kadın sorunu üzerine bir kaç söz (doğan karaağaç )
kadın sorunu üzerine bir kaç söz ( doğan karaağaç )
Tarihin en köklü çelişkisi kadın ve erkek cinsiyeti arasındaki çelişkidir.İnsanlığın ilk düzenini (ilkel kominal düzeni) çıkarırsak tüm tarih boyunca kadın cinsi daima ezilen ve sömürülen kesim olmuştur.İnsanlığı doğuran cins aynı zamanda insanlığın kurduğu cenderede en bayağı, kaba eziyeti ve sömürüsünüde yaşamaktadır.
İnsan nüfüsunun yarısının kadın olduğu bir gerçektir.Bu durumda insanlığın yarısı ezilirken nasıl bir özgürlükten ve insanlaşmaktan söz edilebilinir.
Şöyle bir saptamayı hep yaparız:
Ezilen ulus özgürleşmeden, ezen ulus özgürleşemez diye.Ya da diğer bir ifade ile ezen ulusun özgürlüğü ezilen ulusun özgürleşmesinden geçer diye.
Gayet doğru bir saptama bu.Ama daha büyük bir kangren sorun var orta yerde.Bu da dünya nüfusunun yarısı tarafından ezilen horlanan aşağılanan ve her bakımdan bir çok yönlü sömürülen diğer yarısını oluşturan kadınlardır.Bu ezilen yarı nüfus özgürleşmeden diğer yarının özgürleşeceğini düşünmek abes olmaz mı?
Bu iş, insanlığın özgürleşmesi sorunu, nasıl olacaktır ?
Koşullar nerde ise tarihin başlangıcından beri erkeği kadın karşısında üstün ve eğemen hale getirmiştir.Üretim ile alakalı bu defacto durum aşılmadan kadın cinsinin ezikliği ve dez avantajlı durumu ortadan kaldırılabilinir mi ?Yasalar yazmakla medeni kanunlar yapmakla bu büyük tarihsel çelişki ortadan giderilebilinir mi ?
Bu soruya verilecek cevap olumsuzdur.Kanunlar yapmak çözüm getirmez.
Yazılı yasaların hükmü çogu kez yazısız yasaların yanında geçersizdir.
Kadın ilkel kominal düzenin son evresine doğru erkek karşısındaki üstün ve belirleyici konumunu üretimdeki rolünün azalması ile kaybetti.
O zaman kaybedileni bulmak için kaybedilen yerde aramak gerekmektedir.
Yani; kaybettiğini kaybettiğin yerde aramak zorunludur.Kadının bügünkü tali konumundan, ezilen cins pozisyonundan kurtulması ancak üretimdeki yerinin güçlenmesinden geçmektedir.Kadın cinsi ekonomik yapıda, üretim hususunda bir güç ve faktör olmaksızın bugünkü durumundan kurtulamaz.
Çünkü: erkek eğemen dünyası tarihteki bu üstün konumunu yakaladıktan sonra bütün üst yapı kurumlarında da eğemenlik mevzisini muhkem hale getirdi.Yaratılan dinsel yaklaşımlar,ideolojiler,felsefeler,edebiyat sanat, yaşam biçimi ve ilişkileri bakımından erkek eğemenliği pekiştirildi, sağlama alındı ve güçlü bir konum yaratıldı erkek lehine.Bütün bu erkek eğemen mevzilerinin yıkılması kolay bir iş değildir.Sadece yazarak çizerek gösteri yaparak,8 martları kutlayarak bu konuda dileklerde bulunarak kadın cinsi özgürleşemez.Ve de erkek eğemenlik kültü yııkılamaz.
Altyapıda kadının adı olmalıdır.
Üretimdeki payı ve yeri erkek eğemenliğini geriletmeye zorlamalıdır.
Erkek eğemen anlayış laftan anlamaz.Çünkü o faşizandır.Öz itibarı ile.Ve kötü konumlanmıştır.
Laftan ve ricadan anlamaz bastırmak,kendini konuşturmak,kendini yaşatmak zorbalık,kabalık ve despotizim erkek eğemen doğasının ruhudur. Mevziyi kendiliğinden terketmesi beklenemez ve beklenmemelidir.
Tarihin bu en büyük, en köklü ve en zor problemini kolayca cözemessiniz.
Kadına ilkel kominal dönemdeki eğemenliğini terk ettireni,erkek karşısında onu geriletip, ezilen konumuna getiren ekonomik yasaları göz önüne getirelim.
