- 1943 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
İNSANLAR ALEMİ HOOO HOOO HOOOO…
Selfiraz Hala akşam karanlığı çökerken belini toparlamaya çalışarak topal topal tarla yolundan evinin yolunu tuttu. Hani şu mis gibi temiz havası, tezek kokularına karışmış reyhan, hanımeli, çam kokuları, kovanlarına doğru vızıldayarak uçan bal arıları,o tertemiz sular, o ılgıt ılgıt esen kışın da donduran rüzgarlar olmasa bu köyde bir saniye bile kalmak istemiyordu. Haa bir de artık çoktan kara toprak olmuş annesi, babası ve hastaneye yetiştiremediği için henüz on altı yaşında toprağa verdiği kızı Gülçiçek’in mezarı. Kocası Abdullah Dayı’ya ‘’ Tamam haydi gidek’’ dediği an tarlayı , bağı, bahçeyi, hayvanları satmaya dünden hazırdı O...İkide bir ‘’ Ah İstanbul ‘’ diyip duruyordu otuz senedir. Ama aaahh…Ahhhh..Özellikle her gün başında göz yaşı döktüğü Gülçiçek’in mezarı elini ayağını bağlıyordu.
Abdullah Dayı da tarla ile köy arasındaki yolda üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri düşünüyordu tabakasından çıkardığı tütünü sararken.
Akşam ezanı okunmaya başlarken yolu yarılamışlardı. Abdullah Dayı derin derin iç geçirdi.
-Ahhh…İstanbul Ahhhh.
Selfiraz Hala eğik belini azıcık daha doğrulttu.
-Ne olmuş İstanbul’a?
-Daha ne olsun. İstanbul’da şu mübareh ezen böyle mi ohunir?
-Ezen ezendir..Başha nasıl ohunur ki?
-Ah be garı…Şu yere giresice köyin dışında bir dünya görmedigin için gonuşirsin.
-Sen çok gördün sanki. İyi ki askerligini İstanbul’da yapmışsan. Başka da bir poh bilmirsin.
-Ah garı bilmezsin sen…Sadece Boğaz dünyaya bedeldir.
-Bah onu bilirem. He senin boğazın dünyaya bedeldir. Dünyayı yesen yine de doymirsen.
-Ah benim cahal avradım ah…
-Ah benim ilkohul üçe kadar ohumuş alim erim ah…
Söylene, söyleşe eve vardılar. Abdullah Dayı akşam namazı için tulumbadan abdest alıp içeri girdi. Selfiraz Hala ise önce ahırdaki ineğin önüne ot ve su koydu..Daha sonra kümesteki tavuk ve kazları yemledi ve nihayet o da abdestini alıp eve girdi.
Akşam namazını müteakip bulgur pilavı, tarhana çorbası ve kuru soğandan ibaret mükellef ziyafetlerini(!) de yaptıktan sonra bu Bir Köroğlu Bir Ayvaz birlikte televizyonun karşısına geçtiler. O akşam televizyonda çok sevdikleri bir program vardı.
Abdullah dayı televizyonun kumandasına dokunmasıyla birlikte karşılarında Kemal Sunal’ın oğlu Ali Sunal göründü.
Ali Sunal önce bir soru sordu tüm salondaki seyircilere.Ki seyirciler arasında ünlü şarkıcı Halil Sezai de vardı.
-Kadınlar ne ister?
Halil Sezai bu soruya çok güldü. Sorunun cevabını çok iyi biliyordu…Çünkü o kadın-kız milletinin binlercesi, on binlercesi, hatta yüz binlercesi ne istediklerini - bir şekilde- ona iletip duruyorlardı.
Abdullah Dayı Selfiraz hala’yı dürttü.
- Bah gız sene soriyir. Avrat kısmı ne ister?
-Ne isteyecah lo? Azıcıh aşım, ağrısız başım. Başha ne ister ki garı kısmı?
-Hele dinleyah bahah ne itsiyirmiş?
Ali Sunal mikrofonu 50 yaşlarında bir kadına uzattı.
-Buyurun sizi dinliyoruz. ‘’ Bir kadın sizce ne ister? ’’
- Ne isteyecek ayol..Elbette ki daha fazla özgürlük ister.
Selfiraz Hala Abdullah Dayı’ya sordu?
-Ne istiyirmiş?
-Özgürlük itsiyirmiş..Daha çoh özgürlük.
