- 494 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Molla hüsrev Hasretleri
Molla Hüsrev Fıkıh Alimi , Üçüncü Osmanlı Şeyhülislamı.(Ö.1480)
Gerçek adı Muhammed bin Feramuz (Feramerz)’dir. Hanefi mezhebi fıkıh alimidir. Sivas ile Tokat arasındaki Kargın köyünde doğmuştur. Doğum tarihi bilinmemektedir. Babası, bir Fransız subayıdır ancak daha sonra müslüman olmuştur. Molla Hüsrev kızını Osmanlı emirlerinden Hüsrev adında bir kişiye verdiği de bilinmektedir. Babasının genç yaşta ölmesi üzerine, eniştesi Hüsrev Beyin yanında kalıp, burada büyümüştür. Bu sebeple Hüsrev kayını diye çağırılmıştır. Daha sonra kayını kelimesi kaldırılarak, Molla Hüsrev adıyla meşhur olmuştur.
Molla Hüsrev; orta boylu, gür sakallı, kıymetli elbise giyen, başında küçük bir sarığı olan, heybetli, tevazu sahibi bir kişilik olarak bilinmektedir. Kendisinin güzel ahlak sahibi, vakur, yüksek ilmiyle İslam dinine uymakta gayretli ve titiz olduğu da bilinmektedir. Molla Hüsrev bu sebeplerden dolayı zamanında, halkın ve devlet adamlarının sevgisini ve hayranlığını kazanmıştır.
Burhaneddin Haydar Hirevi ve zamanının diğer alimlerinden dersler almıştır. Tahsilini tamamladıktan sonra Edirne’de Şah Melik Medresesinde ve sonra da kardeşinin ölümüyle boşalan Çelebi Medresesinde öğretmenlik yapmıştır. Sultan İkinci Murad devrinde Varna Savaşından önce, 1429 (Hicri 832) senesinde Kadıaskerliğe tayin edilmiştir. Molla Hüsrev, Fatih Sultan Mehmed tahta geçince de bu göreve devam etmiştir. Sultan İkinci Murad tahttan indiğinde , yerine oğlu Fatih Sultan Mehmed geçmiştir. Ancak düşmanları,yeni sultanı çocuk yaşta görüp, bir takım huzursuzluklar çıkarmak istemişlerdir. Bunun üzerine İkinci Murad tekrar tahta geçmiş ve Sultan Mehmed’i Manisa’ya göndermiştir. ilim adamlarından çoğu, birer bahane ileri sürerek, Manisa’ya gitmek istememişlerdir. Molla Hüsrev ise kadıaskerlikten istifa ederek, Şehzade ile birlikte Manisa’ya gitmeye karar vermiştir. Şehzade olan Mehmed ise onun bu kararını duyunca; Vazifenize devâm edin, zîra memleketin size ihtiyacı var. dediyse de, Molla Hüsrev kendisine Manisa’ya giderken sizi yalnız bırakmam uygun olmaz, müsaade buyurun geleyim. diyerek samimiyetini bildirmiş ve birlikte Manisa’ya gitmişlerdir. Şehzade Fatih Sultan Mehmed burada Molla Hüsrev’den dersler almıştır.
Fatih Sultan Mehmed tekrar tahta geçince, Molla Hüsrev’de İstanbul’a gelmiştir. İstanbul’da Galata ve Üsküdar kadılıklarına tayin edilmiştir. Bu arada Ayasofya öğretmenliğini de yürütmüştür. Bir ara Bursa’ya gidip bir medrese kurarak ilim öğretmekle meşgul olduğu sırada, Fatih Sultan Mehmedtarafından İstanbul’a davet edilerek, 1460 (Hicri 865) yılında şeyhülislamlığa tayin edilmiştir. Molla Hüsrev, yirmi sene boyuncu bu görevi yürütmüştür.
Fatih Sultan Mehmed , Molla Hüsrev için Zamanımızın Ebu Hanife’sidir diyerek sevgisini belirtmiştir.
Molla Hüsrev, birçok öğrenci yetiştirmiş fıkıh alimi olduğu gibi, bir şair olarak da tanınmıştır. Molla Hüsrev, önceki alimlerin kitaplarından da her gün iki yaprak yazmayı adet haline getirmiştir. Öldüğü zaman zaman geriye bıraktığı eserlerinde kendi el yazılarıyla yazılmış pekçok eserler bulunmuştur. Molla Hüsrev 1480 (Hicri 885) senesinde İstanbul’da vefat etmiştir. Cenaze namazı Fatih Camiinde kılındıktan sonra Bursa’ya götürülüp, Emir Sultan’ın kabrinin doğusunda kendi yaptırdığı medresenin bahçesine defnedilmiştir. Mezar taşında; (Menbâ-ı İlmühüner, Vâris-i ulûmü Hayr-il-beşer, Fazlı mürşîdi eser, Sâhib-üd-Dürer vel-Gurer Mevlânâ Muhammed Hüsrev) kitabesi bulunmaktadır.
Hayatını ilim öğretmek ve yazmakla geçiren Molla Hüsrev’in, birçok kıymetli eseri vardır. Bu eserlerinin önemlileri şunlardır:
Dürer-ül-Hükkâm fî Şerh-i Gurer-il-Ahkâm (Fıkıh ile ilgili olan, sık sık başvurulan bu en önemli eseri, bütün Türk Osmanlı medreselerinde yorumlalamarı ile birlikte ders kitabı gibi takib edilmiştir. MollaHüsrev, bu eserini 1472 (Hicri 877) senesinde yazmağa başlamış, 1478 (Hicri 883) senesinde bitirerek Fatih Sultan Mehmed’e sunmuştur. Kendi el yazısıyla Fatih Sultan Mehmed’e hediye ettiği Dürer nüshası, İstanbul’da Köprülü Kütüphanesindedir.
Şerh-ul-Miftâh
Şerhut-Telvîh
Şerhu Usûl-ül-Pezdevî
Hâşiyetü Evâili Tefsîri KâdıBeydâvî
Hâşiyet-ül-Mutavvel lit-Teftâzânî
Mir’ât-ül-Usûl fî Şerh-ı Mirkât-ül-Vüsûl
Mirkât-ül-Vüsûl fî İlm-il-Usûl
Nakîd-ül-Efkâr fî Redd-il-Enzâr
En’âm sûresi tefsîriyle ilgili risâle
Şerhu Telhîs-il-Miftâh lil-Kazvîn.
Feramerz, bir Fransız subayıdır. Türklerle nerede ve ne zaman tanışır bilemeyiz ama, ecdadımıza hayran olur. Nitekim kendi rızası ile İslâm’ı seçer ve Feramuz adını alır. O devir Fransa’sında Müslüman olmak zor, Müslümanca yaşamak daha zordur. Mübarek kalkar Anadolu’ya gelir ve Sivas, Tokat civarında bir kuytuya yerleşir. Oğluna âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimizin adını koyar. Kızını Osmanlı Emirlerinden Hüsrev Bey’e verir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.