Benzer bir alt yapısal gelişme yaratılmadıkça kadının özgürleşmesi düşünülemez.Ve kadın cinsi özgürleşmedikçe de erkek dünyasının özgürleşmesi söz konusu olamaz.
Bastıran, sindiren, döven, sömüren , horlayan erkek eğemen kişilik özgür bir kişilik değildir.
Kabalık ve özgürlük
Zorbalık ve özgürlük
Sömürü ve özgürlük bir arada olamaz.
Birinin olduğu yerde ötekinin yeri yoktur.
Kadın sorununda mevcut durumun üretici güçlerin gelişim yasalarının kaçınılmaz zorunlu bir sonucu olarak bu şekilde oluştuğunu belirtmeliyiz. Yani üretici güçlerin gelişim yasalarının kadını erkek karşısında güçsüz düşürdügünü bilmek durumundayız.
Ve yine belirtmeliyiz ki ; aynı nedenler kadını ezilen ve mağdur kılarken erkegide kaba , zorba ve kadın karşısında ceberrut kılmıştır.
Başka türlü bir gelişim olamazmıydı ?
Üretici güçlerin gelişimi incelendiginde,kadın ve erkeğin biyolojik ve fizyolojik yapılarıda dikati nazara alındığında malesef bu soruya olumlu bir yanıt veremiyoruz. Yani bugüne kadar süregelen kadının aleyhine olan bu durum kaçınılmazdı.
Kadının bugünkü pozisyonu tarihsel toplumsal ekonomik yasaların zorunlu bir sonucudur.
kadını mağdur ve ezilen cins, erkegi kadın karşısında ezen ve ceberrut konumuna sürükliyen şey bir tarafın yada iki tarafın keyfi bir tercihi değil koşulların yarattığı bir zorunluluğun sonucudur.
Bana göre doğada ve toplumda genel geçer ve işlemekte olan yasa keyfiyet değil zorunluluk yasasıdır. Durum keyfiyet ile açıklanamaz.Açıklanabilir diyenler şu soruya bir cevap geliştirmek durumundadırlar.
Eğer mevcut durum keyfi olarak oluştu ve öylecede sürmekte ise gelinen uygarlık düzeyinde bile neden hala sürmektedir?
Bu iletişim , bilişim çağında,dünya uygarlığının geldiği bu düzeyde neden kadın erkek pozisyonundaki bu dengesizlik değşmiyor veya dönüştürülemiyor?
Kadının özgürlügü sorunu--erkekle aynı hak hukuk ve dengeyi elde etmesi sorunu--uzun soluklu bir mücadeyi gerektirmekle beraber sadece mücadeleyle aşılabilecek ve açıklanabilecek bir şey değildir.
Mücadele gereklidiir ancak asıl önemli olan kadının üretim içindeki yer ve konumunun pekişmesi ve güçlenmesidir.
Kadını özgürleştirecek ve erkeğin faşizan eğemenliginden kurtaraçak olan esasen budur.
Kadınların faşizan ve oldukça kaba erkek egemenliginden kurtulmalarının, tarihsel koşulların başlarına bela ettigi bu mezalimden yakalarını kurtarmalarının iki yolu vardır.
Birincisi her alanda örgütlenmek ve mücadele etmek.
İkincisi ve bence daha önemliside; üretim araçları üzerinde özel mülkiyet edinimlerini artırmak ve yoğunlaştırmak.
Erkek eğemen anlayışı içi kof, kaba bir despotizmdir.
Sahtekar,ikiyüzlü ve faşizandır.
Laftan anlamaz br kavrayışsızlıktır.Yasalar yaparak ricada bulunarak basit kutlamalar yaparak tarihin bu en güçlü eğemenlik zihniyetini yıkamazsınız.
Kimse rahatını ve saltanatını kolayca terketmez.Alişmış olan kudurmuştan beterdir sözü tam da erkek eğemen zihniyet için biçilmiş kaftandır. onu oturduğu tahttan ancak zorla indirebilirsiniz. bununda yolu onu mülksüzleştirmekten geçer.
Burada tüm kadınları selamlarken onları daha fazla örgütlenmeye ve mücadeleye çağırmanın yanısıra üretim araçları karşısındaki konumlarını güçlendirmeye davet ediyorum.
Doğan Karaağaç. 17 Mayıs 2012
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.