-O da ne ki?
-Vallah bilmirem. Sanıram hürriyet gibi bir şey.. Dur bahah neymiş?
Ali Sunal yine sordu.
-Özgürlük…Nasıl bir özgürlük…Ya da şöyle sorayım siz mesela bir gün içerisinde neler yapasınız, neleri yapamazsınız ve özgürlüğünüz hangi noktada kısıtlanır?
-Mesela ben sabah kalkarım…Kahvaltımı yaparım.
-Eşinizle birlikte tabii ki değil mi?
-Yok..O benden çok daha önce kalkar, kendi kahvaltısını hazırlar. Sonra da yanağıma bir öpücük kondurur ve işine gider. Ben çok daha sonra kalkarım.
Selfiraz Hala:
-Vışşşş..Poh yiyene de bah hele…Gocasından sonra mı kalhirmiş yatahtan? Öyle de avrat olaaa?
Abdullah Dayı:
-Gocasında gabahat. Şöyle agzının ortasına iki tane çahsa bah bir daha gocadan sora kalhir mi yatahtan?
Ali Sunal devam etti?
-Sonra?
-Sonra plates salonuna giderim.
Selfiraz Hala :
-Bah bu iyi işte…Patetes toplamaya gidirmiş. Ama salonda patatesin ne işi var? Bu şeherliler de bir acayip hani.
Abdullah Dayı:
-Lo patates degil..Başha bir şey dedi ama anlamamışem.
Selfiraz Hala:
-Bunların dili de anlaşilmir. Neyse seyredah bahah…Anlarıh belki.
Program devam ediyordu:
-Hımmm… Plates demek…Sonra?
-Sonra Kafeye giderim.
Selfiraz Hala:
-Torpah başaaannn..Garı kısmı gahveye gideerr? Başımıza daş yağacah.
Abdullah dayı:
-Gahve degil garı. Gafe…İstanbul’da garıların da gittigi gahveler vardır onlara gafe denir.
-Lo ne pohtan memleketmiş şu İstanbul. Bahsana garılar bile gahveye gidir.
-Lo sus bahah bu garının derdi neymiş. Bahsana zavallı çoh dertli.
Ali Sunal devam etti?
-Sonra?
-Kafede benim yaşlarda bayan arkadaşlar var onlarla buluşup biraz takıldıktan sonra çıkıp AVM leri dolaşırız.
Selfiraz Hala
-Neyi dolaşirmişler?
Abdullah Dayı:
-Âvamları, yani maddi imkanları düşük insanları dolaşirmişler.
-Hee..Bah bu iyi… Tabii..Fakir fukarayı düşünmah da lazım. Afferin garıya…Tango-mango ( yani sosyetik ) ama halkı düşünir.
Devam ediyor program.
-Başka neler yaparsınız?
-Sonra arkadaşlarla beraber sinemaya gider romantik filmler seyrederiz.
-Ne gibi mesela?
-Mesela … Titanik, Issız Adam, Aşk Tesadüfleri Sever, İncir Reçeli filan gibi.
Selfiraz Hala:
-Film mi seyredirmiş , İncir reçeli mi yirmiş anlamamışam. ?
Abdullah Dayı:
-Film seyredirmiş sinemada.
-Sınama mı? Lo imtihan olurken mi film seyredirmiş.?
-Yoh avrad.,.İstanbu’da sinema denilen salonlar vardır orada seyredirmiş filmi.
-Heee…Bir de romantik film dedi. O ne ki?
-Yahu bizim İnek Şaban filmleri var ya onlar işte..
Televizyondaki programın o anına kadar hiç konuşmamış olan kadının kocası hayretle sordu eşine:
-Hayatım sen romantik filmlerden hoşlanıyor muydun?
Ali Sunal bastı kahkahayı?
-Ne o yoksa sen bilmiyor muydun abi?
-İlk kez duyuyorum. Evde hep komedi seyreder de.
-Siz kaç senelik evlisiniz?
-Yirmi altı.
-Yirmi altı senelik evlisiniz ve eşinizin romantik filmlerden hoşlandığını bilmiyorsunuz öyle mİ?
-Öyle valla…
-Her neyse…Eee abla bütün bunları yapabildiğine göre yapamadığın ne? Yani hangi konuda özgürlük istiyorsun?
-Bazen eve kocam işten döndükten çok sonra geliyorum. O zaman kızıyor bana.
