Ölmesini Beklemek!
Bir resmi orta öğretim kurumunda kadrolu öğretmen iken, yüksek öğretime geçmek istedim ve açılan üç aşamalı sınava (Çeviri: İng. ↔ Türkçe, Uygulamalı İng. Dersi, Mülakat) katıldım.
1980 yılında üniversitede kadrolu okutman olarak göreve başladım. ‘80’li yıllarda üniversitelerde genel bir kadro sıkıntısı vardı. Özellikle ilk dört dereceye intibaklar yapılmakta zorlanıyordu.
Çukurova Üniversitesi Balcalı yerleşkesinde palazlanma sürecindeydi. Rektörlük, İdari Bilimler ile Mühendislik-Mimarlık fakülteleri Adana’nın Köprüköyü semtinde geçici binalarda eğitim öğretim vermekteydi.
Kazandığım sınavla birlikte M.E.B. oluru ile Ç.Ü. Müh.-Mim. Fakültesine kadrolu ilk İng. Okutmanı olarak atandım. Üç yılın sonunda dördüncü derece torba kadro sıkıntısını yaşamam kaçınılmazdı.
Öğretim elemanları arasında bazen esprili konuşmalar ve şakalaşmalar olurdu. Derlerdi ki: ………… hoca emekliye ayrılırsa veya Hakk’ın rahmetine kavuşursa, onun kadrosu ………… hocaya verilebilir!
Çok kıymetli ilk dört derece kadroya geçebilmek için açıkça birilerinin emekliye ayrılmasını veya ölmesini beklemekten başka çare yoktu sanki!
Dördüncü dereceye intibakımın yapılması zarureti ortaya çıktığında o zamanki hükûmetin çıkardığı bir KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile sorun kendiliğinden çözülüverdi.
Artık herkes birbirine iç huzuru ile sağlıklı, mutlu ve uzun ömür dileyebilmekteydi!
27.08.2012