, birgün sopaya yılanı dolamış eve kadar getirmişti, bizi korkutmak için..
Kızların çocuklukları yaramaz da olsalar can yakma düzeye ulaşmaz ,
çocukluk unutulmuyor.
tebrikler, içten bir anlatımdı,
selâmlar..
glenay tarafından 9/1/2012 5:04:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
zeki çelik
Bakın, ben ne hatırladım?
Şimdi,
Ben çocukken çok yaramazdım o bir gerçek. Bütün yaramaz çocuklar gibi.Aynı yazgıydı bizimkisi.Nereden bileceğim? Annem anlatır bunu.
Bir gün,bizim mahalleye elinde büyük mü büyük bir balon olan bir kız çocuğu geldi.Belki de ilk defa o kadar büyük bir balon görmüştüm.Dayanamadım,sordum,nereden aldın bu balonu? Amcam Almanya'dan getirdi bana,diye cevap verdi. Yani,büyüklüğü yetmiyormuş gibi,bir Alman malı çıktı. Kıskandım.Hem de çok.
Benim elimde de büyük bir şırınga ve ucunda da o kadar büyüklükte bir iğne vardı.
Dayanamadım patlattım.Tabii kız ağlaya ağlaya eve koştu.Eyvah! Şimdi babası gelecek,babama söyleyecek,Babama da...Of of!..
Kaçtım.Kaçtım.Kaçtım...
O zamanlar bizim orada boş bir ev vardı.Hemen bahçesinde saklandım.Hani filmlerde birini öldürürsün,sonra bir yere saklanırsın ya.Öyle bir durumda, niye bu kadar korktuğuma gelince de,şırınganın kızın elinde saplanmış olarak kalmasıydı.Nasıl bir sertlikle patlattıysam,iğne kızın eline saplanmıştı.İşte bu yüzden.
Ya beni hapse atarlarsa? Ağlamıyordum.
Yarım saat sonra,annem ve onun annesi,babası,komşular herkes,etrafıma toplandı.Çık dışarı yoksa seni babana söyleyeceğiz. Neyi hatırladım biliyor musunuz? Teslim ol,yoksa ateş edeceğiz... Tamam tamam ateş etmeyin,çıkıyorum.'' affedersiniz bu ne ya. Kaptırdım kendimi.Sessiz sessiz çıktım.
''Neden yaptın bunu?''
''sustum.''
''Cevap versene neden''
''şey''...
Gerisini hatırlamıyorum,gerçekten...
Belki bir gün...
...
Cam kırmak..
Kabuk atmak.
sapan...
Çocukluk gibi içten,samimi anlatıydı.O samimilikle yazmak zordur.
çok güzeldi...
zeki çelik
Harun Aktaş tarafından 9/1/2012 1:02:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
zeki çelik
Harun Aktaş
Ben bu yorumu ne zaman paylaştım ki,hiçbir şey anlamadım.Açıkçası şimdi de korktum. Kusura bakmayın,hiç farkında değilim.Bitmemiş haliydi bu.Çok tuhaf ya.
Toplamaya izin versinler yeter..
zeki çelik
Vayyy dedim resmen :)
Ya Zeki ne güzel şey şu çocukluk. Ne sıcak. Sanki bulut bulut, deniz deniz.
Mutlaka yakışır herkese ama ciddi ciddi çok yakışmış sana.
Sapanla mısır atmak kuşlara. Var ya süpersin. Ama mandalina kabuklarından dolayı gıcığım bilesin :))
Çok sevdim yazıyı. Sanki sokağın az ötesinde de ben oturuyordum.
Keyifle beklicem seriyi. Geciktirme lastikçii :)
zeki çelik
lastikçi ha.. ahahaha doğru valla, lastik çocukluğumda benimle büyüdü hep..
ben şu kısımdayım :
"Benden kaçtıkça hırsımdan başka caddelerde ki kızların bacaklarına lastikle mandalina kabuğu atıyordum, "
müthiş :))