-Kızıyor derken? Dövüyor mu yoksa? Ya da çok mu bağırıyor?
-Yok ayol ne münasebet, Ne dövmesi ne bağırması ‘’ Hayatım nerede kaldın bak yaptığım yemekler buz gibi oldu ‘’ diye sitem ediyor. Ben sitem etmemesini, beni anlayışla karşılamasını, beni daha özgür bırakmasını istiyorum. Bir de arkadaşlarla barlara gittiğimiz zaman erkeklerin bize yiyecekmiş gibi bakmalarından rahatsız oluyorum. Biz de özgürce ve hiç kimsenin acayip bakışlarına maruz kalmadan barlara takılabilmeliyiz. Ayrıca erkek arkadaşlarımızla takıldığımızda kıskançlık yapılıyor. Buna da karşıyım.
Abdullah Dayı artık dayanamadı.
-Çüşşşşşş…
Selfiraz Hala da dayanamadı.
-Çüş ki çüşşşş…Sen gocandan sonra eve gelecahsan.Yemegi ona yaptıracahsan. Sonra da gocan sana sitem edince darılacahsan. Daha sonra da utanmadan özgürlüh isteyecahsan. Hay sı.ayım senin özgürleeen. Lo Apo hâla istirmisen İstanbul’a gitmah..Bah peşin peşin söylirem ben de özgürlüh isteyebilirem ha. Erkeh arhadaşlarımı da gısmanyayacahsan tamam mı?
-Töbeee…Vallah da töbee, billah da töbe…İstanbul’u tamamen gafamdan silmişem. Yaşasın bizim köyimiz. İşte özgürlüh buradadır.
YORUMLAR
bunun devamı gelsin
çok güzel bir hikaye çıkar bunlar istanbul'la ilgili daha başka şeylerde duysunlar ve bu ihtiyarcıkları İstanbul'a götür ve orada başlarına komik olaylar gelsin. Çok güzel bir hikaye ama devamı gelmeli mutlaka gelmeli ve keşke o nenecik gibi olabilsem dedemle babaannem geldi aklıma Allah rahmet eğlesin
tebrikler
sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA tarafından 8/30/2012 11:11:43 PM zamanında düzenlenmiştir.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA tarafından 9/1/2012 2:02:22 AM zamanında düzenlenmiştir.
İlahi Hocam, ben bu Safinaz teyze ile Abdullah dayıyı çok sevdim. Ne güzel bir düşünce, televizyon eşliğinde beklenen özlemin aslında pek de matah bir şey olmadığına şahit olmaları.
Şivelerde çok hoş olmuş. Kısaca, Kemal hocamın dediği gibi "KISSADAN HİSSE" olmuş. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az ne diyelim.
Tebrikler, saygılar...
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.
sami biberoğulları
Sana bir kırtlama şeker verem haaa..Kalem bene lazım da...
Selam ve sevgilerimle.
Aslında televizyon birbirleriyle karşılaşıp görüşemeyecek kişilerin birbirlerinin nasıl yaşadığını görmesi. Her kişiyeye göre özgürlük anlayışı değişir.
İstanbul'da da İstanbul'u yaşamıyor ki herkes. Yıllarca denizi görmeyenler varmış.
Doğu şivesini çok güzel yazmışsınız, gerçekçi bir öykü olmuş..
Tebrikler,
selâm ve sevgilerimle..
sami biberoğulları
Çok haklısınız..İstanbul'un Doğuya bakışı ile Doğunnun İstanbul'a bakışı farklı..Ama İstanbul böyle göç almaya devam ettikçe artık o farklılıklar yavaş yavaş azalıyor. Tabii ki özgürlük anlayışları da..Ama bu hiç de hayra alamet değil..Çünkü töre cinayetleri, namus cinayetleri , kadına şiddet ( Ki doğuda aslında neredeyse yoktur ) kadına şiddet..Şiddet İstanbul veya diğer büyük şehirlere göçten ve oradaki hayata olan uyumsuzluktan itibaren başlıyor.
Doğu şivesi..Benim baba şivem zaten..Çok da yabancı değilim aslında her ne kadar doğulular gibi konuşmasam da.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Bence de İstanbul gezip görmek için çok güzel bir şehir. Ama yaşanmak için değil. Çünkü çok kalabalık herşeyden önce.
Selam ve sevgiler.
AYSE 09
saygımlasınız