- 726 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
VE BU ADAM YAZIYOR ...
VE BU ADAM YAZIYOR…
Hoş geldin gülüm, hoş geldin , hep hoş geldin sen, ilk günkü tazeliğinde yaşıyorum ben hayatı senle, gözlerin feri sönmedikçe hep seveceğim, özlemini duyacağım, yaşayacağım hücrelerimde,güneş artık kavurmuyor eskisi gibi duygularımı, ayaz vurmuyor , buza kesmiyor yüreğim . Pişmanlıklar hep mutluluklar kadar uzak olmadı mı? Nedendir bilinmez ama pişmanlıklar çok daha fazla yaşanır. Bir selama muhtaç yaşanan benciliklerle dolu bir hayatı yaşamadık mı? Her gece karanlıkları ıslatmadı mı? Göz yaşlarımız,boğazımıza düğümlenmedi mi? Kelimler, nefes alışımız bile sıradanlaşmadı mı ? Kıymetini bilmediklerimiz o kadar çok ki, her dokunduğumuz hissizleşmedi mi ?
Cesaretle korkaklık aynı ,bir ikiz gibi, kalbin ritmi ne yana düşer o ağır basar, gölge gibi olur bedenle ,hiçbir zaman içinden söküp atamazsın, kazıyamazsın hayatta yaşadıkların gibi biriktirsin yıllarca içinde, acılar bir yanda sevinçler bir yanda kötü kötü bakışırlar her zaman, anlatamazsın hiçbir zaman biri olmadan diğerinin olmayacağı, artı var ki ekside var,zıtlıklar üzerine kurulmuş her şey , toplama ve çıkarma evet eyvallah ama hayatta neden sevgileri ve güzellikleri çarparak katlayarak yaşayamayız ki bilmem.
Feryat ettiklerimiz kadar, sevdiklerimiz için koşar mıyız ? Gözümüzden dahi hem kıskanıp hem sakınır mıyız,ellerimizden kayıp gitmemesi için bir biraz daha sıkı tutar mıyız, biraz daha özenle korur muyuz , bir ilmek daha atıp yüreğimize bağlar mıyız? Ölünce biter derler her şey, biten gidenle hayaller midir yoksa ayrılığın acısı mı adam olmak için neyi bekleriz, adam olmamak için ayak direttiğimiz kadar adamlık için hiç zahmete katlandık mı onu da bilmiyorum. İtiraz ve sitem, her şeye isyan uzanamıyoruz güzelliklere, oysa ki ne kadar kolay yanı başında her güzellik etrafa saçılmış bekliyor , gözlerimizi bir açabilsek ne var…
Gelincik çiçeğinin hikayesini bilir misiniz hiç; Bahar ile birlikte gelip, yayılabildiği her yeri kırmızı giydiren gelinciğin binlerce yıldır var olduğunu ve çeşitli amaçlarla kullanıldığını biliyor muydunuz? Çoğu kırmızı renkli olmak ile birlikte ender de olsa pembe, sarı ve beyaz gelincikler de görmek mümkün. Eski zamanlarda gelincik “dağ lalesi” olarak da adlandırılmış, narin ve güzel bir geline (Türk töresinde gelinler eskiden beyaz değil kırmızı gelinlik giyerlerdi) benzetildiği için gelincik adı verilirmiş.
Romalılar kara sevdaya düşenlere gelincikten yaptıkları içeceklerden verirlermiş ve bu içeceklerin aşk acısını azaltacağını düşünürlermiş.Evet acılar üzerine gelin bir yudum gelincik çiçeği içelim bırakalım üzüntüleri kırgınlıkları , bundan sonra içtiğiniz her şey bir yudum sevgi olsun.
Umut taşıyoruz biz, Ayşelerin Fatmaların, gelinciklerin, yüreği yanık ve çaresiz bir sürü memleket çocuklarının ,sabır çuvalına doldurduğu umutlarını taşıyoruz. Nedir umut diye sordu bir huri rüyamda beni seven herkes umudumdur dedim. Allah her kuluna taşıyacağı kadar yük verirmiş. Bana da bu düştü. Bu umut yükü gideceği yere varacak, Rabbim gücüme güç kat yeter.
İçimde bir umut var ve her zaman bir rüyam var: Sevginin dünyayı teslim aldığı anı görmek ve gözlerimi kapatmak sonsuza kadar. Bu anı görmek benim yaşama sebebim, kan ve göz yaşı olmayan bir dünya istiyorum, bir dere kenarında suyun ruhuma raksını dinlemek ve izlemek , tatlı bir samyeline dokunmak yavaşça belli belirsiz içime dolmasını istiyorum. Sevginiz Everest olsun, hep başı dik ve alnı ve bahtı açık.
İstiyorum , istiyorum uyumak istiyorum, kalp kırgınlıklarının ve bezginliklerin olmadığı bir hayat, tutunamayanlara uzanmak ve gül bahçesine girer gibi sevgi bahçesine girmek istiyorum. Gözlerim hiç açılmasın ve bu rüya hiç bitmesin , Ya güneşiz sabahlar olsun yada karanlık hiç doğmasın.
Gecenin demi çöktü içime , nede güzel demlenmiş, buram buram sevda kokuyor buharında, , Ey sonsuzluğun sahibi; sen bizi umutsuz bırakma tek sığınağım sensin.
Bu limanda olmazsa nereye gider nereye sığınırız. Kim tutar elimizden, kim bakar yüzümüze, kim açar kapısını, ey sefil çaresizliğim ve isyanlı sukutum, haddini bil haddini bil, bil ki umut yükün yerine varsın.
Hiç sıradanlığım olmadı gelincik hikayesi gibi, kısa süreli anlar yaşamadım, ruhumda kopan ilk tipi, bu ana kadar sürdü, ve sürecek bunu biliyor ve buna teslim oluyorum. Doğduğumda kışmış aralık ayı soğuk mu soğuk, ruhumu ısıttı bir sevda büyüdü büyüdü Türkiye oldu.
Seni yazıyorum, oradaki şuradaki, buradaki ve aynı türküyü söyleyen herkese yazıyorum ama hepsinden önemlisi seni yazıyorum.
Bir bakış bir gülüş adamı ipe götürür sessizce. Sessizliğin ya öldürür ya delirtir. Sessizliğin ya ilaçtır ya dertlere dert katar ekmek olur aş olur, acısa da fark etmez, zehirden daha tatlı aş mı vardır .Kara sevda demişler çekersin çekersin bitmez , ne aylar biter ne yıllar, çektikçe uzayıp eklenip asırlara dolaşır, yayılır her yana masal olur, destan olur ve her şeyden önemlisi Mecnun olur. Gelincik tarlasında dokunduğun ben olayım ne olur bırak ta biraz ben sende yaşayayım sensizliği.
HALİM HALLAÇ (ADAM YAZIYOR)